29 Mayıs 2013 Çarşamba

30 milyarın hesabını soruyor muyuz ki / Lale Kemal



Bugünkü dolar kurundan hesaplandığında 16 milyar dolar yaklaşık 30 milyar lira ediyor. Bu rakamın anlamını kavramak için önce Türkiye’nin 2013 yılı için Sağlık ve Adalet bakanlıklarına ayırdığı bütçe ödeneklerine bakalım. 30 milyar dolar, Türkiye’nin Adalet Bakanlığı bütçesinin beş katı, Sağlık Bakanlığı bütçesinin ise neredeyse iki katı daha fazla bir yekûn. Peki, bu 16 milyar doları Türkiye ne amaçla harcayacak; geleceğin büyük uçağı adı verilen Müşterek Taarruz Uçağı kısa adıyla JSF ya da F-35’lerden 100 adet ve üstü satın almak için.
Amerikan Lockheed Martin firması önderliğinde yapımı süren bu uçaklardan Türkiye ve ABD dâhil dokuz ülke satın alacak. Bu uçakların yapımında, hem maliyetlerin katlandığı hem de üretimin gecikmesinin nedenleri üzerine uluslararası basında çokça haber yer alıyor bizim medyada hemen hemen hiç bu sorunlara değinilmezken. Keza, bizim medyada ve parlamentomuzda, Türkiye’nin güvenliğini doğrudan ilgilendiren F-35’lerin bize kaça mal olacağı, yerli savunma sanayiine getirilerinin neler olacağı ve kaynakların etkin ve verimli yani kamu yararına harcanması için şeffaf bir süzgeçten geçmesi gerektiği üzerine kafa yorulmuyor.

Peki, Türkiye ve projenin diğer ortağı sekiz ülke, F-35’lerin, şeffaf ve hesap verilebilirlik ilkeleri doğrultusunda kamu yararına tedariki için nasıl bir yöntem izliyor?
Bu soruya cevap, bir uzman tarafından veriliyor.

Kitabın yazarı
, vatandaşlardan toplanan vergilerle varlığını sürdüren kamu kurumlarının harcamalarının, bağımsız, şeffaf ve hesap verilebilirlik ilkeleri çerçevesinde denetiminin önünü açan hükümetin, sonradan ironik bir biçimde bu ilkeleri yerine getirmesine sınırlama getirdiği Sayıştay kurumunun uzman denetçisi Şahin Binici.
Binici, şubat ayında yayımladığı kitabında, F-35 projesinin yönetiminde Türkiye ve diğer ortak üye ülke Sayıştay’larının mukayeseli bir çalışmasını yapıyor.(*) Yazar, hiç bir yoruma gerek kalmaksızın parlamento adına denetim yapmakla yükümlü olan Türk Sayıştayı’nın, F-35 projesinde rolünün çok sınırlı olduğunu ortaya koyuyor.

Binici’nin çalışması
, proje bedeli, Sağlık ve Adalet Bakanlığı bütçelerinden bir hayli yüksek olan F-35 alımında, toplumsal duyarlılığı yaratması gereken parlamento ile ilgili bakanlıkların dahlinin olmadığını ortaya koyuyor.
Binici’nin kitabından özetleyerek verdiğim satırbaşları şöyle:
Uluslararası alanda tüm zamanların en büyük savunma sistemleri tedariki projesi F-35 savaş uçaklarının üretimi, hem milli savunmamız hem de savunma sanayiimiz açısından stratejik öneme haizdir. F-35, savunma sanayii harcamaları içinde sadece tedarikine ayrılması gereken yaklaşık 16 milyar dolar ile önemli bir paya sahip ve Türkiye’nin güvenliğini doğrudan ilgilendiren proje harcamalarının daha verimli, etkin ve şeffaf bir şekilde gerçekleşmesi için uluslararası standartlarda etkin bir Sayıştay denetimine ve proje yönetimine ihtiyaç bulunmaktadır.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve Milli Savunma Bakanlıkları, projede yapılmakta olan değişikliklerin Türkiye savunmasına ve hazinesine yükleyeceği ilave yükümlülükler veya sağlayacağı faydalar hakkında, TBMM’yi sonrasında da kamuoyunu bilgilendirmelidirler.
Ortak ülkelerde F-35 projesinin yönetimindeki metot bizde de uygulanmalı ve Savunma Bakanlığı haricinde (Aslı Genelkurmay Başkanlığı), örneğin, projenin Türk endüstrisine katkılarının belirlenmesi gibi hususlarda farklı ve ilgili bakanlıklar yer almalıdır.

Bu arada, F-35’in sahiplerinden SSM Müsteşarı Murad Bayar’ın da, askerî reflekslere sığınıp, basına bilgi vermekten kaçınmaması gerektiğini hatırlatmakta yarar var.


ABD Başkanı Barack Obama
’nın, bu görevi ilk üstlendiği 2009 ocağında yaptığı konuşmada sarfettiği, “Vatandaşın dolarlarını (bizde liralarını) emanet ettiği bizler, harcamaları akıllıca yapmalı, kötü alışkanlıkları reforme etmeli ve işlerimizi gün ışığında yapmalıyız zira ancak bu şekilde vatandaş ile hükümetleri arasında hayati olan güveni tesis edebiliriz, sözleri ders alınmasını gerektirecek nitelikte.

Dile kolay bundan 151 yıl önce bugün kurulan Sayıştay’ı, halen kamu kurumlarının liralarımızı nasıl harcadığını gün ışığında denetleyecek bir kurum hâline siyasi iradeler getirememiş, tam tersine önüne engeller çıkartılıyor.

Ben bu satırları yazarken, Reyhanlı saldırısı bağlamında hükümet ile ana muhalefet arasında karşılıklı ağır suçlamalar devam ediyordu. Türkiye’de, başta MİT, ordu ve polis kurumlar denetlenebilseydi hükümet ve muhalefet, güvenliğimizi çok yakından ilgilendiren Suriye politikalarında ulusal çıkarları kollayan daha rasyonel politikalar izleyebilir, yanı başımızdaki iç savaşın faturası bu denli ağır şekilde biz vatandaşlardan çıkmazdı.

(*)
Şahin Binici, Müşterek Taarruz Uçağı Projesi ve Sayıştaylar, Şubat 2103, Hat Yayınevi.