11 Şubat 2013 Pazartesi

Başbakan, Paşa’yı neden ziyaret etti? / Ahmet Hakan



ZİYARET etti.

ÇÜNKÜ: Kamuoyunda oluşan merhamet ayaklanmasına bir karşılık vermek istedi... Vicdan yaralanmasına inceden merhem olmak istedi... “Bu kadar da olmaz” çıkışlarının hedefi olmaktan kurtulmak istedi...
Ziyaret etti.
ÇÜNKÜ: “Askeri vesayet” ile hesaplaşma süreci büyük ölçüde tamamlandı... Süreç tamamlandığı halde tamamlanmamış gibi yapmak istemedi... Ergenekon, Balyoz gibi davaların savcısı olma pozisyonunun bir anlamının kalmadığını fark etti...
Ziyaret etti.
ÇÜNKÜ: Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olmasıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri, muhafazakârlar açısından bir “tehdit” olmaktan çıktı... “Tehdit” oluşturacak komuta kademesi tasfiye edildi... Türk Silahlı Kuvvetleri, yeni statüko ile uyumlu hale geldi...
Ziyaret etti.
ÇÜNKÜ: Başbakan’ın kurduğu yeni düzende “güçlü devlet/güçlü ordu” denklemi, büyük önem taşıyor. Çok nüfuslu/çok güçlü bir ülke açısından ordunun önemi büyük... “Zulme uğrayan paşalar” tablosu, bu denklemi fena halde bozmaya başladı.
Ziyaret etti.
ÇÜNKÜ: Bazı liberal ve demokrat çevrelerin sandığı gibi Başbakan, son tahlilde “antimilitarist” bir siyasetçi değil... Başbakan, kendileri açısından “tehdit” olarak gördüğü “askeri vesayet”i yıktı... Liberal ve demokratlarla birlikte yürüttüğü tasfiye sürecinde askere karşı olumsuz bir hava oluşmuştu... Bu havayı tamir etmesi gerekiyor.

Bakalım bu iş kimin üstüne kalacak?

BİR dönemin sonuna geldik.

-Artık Ergenekon’daki hukuki hatalara dikkat çekenlere “Vay Ergenekoncu vay” denilmiyor.

-Artık “Ama Balyoz’daki sahte CD’ler” falan diye kısık sesle itiraz edenlere “Vay darbeci vay” denilmiyor.

-Artık “İlker Paşa niye içeride?” diye soranlara “Az dur, sen de gireceksin içeri” diye tehditler savrulmuyor.

Çünkü konsept değişti, bir dönem sona erdi...

Artık “Tarih yargılar”, “Orduda savaşacak komutan kalmadı”, “Genelkurmay Başkanıma terör örgütü mensubu denemez” gibi cümleler geçerli.
* * *
Bu konsept değişikliğinin ardından şöyle bir sorunun çıkması mukadderdir:

Zulme uğrayanlar, mağdur olanlar, içeri tıkılanlar, tutuklananlar, hükümler giyenler...

Hepsi birden ayağa kalkıp soracaklar:

Peki bize bunca zulmü kim yaptı?”
İktidar inceden yırttığına göre...

Bu iş kimin üzerine kalacak?

General ile vatandaş
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç diyor ki:

Toplumda belli görevleri, itibarları, saygınlıkları olan veya toplumda bugüne kadar yaptıkları görev itibarıyla belli noktalara gelmiş olan insanların, delillerin tamamı toplandıktan sonra tutuksuz olarak yargılanmalarının daha doğru olacağını düşünüyorum.”
* * *
Eğer “sınıfsız, imtiyazsız ve kaynaşmış bir kitle” olacaksak...

Bülent Arınç, bu yaklaşımıyla bu ideale darbe vuruyor.

Oysa kural şudur:

Zulüm generale de yapılmamalı, sıradan vatandaşa da... Bir insan, general olduğu için değil insan olduğu için zulme maruz kalmamalı... “Vatandaşa yapılıyor, generale neden yapılmasın” denmemeli... “Generale de, vatandaşa da yapılmasın” denmeli...