26 Ocak 2010 Salı

Darbe planları ve TSK / Ruşen Çakır

Bundan yaklaşık bir buçuk yıl önce yine Vatan’da “Darbe olur mu? Olursa tutar mı?” diye sormuş ve darbeler döneminin kesinlikle kapandığını ileri sürenlere itiraz ederek ülkemizde darbe ihtimali ve ortamının her zaman olduğunu savunmuştum. “Fakat” diye devam etmiştim “günümüzde darbe girişimcilerinin başarı şansının hiç olmadığına inanıyorum.” İnandığım bir başka noktayı da şöyle ifade etmiştim: “Bugün Türkiye’de darbe yapılmasını ve hatta yapmayı isteyen çok kişi var ve bunlar benim gibi düşünmüyor; pekala bir darbenin başarılı olabileceğine inanıyorlar.”
Daha önce, TSK içindeki bazı yüksek rütbeli subayların AKP iktidarını devirmek için en azından üç ayrı darbe planı yaptıklarını ama değişik nedenlerle bunları gerçekleştiremediklerini öğrenmiştik. Bu girişimlerle ilgili soruşturmalar Ergenekon Davası kapsamında yürütülüyor ve mahkemenin sonucu büyük bir merakla bekleniyor. Dün Taraf Gazetesi, şu ana kadar duymadığımız bir başka darbe girişimini haberleştirdi. Buna göre Sarıkız, Ayışı ve Eldiven darbe girişimlerinden önce, 2002 sonu-2003 başları arasında “Balyoz” adı verilen başka bir darbe tezgahlanmış. Gazete, dönemin 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan liderliğinde hazırlandığını ileri sürdüğü bu darbe planıyla ilgili olarak ellerinde 5 bin sayfadan fazla belge ve bilgisayar kaydı bulunduğunu söylüyor ve bunları sırasıyla yayınlayacaklarını belirtiyorlar.
Darbe konusuna girmeden önce bir medya notu düşmekte yarar var: Adından da anlaşıldığı gibi, gazeteciliğin en temel ilkelerinden olduğuna inandığım(ız) “tarafsızlık” a itibar etmeyen bu gazetenin yöneticileri, söz konusu belgelerde mecburen ayıklama yaparken, daha önce Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Hrant Dink cinayeti raporunda yaptıkları gibi (bazı polis şeflerinin ihmallerini anlatan bölümleri yayınlamamışlardı), taraflı davranarak, belgelerdeki bazı unsurları görmezden gelip bazılarını abartılı bir şekilde öne çıkartabilirler. Bu nedenle, tıpkı Ergenekon iddianameleri ve klasörleri gibi bu darbe girişiminin belgelerinin de en kısa zamanda olduğu gibi internet ortamında ilgililerinin kullanımına açılması çok isabetli olacaktır.
Şaşkınlık ve dehşet verici
“Balyoz” adı verilen darbe girişimiyle ilgili ilk okuduklarımız kesinlikle şaşkınlık ve dehşet uyandırıyor: Camileri bombalamak, Yunanistan’la savaş çıkartmaya çalışmak gibi fikirlerin hayata geçirilmek istenmesi durumunda Türkiye’nin ne feci ve dönüşü olmayacak bir kaosa sürükleneceği açıktır. Bilmiyorum gazetenin sonraki yayınlarında bu planların neden suya düştüğü anlatılacak mı, ancak bu tür korkunç planları kotaranların, bunların doğurabileceği sonuçlardan ürküp geri atmış olabileceklerini sanmıyorum. Daha önce haberdar olduğumuz girişimlerinde yaşandığı gibi, darbe heveslileri, büyük bir ihtimalle TSK içindeki bazı engelleri aşamadıkları için amaçlarına ulaşamamışlardır. Son yıllarda sürdürdüğümüz darbe tartışmalarında TSK’nın nasıl darbe heveslilerinin çıkmasına elverişli bir yapı olduğunun altı sıklıkla çizildi, fakat nedense, aynı TSK’nın, kamuoyuna ve hatta sivil iktidarlara belli etmeden, nasıl içindeki darbe meraklılarını nötralize eden bir yapı olduğu fazla dillendirilmedi. Bu deneyimler TSK’nın da geçmiş darbe deneyimlerinden dersler çıkarmış olduğunu bizlere gösteriyor. Kuşkusuz 27 Nisan 2007’deki “e-muhtıra”yı unutmuş değilim. Fakat Org. İlker Başbuğ’un, Org. Yaşar Büyükanıt’tan Genelkurmay Başkanlığı’nı devraldıktan sonra, özellikle Ergenekon soruşturmasına tepki olarak benzer muhtıralar vermesi yolunda askeri ve/veya sivil onca baskıya rağmen bu yola başvurmamış olmasını da bir başka “ders çıkartma” olarak değerlendirebiliriz.
Yeni soru
“Balyoz Darbesi” haberinden sonra, bir buçuk yıl önceki “Darbe olur mu? Olursa tutar mı?” sorusunu, “Darbe planı yapanlar çıkar mı? Çıkarsa darbe yapabilirler mi?” olarak sormanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Bu soruya cevabım “Kesinlikle darbe tasarlayanlar çıkar. Ancak planlarını hayata geçiremezler” olacaktır. Burada sadece TSK içindeki direnç mekanizmalarını değil, hatta ondan daha fazla, demokrasimizin ve sivil toplumumuzun katettiği mesafeyi göz önüne alıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder