Hollywood’un savaş filmlerinde meşhur repliktir ‘Mission accomplished.' (Görev
tamam!) Sonuç odaklı her mücadelenin en sevilen cümlesidir bu cümle.
Eski halin başarıyla bitirildiğini, artık yeni hale geçilebileceğini
müjdeleyen, biraz da ‘zafer’ kokan bu sözü her duyduğumda dönemin ABD
Başkanı George Bush’un ABD’nin en görkemli savaş makinalarından olan
Lincoln uçak gemisinde 1 Mayıs 2003’de yaptığı o müthiş ‘Görev Tamam
Konuşması’ gelir aklıma her nedense. Sonra da hemen son Amerikan
askerinin Irak’ı 2012 yılında yani bu konuşmadan tam 9 yıl sonra terk
ettiği gerçeğini düşünürüm. Velhasıl konu düşük yoğunluklu çatışma
olunca zordur ‘Görev tamam!’ demek.
4 Mart günü Sayın Başbakan Silopi’de Cuma namazı çıkışı ilk kez devletin en yüksek ağzından 22 Temmuz’dan bu yana çatışmaların yaşandığı Güneydoğu’nun 13 kent merkezinden birine giderek “görev tamam!” dedi. Önce Sayın Başbakan’ın hakkını vermek lazım. Kendisi Bush’un 2003’deki gayet kaslı ve sert tonlamalarla artistçe verdiği ‘görev tamam!’ mesajının aksine daha yumuşak ve daha organik bir üslup benimsedi. Örneğin bu mesajı Silopi Kaymakamlığı’nda etrafında sert bakışlı askerler ve polisler olacak şekilde ‘diz çöktürdük, itaat ettirdik’ vurgularıyla da verebilirdi. Ama bunu tercih etmedi. İyi de yaptı. Namaz çıkışı halkla görüştü, doğrudan çatışmanın mağdurlarını dinledi ve “yeniden inşa ve imar” programının ayrıntılarını paylaştı. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ı yeniden inşanın ‘tam yetkili koordinatörü’ ilan etti.
Ama özellikle kent çatışmalarına çatışma sonrası yeniden inşa bir planlama olayı değil bir tasarım olayıdır. Ve 40 yıla yaklaşan terörle mücadele tarihinde ilk kez bir kent merkezi yoğun yaşanan çatışma ve yıkım sonrasında yeniden tasarlanacak. Şimdi bu tasarımın temel parametrelerine bir göz atalım.
Silopi’de başarılı olduk mu yani operasyonlar amacına ulaştı mı?
Bu güne kadar “terörle mücadelede başarıyı nasıl tanımlarız, hangi
kriterler ışığında ve nasıl ölçebiliriz?” sorusuna pek kafa yormadık. Bu
nedenle “Silopi’de devlet başarılı oldu mu? Olduysa ne kadar başarılı?”
sorularına hemen cevap vermek güç. Ama Genelkurmay Başkanlığının
açıklamalarına göre bu güne kadar Silopi’de 200’e yakın terörist
‘etkisiz hale’ getirilmiş? Ayrıca silahlı çatışmaların olduğu tüm
sokaklar hendek ve barikatlardan temizlenmiş durumda. Artık Silopi’den
çatışma ve ölüm haberleri de gelmiyor. O zaman Silopi’de başarılı olduk
diyebilir miyiz? Kısa vadedeki sonuçlara göre cevap ‘evet’ gibi... Ama
işte burada o kritik aşama karşımıza çıkıyor “kent çatışmalarından sonra yeniden inşa.”
Bakın çatışma ilişkisel bir dinamik olunca Silopi’deki çatışma
sürecinde halk hem örgüte hem de devlete kızabilir ama ne yazık ki
‘Çatışma sonrası yeniden inşa’ doğrudan ve sadece devletin
sorumluluğunda. Yani çatışmada hem örgüte ve belki de hem de
devlete kızan binlerce insan yeniden inşayı PKK’dan değil de devletten
beklediği için yeniden inşanın başarılı/başarısız faturası doğrudan
devlete kesilecek. İşte bu yalın gerçek devletin bu sürece ne kadar önem vermesi gerektiğini göstermesi açısından yeterli. Silopi’yi PKK ve devlet arasındaki çatışma yıktı ama yeniden inşada PKK ortada yok. Sorumluluğun tamamı devlette. Silopi’de
halk çatışmadan yorgun, canı burnunda ve devletten beklentiler de çok
yüksek. Sayın Başbakan’ın konuşması ve Silopililere ilk ağızdan verdiği
sözler bu beklentileri daha da arttırdı.
Silopi’deki yıkımın boyutları
AA haberine göre çatışmalardan önce yaklaşık 120 bin kişinin yaşadığı
Silopi’de altı bin 352 bina ve 17 kamu binası hasarlı, 342 bina ağır
hasarlı ve 27 bina tamamen yıkılmış. Şimdi hasar gören bina toplamı olan
altı bin 700 rakamını 8 (Silopi’de ortalama bir aile nüfusu diyelim)
çarparsak yaklaşık 60 bin kişinin yani ilçe nüfusunun yaklaşık yarısının
evlerinin hasar gördüğünü söylemek mümkün. Aynı habere göre çatışmanın
yarattığı yıkımın maliyeti yaklaşık 82 milyon TL. Şimdi çatışmanın diğer
sorumlusu olan PKK ortalıkta olmadığına göre devlet bir şekilde Silopi
nüfusunun yarısı ile oturup ekonomik zararların tazmini için pazarlık
yapacak. Bu pazarlıklarda herkesi memnun etmek mümkün olmadığına göre
yeniden inşanın en önemli boyutu olan ekonomik mağduriyetlerin
giderilmesinde Silopililerin memnuniyet derecesi önemli bir başarı
kriteri olacak. Çatışma sonrası yeniden inşa esnasında Silopi’de
memnuniyet anketleri sahada yapılacak mı bilemem ama nasıl geleneksel
olarak ‘etkisiz hale getirilen terörist sayısı’ üzerinden çatışmanın
başarısını ölçme eğilimimiz varsa ‘memnuniyet anketleri’ ile de sahada
çatışma sonrası yeniden inşanın başarısını ölçmemiz gerekecek. Unutmayın
ölçmediğiniz süreci yönetemezsiniz. Bakalım Silopi’de yeniden inşa
sürecinde memnuniyet anketleri yapılacak mı ve sonuçlarını görebilecek
miyiz? Bu yalın gerçek aynı zamanda bizi şu sonuca götürüyor:
Çatışma sonrası yeniden inşada temel hedef yerelde çatışmanın asıl
mağduru olan, çatışmanın bedelini ödeyen sivil halkın kalplerini
(duygularını) ve beyinlerini (düşüncelerini) kazanmak olmalı. Silopililer
hem duygusal boyutta devletin yanında olması gerektiğini, hem de
devletin yanında olursa çıkarlarının korunacağını, ilçedeki herkesi
kuşatan adaletli ve güvenli bir geleceğe sahip olacağını hissetmeli.
Adaletin tasarımı
Silopi’de PKK’nın aradan çekilmesi ile devlet ile halk baş başa kaldı
dedik ya şimdi özellikle maddi konularda yerel mülki idare ve yereldeki
güvenlik bürokrasisi ile bireyin karşı karşıya durumlarda hızlı ve
etkin adaletin tesisi önemli. Yeniden inşa sürecinde devlet ile
vatandaşın karşılaştığı durumlarda denetleme/raporlama yapabilecek,
gerektiğinde dengeleme için ‘hakem’ rolü oynayabilecek ‘bağımsız ve
tarafsız’ mekanizmalara ihtiyaç olacak. Devletin ve sivil toplumun ortak
çabası ile oluşturulması gereken bu yerel bağımsız mekanizmaların temel
görevi hızlı ve etkin adalet tesisi için ‘bilirkişi/ombudsman’ hizmeti
vermek olmalı. Bu sayede yereldeki devlet-vatandaş gerilimlerinin düzeyi
düşürülüp zihinlerde hakkaniyet ve adalet hissi tesis edilebilir.
Mekanın tasarımı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Ceylan, Silopi’nin hızlı bir
şekilde kentsel dönüşüme sokulacağını söyledi. Bu kentteki mekanın
yeniden tasarımı ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Bu mekan tasarımında
devletin güvenliğine (halktan kopuk şekilde tüm kamu binaların tek bir
yerde toplanması ve yüksek duvarlar arkasına çekilmesi) mi yoksa
vatandaşın güvenliğine (kamu binalarının dağınık ve eşit şekilde ilçede
ayrı ayrı inşa edilmesi) mi öncelik verilecek? İlçedeki asker, polis ve
diğer kamu personelinin aileleri için sivil halktan kopuk lojman
grupları mı inşa edilecek yoksa devletin memurları halkın içinde mi
yaşayacak? Okullar nerelere ve nasıl inşa edilecek? Memur ve halkın
çocukları ayrı okullara mı gidecek? İlçenin yerlileri ile sonradan
köylerinden göç ederek ilçeye gelenler için ayrı ayrı mahalleler mi inşa
edilecek yoksa karışık mahalleler mi göreceğiz? İlçede kaç kata inşaat
izni verilecek? Evler apartman tarzında ve çok katlı mı olacak yoksa
bahçeli müstakil binalara da izin verilecek mi? Bir de ilçedeki
kanalizasyon sistemi çok önem kazanacak çünkü emin olun ilçedeki
güvenlik güçlerinin hava keşif/gözetleme üstünlüğü nedeni ile PKK
çatışmayı yeniden başlatmak isterse tünel konusuna özel önem vermek
zorunda kalacak. PKK ancak yer altından irtibatlandırdığı ev-sokak ve
mahalle sistemleri ile ilçe genelinde bir silahlı direniş
sergileyebilir. Bu nedenle yeni dönemde ilçede yerin altı çatışmanın
stratejik mekanı olacak. Bunu not edin...
Yerel ekonominin tasarımı
Her çatışma kendini habitatını yaratır. Örnek mi? Sizce şu an çökmüş
durumdaki Silopi ekonomisindeki en hızlı yükselen sektör ne?
Şaşıracaksınız ama hurdacılık. Hem yıkılan evlerdeki
malzemeler hem de çatışmadan kalan boş kovan, mühimmat ve mermi
parçaları, çöpler vs. ilçedeki Hurdacılık sektörünü uçurdu. Çatışma
ilçedeki ekonomik rant dağıtımını etkiledi. İşte çatışma sonrasında
çatışmadan oluşan rantın kime, kim tarafından ve nasıl dağıtıldığı
önemli bir yeniden inşa başarı kriteri olacak. Örneğin ilçedeki yıkım ve
hafriyat ihaleleri kim tarafından, kime ve hangi süreçlerle verilecek?
Bu süreçler sonunda yıkımın yarattığı ranttan nasiplenen ‘azınlık’ ile
yıkımın neden olduğu öfke birikmesi olan ancak rant dağıtımından eşit
faydalanamayan ‘çoğunluk’ ortaya çıkarsa bu ekonomik fay hattı yeniden
inşanın en önemli sorunu haline gelir.
Güvenliğin tasarımı
Şu an Silopi’de en hızlı giden inşaat çalışmaları yeni karakolların
inşaatları ve en hızlı yürüyen süreç sokaklara neredeyse her evi
gözetleyecek kadar çok olan Mobese ve kamera sistemlerinin döşenmesi.
Şimdi düşünün, çatışma mağduru Silopili birisiniz. Evinizde elektrik ve
su yok. Çocuğunuz daha okula başlamamış ve işyeriniz hasar görmüş.
Devlet harıl harıl kendi güvenliğini önceliklendirir şekilde her yere
Mobese döşüyor. Demek ki devletin her şeyi görmesi sizin çocuğunuzun
okula gitmesinden daha önemli. O zaman devlet kendi güvenliğini
çocuğunuzun okula gitmesine tercih ediyor. İşte bu noktada yeniden
inşada güvenliğin tasarımındaki o varoluşsal soru akla geliyor: Kimin
için güvenlik önemli ve bu konuda kim karar veriyor? Şu örneği de
düşünün: Güvenlik ve kimlik kontrolü için tek bir giriş çıkış
noktasından Silopi’nin belli mahallelerine girilebildiğini düşünün. Bu
noktaya en uzakta yaşayan biri (mesela 70 yaşında bir amca, 60 yaşında
bir teyze düşünün) belki de her gün yüzlerce metre yol yürüyor ve eziyet
çekiyor. Şimdi bu yaşlı amca ve teyzenin her gün güvenlik için
katlandığı eziyet ‘özgürlük/güvenlik dengesinin’ Demokles’in Kılıcı
misali yeniden inşanın tepesinde sallanmakta olduğunun en açık ispatı.
Kalplerin ve beyinlere yönelik iletişim stratejisinin tasarımı
İşte yeniden inşanın en hayati ama belki de en zor boyutu. Size basit
bir soru: Acaba kaymakamlığa gelen yardım paketlerinden veya vatandaşa
sağlanan haktan Silopililer aynı anda mı haberdar oluyor yoksa bu tarz
şeyler kulaktan kulağa fısıltı gazetesi şeklinde yayılıp önce gelenin
her şeyi kaptığı sona kalanın dona kaldığı süreçler şeklinde mi
yaşanıyor? Kaymakamlık duyurularını Silopi’de herkese aynı anda ve eşit
şekilde iletebiliyor mu? Yerel idari kurumlar ve güvenlik
bürokrasisi kendilerine yakın duran ve bir ‘HALKA’ şeklinde etraflarını
kapatan Simbiyont-Parazitel aktör ve yapıları nasıl ve hangi iletişim
stratejileri ile aşarak halkın çoğunluğuna ulaşıyor? Örneğin
Silopi’de duyuruların düzenli vatandaşla paylaşılması için bir yerel
radyo kurulmuş mu? İşte size bir ölçüt: şayet devlet Silopi’de
duyurularını herkese aynı anda ve eşitçe ulaştıracak şekilde internetten
de yayın yapan bir radyo kurmadıysa, bu iletişim vasıtasını internet ve
sosyal medya platformları ile de desteklemedi ise çoktan yeniden inşada
iletişim tasarımında geç kalmıştır.
Daha yazacak çok şey var ama eminim okumaktan yoruldunuz. Şimdilik otopsimizi burada keselim. Ama unutmayın çatışma sürecinde devletin sorumluluğu üzerinde atmasına imkan veren PKK vardı. Yeniden inşada ise devlet Silopi’de halk ve halkın talepleri ile baş başa. Hem de beklentiler yüksek, sinirler gergin, kalpler kırık, morglar dolu, evler yıkılmış, kiminin gözünü rant ve hırs, kiminin ise intikam bürüdüğü bir Silopi. Allah ilçedeki sivil ve eli silahlı yeniden inşacıların yardımcısı olsun. Çünkü başarısız olurlarsa...İşte burada da zihinleri kurcalayan kritik soru: Acaba ilçede PKK tamamen yok mu edildi yoksa sadece bir kısmı yok edildi de diğer kısmı ‘buharlaştı’ mı? PKK buharlaştı ise acaba şimdi ‘yeniden inşacıların’ çuvallamasını bekliyor olabilir mi?
4 Mart günü Sayın Başbakan Silopi’de Cuma namazı çıkışı ilk kez devletin en yüksek ağzından 22 Temmuz’dan bu yana çatışmaların yaşandığı Güneydoğu’nun 13 kent merkezinden birine giderek “görev tamam!” dedi. Önce Sayın Başbakan’ın hakkını vermek lazım. Kendisi Bush’un 2003’deki gayet kaslı ve sert tonlamalarla artistçe verdiği ‘görev tamam!’ mesajının aksine daha yumuşak ve daha organik bir üslup benimsedi. Örneğin bu mesajı Silopi Kaymakamlığı’nda etrafında sert bakışlı askerler ve polisler olacak şekilde ‘diz çöktürdük, itaat ettirdik’ vurgularıyla da verebilirdi. Ama bunu tercih etmedi. İyi de yaptı. Namaz çıkışı halkla görüştü, doğrudan çatışmanın mağdurlarını dinledi ve “yeniden inşa ve imar” programının ayrıntılarını paylaştı. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ı yeniden inşanın ‘tam yetkili koordinatörü’ ilan etti.
Ama özellikle kent çatışmalarına çatışma sonrası yeniden inşa bir planlama olayı değil bir tasarım olayıdır. Ve 40 yıla yaklaşan terörle mücadele tarihinde ilk kez bir kent merkezi yoğun yaşanan çatışma ve yıkım sonrasında yeniden tasarlanacak. Şimdi bu tasarımın temel parametrelerine bir göz atalım.
Silopi’de başarılı olduk mu yani operasyonlar amacına ulaştı mı?
Bu güne kadar “terörle mücadelede başarıyı nasıl tanımlarız, hangi
kriterler ışığında ve nasıl ölçebiliriz?” sorusuna pek kafa yormadık. Bu
nedenle “Silopi’de devlet başarılı oldu mu? Olduysa ne kadar başarılı?”
sorularına hemen cevap vermek güç. Ama Genelkurmay Başkanlığının
açıklamalarına göre bu güne kadar Silopi’de 200’e yakın terörist
‘etkisiz hale’ getirilmiş? Ayrıca silahlı çatışmaların olduğu tüm
sokaklar hendek ve barikatlardan temizlenmiş durumda. Artık Silopi’den
çatışma ve ölüm haberleri de gelmiyor. O zaman Silopi’de başarılı olduk
diyebilir miyiz? Kısa vadedeki sonuçlara göre cevap ‘evet’ gibi... Ama
işte burada o kritik aşama karşımıza çıkıyor “kent çatışmalarından sonra yeniden inşa.”
Bakın çatışma ilişkisel bir dinamik olunca Silopi’deki çatışma
sürecinde halk hem örgüte hem de devlete kızabilir ama ne yazık ki
‘Çatışma sonrası yeniden inşa’ doğrudan ve sadece devletin
sorumluluğunda. Yani çatışmada hem örgüte ve belki de hem de
devlete kızan binlerce insan yeniden inşayı PKK’dan değil de devletten
beklediği için yeniden inşanın başarılı/başarısız faturası doğrudan
devlete kesilecek. İşte bu yalın gerçek devletin bu sürece ne kadar önem vermesi gerektiğini göstermesi açısından yeterli. Silopi’yi PKK ve devlet arasındaki çatışma yıktı ama yeniden inşada PKK ortada yok. Sorumluluğun tamamı devlette. Silopi’de
halk çatışmadan yorgun, canı burnunda ve devletten beklentiler de çok
yüksek. Sayın Başbakan’ın konuşması ve Silopililere ilk ağızdan verdiği
sözler bu beklentileri daha da arttırdı.
Silopi’deki yıkımın boyutları
AA haberine göre çatışmalardan önce yaklaşık 120 bin kişinin yaşadığı
Silopi’de altı bin 352 bina ve 17 kamu binası hasarlı, 342 bina ağır
hasarlı ve 27 bina tamamen yıkılmış. Şimdi hasar gören bina toplamı olan
altı bin 700 rakamını 8 (Silopi’de ortalama bir aile nüfusu diyelim)
çarparsak yaklaşık 60 bin kişinin yani ilçe nüfusunun yaklaşık yarısının
evlerinin hasar gördüğünü söylemek mümkün. Aynı habere göre çatışmanın
yarattığı yıkımın maliyeti yaklaşık 82 milyon TL. Şimdi çatışmanın diğer
sorumlusu olan PKK ortalıkta olmadığına göre devlet bir şekilde Silopi
nüfusunun yarısı ile oturup ekonomik zararların tazmini için pazarlık
yapacak. Bu pazarlıklarda herkesi memnun etmek mümkün olmadığına göre
yeniden inşanın en önemli boyutu olan ekonomik mağduriyetlerin
giderilmesinde Silopililerin memnuniyet derecesi önemli bir başarı
kriteri olacak. Çatışma sonrası yeniden inşa esnasında Silopi’de
memnuniyet anketleri sahada yapılacak mı bilemem ama nasıl geleneksel
olarak ‘etkisiz hale getirilen terörist sayısı’ üzerinden çatışmanın
başarısını ölçme eğilimimiz varsa ‘memnuniyet anketleri’ ile de sahada
çatışma sonrası yeniden inşanın başarısını ölçmemiz gerekecek. Unutmayın
ölçmediğiniz süreci yönetemezsiniz. Bakalım Silopi’de yeniden inşa
sürecinde memnuniyet anketleri yapılacak mı ve sonuçlarını görebilecek
miyiz? Bu yalın gerçek aynı zamanda bizi şu sonuca götürüyor:
Çatışma sonrası yeniden inşada temel hedef yerelde çatışmanın asıl
mağduru olan, çatışmanın bedelini ödeyen sivil halkın kalplerini
(duygularını) ve beyinlerini (düşüncelerini) kazanmak olmalı. Silopililer
hem duygusal boyutta devletin yanında olması gerektiğini, hem de
devletin yanında olursa çıkarlarının korunacağını, ilçedeki herkesi
kuşatan adaletli ve güvenli bir geleceğe sahip olacağını hissetmeli.
Adaletin tasarımı
Silopi’de PKK’nın aradan çekilmesi ile devlet ile halk baş başa kaldı
dedik ya şimdi özellikle maddi konularda yerel mülki idare ve yereldeki
güvenlik bürokrasisi ile bireyin karşı karşıya durumlarda hızlı ve
etkin adaletin tesisi önemli. Yeniden inşa sürecinde devlet ile
vatandaşın karşılaştığı durumlarda denetleme/raporlama yapabilecek,
gerektiğinde dengeleme için ‘hakem’ rolü oynayabilecek ‘bağımsız ve
tarafsız’ mekanizmalara ihtiyaç olacak. Devletin ve sivil toplumun ortak
çabası ile oluşturulması gereken bu yerel bağımsız mekanizmaların temel
görevi hızlı ve etkin adalet tesisi için ‘bilirkişi/ombudsman’ hizmeti
vermek olmalı. Bu sayede yereldeki devlet-vatandaş gerilimlerinin düzeyi
düşürülüp zihinlerde hakkaniyet ve adalet hissi tesis edilebilir.
Mekanın tasarımı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Ceylan, Silopi’nin hızlı bir
şekilde kentsel dönüşüme sokulacağını söyledi. Bu kentteki mekanın
yeniden tasarımı ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Bu mekan tasarımında
devletin güvenliğine (halktan kopuk şekilde tüm kamu binaların tek bir
yerde toplanması ve yüksek duvarlar arkasına çekilmesi) mi yoksa
vatandaşın güvenliğine (kamu binalarının dağınık ve eşit şekilde ilçede
ayrı ayrı inşa edilmesi) mi öncelik verilecek? İlçedeki asker, polis ve
diğer kamu personelinin aileleri için sivil halktan kopuk lojman
grupları mı inşa edilecek yoksa devletin memurları halkın içinde mi
yaşayacak? Okullar nerelere ve nasıl inşa edilecek? Memur ve halkın
çocukları ayrı okullara mı gidecek? İlçenin yerlileri ile sonradan
köylerinden göç ederek ilçeye gelenler için ayrı ayrı mahalleler mi inşa
edilecek yoksa karışık mahalleler mi göreceğiz? İlçede kaç kata inşaat
izni verilecek? Evler apartman tarzında ve çok katlı mı olacak yoksa
bahçeli müstakil binalara da izin verilecek mi? Bir de ilçedeki
kanalizasyon sistemi çok önem kazanacak çünkü emin olun ilçedeki
güvenlik güçlerinin hava keşif/gözetleme üstünlüğü nedeni ile PKK
çatışmayı yeniden başlatmak isterse tünel konusuna özel önem vermek
zorunda kalacak. PKK ancak yer altından irtibatlandırdığı ev-sokak ve
mahalle sistemleri ile ilçe genelinde bir silahlı direniş
sergileyebilir. Bu nedenle yeni dönemde ilçede yerin altı çatışmanın
stratejik mekanı olacak. Bunu not edin...
Yerel ekonominin tasarımı
Her çatışma kendini habitatını yaratır. Örnek mi? Sizce şu an çökmüş
durumdaki Silopi ekonomisindeki en hızlı yükselen sektör ne?
Şaşıracaksınız ama hurdacılık. Hem yıkılan evlerdeki
malzemeler hem de çatışmadan kalan boş kovan, mühimmat ve mermi
parçaları, çöpler vs. ilçedeki Hurdacılık sektörünü uçurdu. Çatışma
ilçedeki ekonomik rant dağıtımını etkiledi. İşte çatışma sonrasında
çatışmadan oluşan rantın kime, kim tarafından ve nasıl dağıtıldığı
önemli bir yeniden inşa başarı kriteri olacak. Örneğin ilçedeki yıkım ve
hafriyat ihaleleri kim tarafından, kime ve hangi süreçlerle verilecek?
Bu süreçler sonunda yıkımın yarattığı ranttan nasiplenen ‘azınlık’ ile
yıkımın neden olduğu öfke birikmesi olan ancak rant dağıtımından eşit
faydalanamayan ‘çoğunluk’ ortaya çıkarsa bu ekonomik fay hattı yeniden
inşanın en önemli sorunu haline gelir.
Güvenliğin tasarımı
Şu an Silopi’de en hızlı giden inşaat çalışmaları yeni karakolların
inşaatları ve en hızlı yürüyen süreç sokaklara neredeyse her evi
gözetleyecek kadar çok olan Mobese ve kamera sistemlerinin döşenmesi.
Şimdi düşünün, çatışma mağduru Silopili birisiniz. Evinizde elektrik ve
su yok. Çocuğunuz daha okula başlamamış ve işyeriniz hasar görmüş.
Devlet harıl harıl kendi güvenliğini önceliklendirir şekilde her yere
Mobese döşüyor. Demek ki devletin her şeyi görmesi sizin çocuğunuzun
okula gitmesinden daha önemli. O zaman devlet kendi güvenliğini
çocuğunuzun okula gitmesine tercih ediyor. İşte bu noktada yeniden
inşada güvenliğin tasarımındaki o varoluşsal soru akla geliyor: Kimin
için güvenlik önemli ve bu konuda kim karar veriyor? Şu örneği de
düşünün: Güvenlik ve kimlik kontrolü için tek bir giriş çıkış
noktasından Silopi’nin belli mahallelerine girilebildiğini düşünün. Bu
noktaya en uzakta yaşayan biri (mesela 70 yaşında bir amca, 60 yaşında
bir teyze düşünün) belki de her gün yüzlerce metre yol yürüyor ve eziyet
çekiyor. Şimdi bu yaşlı amca ve teyzenin her gün güvenlik için
katlandığı eziyet ‘özgürlük/güvenlik dengesinin’ Demokles’in Kılıcı
misali yeniden inşanın tepesinde sallanmakta olduğunun en açık ispatı.
Kalplerin ve beyinlere yönelik iletişim stratejisinin tasarımı
İşte yeniden inşanın en hayati ama belki de en zor boyutu. Size basit
bir soru: Acaba kaymakamlığa gelen yardım paketlerinden veya vatandaşa
sağlanan haktan Silopililer aynı anda mı haberdar oluyor yoksa bu tarz
şeyler kulaktan kulağa fısıltı gazetesi şeklinde yayılıp önce gelenin
her şeyi kaptığı sona kalanın dona kaldığı süreçler şeklinde mi
yaşanıyor? Kaymakamlık duyurularını Silopi’de herkese aynı anda ve eşit
şekilde iletebiliyor mu? Yerel idari kurumlar ve güvenlik
bürokrasisi kendilerine yakın duran ve bir ‘HALKA’ şeklinde etraflarını
kapatan Simbiyont-Parazitel aktör ve yapıları nasıl ve hangi iletişim
stratejileri ile aşarak halkın çoğunluğuna ulaşıyor? Örneğin
Silopi’de duyuruların düzenli vatandaşla paylaşılması için bir yerel
radyo kurulmuş mu? İşte size bir ölçüt: şayet devlet Silopi’de
duyurularını herkese aynı anda ve eşitçe ulaştıracak şekilde internetten
de yayın yapan bir radyo kurmadıysa, bu iletişim vasıtasını internet ve
sosyal medya platformları ile de desteklemedi ise çoktan yeniden inşada
iletişim tasarımında geç kalmıştır.Daha yazacak çok şey var ama eminim okumaktan yoruldunuz. Şimdilik otopsimizi burada keselim. Ama unutmayın çatışma sürecinde devletin sorumluluğu üzerinde atmasına imkan veren PKK vardı. Yeniden inşada ise devlet Silopi’de halk ve halkın talepleri ile baş başa. Hem de beklentiler yüksek, sinirler gergin, kalpler kırık, morglar dolu, evler yıkılmış, kiminin gözünü rant ve hırs, kiminin ise intikam bürüdüğü bir Silopi. Allah ilçedeki sivil ve eli silahlı yeniden inşacıların yardımcısı olsun. Çünkü başarısız olurlarsa...İşte burada da zihinleri kurcalayan kritik soru: Acaba ilçede PKK tamamen yok mu edildi yoksa sadece bir kısmı yok edildi de diğer kısmı ‘buharlaştı’ mı? PKK buharlaştı ise acaba şimdi ‘yeniden inşacıların’ çuvallamasını bekliyor olabilir mi?