18 Haziran 2013 Salı

Kafasını kuma gömen ‘penguenlere’ / Emre USLU

Bu yazıyı özellikle bu ülkeyi seven vicdanlı AKP’li yazarların ve okurların okumasını isterim.
Biliyorum yine kızacak, yine küfürler edecek, bir sürü uçuk kaçık senaryolarla beni suçlayacaksınız. Tamam, bunları yine yapın. Ama yazımı sonuna kadar okuyun. Haksızsam asın beni, gezelerinizin köşelerinde, yetmedi manşetlerinde asın. Bel altı yöntemlerine yeniden dönün. Ama bu ülkeyi seviyorsanız şu gerçekleri insanlardan gizlemeyin.

Gezi olayları konusunda
hükümet tarafı da kabul ediyor ki ilk günlerde daha yumuşak bir yaklaşımla Gezi’ye çadır kuranlarla diyalog kurulsaydı bu işler bu aşamaya gelmezdi. Buna itirazınız var mı? YOK. Peki, hükümet neden böyle davranmadı da bizzat Başbakan’ın talimatıyla Gezi’ye bir şafak vakti operasyon düzenleyip Gezi Parkı’ndaki göstericiler gazlarla püskürtüldü?
Nedenini siz de biliyorsunuz: Hükümetin elinde bir istihbarat vardı. Buna göre “uluslararası güçler” Erdoğan’ı devirmek için hazlılık yapıyordu. Hükümet o istihbarat verisine dayanarak Gezi’ye operasyon yaptı ve olaylar çığırından çıktı.
Elinde sağlam bir istihbarat bulunan hükümetten ne beklenir? O istihbarata göre daha basiretli davranması değil mi? Hükümetin elinde böyle bir istihbarat varsa neden basiretli davranıp olayların çığırından çıkmasını önleyemedi?
Bunun iki temel nedeni var. Birincisi, bizim istihbarat teşkilatımız yüksek dereceli analiz miyobudur. Toplumun sosyolojik fay hatlarını kin damarlarını göremediğini, her şeyi komplocu kafa ile açıklamaya çalışır. İkincisi, Erdoğan özellikle son iki yıldır hükümetin bakanlarını bile dışlayıp ülkeyi “danışmanlar heyetiyle” yönetiyor. Daha da kötüsü ülkeyi yönetmek için esas alınan veri MİT’in komplocu kafayla hazırladığı miyobik verileri.
Bakın İstihbarat teşkilatımızdaki yüksek dereceli miyopi nelere maloldu?

1)
Hakan Fidan 2010 yılında MİT’e geldikten sonra İran ile ortak operasyonlar yapıp PKK’yı bitireceğini anlattı hep. Devleti buna ikna de etti. Hatta İran PJAK ile mücadele ederken Türk uçakları İran’a yardım için PJAK kamplarını bombaladı.
MİT, CIA’den aldığı bilgileri İran ile paylaştığı için Türk-ABD istihbarat anlaşması bile riske edildi. Bu bilgiler çerçevesinde Murat Karayılan İran tarafından yakalandı. Ne oldu? İran PKK ile anlaşıp Karayılan’ın serbest bırakılması karşılığında kendi PJAK sorununu halletli. Hatta PKK’ya ateşkesi kabul etmeyin size lojistik destek sağlayalım dedi. Yani bize kazık attı? Şimdi akıllı bir devletin dönüp nerede hata yaptık diye kendini sorgulaması gerekmez mi? Evet. Peki, biz ne yaptık? Hiç.

2)
Suriye konusunda Suriye’yi köy köy biliyoruz diye övünen istihbarat teşkilatının Esad’ın ne kadar gücünün olduğunu, ne kadar dayanabileceğini hesap edememesi ciddi bir zaaf mıdır? Evet. Bu zaafın üstüne siyaset inşa etmek bir körlük müdür? Evet. Peki, biz ne yaptık? MİT’in verdiği bilgileri esas alarak Esad’ın erken gideceğini hesap edip çuvalladık. Dönüp nerede hata yapıyoruz diye özeleştiri yaptık mı? Ne gezer.

3)
Uludere’de Fehman Hüseyin’i vurup PKK’ya karşı psikolojik üstünlük sağladıktan sonra PKK’yı masaya oturtma üzerine hesap yaptık mı? Evet. Sonucu ne oldu? PKK bir oyun oynadı kendi köylülerimizi bombalattı bize. Hesabını sormak bir yana nerede hata yaptık diye özeleştiri yaptık mı? Hayır. Dosyayı kapattık. Açmak isteyen gazetecilerin üstüne MİT’i saldık ve canlarını okumak istedik. Sonuç: Hüsran.

4)
Reyhanlı saldırılarında MİT’in elinde istihbarat olmasına rağmen Emniyet güçleriyle zamanında paylaşmadığı için 50 yurttaşımızı kaybettik mi? Evet. Ne oldu? “Olayı yapanları yakaladık” diye övünmekle yetiniyoruz. Ya olayın olmasını önlemeyen yetkililer? 50 insanımızın ölmesinin hesabını sadece olayı yapanlardan mı soracağız yoksa olayın olacağını bile bile engellemeyenlerde azıcık olsun kusur aramayacak mıyız?

5)
Muhalif komutanı Esad’a satan MİT’çilerin dosyası kapatıldı mı? Evet.

6)
Suriye’de düşen uçağı oraya yönlendirenin MİT olduğu ortaya çıktı. Ama dosyası kapatıldı.

7)
PKK ile barış süreci işliyor deniyor ama barış süreci denen süreçte PKK hem sosyolojik taban olarak, hem uluslararası imaj ve güç olarak, hem de barış sürecinde dağa çıkardığı 2000 militanı ile askerî güç olarak güçleniyor. PKK’nın tamamen silah bırakmayacağı ise artık herkes tarafından kabul ediliyor. PKK’nın, çatışmaları başlatırsa Türkiye için çok ama çok zor günlerin başlayacağı da biliniyor. Türkiye bu ortamda bu riski kaldırabilir mi? Hayır.
MİT’in bunca yanlışına rağmen kurum bir İstibdat Teşkilatına dönüştürülmek için yasal çalışmalar yapılıyor. Bu yasa çıkarsa sadece Türkiye’nin demokrasisi kaybetmez. Türkiye tam anlamıyla bir Ortadoğu ülkesine döner.
Ülkenin geleceğini karartan bu gerçekleri dile getirmeyerek, dile getirenlere bin bir komplo kurup itibarsızlaştırmaya çalışarak bu ülkeye iyilik mi yapıyorsunuz?
Bilmem bu tablo kafasını kuma gömen “penguenlere” bir şeyler anlatıyor mu?