28 Ekim 2013 Pazartesi

Sülümanlaştınız! / Mehmet Baransu


Önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuştu. Cuma günü katıldığı bir programda, asker kaçaklarını yakalayıp, yetkili kurumlara teslim edeceklerini açıkladı. Bir gün sonra da Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, benzer sözlerle çalışmanın başladığını duyurdu.

Her iki açıklamayı dinlerken gülümsedim. İki yıl öncesini, çıkarılan bedelli askerlik yasasını, bir AK Partili vekilin gece yarısı eklettiği maddeyi hatırladım.

Eklenen madde şöyleydi: “Bu yasadan önce, haklarında askerliğe elverişli olmadıkları yönünde verilen kararlardan dolayı askerlik hizmetinden muaf tutulanlar da altı ay içinde başvurmaları halinde yaş sınırı aranmaksızın bu düzenlemeden yararlanacak. Yasadan yararlanacaklar hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmayacak, başlatılmış olanlar da sona erdirilecek.

Türkçesi ise şuydu: “Sahte belgelerle, sahte çürük raporu alanlar, 30 bin lira yatırırlarsa, askere kendilerini göndermeyeceğiz. Sahtecilik davaları varsa kapanacak, üstü örtülüp, kendileri yargılanamayacak.

Meclis’in gece yarısı oyunuyla, sahte evrak düzenleyip, çürük raporu alanlar kurtarılmıştı. Bu kişilerden biri de Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’dı.

Yıldırım’ın hikâyesini bu köşeyi takip edenler yakından bilir. 1983 yılında ayağım altı santim kısa diyerek yerine ayağı kısa olun kuzenini muayeneye sokmuş, sahte belgelerle çürük raporu alarak askerlikten kaçmıştı.

Olayın üzerinden 28 yıl geçtikten sonra gerçekleri belgelerle ortaya çıkarmıştım. Belgelerin ortaya çıkmasıyla birlikte, Aziz Yıldırım ve AK Parti’yi bir telaş almış, suçu örtmek için perde arkasında çalışmalar başlatılmıştı.

Yıldırım
 hakkında “çürük raporu alarak askerlikten kaçtığı” yönünde, savcılığa suç duyurusunda bulunmam üzerine de panik havası başlamıştı.

İsmet Yılmaz’dan önceki Savunma Bakanı Vecdi Gönül, katıldığı bir televizyon programında, yılar önce kendisine iletilen Aziz Yıldırım’ın çürük raporu haberini Uğur Dündar’la konuştuğunu yalanlamış ve “Belgeler arşivlerde duruyor, Aziz Yıldırım sahte belge düzenlemişse gereği yapılır” demişti.

Gönül’ün dediği gibi, devlet, gereğini yaptı. Suç duyurum üzerine konuyu araştıran savcı, Ankara’dan, Milli Savunma Bakanlığı’ndan bilgi istedi.

Bakanlık, savcılığa bir yazı göndererek, daha önce arşivlerde bulunduğu söylenen belgelerin, imha edildiğini söyledi. Yani Aziz Yıldırım için birileri arşivlere girip, askerden kaçmak için düzenlenen sahte belgeleri imha etmişti. Yargılamanın önü kapatılmıştı. Ve savcılık da resmî yazıyla durumu tarafıma bildirip, dosyayı kapatmak zorunda kaldığını belirtti.

Belgeleri imha edip, işini garantiye almak isteyen Ankara’nın yapması gereken son bir şey daha vardı. Ayağım altı santim kısa diyen Aziz Yıldırım’ın doğru söylemediği bir muayeneyle ortaya çıkabilirdi. Bunun da önü kesilmeli, gereği yapılmalıydı. Devreye bedelli yasası ve gece yarısı eklenen madde girdi. Meclis, Yıldırım ve benzer durumdaki binlerce “güçlü” ismi yargıdan kurtardı.
Lafı uzatmaya gerek yok.

Aziz Yıldırım ve benzerlerini kurtarmak için çalışan AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün ortaya çıkıp, asker kaçaklarını teslim edeceğiz demesi gerçekten ironik.


Bir yıl önce 5 Kasım 2012 tarihinde “Her Türk asker doğmaz!” başlığıyla bir yazı kaleme almış ve “Bu ülkede gariban Mehmetler şehit olurken, sahtecilik yapanlar hükümet, bakanlar, siyasiler, milletvekilleri eliyle korunuyor” demiştim.

Durum bugün de aynen bu.

Başbakan soruyor; “Daha önce bize destek verenler şimdi niçin bizi eleştiriyor?

Cevabı çok açık değil mi; Kenar-ı Dicle’yi de adl-i İlâhi’yi de, apartılan koyunu da Ömer’i de unuttunuz. Yani, Sülümanlaştınız.