17 Eylül 2012 Pazartesi

Darbeyle böyle hesaplaşma olmaz / Ekrem Dumanlı

12 Eylül darbe davası devam ediyor. Nedendir bilinmez; dava ağır ilerliyor. Darbeci paşaların mahkeme salonuna gelip gelemeyeceğine dair karar verilmesi bile aylarca sürüyor. Daha kötüsü, şu anki görüntüye göre mesele yaşını başını almış birkaç eski generale hasrediliyor. Bu çok yanlış bir tutum. Zaten epey bir zamandır bazı çevreler, "Darbelerde emir veren yargılansın, emir alanın suçu yoktur." diyor. Vahim bir yaklaşım. Darbe bir insanlık suçu olduğu gibi; aynı zamanda kriminal bir eylemdir. Emir alan kişi, "Benden talep ettiğiniz fiil kanun dışıdır." demeye mecburdur...
12 Eylül darbesinin yıldönümü münasebetiyle gazetelerde çok önemli haberlere imza atıldı. Gazetemize manşet olan Abdülkadir Yanık'ın hikâyesi tüyler ürperticiydi. Annesine işkence yapılınca dayanamayıp cinayetleri üstlenen Yanık, kafasına aldığı darbeler sonrası annesinin gözlerini kaybettiğini anlatıyordu. Yaşadığı acı hadiseyi Habertürk TV ekranlarında da tekrarladı. İnsanın içi kanıyor, yüreği parçalanıyor bu türlü hikâyeleri dinlerken. Bu nasıl insafsızlıktır, bu nasıl bir vahşettir ki devlet görevlisi bir kısım kişiler insanlara bu kadar kötü davranabilmiştir.
Abdülkadir Yanık, meselenin bam teline dokunuyor; ama yargı oradan yükselen acı feryadı duyuyor mu bilemiyorum. Diyor ki: "Tamam Kenan Evren ve arkadaşları da hesap versin ama Mamak Cezaevi Müdürü Raci Tetik nerede?" Sonra da işkencecileri tek tek ve isim isim sayarak, "Bu adamlar neden hesap vermiyor?" diyor.
Yerden göğe kadar haklı. Eğer 12 Eylül darbesini birkaç yaşlanmış generalin üstüne yıkıp bizzat işkence yapmakla suçlanan insanlara dokunmazsanız ne bu dosya kapanır; ne de yargılamanın adil olduğu sonucuna varılır. O darbede işkence yapanlar aramızda geziyor. Kimin nerede işkence yaptığına dair bir hayli bilgi bulunmakta. Kitaplar yazıldı, röportajlar verildi, hatıralar anlatıldı. Üstelik bazı mağdurlar mahkemeye müracaat etti, bazıları da başvuruda bulunmak için mahkemeden adalet adına bir işaret bekliyor. O dönemde işkence görüp hayatını kaybedenler, sakat kalanlar, geçirdiği büyük travmadan çıkamayanlar var.
Meçhul bir hikâye değil 12 Eylül'de yaşananlar. İşkence yapanların adı da belli, sanı da. Dava onlara uzanmadıkça yargılama yapılmış sayılmaz. İşkenceciye dokunmadan yapılan yargılama gerçekten 'sembolik' kalacaktır ve asla vicdanları rahatlatmayacaktır. İntikam davası değil bu! Bu dava vesilesiyle demokrasinin adalet sistemi üzerine oturtulması test ediliyor. Umarım herkes bunun farkındadır...


PANORAMA

  • Arjantin mahkemeleri diktatörlük döneminde suç işlediği tespit edilen 14 subaya ömür boyu hapis cezası verdi. 1976 ila 1983 arasında 90 kişiye işkence yaptığı ve insanlık suçu işlediği iddiasıyla yargılanan sanıklar hafta içinde ömür boyu hapse mahkûm oldu. Kararın benzer davalara örnek teşkil edeceği söyleniyor. Demek ki aradan 38 sene geçmesine rağmen adalet, kanunsuz yollardan yönetime el koyup insanlara işkence yapanlardan hesap sorabiliyor. Hiç kimse de bu adli sürece intikam yakıştırması yaparak konuyu sulandırmıyor.
     
  • Bazen şiddetli tartışmalar bazı önemli ayrıntıların üzerini örtüyor. Mesela geçenlerde Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaptı, kelimesi kelimesine şöyle dedi: "Duyum (haber) ham bilgidir. İstihbarat ise teyit edilmiş bilgidir." Sonraki cümlelerde maksat daha net ifade ediliyor ve anlıyorsunuz ki TSK kendisine duyum ulaştırıp istihbarat ulaştırmayanlardan şikâyetçi. Doğru bir yaklaşım. Her kim üstüne düşen vazifeyi yerine getirmiyorsa terörle mücadele konusunda çok büyük bir vebalin altına giriyor demektir.