Eşref Uğur Yiğit: TSK’ya PKK muamelesi yapılamaz. Ordumuza ve komutanlarımıza ‘terörist’ suçlaması yöneltilemez
Bir önceki Deniz Kuvvetleri Komutanı, emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit, tutuklu olarak yargılanan silah arkadaşları için “Benim indimde, değil 16 sene, 18 sene ceza almaları, silah arkadaşlarımın cezaevinde bir gün bile yatmalarını fazla bulurum, büyük bir üzüntüyle karşılarım. Bunu belirtmeyi insani açıdan bir görev sayarım” dedi.
Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila’ya konuşan Yiğit, Deniz Kuvvetleri’nde tutuklu olarak yargılanan silah arkadaşları için şu değerlendirmeleri yaptı:
‘Bir güne bile üzülürüm’
“Ben olaylara, hem bireysel hem de kurumsal açıdan bakıyorum. Komutam
altında görev yapmış silah arkadaşlarım, Balyoz, Kafes, Poyrazköy,
Casusluk gibi birtakım davalarda tutuklu olarak yargılanıyorlar. Silah
arkadaşlarım darbecilikle, terör örgütü üyesi olmakla suçlanıyorlar. Ben
52 sene üniforma giymiş, 45 sene fiili görev yapmış bir komutan olarak,
bu arkadaşlarımın masumiyetlerine olan inancımı görevdeyken olduğu gibi
bugün de koruyorum.
Görevdeyken, bu inancımı yetkili merciler nezdinde ve yasal zeminlerde
açık ve samimi olarak, defalarca vurguladım. Darbe girişimi olduğunu
iddia edilen dönemde, Deniz Kuvvetleri Denetleme Başkanı olarak görev
yaptığım sırada da kuvvetin yüzer ve kara birliklerini en ücra
köşelerine kadar denetledim.
Bu denetlemelerim sırasında, en küçük şekilde, en üst rütbelisinden en
düşük rütbelisine kadar, hiçbir arkadaşımın demokrasi dışı bir faaliyet
içinde bulunduğu izlenimini almadım. Darbecilik gibi bir faaliyet
işareti de görmedim. Duygularımı şöyle ifade etmek istiyorum: Bir insan,
masumum diyen evladının masumiyetine nasıl inanırsa, ben de
arkadaşlarımın masumiyetine öyle inanıyorum. Yıllarca, canları pahasına,
ülkesine ve milletine sadakatle hizmet etmiş bu arkadaşlarımı
suçlayanların da bir an düşünüp empati yapmalarını istiyorum.
Benim indimde, değil 16 sene, 18 sene ceza almaları, silah
arkadaşlarımın cezaevinde bir gün bile yatmalarını fazla bulurum, büyük
bir üzüntüyle karşılarım. Bunu belirtmeyi insani açıdan bir görev
sayarım.”
‘Yakından tanırım’
“52 yıllık meslek hayatımda, bugün tutuklu bulunan silah arkadaşlarımın
bazılarıyla yakın çalıştım. Emir ve komuta zinciri içinde çok yakından
tanıdım. Gerek komutanlık, gerek karargâh görevlerinde onları daha da
yakından tanıma olanağı bulduğum için her zaman güven duydum. Bu açıdan
kendilerine kefilim.”
‘Türk yargısına güvendiler’
“Silah arkadaşlarım, dünyanın değişik denizlerinde ve ülkelerinde görev
icra ederken, savcılıkların daveti üzerine geldiler. Deniz Kuvvetleri
personeli, her onurlu subayımız gibi Türk yargısına güvendiler, gelip
teslim oldular.
Bu hareketleri dahi, ne kadar dürüst ve kendilerine
güvenen insanlar olduğunu ve böyle bir suçlama beklemediklerini
göstermektedir. Bu silah arkadaşlarımın, tutuklu oldukları şu koşullarda
dahi, devletimize, milletimize ve TSK’ya sadakatlerinde en küçük bir
sapma yoktur.”
‘Tarih kaydedecek’
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Yiğit, Deniz Kuvvetleri’nin amiral ve
subay sayısının zaten sınırlı olduğunu, o nedenle özellikle amirallerin
birbirlerini yakından tanıdıklarını, değişik görevlerde ast veya üst
olarak birlikte sorumluluk üstlendiklerini vurgulayarak şöyle devam
etti:
“Emri altında görev yaptığım, eski Genelkurmay Başkanı İlker
Başbuğ başta olmak üzere tutuklu silah arkadaşlarımın terörist olarak
suçlanmaları ve böyle bir iddia ile yargılanmaları kabul edilebilir bir
durum değildir. Tarih bunu böyle kaydedecektir. Üzüntüm, ifade
edemeyeceğim kadar büyüktür. Silah arkadaşlarımın, ailelerinin ve
çocuklarının üzüntüsü de ayrıca üzüntümüzü artırmaktadır.”
‘Komutan zor yetişir’
Yiğit, harp gemilerini yönetecek komutanların zor yetiştiğini, çok uzun
ve titiz bir eğitimden geçtiklerini anımsatarak şu değerlendirmeyi
yaptı:
“Bir deniz subayının gemi komutanı olması en az 15 yıl gerektirir. Bir
firkateyne, bir denizaltıya ancak belli süreç içinde, yeterli deneyime
sahip subaylar arasından komutan seçilir. O geminin her aşamasında görev
yapmış olması gereklidir. Bu bir yolcu gemisi değildir.
Yüksek teknoloji bilgisi gerektiren bir görevdir. 4-5 gemiye komuta
etmek en az 20 sene, amiral olmak için 25 sene çok başarılı bir meslek
sürecine ihtiyaç vardır. Böyle bir eğitim ve deneyimden geçen Deniz
Kuvvetleri personelinin ikamesinde sorunla karşılaşılması büyük önem arz
eder. Aksi takdirde, disiplin ve moral kaybından harbe hazırlık
seviyesine kadar geniş bir yelpazede olumsuz etkiler doğabilir.”
‘Kendilerine sorsunlar’
“Bugün, Türkiye’nin ve bölgenin içinden geçtiği durum, önümüzdeki
dönemde bir sıcak savaş ihtimalini barındırıyor. Böyle bir olasılığın
gerçekleşmesi halinde Deniz Kuvvetleri’nin görevini nasıl yerine
getirebileceği düşünülmelidir.
Eğer bu görevini gerektiği gibi yerine getiremezse, o zaman
karşılaşacağımız durum, tarihte örneklerine rastladığımız gibi galip
düşman devletlerin hukukuna bağlanmak mı olacaktır? Ülkemizin barışa,
huzura ve güçlü savunmaya ihtiyacı olduğu böyle bir dönemde, tüm
anayasal kurumların bu soruyu kendilerine sormalarında devletimizin
bekası ve geleceğimiz açısından fayda mülahaza ettiğimi
belirtmek isterim.”
‘TSK’ya PKK muamelesi yapılamaz’
Yiğit, şöyle devam etti:
“Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan ve bazı hükümet üyeleri, Genelkurmay
Başkanı ve terörle mücadele etmiş komutanların terörist olarak
suçlanmalarına karşı olduklarını belirttiler. Yürütmeyle yargı arasında
ortaya çıkan bu yaklaşım farkı gerçeğinden hareketle bir önerimi
paylaşmak istiyorum. Gerek NATO, gerekse bazı ülkeler ulusal ve
uluslararası terör örgütü listelerini belirleyerek ilgili kurumlara
gönderiyorlar. Örneğin, NATO’nun MC-161 dokümanı, bu konuda bir
referanstır. Türkiye’nin de kendisine doğrudan veya dolaylı tehdit
oluşturacak terör örgütlerinin listesini hükümet veya Meclis onayı
alınarak belirlemesinin yararlı olacağı kanaatindeyim. Bu
amaçla, CMK’nın 250. maddesinin altına ilave bir hüküm konularak, bu
konuda Meclis veya hükümet yetkilendirilebilir. Bu durumda, TSK’ya PKK
muamelesi yapılamaz. Ordumuza ve komutanlarımıza ‘terörist’ suçlaması
yöneltilemez.”
‘Bir kısım odaklar rahatsız’
“Son 15-20 sene içinde, Türk Deniz Kuvvetleri, her alanda büyük gelişme
göstermiş ve dünyanın sayılı ülke Deniz Kuvvetleri arasında yer
almıştır. Bu kapsamda milli gemi, milli savaş sistemi yazılımı ile
beraber, teknolojide geçirdiği aşamalar, uluslararası düzeyde
dikkatlerden kaçmamış; bazı ülkelerin pazar paylarını daraltıcı hale
gelmiştir. Karadeniz’de ve Akdeniz’de başlattığı inisiyatifler ile
öncelikle Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının paylaşım mücadelesinde
Türk Deniz Kuvvetleri’nin ulusal hak ve menfaatlerimizi korumak
kararlılığı bir kısım odaklarda kaygı doğmasına neden olmuştur. Nitekim
2009 Avrupa İlerleme Raporu’nda, Türk Deniz Kuvvetleri’nin hedef
alınması bu açıdan manidardır. Yaşadığımız süreçte, olayların bu açıdan
da değerlendirilmesinde fayda vardır.”
47 amiralin 12’si tutuklu
Emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit, Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı görevinden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ve
diğer iki kuvvet komutanıyla birlikte istifa etmişti.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda 49 amiral kadrosu bulunuyor. Bu
kadrolardan ikisi istifayla boşaldı. Halen görevdeki 47 amiralin 12’si
tutuklu durumda. Tutuklu amirallerden 2’si koramiral, 4’ü tümamiral,
6’sı da tuğamiral rütbesinde. Tutuklu amirallerin 5’i 2013 Şura’sında,
6’sı 2014 Şura’sında terfi değerlendirmesine girecekler. Tutuklulardan 1
amiral de açıkta bulunuyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda tutuklu
toplam subay sayısı 112. Bunların 66’sı albay rütbesinde.