Rus Hava Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyine doğru
taşarak Suriye-Türkiye sınır hattına yakın bölgelerde yaptığı uçuşlar,
IŞİD-karşıtı koalisyon uçaklarının bölgedeki hareketliliği nedeniyle halihazırda gergin olan Türkiye-Suriye sınır hattını daha da ısıttı.
Önce Türk Dışişleri Bakanlığı Su-30 ve Su-24 tipi Rus uçaklarının 3-4 Ekim tarihlerinde Hatay’da Türk hava sahasını ihlal ettiğini bildirdi.
Sonra da Genelkurmay Başkanlığı ‘kimliği tanımlanamayan’ bir MIG-29’un
dört dakika süreyle sınır devriyesinde olan bir Türk F-16’sına 52 saniye
boyunca füze kilidi attığını açıkladı. Ayrıca Suriye’deki hava savunma bataryalarının sınır hattında uçan Türk F-16’larına radar kilidi attıkları da açıklandı.
Peki tüm bunlar ne anlama geliyor? Al-Monitor’a konuşan
güvenlik analisti Arda Mevütoğlu şöyle diyor: “Rusya bu tür taciz ve
ihlallerle Türkiye ve ABD liderliğindeki IŞİD-karşıtı koalisyon hava
gücüne hem ‘ben buradayım’ mesajı veriyor hem de Türkiye ve koalisyonun
imkan kabiliyetlerinin bir testini yapıyor”.
Rusya Eylül başından bu yana Suriye'nin Lazkiye kenti
yakınlarındaki Basel El Esad Havaalanı'na savaş uçakları ve
helikopterler sevk ediyor. Bugüne kadar Suriye'ye konuşlanan ve
varlıkları açık kaynaklarda da teyit edilmiş uçaklar şöyle: 4 Su-30SM,
12 Su-24, 12 Su-25, 6 Su-34, bir Il-20M ve 15-20 civarında Mi-8 genel
maksat ve Mi-24 saldırı helikopteri. Bunlardan Su-30SM'ler av-önleme ve
hava üstünlüğü; Su-24 ve Su-34'ler taktik bombardıman, Su-25'ler yakın
hava desteği, Il-20M ise elektronik istihbarat (ELINT) görevlerinde
kullanılıyor.
Arda Mevlütoğlu şu bilgileri veriyor: “Bu filo, askeri
açıdan Suriye yönetimini büyük ölçüde rahatlatacak kapasiteye sahip.
Nitekim, Hama ve Humus'ta Rus jetlerinin hava desteği altında karadan
harekâtlar başlatılmış bulunuyor. Rusya'nın ayrıca kara konuşlu
elektronik istihbarat unsurları ile Il-20M uçakları isyancıların
muhaberelerini ve konumlarını tespit ederek Suriye ordusuna istihbarat
desteği sağlıyor. Bu destek muhaliflerin muhabere etkinliğini büyük
oranda etkiledi”.
Türkiye’nin durumu ne?
Türk Hava Kuvvetleri son yıllarda gerçekleştirdiği hava
modernizasyonlarıyla ciddi bir hava gücü haline geldi. Hava Kuvvetleri
uçaklarının taşıdığı mühimmatın ve Hava İkaz/Kontrol (HİK), radar
desteği gibi faktörlerin yanı sıra pilotların durumu ve eğitim
seviyelerinin de iyi düzeyde olduğunu not etmek gerekiyor.
Örneğin, Havadan İhbar Kontrol (HİK) Barış Kartalı sistemi
Türkiye’ye önemli bir avantaj sunuyor. Türkiye’nin havadan ve karadan
ELINT ve SIGINT kapasitesi bulunuyor. Ayrıca Suriye’yi gözetleyen ciddi
bir radar ağı var. Türkiye’nin milli radar kapasitesi, başta Kürecik’te
kurulan ve 800 mile kadar bölgesel balistik füze ve hava gözetlemesi
yapabilen NATO sistemleri ile entegre durumda. Ayrıca 163 adet Türk
F-16’sı geniş kapsamlı aviyonik ve mühimmat modernizesi anlamına gelen
CCIP modernizasyonundan geçti. Türk Hava Kuvvetleri tehdit algılama
kapasitesinin yanında hassas güdümlü uzun ve orta menzilli füze
konularında da iyi durumda. F-16’ların taşıdığı 60 kilometre menzilli
AIM 120 AMRAAM gibi hava-hava füzeleri çok etkin. Envanterde 20
kilometre menzilli AIM-9X Sidewinder füzeleri de mevcut.
Rusya’nın bölgedeki durumu ne?
Rusların bölgede Su-30 ve Su-34 tipi uçaklar
kullanıldıkları görülüyor. Bu uçaklar, hava-yer görevleri ile birlikte
hava-hava füzeleri de taşıyor. Eğer bir it dalaşı olursa, kullanacakları
üç tip füze var: Birincisi R-77. Bu füzenin farklı modelleri mevcut,
etkin menzili 100 ila 160 kilometre arasında değişiyor. İkinci füze
R-27. Bu füzenin de etkin menzili 72 ila 130 kilometre arasında. Yani
her ikisi de etkin ve uzun menzilli.
"Kimliği belirsiz" MIG-29 muamması
Bu güne kadar Türk ve Rus savaş uçakları arasında bir sıcak
çatışma veya it dalaşı yaşanmadığı için şu ana kadar Suriye’nin
kuzeyinden Türkiye’ye yönelen en hasmane olayın, 4 Ekim’de “kimliği
belirsiz” bir MIG-29 tarafından sınır hattındaki Türk F-16’lara atılan
radar kilidi olduğunu söylemek mümkün.
Peki, Genelkurmay Başkanlığı konuya ilişkin açıklamasında niçin "kimliği belirsiz" ifadesini kullandı?
Al-Monitor’a konuşan Ankara’daki güvenlik kaynaklarına göre
bir uçağın kimlik tespiti ya radarla ya da görsel olarak yapılıyor. Bu
olayda Türk pilotları, MIG-29’a görsel olarak kimlik tespiti yapacak
kadar yaklaşmadılar. Bu nedenle değerlendirmede radar bilgileri esas
alındı.
Öncelikle gerçekler: Rusya’nın Suriye’de şu anda MIG-29
uçağı yok. Suriye’nin elinde kalan az sayıdaki MIG-29’lar ise Türkiye
sınırına uzak hava üslerinde konuşlu. Öte yandan, yine de akla şu soru
geliyor: “Acaba Ruslarla birlikte bu gövde gösterisine Suriyeliler de mi
katılmak istedi?”
Arda Mevlütoğlu’na göre doğru yanıt bu. Peki, Türk
radarları “Acaba Rus Sukhoi Su-30 ile MIG-29’u karıştırmış olabilir mi?”
Mevlütoğlu’na göre bu seçenek pek olası değil çünkü Türkiye’nin elinde
bu farkı ayırt edecek sistemler mevcut.
Bu noktada, Ankara’da, İran’ın Suriye’ye destek için MIG-29
göndermiş olabileceğinin konuşulduğunu belirtmek gerekiyor. Bölgedeki
hava hareketliliğini ABD’nin de yakından izlediğini not ederek, son bir
ihtimali daha paylaşalım: Aslında Türk ordusu tarafından MIG-29’un
kimlik tespiti gerçekten yapılmış olabilir ancak ABD öncülüğündeki
koalisyonun hava harekatı ve Rusya'nın da uçaklarını göndermesinin
ardından, Türkiye uluslararası tüm aktörlere iyice karışan Suriye
göklerinin artık ‘güvensiz’ hale geldiği mesajı vermek istemiş olabilir.
Rus Fırtınası ne kadar sürer?
Havacılıkta seyrüsefer, güdüm kontrol, hedef tespit-teşhis
teknolojileri ve mühimmat kadar bakım ve lojistik destek akışının da
önemli olduğunu vurgulayan Mevlütoğlu sözlerine şöyle devam ediyor:
“Rusya’nın bakım konusunda başta ABD olmak üzere Batı orduları ile aynı
seviyede olduğunu söylemek güç. Sonuç olarak, bölgedeki Rus hava
kuvvetleri, 2-3 ay boyunca Suriye rejimine ciddi taktik destek
sağlayabilir. Ancak bu süreden sonra denizaşırı ikmal hattını
sürdürebilmek, uçakların yedek parça, bakım-onarım işlemleri gibi
ihtiyaçlar ağır basacaktır. İşte o zaman Rus ordusunun gerçekten kendini
yenilemeyi başarıp başarmadığını göreceğiz”.
En iyi senaryo
En iyi senaryoda, Suriye’de artan savaş uçağı ve füze
hareketliliğine bağlı olarak giderek sıkışan hava trafiğine rağmen Türk
ve ABD’nin IŞİD-karşıtı koalisyon uçakları ile Rusya ve Suriye’nin
uçakları arasında radar kilidi atmaları ve it dalaşları dışında hiç bir
zaman sıcak bir angajman yaşanmaz ve kriz süreci başarı ile yönetilir.
Bu seçenekte Türkiye’nin şöyle bir çıkmazı var: Haziran 2012’de bir Türk RF-4 savaş uçağı Suriye tarafından düşürüldükten
sonra Türkiye’nin Suriye hava araçlarına yönelik angajman kuralları
sertleşmiş ve “misliyle mukabele” kararı alınmıştı. Bu kapsamda, Mart
2014’de sınır ihlali yapan bir Suriye MIG-23’ü, Mayıs 2015’de de bir
Suriye helikopteri Türk savaş uçaklarınca düşürülmüştü.
Şimdi soru basit: Türkiye Rus savaş uçaklarına da aynı sert
angajman kurallarını mı işletecek? Yoksa Rus uçakları için farklı
angajman kuralları mı geçerli olacak? Eğer Rus uçakları için farklı
angajman kuralları geçerli olacaksa Türk Hava Kuvvetleri karşısındakinin
Rus mu Suriye uçağı mı olduğunu nasıl anlayacak? Tutarlılık açısından
Türkiye’nin hem Rus hem de Suriye uçaklarına aynı angajman kurallarını
işletmesi lazım. Ancak bu da Rus uçaklarıyla sıcak çatışmayı göze almak
demek. Kısacası, Türkiye’nin Suriye uçaklarına uyguladığı angajman
kurallarını Rus uçaklarına da uygulayıp uygulamayacağı önemli.
En kötü senaryo
Olabilecek en kötü senaryolardan biri tesadüfi veya kasıtlı
olarak bölgedeki uçakların önce göz temasına sonra da it dalaşına
girmesi ve bu it dalaşının kısa-orta menzilli hava-hava füzelerinin
kullanıldığı bir sıcak angajmana dönüşmesi. Diğer bir senaryo ise MIG-29
gibi ‘kimliği belirsiz’ uçaklardan gelebilecek bir füze saldırısı veya
hasım bir uçağın düşmesi. Yerdeki hava savunma bataryalarından
ateşlenebilecek füzeler de havadaki gerginliği sıcak bir temasa
dönüştürebilir.
Suriye hava sahasında uçak hareketliliği kadar uzun
menzilli füze hareketliliği de başladı. 7 Ekim’de Rusya Suriye’ye 900
mil mesafedeki Hazar Denizi’ndeki savaş gemilerinden, 26 adet Kalibr-NK tipi seyir füzeleriyle IŞİD hedeflerini vurdu.
ABD’nin Tomahawk seyir füzelerinin benzeri olan ve yer
hedeflerine karşı kullanılan uzun menzilli bu füzelerin radar izlerinin
NATO komuta merkezlerindeki ekranlarda biraz da endişeyle analiz
edildiğini tahmin etmek güç değil.
Dolayısıyla, her ne kadar Suriye’de karadaki çatışmalar
katılan aktörlere bakıldığında halen ‘Suriyeli’ karakteristiğinde olsa
da Suriye hava sahası için yapılan güç mücadelesi uluslararası bir boyut
kazanarak küresel bir güç mücadelesinin alanı haline gelmiş durumda. Bu
kadar sıkışık bir hava sahasında yüksek uçak ve füze hareketliliği
demek, bölgede uçakları uçan tüm ülkeler için etkin bir kriz yönetimi
süreci demek. Umarız, Suriye-Türkiye sınır hattına yakın uçak uçuran
ülkelerin pilotları ve karadaki komuta merkezleri ileride karşılaşmaları
muhtemel kriz süreçlerini yönetmede mahirlerdir.