14 Eylül 2015 Pazartesi

NATO, Güneydoğu'ya müdahale eder mi? / Ali Bulaç

Nisan-1999 seçimlerinde Saraybosna'daydım. Ziyaretimin sebebi fikirlerini, siyasi mücadelesini ve devlet adamlığını hayranlıkla takip ettiğim Aliya İzzetbegoviç'le tanışmak, Boşnakça'ya çevrilen kitabımın tanıtım programına katılmaktı.
 
 
Hamdolsun, Begoviç'i dünya gözüyle görmek nasip oldu; referanslarının tamamı İslami olan dürüst, feraset ve basiret sahibi, dinini iyi bilen, kısa vadeli başarılar için İslami ilkelerden fedakârlık yapmayan, iyi eğitim almış ve “İslam nerede uygulandı?” sorusuna “İşte kendi çapında Bosna'da” dedirtebilen İslamcı bir lideri tanımak benim için mutluluktu. Güzel bir miras bırakıp bu dünyadan göçtü. Allah rahmet etsin.

Begoviç'in çok yakını bir danışmanı bizi akşam evine davet etti. Sohbet sırasında ilginç bir şey söyledi ki, aslında hiç aklımdan çıkmış değil. Türkiye'yi de pek yakından tanıyan dostumuz “Uzak olmayan bir gelecekte NATO Türkiye'yi işgal edebilir!” dedi. Hayretle “Hangi gerekçe ile?” diye sordum. Şunları söyledi: “Kürt sorunu giderek ağırlaşacak. Çatışmalar yayılıp da, sorun siyasi ve toplumsal krize dönüşürse NATO istikrarı sağlamak gerekçesiyle Güneydoğu'ya müdahale edecek.” Ona, bunu kendi yorumu olarak mı düşündüğünü sordum, “Hayır, Sayın Begoviç, bunu bizzat konuyu kendi aralarında müzakere eden Amerikalı generallerden duyduğunu bize söyledi” cevabını verdi.

7 Haziran seçimlerinden sonra yoğun bir çatışma dönemine girdik, Türkiye iki cephede operasyon yürütüyor. IŞİD'e karşı henüz yoğun bir savaşa girmedi ama PKK ile çatışmalar giderek şiddetleniyor. Bilgiler doğruysa iki taraftan zayiat 1.100'e ulaştı. PKK unsurlarının özerk bölge veya aslında kanton ilan ettikleri Cizre'den çıkarılmaları için sekiz gün süren çatışma koca bir yerleşim alanını kevgire çevirdi; fotoğraflar, görüntüler dünya medyasında. Bir kızcağızın günlerce buzdolabında saklanan cesedine dünya kamuoyu bigane kalmaz, kimin ne kirli hesabı varsa bu görüntüleri maharetle kullanır. Benzer çatışmaların birkaç ilçeye ve ile yayılması durumunda ya bizzat PKK, NATO'ya çağrı yapar veya NATO, benimsediği yeni konsepte uygun olarak “kriz bölgesi” ilan ettiği Güneydoğu'ya müdahale eder.

Bu bir yol!
Başka bir yol da mümkün. O da, Türkiye'nin IŞİD hedeflerine karşı düzenlediği veya önümüzdeki günlerde sıklaştıracağı operasyonlara karşı IŞİD'in saldırıya geçmesi veya Esed güçlerinin Türkiye'ye tahrip ve zayiat verici gücü hayli yüksek birkaç füze yollaması. Şu anda Türkiye, güney sınırlarını savunabilecek durumda değil; Almanlar Patriotları çekiyor. Türkiye bir NATO ülkesi, böylesi bir saldırı karşısında NATO, 5. maddeyi işletip “bir NATO ülkesinin güvenliğini (!) savunmak üzere” harekete de geçebilir.

Bütün bunlar uğursuz senaryolar. İnşallah hiçbiri olmaz. Şu var ki, eğer rahmetli Begoviç'in duyumları doğru ise en kötü senaryoyu da hesaba katmak durumundayız.

İki tarafın yaygın ve resmi propagandasının çizdiği perspektif dışından bakabilenler süren çatışmalara mantıklı bir açıklama bulamıyorlar. Ben hâlâ zihnimde şu sorulara tatminkar cevaplar bulmuş değilim:

1) Çözüm süreci devam ederken, PKK her yeri silahla donattı, mahkemeler kurdu, vergi topladı, yolları kesip kimlik sordu, gençleri askere alıyorum diye Kandil'e çıkardı, 178 eylem gerçekleştirdi, 6-7 Ekim olaylarında 54 kişi hayatını kaybetti, şehirler kundaklandı. Neden devlet “Ey PKK! Sen n'apıyorsun!” deyip bunların hiçbirine mani olmadı? Ne oldu da, “PKK bizi aldattı, süreci istismar etti” diye devlet 7 Haziran seçimlerinden sonra operasyonlara başladı, üstelik sanki bütün tek suçlusu PKK değil de, HDP imiş gibi propaganda makinesini bu parti için harekete geçirdi?

2) PKK, sahiden Kürtlerin derdi için savaşıyorsa a) Neden 80 milletvekili çıkarmış HDP'yi zor duruma sokacak çatışmalara giriyor? Trafik polislerini dahi alçakça şehit etmek demokratik Kürt siyasetine ve HDP'ye verilebilecek en büyük zarar değil mi? PKK, yürüttüğü ve çok ağır kayıplar verdiği terör eylemlerinin Kürt halkından dahi tasvip görmediğini, Türk-Kürt çatışması çıkarma potansiyeline sahip bu eylemlerin görünür rasyonalitesi ve meşruiyeti olmadığını bilmiyor mu?

Türkiye en zayıf dönemini yaşıyor. Ben ilk günden Hükümet-Hizmet kavgasının “dış etkiler”den kopuk olmadığını düşünüyorum. Bir de bunun üstüne PKK faktörü eklendi. Hâlâ aklımızı başımıza almıyoruz.