19 Şubat 2013 Salı

Ergenekon’da asker tanıklar / Taha Akyol


ERGENEKON davasının dünkü duruşmasında, mahkeme, savunma tanıklarının dinlenmesini reddetti. Bunlar sıradan tanıklar değildi. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, Org. Aydoğan Babaoğlu ve Org. Atilla Işık gibi isimlerdi.

‘Sıradan tanık değillerdi’ dememin sebebi, emekli general olmaları değildir. Kanun önünde herkes sıradan tanıktır. Bu isimlerin sıradan olmayışlarının sebebi, şahitlik yapmak üzere hazır bulundukları halde mahkeme tarafından reddedilmeleri ve bunun kanuna aykırı olmasıdır.
Hâkimin yetkisi
Evet, ceza yargılamasında mahkeme savunmanın gösterdiği her şahidi dinlemek zorunda değildir. Şahit olarak gösterilen isimlerin mesela suç konusu olaylarla ilgileri yoksa, bunları dinlemeyi reddeder. Mahkeme, olayı aydınlanmış sayıyorsa, davayı uzatmak izlenimi veren şahitleri de reddedebilir...

Mahkeme yanlış yaptıysa başvurulacak yer Yargıtay’dır.

Buraya kadar sorun yok, tanık dinlemeyi mahkemenin reddetme yetkisi vardır; son kararı Yargıtay verecektir.

Fakat, dünkü duruşmada durum farklıydı. Mahkeme “usul”e göre dinlemesi gereken tanıkları dinlemeyi reddetti.
Kanun ne diyor?
Usul kanunumuza göre, avukat veya sanık, belirli kişileri şahit gösterdiğinde, mahkeme bunları çağırmayı ve dinlemeyi reddedebilir... Fakat bu kişilerin kendileri tanık olarak ifade vermek üzere mahkemeye gelirlerse, bu defa mahkeme onları dinlemek zorundadır!

Olayımızda İlker Başbuğ’un Avukatı İlkay Sezer, yukarıda isimlerini yazdığım emekli generallerin tanık olarak dinlenmesini istemiş, mahkeme bunu reddetmişti...

Bunun üzerine bu şahıslar tanıklık yapmak üzere dün mahkemeye geldiler, fakat mahkeme yine reddetti!

Şimdi, CMK’nın ilgili maddesine bakalım:

“MADDE 178- Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan, o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.”

Madde çok açık değil mi, asker ve sivil fark etmez, mahkemeye gelen tanıklar hakkında kanun “dinlenir” diye emir veriyor, “dinlenebilir” deyip hâkimin takdirine bırakmıyor.

Onun için ‘sıradan tanıklar değildi’ diyorum; mahkemenin dinlemek zorunda olduğu tanıklardı.
Adil yargılanma usulü
Bu madde eski usul kanunlarımızda yoktu. 2004 tarihli CMK ile yürürlüğe girdi. Hukukumuzun evrenselleşme yönünde gelişmesinin örneklerinden biridir. Ben daha önceki bir yazımda da bu maddenin önemini vurgulamıştım. (Hürriyet, 5 Aralık 2012)

Mahkemenin dinlemek zorunda olduğu bu tür şahitler, hukuken ‘boş’ şeyler de söyleyebilir! O zaman mahkeme başkanı müdahale eder, sanıklara yüklenen suç neyse, o olaylarla ilgili sorular sorar... Bilgileri varsa, adalet bundan istifade eder; bilgileri yoksa, “Mahkeme savunmanın tanıklarını dinlemedi” şeklindeki şüphe sona erer...

İşte bu sebeple kanundaki bu hüküm, AİHM’ye göre “adil yargılanma hakkı”nın unsurlarından biridir.

Büyük hukukçumuz Cevdet Paşa’nın veciz deyişiyle, “Usul esasa mukaddemdir”, esastan önce gelir. Geçmiş asırlardan beri evrensel bir kuraldır bu.

Böyle önemli davaları siyasi saiklerle “itibarsızlaştırmaya” çalışanlar olabilir... Ama davaların itibarı her şeyden önce mahkemelerin usul hükümlerini uygulamadaki titizliğine bağlıdır; sonra da esas hakkındaki kararlarına...