20 Ocak 2016 Çarşamba

TÜRKİYE 7 AYDA KAÇ ŞEHİT VERDİ? / Metehan Demir

TÜRKİYE büyük dalgalarla boğuşuyor. Her gün birbirinden acı haberler almaktan yorgun insanlar artık neredeyse haber kanallarını açmaya korkar hale geldi. Kendi taraflarının nefretini kusup kendi taraflarının duymak istediği sözleri söyleyen tiplerin, ekranlardan, sayfalardan saçtığı zehirlerden bunalan halk da arada sıkışmış olmanın verdiği umutsuzlukla yaşamaya çalışıyor.

Aslında bu hafta Profesör Emre Alkin dostumla birlikte 2016’da Türkiye’nin muhtemel ekonomik rotasını ve önündeki gelişmeleri değerlendirecektik. Ama, sayfanın üzerine şehitlerin kanı düşünce yazamadım. Çünkü, onların her fotoğrafına insan baktığında boğazında bir şeyler düğümleniyor. O nedenle aziz ruhları huzurunda şehitleri konuşmak lazım diye düşündüm.

ACI GERÇEKLER
Gerçi aşağıda detaylandıracağız ama önümüzde duran çok acı gerçekler var.
Bu işlerde ‘En çok biz hassasız’ deriz ama batıda başka ülkelerde gazi-şehit kavramı artık bizden daha fazla samimiyetle karşılık buluyor. Ağzınızı açtığınızda hücuma uğruyorsunuz.

O kadar çok bana şehit ailelerinin bir süre sonra kaderine terkedilmesi ile ilgili haber geliyor ki. Her cenazede atılan sloganlar verilen copy paste siyasi mesajların ardından olan yine o fotoğraflarına bakamadığımız babalarının tabutlarının yanında boynu bükük kalmış yavrulara oluyor.

Türkiye’de maalesef ne gazi ne şehit sayısı tam olarak biliniyor. Milli Savunma Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü, İçişleri ve Genelkurmay rakamları birbirinden farklı. Hatta bundan yıllar önce iki Genelkurmay Başkanı’nın açıklamaları arasında bile uçurumlar olmuştu.

KEMAL BEY’İN ZORUNLU YUVARLAMASI
O kadar çok acı var ki; O kadar çok art arda acı haber geliyor ki, artık tutulan istatistiki rakamlar da kontrolden çıktı. Olmaması gerekir ama oluyor işte. Zaten asıl bu noktadaki yorumu yazmama sebep de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Meclis Grup konuşmasındaki bir açıklaması oldu. Kılıçdaroğlu dedi ki; ‘7 Haziran’dan bu yana 2 yüzden fazla güvenlik görevlisi şehit oldu.’  Önemli bir konuya dikkat çekti ama üstü kapalı da sayının tam bilinememesinin verdiği zorunlu bir yuvarlama da yaptı ‘2 yüzden fazla’ diyerek. Ne yapsın.

İŞTE O ACI TABLO, ŞEHİT SAYISI
Türkiye, barış sürecinin askıya alındığı, uzun süre eylemsizlik adı altında gizlice bugünlere hazırlanan PKK’nın birden saldırılara başladığı geçen Haziran’dan bu yana öyle bir terör ve şiddet sarmalına girdi ki; artık şehit sayılarını son aylarda tam bilmek neredeyse imkansız hale geldi. Günlerdir asker-polis-korucu ve diğer devlet görevlileri bazında bu rakamı yaralıların durumlarını da izleyerek tespit etmeye çalıştım. Aşağı yukarı altı yedi aylık süre içinde ortaya çıkan rakam kahretti: 236. Yurdun çeşitli noktalarında terör saldırılarında yaralananların sayısı ise 1065.

TARİHLERE GÖRE ŞEHİTLER
Resmi arşivlere göre; Eylemlerin başladığı 2015 Haziran’ı başlangıç alırsak 9 Eylül’de şehit sayısı 109, 11 Ekim’de 145, 1 Kasım’da 167, 22 Aralık’ta da 204’e ulaştı. Bugün itibarı ile de maalesef yaralıların içinden hayatını kaybeden tüm sınıflardaki güvenlik görevlileri ile birlikte şehit rakamı son yaklaşık 7 ayda 236 rakamına ulaştı. Bize rakam söylemek ne kadar kolay geliyor değil mi? 236. Ama ya o acılarla kavrulan aileler. Ne hale geldik. Bunları hep televizyonda söylerdim. Bir gün yöneticilerden biri açıp bana, ‘Metehan amma duygu sömürüsü yaptın ailelerle, şehit anneleri ile ilgili, anneleri ağlarken vermek iyi haber, iyi reyting’ demişti. İşte bu hale geldik. Her konuda ne hale geldik. Her konunun bir rantçısı var artık. Dinin de, haberin de, milliyetçiliğin de, ahlakın da, Atatürkçülüğün de. Arada sıkışan bu ülkenin insanları artık bundan, bu parselcilerden çok bunaldı. Ne olursa olsun biz yazmaya devam edeceğiz. O küçük yetim kalan yavrucuklar hatırına.

NE BİLDİĞİMİZİ NE BİLMEDİĞİMİZİ DE BİLMİYORUZ
Lafı çok uzatmaya gerek yok. Ne acı biliyor musunuz? Ne bildiğimizi de, ne bilmediğimizi de bilmiyoruz ve her şeyi bir tek biz biliyoruz sanıyoruz.

İsmet Yılmaz bundan bir yıl önce 2015’de Savunma Bakanlığı koltuğunda otururken şunları söylemiş: ‘1984’den bu yana şehit sayısı 5 bin 347, gönüllü köy korucusu şehidimiz bin 378, polis 283, vatandaşlarımızdan şehidimiz 5 bin 791, toplamda yaklaşık 13 bine yakın şehit verdik kaybımız oldu.’ Ama, 2010 yılında yani Bakan demecinden 5 yıl önce açıklanan devlet istatistiklerine göre 6 bin 653 asker şehit verilmiş. Ortada birbirine ters, tutmayan durumlar var.

EN AZ VE EN ÇOK ŞEHİT SAYILARI
PKK terörünün başladığı 1984’den bu yana en çok şehit ise 1994 yılında oldu. Tam 1145 şehit verildi. En az şehit ise 2001’de 20 olarak kayıtlara geçti. PKK terörünün yol açtığı acılarla birlikte bugüne dek ülkeye maliyeti 300 milyar doları geçti. 40 binden fazla sivil insan hayatını kaybetti.

KEŞKE O ÇOCUKLAR
Şimdi tam burada duralım. Bir vicdan sorgulaması yapmamız lazım. Çocuklar, çocuklarımız adına. Keşke, babasının tabutu başında boynu bükük kalan o yavrularla Güneydoğu’da çatışmalarda arada kalıp hayatını kaybeden o yavrular elele çocuk bahçelerinde tıpkı dünyanın diğer çocukları gibi oynuyor olabilselerdi. Ama olmadı. 59 çocuk Doğu ve Güneydoğu’da çatışmalarda hayatını kaybetti. Ve tabii ki arada kalan yüzlerce masum sivil gibi.

Bize bir şeyler oldu. ‘Bizden değilse yok olsun, benim gibi düşünmüyorsa kahrolsun’ demeye başladık. Farkında mısınız birbirimizi yerken tükeniyoruz..Bu ülkenin IŞİD terörü dahil çok sorunu var.  Bir mesele daha var. O da görevini yapan askere polise kamuoyunda saldırılması. Görev ihlalleri haricinde, haksızlık yapmamak gerekiyor. Orada görevini tarafsızca bu ülke için yapanlara ‘şunun bunun askeri polisi’ demek bu insanların yüzde 99’unu çok incitiyor.

Bu ülke hepimizin. Örnekler ortada. Açın Suriye’yi, Pakistan’ı okuyun. Kucağında çocuğu ile kapı kapı kendine vatan ararken çelme yiyen o babanın dramını, ülkesinden gitmek zorunda kalan Suriyeli minik yavrunun sahile vuran cansız bedenini izleyin. Hepsi, artık neredeyse karşılıklı nefretten hasetten patlama noktasına gelen Türkiye’nin insanlarına, bizlere bir şey söylüyor….’artık yeter, yoksa siz de bizim gibi bitersiniz’.
Gürültüden sesimiz belki duyulmuyor ama tükeniyoruz farkında mısınız?