21 Mayıs 2015 Perşembe

TSK... Paralel Yapı... Mücadele tarzı... / OKAN MÜDERRİSOĞLU

Paralel Devlet Yapılanması ile mücadelede, somut olarak ne yaptığı en çok merak edilen kurumların başında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) geliyor. Bu yapının açık hedefi ve hatta kumpasın mağduru olan TSK, kimilerine göre ağır kalıyor, kimilerine göre aldığı kararları davul zurna ile duyurmayı istemiyor. Genelkurmay Başkanlığı, resmi bilgi paylaşımında bulunmadığı için yakın zamana kadar konu, spekülasyon malzemesi de yapılıyordu. Ta ki Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın verdiği genel rakamlara kadar...
Peki, gerek sayı gerekse alınan tedbirler bazında TSK nasıl bir tutum içinde?

***

TSK, paralel yapı ile uzun dönemli mücadele eden tek kurum olarak tanımlıyor kendisini. 1984-2010 arasında 1.400'ü aşkın personel ya Yüksek Askeri Şûra kararı ya da bakan onayı ile TSK'dan ihraç edildi. Bir döneme damgasını vuran "irticai faaliyetler" başlığı altında toptancı bir anlayışla verilen ihraç kararlarının 26 yıllık bilançosu bugünkü verilerle incelendiğinde, ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Silahlı Kuvvetler'in "disiplinsizlik" genellemesiyle de izah ettiği ihraçların 400'den fazlasının paralel yapıya mensup asker kişilerden oluştuğu anlaşılıyor.
Genelkurmay'ın, bu hassas meseleyi neden 2010 yılına odakladığına gelince... 2010'da Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yenilendi ve risk konsepti değişti de ondan!
***

Askerin, paralel yapının TSK'daki varlığına dair yaklaşımının çok net olduğu anlaşılıyor. Milli Güvenlik Kurulu zemini başta olmak üzere yasal platformlarda, paralel yapı için, "Bizim içimizde de vardır" dedikleri biliniyor. Hatta asker paralel yapının TSK'daki örgütlenmesine dair bazı tahminlerini de şöyle paylaşıyormuş:
"Bunların 3-5 kişilik hücreler şeklinde olduklarını, bir hücrenin diğerinden haberinin olmadığını düşünüyoruz!"
TSK'nın, paralel yapıyla mücadelede yeterince hızlı hareket etmediğine ilişkin eleştiriler ise bir başka kritik nokta... Yine, devlet zirvesinden yansıyan değerlendirmelere göre, asker kanadı, özel durumunu şöyle izah ediyormuş:
"Bizim açımızdan zor bir mücadele. Çünkü çok kapalı bir yapı. Örneğin, 2010 anayasa referandumu sonrasında yargıda, 'Hizmet Hareketi' adı altında paralel yapı ile bağını açık şekilde ilan edenler oldu. Ama TSK'daki pozisyonlar böyle değil. Bir subay, 'Hocaefendi' diye adamı övse, bunun yarım saat içinde ilgili komutana rapor edileceğini bilir. Bu nedenle MİT ve Emniyet istihbarata, 'Bizimle bilgi paylaşılsın' diyoruz. Bakın bakalım ertesi gün ne yapıyoruz?"
***

Bakan Yılmaz "bin civarında" diye açıkladı ama benim araştırmalarım, TSK'da paralel yapı ile bağlantılı personele ilişkin iddia ve ihbarların güncel sayısının binden fazla olduğuna işaret ediyor. Mayıs başı itibariyle paralel yapı dolayısıyla istihbari bilgi edinilen personel sayısı 1.500'ü aşmış durumda. Bunlarla ilgili gerek idari gerekse adli soruşturma sürüyor. Hatta 983'ü ile ilgili incelemenin tamamlandığı da belirtiliyor.
Ve bam teli!
"Acaba soruşturma kapsamında kaç general bulunuyor?" Resmi rakamlara göre, "63!" Bu demek ki TSK'daki 5 generalden 1'i hakkında iddia var. İşte bu yüzden TSK, "çok titiz" davrandığını, Ordu'nun "milli karakterinin" zedelenmemesine özel özen gösterdiğini ve gereğini zaten yaptığını savunuyor!