Kara Harp Okulu’ndan mezun olduğu 1962 yılından, emekliye ayrıldığı 2005 yılına kadar 43 yıl boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet etti. İki ayrı Ordu’ya komutanlık yaptı.
Hem Ordu’da, hem de halk arasında sevilen, sayılan bir askerdi. Genelkurmay Karargahı’ndan madalyalar takılarak uğurlandıktan üç sene sonra, bugün savcısının kaçtığı Ergenekon kumpasının şüphelilerinden biri olarak zindana atıldı.
Onun hedef seçilip cezaevine gönderilmesi, ince bir planlamanın ürünüydü. Böylece görevdeki birçok Atatürkçü subaya “ayağınızı denk alın” mesajı verilmiş, ayrıca geçmişteki bazı çıkışlarının “hesabını sorma süreci” başlatılmıştı.
İlk tutukluluğunda kayınvalidesi vefat etti. Cenazeye cezaevi aracıyla gitti. İlkinde 6 ay, ikincisinde 29 ay olmak üzere toplam 35 ay süreyle cezaevinde kaldı, 3 ayrı cezaevi gördü. Dile kolay; yaklaşık 3 yıl… Tutukluluğu sırasında hemen her gün akıllara durgunluk verecek suçlamaların ve linçlerin hedefi oldu.
* * *
Oysa sakin ve huzurlu bir emeklilik hayatı düşlüyordu.
Bu amaçla Kuşadası’ndaki yazlığını oturulur hale getirmiş ve 30 Haziran 2008 günü sabaha doğru Ankara’ya evine dönmüştü. Gece boyunca araç kullandığı için çok yorgundu. Tam uyuyordu ki, kapısı çalındı. Gelen polisler yalnız kendi evinde arama yapıldığını söylediler. Oysa sonradan, oğlunun evinin de, üstelik ona ve avukatına haber verilmeksizin arandığını ve bu aramada (!) iki adet CD bulunduğunu (!) öğrenecekti.
CD’ler hayati önem taşıyordu. Zira yargı sürecinde bunlardaki kayıtlar nedeniyle suçlanacak ve ne gariptir ki suç delillerinin (!) bulunduğu meşhur CD’leri göremeden mahkum olacaktı! Avukatı İlkay Sezer’le birlikte ısrarlı çabalar ve sıkı takipler sonucunda, esrarengiz CD’lere ulaşmayı başardılar. Ama tam 7 yıl sonra ve başka bir dava kapsamında!..
Olsun, nihayet ulaşmışlardı ya!
CD’ler tarafsız uzmanlarca incelendi ve düzmece oldukları kanıtlandı!..
Ama mahkeme heyeti için bunun bir önemi yoktu. Onlar mahkum etmeyi kafalarına koymuşlardı. Nitekim o iki CD olmasa sokakta yürüyen sıradan bir yurttaştan farkı kalmayacak olan Hurşit Tolon hakkındaki karar, düzmeceliği kanıtlanmış CD’ler esas alınarak verildi. Oysa mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi bir CD’nin onun cezaevinde bulunduğu sırada oluşturulduğunu tespit etmişti. Bu gerçek duruşmada dile getirilince bilirkişi aceleyle çağrıldı ve rapor düzelttirildi. Böylece CD cezaevine girmeden önce hazırlanmış oldu!..
Heyet öylesine kararlıydı ki, mahkeme kapısına kadar gelen dönemin Başbakanlık Müsteşarı’nı bile dinlemeye gerek görmemişti!
* * *
Kısa süre önce yurtdışına kaçan dönemin astığı astık, kestiği kestik Savcısı Zekeriya Öz, avukatlarının da bulunduğu sorgusunda -tutanağa geçirmeksizin- “Siz de balık tutup resim yapsaydınız, böyle olmazdı” dedi. Ayrıca o günlerde soruşturmayla hiç ilgisi olmayan emekli Orgeneral Çetin Doğan’la ilgili bazı sorular yöneltti. (Bu sorulardan 2 yıl sonra, Çetin Doğan’ın bir numaralı sanık olarak tutuklanacağı, Balyoz Davası’nın soruşturması başladı.)
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne neredeyse ömrünü adamış emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Emniyet, Savcılık ve Mahkeme sorgusunda kendisini yabancı bir ülkede esir alınmış bir asker gibi hissetti.
* * *
Onur kırıcı suçlamalara maruz kaldığı ilk tutukluluğunun ardından Adli Tıp Kurumu’nun raporu uyarınca 3 ay yattığı GATA’da da başına gelmedik kalmadı. Örneğin yasa dışı yollardan sesi kaydedilip montajlanarak, asılsız yayınlarda linç malzemesi olarak kullanıldı.
En ağrına giden suçlamalar (!) ise, müfteri gizli tanıklar ya da profesyonel yalancılar tarafından dile getiriliyordu. Bunlardan biri olan Hacı Ali Hamurcu, Mason Locası’na Hurşit Tolon’un talimatı ile suikast düzenleyeceğini ileri sürüyordu. Ancak Hamurcu’nun ifadesini alan savcı, hakkında suç duyurusunda bulununca, kendisini azmettirenleri söylemek ve iddialarının asılsızlığını da itiraf etmek zorunda kalıyordu. Sonuçta iftira ve suç uydurma suçlarından toplam 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılıyordu.
Ama ne hazindir ki, Hamurcu’nun asılsız iddialarını günlerce çarşaf çarşaf yayınlayan itibar ve fazilet cellatları, bu kararı görmezden geliyorlardı.
* * *
İftiralar, karalamalar, yargısız infazlar ve linçler arasında süren dava boyunca hiç eğilmedi, hep metin ve vakur bir duruş sergiledi. Zor anlarında İstanbul’un işgali sırasında yurtseverlerin yaşadıklarını hatırladı. Ayrıca karar duruşmasında avukatlarına teşekkür edecek kadar da nazik davrandı.
* * *
Mahkeme başkanı çapraz sorgusunda parmaklarıyla yürüme işareti yaparak, yani peşine adam taktığını ima ederek “Şu şu yazarları takip ediyormuşsunuz! Onları nasıl izliyordunuz” diye sorunca, gülerek “Çok basit” demişti: “Okuyarak!…”
* * *
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon (73) Ergenekon davasının Yargıtay’daki duruşmasında çok sarsıcı gerçekleri dile getirdi. Avukatı İlkay Sezer de bu akşam saat 18.00’de İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Murat Ergün’ün Halk TV’deki Halkın Avukatı programında devamını getirecek. Avukat Sezer ibret verici belgeleri ilk kez kamuoyunun dikkatine sunacak…