11 Aralık 2013 Çarşamba

'2004’teki MGK belgesi aklayacaksa, tutuklu komutanlar neden açıklamadı'


Hilmi Özkök: Sanık tanığı olarak niye gitmediğimi düşünüyorsanız, bir başka Emekli Genelkurmay Başkanı'nın gittiğinde mahkemece dinlenmediğini niçin düşünmüyorsunuz?
2004’teki MGK toplantısında “Cemaati bitirme eylem planı”na imza attığı halde Ergenekon ve Balyoz davalarında bu belgenin varlığını açıklamadığı için kendisini eleştiren Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'e yanıt veren eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, “Madem ki biz o imzaları attığımızı söyleseydik herkes bu haksız mahkûmiyetlerden kurtulacaktı, aynı toplantıya katılıp aynı belgeye imza atan ve şimdi bu davalardan tutuklu-hükümlü bulunan Kuvvet Komutanları (Em. Ora. Özden Örnek, Em. Hv. Org. İbrahim Fırtına, Em Org. Şener Eruygur) neden bunu mahkemelerde kendileri veya avukatları söylemediler?” diye sordu.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, 4 Aralık’ta yayımlanan yazısında eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’a yönelik eleştirilerde bulunmuştu.
"Balyoz Darbe Planı" ve "Ergenekon" hükümlülerine isnat edilen suçların işlendiği dönemde TSK’nın komuta kademesindeki iki ismi, mahkemeye gidip ifade vermemeleri nedeniyle eleştiren Özkök  “Aklınıza mı gelmedi, yoksa işinize mi gelmedi” başlıklı yazısında, "Suçlandıkları yıllarda onların komutanıydınız... Sorumluluk taşıyordunuz... Parya muamelesi gördükleri mahkemelerde, umutsuzca seslendiler sizlere: 'Gelin, bildiğinizi anlatın' dediler. 'Ete soğan doğramayız' dediniz. Bin dereden su getirdiniz. 'Çok üzülüyoruz' dediniz. 'Allah yardımcıları olsun' dediniz; kendi elinizden gelecek yardımı bile Allah’a bıraktınız. Her şeyi söylemek, her bahaneyi uydurmak aklınıza geldi... Geldi de, bir tek 2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda attığınız o imzalar mı aklınıza gelmedi... Diyemez miydiniz, o olağanüstü yetkili önyargının önüne çıkıp: 'Kardeşim siz burada neyi, kimi yargılıyorsunuz?'Diyemez miydiniz: 'Arkadaşlarımızın omzuna suç diye yüklediğiniz o ıslak imzaların dik âlâsını, bu hükümetin başta Başbakan’ı olmak üzere bütün üyeleriyle birlikte biz de attık...' Hiç mi aklınıza gelmedi?... Yoksa işinize mi?..." görüşünü dile getirmişti.
Özkök’ün bu sözlerine ilk tepki 5 Aralık’ta Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dan gelmiş, Yalman Özkök’e yönelik olarak, "Siz Uzakdoğu maceralarınızı ve şarap konularını yazarken neden birden bu konulara duyarlılık göstermeye başladınız?” demişti.
Yalman’ın ardından Hilmi Özkök de Ertuğrul Özkök’e bir açıklama göndererek, hakkındaki iddialara cevap verdi.
Hilmi Özkök’ün Ertuğrul Özkök’e gönderdiği açıklama şöyle:
“Hürriyet Gazetesi’nin 4 Aralık nüshasında çıkan yazınızı okudum. Çok yanlış bir temele oturtulmuş bir mantık silsilesini doğrusu size yakıştıramadım. 2004 yılında MGK’da attığımız imzaları dillendirmediğimiz için arkadaşlarımızın mahkûm olduğunu savunuyorsunuz. Detaylı yazmadığınız için tam anlayamadım. Bu imzalarla arkadaşlarımızın mahkûmiyeti arasında ne ilişki kuruyorsunuz? Demek istediğiniz; MGK’da TSK’ya irtica ile mücadele edin diyorsunuz, sonra da bu mücadeleyi yapanlar mahkûm ediliyor, sesinizi çıkarmıyorsunuz mu? Mahkemelere gidip hesap sormuyorsunuz mu? Eğer böyle demek istiyorsanız şunları hatırlatmak isterim: MGK kararlarının açıklanması suçtur. MGK sadece hükümete tavsiyelerde bulunur. İcra emri vermez. Her MGK toplantısında iç ve dış tehditler konuşulurdu ve benzeri dokümanlar imzalanırdı. Bu tavsiyeleri şayet uygun görürse hükümet icra planları şeklinde yayımlar, devlet organlarına görevler verirdi. Şimdi neden bu imzalar bu sefer gündeme böylesine oturdu? Neden Anayasa Mahkemesi’nin, irtica ile ilişkilendirerek İktidar Partisinin kapatılması için dava açabildiği bu ülkede, sırf bir Cemaat liderinin adı geçiyor diye bu kadar rahatsız olup TSK’nın eski bir komutanına rencide edici suçlamalar yağdırıyorsunuz? Şimdi de ben soruyorum. Madem ki biz o imzaları attığımızı söyleseydik herkes bu haksız mahkûmiyetlerden kurtulacaktı, aynı toplantıya katılıp aynı belgeye imza atan ve şimdi bu davalardan tutuklu-hükümlü bulunan Kuvvet Komutanları (Em. Ora. Özden Örnek, Em. Hv. Org. İbrahim Fırtına, Em Org. Şener Eruygur) neden bunu mahkemelerde kendileri veya avukatları söylemediler? Hem arkadaşlarımızı hem kendilerini beraat ettirmediler? Bunun bir sebebi olması gerekmez mi? Şayet ben bunu açıklasaymışım arkadaşlarım mahkûm olmayacaktı da, şimdi belge açığa çıktığına göre arkadaşlarım salınıverilecekler mi? Tekrar soruyorum. Neden savcılar, hâkimler, Yargıtay üyeleri ve o belgede ismi olanların tümü hakkında değil de benim ve Em. Org Yalman hakkında makale yazıyorsunuz?
Neden savcılar ve mahkeme çağırınca Ergenekon davasında 7 saat savcılara, iki gün boyunca mahkemeye tanık ifadesi verdiğimi görmüyor da, çağrılmadığım Balyoz davasında tanıklık yapmadığımı yazıyorsunuz. Eğer çağırmamak suç ise neden mahkeme üyelerini değil de beni suçluyorsunuz? Sanık tanığı olarak niye gitmediğimi düşünüyorsanız, bir başka Emekli Genelkurmay Başkanının Kuvvet Komutanlarıyla bu şekilde gittiğinde mahkemece dinlenmediğini niçin düşünmüyorsunuz?”