17 Nisan 2009 Cuma

Asker bu cesur adımları atarsa... / Mehmet Yılmaz

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ salı günü yaptığı konuşmada önemli bir tespitte bulundu.
Dedi ki:
-Toplumların dönüşümünde, modernleşmede asker daima öncü olmuştur.
Çok doğru.
Tarih boyunca devletlerin çağ atlamasında, medeniyetlerin inkişaf etmesinde 'teknolojik yenilikler' hep önemli bir rol oynamıştır.
Özellikle de askerî teknolojideki keşifler.
Ancak, konuşmanın tamamına bakıldığında İlker Başbuğ'un kastettiği öncülük misyonunun 'teknoloji üretme yarışı' olup olmadığı pek anlaşılmıyor.
Çünkü...
Bu konuya girerken toplumsal dönüşümden ve modernleşmeden bahsediyor. Konuşma boyunca toplumların değişim dinamikleri üzerine sosyolojik değerlendirmelerde bulunuyor.
Nihayetinde de yabancı bilim adamlarının çalışmalarına atıf yaparak bir neticeye varıyor.
***
Niyetim, bu sonucun doğru ya da yanlış olduğunu yazmak veya bu tür analizleri yapmak askere mi kaldı tartışması yapmak değil.
Özetle şunu belirtmek istiyorum:
-Askerin kendine 'toplumsal değişime öncülük etme misyonu' biçmesi ne kadar sağlıklı?
Biliyorsunuz bizim 'modernleşme' maceramız Avrupa'da yaşanan süreçten oldukça farklı.
Batı'da değişim ve dönüşüm tabandan geldi. Osmanlı ve Türkiye tecrübesinde ise tavandan...
Avrupa'da yönetici elit değişime direnirken, bizde ise halk tepeden 'dikte edilen' değişime önce karşı çıktı. Sonra da onu içselleştirmesini bildi.
Buna en güzel örnek, çağdaşlaşmanın sembolü gösterilen fesin bir dönem sonra gericiliğin simgesi haline getirilmesidir.
Bu açıdan bakıldığında...
Doğrudur, bizde topluma benimsetilmek istenilen yeniliklerin ilk uygulayıcıları askerlerdi. Sanırım İlker Başbuğ'un kastettiği öncülük de bu olsa gerek.
Yani...
Muasır medeniyet seviyesine ulaşma konusunda gereken yenilikleri uygulama konusunda başlangıcı ordu mensupları yapabilir.
***
Ancak, uygulama önceliğini askerin aslî misyonuyla karıştırmak çok sakıncalı.
Zira ordunun asıl vazifesi, vatan savunmasını asrın icaplarının da üzerinde yapabilmektir.
Yeni silah sistemleri üzerinde çalışmaktır.
Teknolojik gelişmeleri yakından takip etmektir.
Bunların dışında kendine yeni görev alanları ihdas etmesi hem askerin vazife şuurunda bölünme meydana getirir hem de kendisine olan güvenin zedelenmesine sebep olur.
Bu gerçeği yakın zamanda idrak ettik zaten.
28 Şubat süreci ile 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde topluma ve siyasete müdahale edilmesini halk tasvip etmedi. Duyduğu rahatsızlığı da önüne konulan seçim sandığıyla gösterdi.
Galiba asker de bu gerçeğin farkında olmalı ki Genelkurmay Başkanı yıllık değerlendirme toplantısını yerel seçimlerden sonra yapmayı tercih etti.
Bu önemli.
***
Asıl mühim olanı ise Başbuğ'un çoğulculuk ve demokratik açılımlar konusunda ordunun öncülük rolünü ima etmesi.
Peki, asker bu öncülüğü nasıl yapacak?
Mesela subaylar üniformalarıyla...
-Bir kahvenin önünden geçerken orada bulunanlara Kürtçe 'günaydın' mı diyecek?
-Kutlu Doğum haftası vesilesiyle camilerdeki mevlit programlarına katılarak ya da cuma namazlarını şehrin en büyük camilerinde kılarak mütedeyyin kitleye, 'Sözümün arkasındayım' mesajını mı verecek?
-Genelkurmay Başkanı da yanına kuvvet komutanlarını alıp Konya'daki Mevlânâ törenlerini mi izleyecek?
Sahi asker, demokratik açılımlar ve çoğulculuk gibi konularda başka nasıl öncülük yapabilir ki?
Evet, bu türden cesur adımlar atılabilirse...
İşte asıl o zaman karşılığını bulacaktır Başbuğ'un akademik sunumu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder