Pazar günü, Dağlıca’da son yılların en büyük acısını yaşadık!
Olayla ilgili haberler geldikçe, sosyal medyada şehit sayısı açıklandıkça, arttıkça acımız da katlandı.
Terör örgütü PKK’nın saldırısı sonucunda önce 15, sonra 19, daha sonra
27, en sonunda da 30’un üzerinde şehit verdiğimiz iddia edildi.
Yıkıldık!
Yaralı askerlere yardım gitmediği, helikopter kaldırılamadığı, 12 askerimizin esir düştüğü söylendi.
Nefesimiz daraldı…
İnanmak istemedik!
Gözümüz kulağımız TSK’dan gelecek açıklamadaydı.
Nihayet!
Olayın üzerinden 26 saat geçtikten sonra Genelkurmay Başkanlığı net bir açıklama yaptı: 16 asker şehit, 6 asker hafif yaralı…
Abartılı haberlerden olacak bu açıklamayı duyunca acımız bir nebze de olsa azaldı!
Ne kadar hazin bir tablo değil mi?
Ne deseniz haklısınız…
Peki daha önceki terör saldırılarında anlık açıklama yapan Genelkurmay, bu kez neden bu kadar sessiz kaldı?
Manipülasyon yapılmasına niçin izin verdi?
Bunun birkaç nedeni olabilir:
Ya Genelkurmay bilerek bilgi karartması yaptı!
Veya henüz operasyonlar devam ettiği için böyle bir açıklamayı ‘erken’ buldu!
Ya da şehit sayısının fazlalığından dolayı toplumda bir infiale sebep olmamak için açıklama yapmaktan çekindi!
Veya kaç askerimiz şehit, kaç askerimiz yaralı henüz onlar da bilmiyordu!
Belki de utandı!
Ya da hükümet ayrıntılı bilgi vermemesi konusunda askere baskı yaptı!
Nedeni ne olursa olsun!
Genelkurmay sustu; o sustukça asparagas haberler gerçeğin önüne geçti; haberleri olsun!
DAVUTOĞLU’NU KANDIRDILAR MI?
Dağlıca baskını sosyal medyada konuşulmaya başlandığı sırada Başbakan Davutoğlu, Konya’da maç izliyordu.
Dağlıca baskınının ilki 15:00’te (PKK’ya göre 13:00’te), ikincisi 17:30’da oldu.
Türkiye-Hollanda maçı ise 19:00’da başladı.
Başbakan, Türkiye gol attıkça gülüyor, sevinçten adeta coşuyordu.
Ortada şehitler varken Başbakan’ın ekranlara yansıyan bu görüntüleri hiç şık olmadı!
Ya Davutoğlu’nu başbakan yerine koyup olayı haber bile vermediler!
Yani Davutoğlu’nu yok saydılar…
Ya da Başbakan Davutoğlu, şehitlerimizi önemsemedi.
İkisi de vahim ama ben yine de ilkinin olmasını dilerim…
ERDOĞAN’I EKRANLARDAN UZAK TUTUN
Halkın yüreğinin yandığı bir sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan, atv’ye çıktı.
Herkes Erdoğan’dan yüreklere su serpmesini, bir devlet büyüğü olarak
halkı teselli etmesini beklerken o kanayan yaraya tuz bastı.
Öyle şeyler söyledi ki kamuoyu bir anda Erdoğan’ın açıklamalarını tartışmaya başladı.
Erdoğan’ın sözlerini haber yapan Hürriyet gazetesi, AKP taraftarlarınca basıldı.
Bir medya organının basılması tam anlamıyla haydutluk…
Konumuz bu değil… Neyse!
Erdoğan’ı ekranda ikinci kez böyle gergin ve öfkeli görüyorum.
İlki Gezi olaylarının en ateşli olduğu dönemde Habertürk ve Show Tv ortak yayınına Fatih Altaylı’ya konuk olmuştu.
Sanırım 3 Haziran 2013 akşamıydı.
Yayından önce danışmanlarıyla konuşmuş Erdoğan’ın toplumu kucaklayıcı mesajlar vereceği konusunda umutlanmıştık!
Cumhurbaşkanı Gül, bakanlar, partililer hemen herkes ondan geri adım atmasını bekliyordu.
Hatta Fatih Altaylı, Erdoğan’ın ağzından olumlu bir cümle almak için çok çabaladı.
Ama nafile!
Geri adım şöyle dursun Erdoğan, Gezi’ye katılan eylemcilere ‘çapulcu’,
içki içen insanlara ‘hepsi alkolik’ diyerek ortamı daha da gerdi.
Önceki akşam da yine benzer bir durumla karşılaştık...
Erdoğan’ın ‘400 vekil’ açıklamaları, ‘Karakteri bozuk’ şeklindeki sözleri hem siyasette hem de toplumda büyük bir tepkiye neden oldu.
Erdoğan’ın yakınındakilere ‘dostça’ bir tavsiyem var.
Eğer Erdoğan’ı azıcık seviyorsanız böyle durumlarda onu ekranlardan uzak tutun…