3 Haziran 2015 Çarşamba

Türkiye, yönünü kaybetti / Lale Kemal

İktidarın, 4 yılı aşan Suriye iç savaşında radikal gruplara silah yardımı yaptığı iddiaları, NATO karşıtı Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üye olma arayışları, içeride demokratik değerlerden artık iyice kopmuş olması gibi pek çok gelişme, Türkiye’nin, Batı’ya yüz çevirip Doğu’ya yöneldiği tezlerini güçlendirdi birara.
 
Gerçi Türkiye, ezelden beri NATO’nun söz dinlemeyen, aykırı bir üyesi olageldi. Dönemin MGK Genel Sekreteri, şimdinin emekli generali Tuncer Kılınç, bir konuşmasında, “Batı’dan vazgeçip yüzümüzü İran’a, Rusya’ya yani Doğu’ya çevirelim.” mealinde o çok tartışılan sözleri sarf etmişti.

Şimdi AKP iktidarı, o zaman da askerî vesayetçiler, Batı’nın demokratik, insan haklarına saygıyı koşut gören ilkelerinden hiç hazzetmediler, hazzetmiyorlar. Oysaki 1990’lı yılların başında Soğuk Savaş’ın sonlanmasıyla birlikte NATO, Avrupa ve Amerika’nın, salt askerî kolu olmaktan çıkmış, SSCB’nin dağılmasıyla özgürlüklerine kavuşan eski komünist Doğu Avrupa ülkelerini, evrensel demokratik hukuk devleti ilkelerini kabul ettikten sonra ancak üyeliğe kabul etmişti. Nitekim, bugün, NATO üyesi olan tüm bu Doğu Avrupa ülkeleri, yaptıkları yasal reformlarla demokratik ilkeleri kabul ettiklerinden dolayı AB’nin tam üyesi oldular.

Türkiye, demokratik hukuk devletinin gereği olduğu halde ordusu sivil yönetime hesap vermeyen tek NATO üyesi olarak ittifakın Brüksel merkezli karargahlarında sırıtır. Bu gerçeği bir kenara not edip, laikiyle mütedeyyiniyle Türkiye’nin iliklerine işlemiş olan Batı aleyhtarlığının,  AKP iktidarı döneminde alenen dip yaptığını görelim.

Daha 4 gün önce, Fatih Sultan Mehmet’in, Bizans’ın elinden İstanbul’u alışının 562’nci yıldönümü kutlamalarının nasıl bir Batı aleyhtarlığına döndürüldüğüne tanık olduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ezanlarımıza söz söyleyen dillere geçit vermeyeceğiz (Şimdi kim söylüyor belli değil). İstanbul’un yüreğinde 562 yıldır yanan fetih ışığını söndürmek isteyenlere asla meydanı bırakmayacağız.” şeklinde sarf ettiği sözlere, törene gelen milyonlar nasıl da kendine geçmiş onay veriyorlardı. Milletin, din ve milliyetçilik duygularının, Batı aleyhtarlığı adına, ülke içinde toplumu ötekileştirmek adına kullanılıyor olması hiç hayra alamet değil. 
İktidarın, 5-6 yıldır ülkeye karabasan gibi çöken hoyrat, baskıcı uygulamaları çoktandır tahammül sınırlarını aştı, biz Türkiye vatandaşları artık bu yükü taşıyamıyoruz.

Batı cephesinde ise durum biraz farklı. Her ne kadar Amerika önderliğindeki koalisyonun, 2003 Irak işgalinden bu yana belirgin bir biçimde NATO’nun dayanışma ruhuna aykırı bir politika izleyegeldiyse de Türkiye, kimi ittifak üyelerinin kendi ulusal güvenlik çıkarlarını gözetmek adına ipleri kopartamayacakları kadar önemli.

Dedik ya yazının başında, bir ara AKP iktidarında Türkiye, yönünü Batı’dan Doğu’ya çeviriyor gibiydi. Şimdiyse, yine aynı iktidar döneminde, Türkiye’nin, hem Batı’da hem de yanıbaşımızda Doğu’muzdaki İslam coğrafyasında çok az dostu kaldı dersek yanılmış olmayız. Türkiye’nin yanaşacağı güvenli bir liman kalmadı, artık yönünü kaybetti, yalnızlaştı.

NOT: Duruş dediğin aynen Cumhuriyet’teki gibi olur. MİT TIR’larında silah bulunduğuna dair haberi üzerine hakkında terör soruşturması açılan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar için tüm çalışanları dünkü birinci sayfadan fotoğraflarıyla “Hepimiz Can Dündar’ız” mealinde tam sayfa boy gösterdiler. Önce kendi çalıştığın gazetende dayanışma içine girdiğinde artık kimse seni yıkamaz. Dolayısıyla, medya, farklı siyasi görüşlerden olanları ötekileştirmeden tüm basın çalışanları ile tek ses olduğunda ancak baskıları bertaraf edebilir.