15 Nisan 2009 Çarşamba

Milli devlet ile liberal toplum arasında / Mehmet Altan

Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, oldukça uzun konuşmasının bir yerinde, ‘Cumhuriyetin muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefine ulaşabilmesi için siyasal yönetim biçiminin demokrasi olması da son derece doğaldır. Çünkü modern bir cumhuriyet ancak demokrasi ile gerçekleştirilebilir’ diyor... Ama neredeyse, hiçbir demokraside olmayacak bir biçimde, Genelkurmay Başkanı’nın uzun konuşmasını naklen veren birçok televizyon ve buna kilitlenmiş bir ülke var. Söylem ve eylem epeyce farklı... Demokratik cumhuriyetlerde kamuoyu askeri yetkililerin pek de farkında olmaz doğrusu... Bu bir sağlık işaretidir.
* * *
Konuşmada daha cömertçe ifade edilen demokrasi sözcüğünden de anlaşılacağı gibi, henüz hamleye dönüşmemiş iyi niyetli bir kıpırdanma görülüyor... Metnin bir yanı tek tip insana endeksli ‘milli devlet’ anlayışına bağlı, diğer yanı ise kayıtsız kalınamayacak çoğulcu, renkli ve farklı ‘liberal toplum’ talepleriyle boğuşmakta. Harp Akademileri’nde seslendirildiği için metne akademisyen gözüyle de bakıyorum... İlk gözüme çarpan da bu sıkışmışlık ve onun getirdiği çelişkiler... Tabii Genelkurmay Başkanı’nın en çok referans verdiği ve modern burjuva devletinin zihinsel kurucusu Montesquieu’nun adının konuşma metninde baştan sona yanlış yazılmış olması gibi unsurları da bir yana koyuyorum...
* * *
Türk Silahlı Kuvvetleri bir yandan çağın değiştiğini görüyor, bir yandan da eski alışkanlıklarını ve şimdiki pozisyonunu kaybetmek istemiyor... Cumhuriyet’in kuruluş aşamasındaki tavır ve anlayışla, çoğulcu ve insan odaklı bir hayatın isteklerine, kendi ‘pozisyonundan’ vazgeçmeden ne kadar cevap verilebilir? Bir yanı sıkı sıkıya ‘milli devlet’e çıpalı, diğer yanı ürkekçe ‘liberal toplum’a meyletmekte... Bundan dolayı zorlanıyor... Yaşamın kendisi radikal beklentiler içinde... Askeri zihniyet değişimi ise fazla yavaş ve hantal... Bugün çok daha hızlı, çarpıcı ve köklü bir değişim talebi var... Örneğin Jacques Attali, ‘Geleceğin Kısa Tarihi’ adlı kitabında orduların da özelleştirileceğini söyler... Ona göre, dünyaya piyasa kuralları hákim olacak, özelleştirme sadece geleneksel kamusal alanda değil, sağlık, eğitim, ordu, dış politika ve adalet için de geçerli olacaktır... Zihinsel açıdan çağın geldiği noktada kıpırdanmaya değil, son sürat koşmaya ihtiyaç bulunuyor.
* * *
Aslında... İlker Başbuğ’u dinlerken... Aklıma... Kurumun sekseninci kuruluş yıldönümü nedeniyle MİT Müsteşarı Emre Taner’in yaptığı ve tarihin temposunu doğru okuyamayan ulusların ayakta kalamayacağını vurgulayan yazılı açıklama geldi... MİT şunu vurguluyordu: ‘Dünyadaki tüm değerlerin, ilişkilerin, sistemlerin ve düzenlerin, ister sosyal-ekonomik-siyasi, ister ahlaki-dini olsun yeniden şekillendiği ve hatta yeniden tanımlandığı bir süreci yaşıyoruz.’ MİT’in bu değerlendirmesini anımsadım çünkü Genelkurmay, toplumun sosyo-ekonomik yapısından bağımsız analizler yapmaya çalışıyor. Sorunları çözebilmek için ihtiyacımız olan ekonomik büyüme ile sosyal kalkınma arasında hiçbir irtibat kurmuyor... Siyaset bilimi kavramlarıyla, sosyo-ekonomik koordinatları tayin edilmemiş bir yapı üzerine kendi konumunu zorlamadan görüş bildirmek istiyor... Bir de Başbuğ’un 56 sayfalık konuşmasında toplumsal sorunları son derece rahat çözebilmemize yardımcı olacak AB deneyimine tek satır bile atıfta bulunmamasını yadırgadım... Burjuvaziyi yok sayarak, ‘toplumların dönüşümünde, modernleşmede asker daima öncü olmuştur’ diyen Orgeneral Başbuğ’un en baba modernleşme projesine hiç atıfta bulunmaması garip değil mi?
* * *
Korkum şu... Dünyanın beklediği köklü değişimleri Obama dile getirdi... Mevcut askeri entelektüel performans ile bunları çözmemiz ne kadar mümkün? Dünyanın bizden istediği ile bizim ağır aksak halimiz arasındaki farkın başımıza büyük işler açmasından korkarım...
* * *
İki arada bir derede... Pek de demokratik olmayan mevcut konumu da koruyarak yeniye uyum sağlamaya zorlanmak yerine, toplumun sorunlarını çağdaş demokrasiyle çözmeye odaklansak... Ve hızlansak... İşler çok daha rahatlayacak gibi... Bu öneri TSK’yı çok mu zorlar acaba? Ama üç asırlık düşünür Montesquieu’nun adını yazmakta bile güçlüğümüz var iken, zorlanmadan değişim olmuyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder