18 Şubat 2013 Pazartesi

Krokide ne gizliydi / Mehmet BARANSU

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na son aylarda ilginç, ilginç olduğu kadar da önemli belge ve bilgiler gönderiliyor. Son olarak MİT’ten bazı dokümanlar komisyona verildi. Gönderilen dokümanlar arasında mektuplar dikkat çekiciydi.

Mektupların içeriğinde, Türkiye’nin askerî anlamda son “karanlık dönemi” olan 2007-2010 arasına ışık tutacak belgeler vardı. Hrant Dink cinayetinden, Santora ve Malatya’ya bir dizi ipucu...Özel Kuvvetler Komutanlığı her iddianın bir numaralı muhatabıydı. Beyaz, gri, siyah (kara) kuvvetler cinayetlerin azmettiricisi olarak gösteriliyordu. Öyle ki bu yapı, “Ergenekon üstü” bir teşkilattı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a “erken emekli ol. Darbe tarihini öne çek. Karşılığında sana Köşk’ü verelim” diyecek kadar da Genelkurmay’ın üstünde, bağımsız hareket edebiliyordu. Eşi türbanlı birini Cumhurbaşkanı seçtirmemek için 367 tiyatrosu öncesi ve sonrasında yaşananlar, yaşatılanlar da yine bu ekip tarafından organize edilmişti.

Tıpkı 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat sürecinde olduğu gibi. Aslında ortaya çıkan gerçek ne ilk ne de sondu. Darbeye giden süreçte her yol Özel Kuvvetler Komutanlığı’na yani eski adıyla Özel Harp Dairesi’ne, gerçek adıyla Kontrgerilla yapılanmasına çıkıyordu.

Son olarak Hrant Dink cinayetiyle ilgili bir tanığın cezaevinden gönderdiği mektup ve içeriği medya aracılığıyla kamuoyuna yansıdı. Cinayetin Özel Kuvvetler’e bağlı birimler tarafından organize edildiği, öncesinde adada yapılan başka bir cinayet keşfi iddiaları tüyler ürperticiydi.

Ortaya çıkan her gerçek daha önce olduğu gibi yine Genelkurmay Başkanlığı’nı rahatsız etti.Genelkurmay Başkanlığı önceki gün yaptığı açıklamayla basında çıkan Özel Kuvvetler Komutanlığı’yla ilgili iddiaların yalan olduğunu açıkladı. 16 maddeden oluşan açıklamanın özeti şuydu; “Özel Kuvvetler Komutanlığı legal bir kurumdur, gizli ve illegal bir yapılanma değildir. İllegal faaliyetleri yoktur. Legal iş yapar.”

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel bu metne kendisi de inandı mı doğrusu merak ediyorum.

Bu köşeyi takip edenler ve 2010 yılı mart ayında piyasaya çıkan Karargah kitabımı okuyanlar bilir. Bugün konuştuğumuz Özel Harp Dairesi’nin son yıllarda yaptığı illegal faaliyetlerin hemen hemen hepsinin altında dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın imzası vardır. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun sayısını 12’den 24’e çıkartmaya çalışan, sivil insanlara “kimlik” kartları adı altında “özel” görevler veren Büyükanıt’tan başkası değildi.

Haziran 2008’de Taraf’ta bu kimlik kartlarından birini yayımlamıştım; “Silahlı Kuvvetlerimiz ile birlikte yürütülecek harekatta gizli mücadele usulleri ile barıştan itibaren bazı çalışmalar ve çok gizli hazırlıklar yapılmaktadır. Her Türk’ün seve seve katılacağına inandığım böyle milli bir hazırlık için milli hisleri kuvvetli, yetişmiş, bilgili ve cesur elemanlara ihtiyaç vardır. Yakından izlediğimiz yüksek nitelik ve yetenekleriniz, taktir ile karşılanan müspet davranışlarınız ve milli heyecanınız dolayısıyla sizin de bu çalışmalara katılmanızı uygun gördüm. Gönderdiğim subay size gerekli bilgiyi verecektir. Genelkurmay Başkanı. Orgeneral Yaşar Büyükanıt.”

Bu haberin kamuoyuna yansımasının ardından “derin” bir sessizliğe bürünen Büyükanıt’a, şu soruları sormak da sanırım hakkımız. Barıştan itibaren yapılan gizli hazırlıklar neler? Bu organizasyonda askerleri değil de neden “her Türk’ü” kullanma ihtiyacı hissedildi? Yaptığınız milli hazırlık nelerdi? Bu kartı gönderdiğiniz kişileri nasıl yakından izlediniz ve bu görevi kendilerine verdiniz? Bir sivile, bir subay niçin gönderilir ve sivile görev verilir?
Umarım bir gün cesur bir savcı çıkar ve Büyükanıt başta olmak üzere, sorumlu isimlere bu soruları sorar. Hatta Çukurambar sonrası ortaya çıkan kroki olayını, “kozmik odada” ele geçirilen kontr-gerillacı sivil listeler gerçeğini kamuoyuyla paylaşır. Ben meçhul savcıya şimdiden bir ipucu vereyim.

Operasyon sonrası nasıl kaçılacakı?

Çukurambar’da bulunan kroki çok önemliydi. Muhtemel cinayet ya da operasyon sonrası nasıl kaçılacağının ayrıntıları bile belirlenmişti. Krokiye göre muhtemel yapılacak eylem ya da eylemler belli bir yerde başlıyor, tüm kaçış noktaları ayrıntılı olarak belirleniyor ve devamında son nokta olarak askerî bir birliğe girildiği görünüyordu. Bu kroki Çukurambar tartışmalarının en yoğun olduğu dönemde devletin en üst düzeyine kadar çıktı. Köşk’e yapılan toplantıda krokinin kamuoyuna açıklanmaması kararı alındı. Tıpkı kozmik odada yakalanan listeler gibi. “Devrik” Milli Eğitim bakanlarından biri bu odada yakalanan listeleri görmesine rağmen, kamuoyundan gerçekler özenle saklandı.
Doğrusu merak ediyorum. Köşkü, devleti bu kadar korkutan neydi de kamuoyundan gerçekler saklandı. Krokiye göre muhtemel eylem ya da eylemler sonrası gidilecek birlik hangisiydi?