17 Eylül 2012 Pazartesi

Bizi neden aldattınız? / Emre Uslu

Bizi neden aldattınız?
haberedikkat.com yazarlarından Emre Uslu, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın ''PKK silah bırakacak'' açıklamasının ardından artan şehit haberlerinin nedenini soruyor. İşte Emre Uslu'nun Beşir Atalay'a ''Bizi neden aldattınız?'' diye sorduğu yazısı.
 
Bingöl’den yine şehit haberleri geldi. Maalesef içlerinde daha önce beraber çalıştığım gencecik çocuklar vardı. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu yazıyı okuyan kim varsa ne olur açın elinizi semaya ve bir çift dua edin yaralı çocuklara. Bir çift Fatiha okuyun Murat’a, Fatih’e, Samet’e, Şehymus’a, Osman’a, Gökhan’a, Cuma’ya ve Ümit’e….

Tanıdığın çocukların bir keklik gibi vurulması insanı çok farklı yakarmış. Çok farklı isyan ettirirmiş yeniden anladım yeniden yaşadım…

Ve işte isyanım. Bir Allahın kulu bulsun ve sorsun Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a ”Hani PKK silah bırakacaktı. Üç ay önce böyle söylemiştiniz. Ne oldu? Bizi neden aldattınız?”

Beşir Atalay sıradan biri değil Başbakan yardımcısı. Görevi Terörle Mücadeleden sorumlu koordinasyon bakanı. Terörle mücadelenin en kritik birimleri kendisine bağlı. Üstelik üzerlerinde etkin olduğu bürokrat sasısı da az değil. Örneğin MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı bürokrasiye kazandıran kendisi. Yine KGT müsteşar yardımcısı Kırıkkale Üniversitesinden öğrencisi/mesai arkadaşı. Bunun gibi devlette Atalay kadroları deyince bütün bürokratların hizaya geçtiği bir ekip var. Aslında bir nevi devletin çelik çekirdeğine yerleşmiş bir kadro hareketi gibi de okuyabilirsiniz.

Siyasette böylesi kadroların yaratılması normaldir. Hatta böylesi kadrolar kurabilmek bir başarıdır da. Zira kadrosuz siyasetçi başarısızlığa mahkumdur. Bu nedenle ben siyasetçinin kendi kadrolarıyla gelip bürokrasinin üst kademelerine yerleşmesi fikrini destekliyorum. Böylece siyasetçinin başarısızlık konusunda bahanesi de kalmıyor. Yurttaşlar olarak biz de seçip meclise gönderdiğimiz siyasetçilerden hesap sorabiliyoruz.
Sorabiliyoruz da sanırım bu teoride böyle. Zira Terörle Mücadele koordinasyonundan sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay bundan üç ay önce ”PKK silah bırakacak” çok önemli görüşmeler devam ediyor diye bir açıklama yapmıştı. Hatta o günlerde gazetelerde 2. Müzakere süreci başlıyor, ramazan ateşkesi gelecek gibi haberler de okumuştuk.

Batılı bir ülkede yaşadığınızı düşünün. Görevi gereği devletin istihbarat bilgileri elinde olan bir Başbakan Yardımcısı çıkıp gözümüzün içine baka baka ”PKK silah bıraktıracak görüşmeler yapılıyor yakında iyi şeyler olacak” mealli açıklamalar yapsın. Ve hemen arkasından hemen her hafta onlarca şehitler gelsin. Sizce böylesi bir bakan bu cümlesinin hesabını vermez miydi? En azından açıklık getirmez miydi? Açıklık getirmeyi istemiyorsa en azından medya bu bakanı gördüğü yerde, nazar boncuğu nev’inden olsun sayın bakan hani PKK silah bırakacaktı ne oldu? Yanıltıldınız mı? Kamuoyunu neden yanılttınız? Sizi yanıltanlara ve yanlış bilgi verenlere herhangi bir işlem yaptınız mı? Şeklinde soru sormaz mı?
Hadi bizi yakınlarına sokmuyorlar. En fazla twitterden sorabiliyoruz bu soruyu. Yok mu Allah aşkına bir medya çalışanı Sn. Atalay’a ”PKK silah bırakacak” dediniz PKK silah bırakmadı ama kuşun doldurdu yüreğimizi bunu nasıl açıklıyorsunuz diye sorabilecek bir medya çalışanı?
Hangi demokraside yaşıyoruz ki halk bir suskunluk sarmalının sessiz kölesi gibi olan bunca ölüme bunca teröre karşı PKK’ya güvenip KCK’yı bir barış elçisi gibi gösterip süreci buraya getiren müzakerecilerden hesap sormaz?
Hangi vicdansızlık çukuruna düştük ki bu suskunluk sarmalından bir türlü kurtulup ölüme, teröre, ve daha önemlisi bunların üzerinden defalarca aldatılmaya yeter diye haykıramıyoruz...
Hangi yalan dünyada yaşıyoruz ki gencecik çocuklar ölürken bir siyasetçi de çıkıp sorumluluk üstelenmiyor?
90’lı yıllarda şehit verirken haklı olarak şu soruyu soruyorduk ”Kardeşim hiç mi bir hatamız yok ki verilen şehitler hakkında bir soruşturma dahi açılmadı?” peki Askeri vesayet rejimi geriledi. Şimdi şu soruyu sormayacak mıyız ”Ey yöneticiler hiç mi yanlışınız yok ki biriniz çıkıp hesap vermiyorsunuz?”
Şu yanlışı yaptık özür dileriz demiyorsunuz. Müzakereler sürecinde PKK bizi oyaladı aldandık demiyorsunuz. Öngörüsüz davrandık yanlış hesap yaptık özür dileriz demiyorsunuz.
Yaptıklarınız doğruyduysa neden buraya geldik. Neden vazgeçtiniz. Neden 2007-2009 arasında KCK operasyonlarını ertelettiniz? Bunların hesabını sormayacak mıyız? Yaptıklarınız doğru değilse hataların bedeli sadece seçimlerde çakılıp pardon deyip elinizi yıkayıp geri çekilmek mi?
Yeniden o soruyu soralım: Sayın Atalay 9 Haziran’da PKK silah bırakacak demiştiniz. Ne oldu neden bırakmadı neye dayanarak ve güvenerek böyle bir beyanat verdiniz? Bu sadece bir öngörüsüzlük mü yoksa arkasında başka bir şey mi aramalıyız?
Sayın Atalay PKK’nın barış yapmayacağı Oslo görüşmelerinden basına yansıyan dokümanlarda ve PKK liderlerinin beyanlarında ortadayken müzakere ediyoruz barış geliyor diye umut verdiniz. Sonra o umutlarımız PKK kurşunlarıyla can verdi.
Sayın Atalay bizi neden aldattınız...