5 Haziran 2015 Cuma

Savcıların yaptığının neresi casusluk? / Saygı Öztürk


Son yıllarda bine yakın kişi ya “casusluk” ya da “darbe” suçlamasıyla yargılandı. Hemen hepsinin “kumpas” olduğu ortaya çıktı. MİT’e ait olduğu öne sürelen TIR’larla ilgili işlemleri yapan dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Cumhuriyet Savcıları Aziz Takçı, Özcan Şişman, Ahmet Karaca ile Kırıkhan Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu “casusluk” suçlamasıyla tutuklanmışlardı, HSYK şimdi de yargılama izni verdi.
O savcıların düzenledikleri tutanaklarda, müfettişlere verdikleri ifadelerde duyulmayan, bilinmeyen ve onlara nasıl haksızlık yapıldığına ilişkin önemli bilgiler var. İddialara karşı Başsavcı Süleyman Bağrıyanık’ın savunmalarından bölümler okuyalım:

BASKIYA KARŞI TUTANAK
1 Ocak 2014’te Kırıkhan İlçesi’nde yapılan bir ihbar üzerine, ihbara konu TIR’da yapılmak istenen aramadan cumhuriyet savcısını vazgeçirmem, hatta aramayı bizzat sonlandırmam yönünde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Müsteşar Kenan İpek tarafından maruz kaldığım baskıya dair telefon görüşmeleri içeriğinin tespitine ilişkin tutanak düzenledim. Konuşmalarındaki sözlerin içeriğini TIR’lardaki aramaya yönelik buldum ve ‘soruşturmayı etkileme’ olarak değerlendirdim. Tutanakta herhangi bir suç isnadı veya nitelendirmesi yapmadım.
Arama yapmak isteyen Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’a da yapılmak istenen aramaya değişik şekillerde müdahalelerde bulundukları iddiası ile dönemin Hatay Valisi, Cumhuriyet Başsavcısı, İl Emniyet Müdürü, İl Jandarma Komutanı ile bir MİT görevlisi hakkında tutanak düzenlendi.

MÜSTEŞAR 10 KEZ ARADI
Olay günü Müsteşar Kenan İpek beni 10 kez aradı. HSYK’nın da başkanı olan Adalet Bakanı ile HSYK Birinci Daire üyeliği görevini de yürüten Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın ‘TIR’ların Başbakan’ın izni olmadan aranamayacağı’ hususundaki yasa maddesini telefonda hatırlatması ve bu hatırlatmanın birden çok kez tekrarlanması dikkate alındığında, ‘hatırlatma’ anlamının çok ötesinde ‘talimat’, en azından ‘Anayasamızca yasaklanmış telkin’ niteliğinde olduğu aşikârdır. Mevzuatımız ve evrensel hukuk normları, Adalet Bakanı ve Müsteşarı’na yürütülen adli soruşturmaya müdahale hak ve yetkisi vermez.

Mevzuatın bana tanıdığı hak ve yükümlülükler çerçevesinde, görevimin ifası zımnında yerine getirmiş olduğum işlemlerin ‘planlı bir organizasyonun parçası olduğum’ şeklinde değerlendirilmesi, hukuki dayanaktan yoksundur. Bu itibarla, dayanaksız ithamın ulusal ve uluslararası mahkemeler nezdinde cezai ve hukuki davalara konu edileceği de hatırdan çıkarılmamalı.

RESMİ BELGE GETİRİLİNCE

19 Ocak 2014 tarihinde Adana-Ceyhan’da durdurulan TIR olayına gelince; olay tarihinde (3) tane TIR’da kaçak silah sevkıyatı yapıldığına dair ihbar üzerine, kolluk görevlileri tarafından TIR’lar durduruldu. İl Jandarma Komutanı Özcan Çokay beni telefonla arayıp ihbara konu TIR’ların kolluk görevlileri tarafından aranmasında sorun çıktığını belirtti, telefonu Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’a verdi.

Vali Bey bana TIR’ların MİT’in kontrolünde olduğunu ve aramanın yapılmaması konusunda ne yapılabileceğini sordu. Ben de görevli cumhuriyet savcısının yasalar çerçevesinde ne gerekiyorsa onu yapması gerektiğini, benim kendisine müdahale ederek engellememin söz konusu olamayacağını söyledim. TIR’ın MİT’in kontrolünde ve MİT’in görevi kapsamında sevkıyat yaptığına dair resmi belge ibraz edilince TIR’lar bırakıldı.Yazının bir örneği de bana ulaştırıldı.”

SAVCILARIN YAPTIĞI ŞU:

1 Ocak’ta durdurulan TIR’lar için savcılık, Adalet Bakanı ve müsteşarın telefonla aramalarına rağmen yasal süreci mevzuat çerçevesinde sürdürüyor. MİT’in görevi kapsamında bu TIR’ların sevk edildiği belgelendirilemediğinden, delillendirilemediğinden, soruşturma kapsamında kaybolması muhtemel delillerin toplanmasına çalışılıyor. Yani cumhuriyet savcıları yasal görevlerini yerine getiriyor.

19 Ocak’ta durdurulan TIR’ların ise araması hiç gerçekleştirilmiyor. Çünkü, araçların MİT’e ait olduğuna ilişkin belge sunuluyor, savcı da aramayı başlatmadan araçların ayrılmasına izin veriyor. Burada da yapılması gereken, yasal olarak yapılıyor.
Peki, bir cumhuriyet savcısından daha farklı ne bekliyorsunuz? Bu yapılanın neresi casusluk, bunun neresi darbe? Unutmayalım, tam 15 yıldır bu ülkede casus olduğu için hüküm giyen kimse yok. Ama bu ülkenin çok sayıda kamu görevlisini “casuslukla” suçlamak, birilerinin çok kolayına geliyor… Yazık değil mi bu insanlara, ailelerine…