17 Ekim 2012 Çarşamba

ZORUNLU ASKERLİK SIRASINDA YAŞANAN HAK İHLALLERİ RAPORU

ZORUNLU ASKERLİK SIRASINDA
YAŞANAN HAK İHLALLERİ
www.askerhaklari.com sitesine Nisan 2011-Nisan 2012
döneminde gelen başvurular
ZORUNLU ASKERLİK SIRASINDA YAŞANAN HAK İHLALLERİ
www.askerhaklari.com sitesine Nisan 2011-Nisan 2012 döneminde gelen başvurular
Kapasite Geliştirme Derneği
Tunus Cd. 87/8, Kavaklıdere
Ankara, 06680, Türkiye
+90 312 468 84 60
www.ihop.org.tr
Birinci baskı
İstanbul, Ekim 2012
Yayına hazırlayanlar
Zeynep Özdemir Eren, Tolga İslam
Tasarım
MYRA
www.myra.com.tr
Kitap Tasarımı
Deniz Kurşunlu, Myra
Sayfa Uygulama
Serhan Baykara, Myra
Baskı
İmak Ofset Basım Yayın San. Ve Tic. Ltd. Şti.
Atatürk Cad. Göl Sok. (İtfaiye karşısı) No : 1 Yenibosna
Bahçelievler/İSTANBUL-TÜRKİYE - Tel: 0212 656 49 97
Kapak, grafik ve haritalar: Nizam Sönmez
İllüstrasyonlar: Rukiye Ulusan
Bu eser herhangi bir izin alınmasına gerek duyulmadan kısmen ya da tamamen çoğaltılabilir ve kaynak göstermek
kaydıyla yayınlanabilir.
ISBN: 978-605-86669-0-0
Bu rapor kolektif ve gönüllü bir çalışmanın ürünüdür. Katkı ve emekleriyle bu raporun gerçekleştirilmesini sağlayan
aşağıdaki kişi ve kurumlara teşekkür ederiz:
Helsinki Yurttaşlar Derneği, İHD, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), MAZLUMDER, ÇHD, Myra Ajans, TACSO
Türkiye; Aylin Önel, Beyhan İslam, Erdinç Salgut, Evrim Çoksöyler, Feray Salman, Kenan Aydın, Kerem Çiftçioğlu, Kürşat
Bumin, Mehmet Bozkır, Nizam Sönmez, Ozan Zeybek, Rukiye Ulusan, Ümit Kardaş, Yılmaz Ensaroğlu, Yiğit Aksakoğlu.
Bu yayın AB tarafından fonlanan TACSO “Sivil Toplum Kuruluşları için
Teknik Destek” Projesi’nin desteği ile üretilmiştir. Bu yayının içeriği
sadece Asker Hakları’nın sorumluluğundadır ve hiçbir şekilde TACSO ve
Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.
www.askerhaklari.com
twitter.com/askerhaklari
facebook/askerhaklari
askerhaklari@gmail.com
Uğur Kantar’ın anısına
(1990 - 2011)

iii
I. ÖNSÖZ 01
II. ASKERHAKLARI.COM ve RAPOR HAKKINDA 03
III. SAYILARLA KÖTÜ MUAMELE 08
KÖTÜ MUAMELE TÜRLERİ 08
KÖTÜ MUAMELENİN GERÇEKLEŞTİĞİ YIL 09
KÖTÜ MUAMELENİN GERÇEKLEŞTİĞİ YER 10
IV. ASKERLER ANLATIYOR 13
HAKARET 15
DAYAK 21
AŞIRI FİZİKSEL AKTİVİTEYE ZORLAMA 31
YETERLİ SAĞLIK HİZMETİ ALAMAMA 37
TEHDİT 41
ORANTISIZ CEZALAR 45
ŞAHSİ İŞİNE KOŞTURMA 51
UYKUSUZ BIRAKMA 55
DEVRECİLİK 59
V. KÖTÜ MUAMELENİN SONUÇLARI 65
İNTİHAR 67
AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME 73
KALICI FİZİKSEL HASAR 79
VI. SONSÖZ 87

1
I. ÖNSÖZ
Benden istenen ilk ‘Önsöz’ bu.
Epeyce zamandır ‘asker hakları’na ilişkin epeyce yazı karalamış
birisi olarak öneriyi memnuniyetle kabul ettim. Söz konusu
yazılarımda konuyu “kışla dayağı” başlığı altında gündemde
tutmaya çalışıyordum.
Ne güzel! Demek bu ülkede de geç de olsa sadece ‘asker
hakları’nı konu edinen bir yayınla karşılaşmış bulunuyoruz.
‘Geç de olsa’ diyorum, çünkü benim bildiğim kadarıyla
Avrupa’da bu isim altında toplanmış bir hareket ile 1970’li
yılların başında Fransa’da karşılaşmıştık. ’68 Mayısı’nın
gerçek tarifi olan ‘anti otoriter’ dalgadan hemen her kurum gibi
‘askerlik-ordu’ da kendisini kurtaramamıştı.
Elimizde tuttuğumuz yayın özel olarak ‘askerlik sırasında
yaşanılan hak ihlalleri’ne ilişkin ‘başvurular’dan oluştuğu
için, söze bu çerçevede küçük bir katkıyla, 70’lerin sonunda
uygulanan ilk ‘kısa dönem askerlik’in ikinci yılında
karşılaştığım ‘hak ihlalleri’nden söz eden bir ‘başvuru’ ile
başlamak istiyorum.
Bu kısa dönem sırasında beni en çok şaşırtan husus birçoğunun
yaşça benden büyük olduğu ‘yedek subay adayları”nda
gözlediğim ‘çoşku’ olmuştu. Bu uygulama epeydir geç kalanlara
yönelik olduğu için etrafımdaki yüzlerce aday ‘askercilik”
oynamaya ne kadar da meraklıydılar! Hem de büyük çoğunluğu
‘askerlikten kaçtıkları’ yılları Batı ülkelerinde geçirmiş, yani
dünyanın nasıl bir şey olduğunu en azından gözlemleme imkânı
bulmuş kişilerdi bunlar. Büyük özlem duyulduğu anlaşılan o
“koğuş arkadaşlığı”; “manga başı’ olabilmek için kendilerinden
yaşça çok küçük teğmenler karşısında sergilenen o ‘göze girme’
gayreti; ‘emret komutanım!’ derken yüzlere yerleştirilen o
‘ciddi’den de öte ciddiyet; hizmetlerine sunulan o malum
filmlerin seyredildiği “sinema akşamları’na büyük bir sevinçle
gidip gelmeler…
İlk günden itibaren sergilenen bu şaşırtıcı tavırlardan
çıkardığım sonuç şuydu: Gerçekten de “asker millet’mişiz...
Bu şaşırtıcı tavırlar sırasında ‘manga’ içinde ‘disiplinsiz’
davrananları ihtar etmeye kadar gidiyordu. (Bilmiyorum
ama belki ‘ihbar’lar da vardı!) ‘Seçkinler’den oluşan bu birlik,
hemen yanı başındaki sahada uzun askerlik yapanların (yani
‘erler’in) muntazaman hakaret, dayak hatta bir tür “işkence”ye
tabi tutulmaları karşısında ne kadar da kayıtsızdılar. “İşte asıl
bunlardan korkulur!” diye mırıldandığımı da hatırlıyorum.
Günün birinde yanımızda talim gören bu insanlardan (‘erler’
yani) birisini bir yüzbaşı hırpalamakla meşguldü. Yüzbaşı
hazır olda (tabii ki) ağır makinalı tüfeği havada tutması
emredilen bu erin kaşını-saçını yolmakla meşguldü. Bu açık
hava işkencesini seyreden bizim taraftan hafif bir homurtu
yükselince yüzbaşı daha da sinirlenerek bize doğru “Size
ne?” (kabaca tabii ki) anlamında birkaç laf etti. Mustafa’nın
yüzbaşının yanına koştuğunu gördüm o an. (Söylemesi ayıp
ama ben de arkasından!) Sonuçta hiç de bir şey olmadı. Çünkü
anlaşılmıştı ki, bu talim alanında “disiplini sağlayamamak”
subaylar açısından olumsuz puanlara tekabül ediyordu. O
Mustafa ki, bize hiç mi hiç sezdirmeden TKP’nin (eskisinin)
önemli bir ismiymiş. Nasıl anlayabilirdik; o Mustafa ki doğup
büyüdüğü Güneydoğu’daki şehrinde çocukken yılanlardan nasıl
korkar ve annesi o korkmasın diye yanında nasıl beklermiş. O
Mustafa ki “askerlik hizmeti”nin üzerinden beş yıl geçtikten
sonra İstanbul’da işkencede can verdi…
Zorunlu askerlik benim gözümde de ünlü sosyolog Pierre
Birnbaum’un sözleriyle ‘milletin devletleştirilmesi’nin bir
sonucudur ve doğum tarihi asıl olarak Fransız Devrimi’dir.
Devrim’in 1793’te ihtiyacı olan 300.000 askeri bulabilmek
için ilan ettiği seferberlik günümüze kadar gelen “bütün
yurttaşlar birer askerdir” ilkesinin yürürlüğe sokan olaydır.
Carnot, 1792’de ‘Bütün yurttaşları asker yapacak yeni bir askeri
sistemin temellerini atmak’tan söz ederken Rousseau’nun
benzer değerlendirmesini hatırlamaktadır.
Zorunlu askerliğin ‘doğum tarihi’nin Devrim olması üzerinde
düşünmeliyiz. Devrim ilk kez ‘millet’i o zamana kadar olmadığı
biçimde öne çıkarıyor, birinci plana yerleştiriyordu. ‘Eşitlik’
talebi ve ‘kardeşlik’in vurgusu ortaya yurttaşların katılımı
üzerine kurulu yepyeni bir bir aradalık biçimi çıkarıyordu.
Bu bir aradalığın eskinin ‘organik’ nitelikteki tikelliklerine
tahammülü yoktu. Dolayısıyla yeni devlet de bu yeni-modern
yurttaşlar topluluğuna dayanıyordu. Yani hep söylendiği gibi,
ulus-devlette her yurttaş ülkenin egemen otoritesi ile doğrudan
ilişkideydi. Tabii ki “genel irade” adı verilen o müphem
devlet otoritesinden söz ediyoruz. Bu durum, bu manzarada
mı ‘tarihin kurnazlığı’nın bir eseridir acaba! ‘Yurttaş’ı ilk
kez ‘modern’ anlamıyla tarif eden, onu egemen otoritenin
ayrılmaz bir parçası ilan eden, insan ve yurttaş haklarına
ilişkin ilk bildirgeleri yayımlayan Devrim, insanlığın o zamana
kadar tanımadığı ölçüde büyük ve yıkıcı savaşlara neden olup
milyonlarca insanın ulus-devletler uğruna feda edildiği bir
döneminde kapısını açıyordu. Demek ki bu açıdan insanların
‘yurttaş’ olabilmeleri için ‘asker olmak’ bedelini ödemeleri
gerekiyormuş. Ne kötü, ne acı bir tesadüf bu böyle…
Bugüne gelerek ‘Önsöz’ü toparlamaya çalışayım. Dünya
artık bu konuya ilişkin olarak da çok değişti, çok değişiyor.
Pek çok ‘medeni ülke’de egemen otoritenin yurttaşlarını
cepheye sürmesi artık eskisi kadar kolay değil. Bu arada tabii
ki ‘yurttaşlar’ da çok değişti; onların gözünde artık ‘vatan
için ölmek’ eski anlamını büyük ölçüde yitirmiş durumda.
Ama biliyorsunuz ki konuya ilişkin bizim hâlâ bambaşka
sorunlarımız var. ‘Asker Hakları’nın ısrarla hatırlattığı haklar.
Ama bakın, işin başında konuya epeyce gönülsüz yaklaşan
dünün ve bugünün askerleri de artık klavyenin başına geçmeye
başladı. Dolayasıyla bu iş (de) bir kere başlamaya görsün, etkili
olmaması, kendisine kayıtsız kalınması imkânsızdır artık… Ne
diyelim, ‘geç de olsa’ artık bizim de bu unutulmuş olan hakkı
arayan girişimlerimiz var.
Kürşat BUMİN
Yazar

3
II. ASKERHAKLARI.COM ve
RAPOR HAKKINDA
Zorunlu askerlerin temel hakları konusu son
derece ihmal edilmiş bir insan hakları alanı sorunu.
Genç erkeklerin, özellikle de üniversite mezunu
olmayan ve askerliğini er olarak yapanların,
askerlik deneyimleri sırasında karşılaştıkları
kötü muameleler herkes tarafından bilinen ama
sesli bir şekilde dillendirilmeyen, bu nedenle de
iyileşme belirtisi göstermeyen bir konu. Zorunlu
askerlerin karşılaştıkları kötü muamelelerden,
onlara kötü muamelede bulunanlar kadar bu sorunu
görmezden gelerek ve tartışmaktan kaçınarak
devam etmesine izin veren siviller de eşit derecede
sorumlu. Askerhaklari.com sitesi bu sorumluluğu
yerine getirmek amacıyla sivil bir girişim olarak 2011
yılı Nisan ayı başlarında kuruldu. Site, kurulduğu
günden bugüne zorunlu askerlik sırasında kötü
muameleye uğrayanlara destek vererek ve yaşanılan
kötü muameleleri görünür kılarak, bu konuda
kamuoyunun farkındalığını ve duyarlılığını arttırmak
için çalıştı.
Askerhaklari.com sitesi, zorunlu askerlikleri
sırasında kötü muameleye ve işkenceye uğrayan
kişiler için yaşadıklarını internet üzerinden
aktarabilecekleri ve haklarını aramada destek
alabilecekleri bir arayüz oldu. Başvurucular
yaşadıklarını, site üzerinde yer alan formu
doldurarak aktarmaktalar. Siteye gelen başvurular,
başvuru sahipleri ile görüşüldükten sonra,
dilekçe haline getirilerek Türkiye Büyük Millet
Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na
gönderilmekte. Son bir yılda komisyona bu şekilde 46
dilekçe gönderildi1.
Askerhaklari.com sitesi ilk başvuruyu, basında site ile
ilgili çıkan ilk yazıdan2 bir gün sonra, 25 Nisan 2011
tarihinde aldı. İlk başvurunun alındığı 25 Nisan 2011
tarihinden sonra geçen bir yıllık süreçte askerhaklari.
com sitesine zorunlu askerlik sırasında karşılaşılan
hak ihlalleri ile ilgili 432 başvuru geldi3.
1- Nisan 2011’de askerhaklari.com sitesinin kurulmasından sonra
askerlik sırasında yaşanan kötü muamelelerin ve buna karşı mücadele
yöntemlerinin kamuoyu önündeki görünürlülüğünün artmasıyla birlikte
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na doğrudan başvuru
yapanların sayısı da önemli bir artış gösterdi.
2- Tolga İslam, “Sorunlu Askerlik ve Bir Dilekçe”, Radikal 2, 24.04.2011.
3- askerhaklari.com sitesi 25 Nisan 2011- 24 Nisan 2012 tarihleri
arasındaki bir yıllık süreçte toplam 568 başvuru aldı. Rapor kapsamında,
4
İlk başv urunun a lındığı 25 Ni san 2011 ta rihinden sonr a
ge çen bir yıllık süreçte ask erha kl a ri.com sitesine
zorunlu a skerlik sırasınd a k arşıl aşılan hak ihl alleri
il e ilgili 432 başv ur u geldi.
www.askerhaklari.com sitesine 25.04.2011
tarihinde gelen ilk başvuru:
Merhaba,
Mail adresinizi Radikal2'de okuduğum yazıdan öğrendim. Ayrıntıları şimdi veremeyeceğim (isim-tam
tarih vs), çünkü yurt dışındayım, ama olayla ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum. Eğer bununla ilgili işlem
yapabileceğinizi düşünürseniz, isimleri, tam tarihi ve diğer ayrıntıları Türkiye'den isteyeceğim belgeler
ışığında size aktaracağım.
2010 yılında Kars'ın Sarıkamış ilçesinde kısa dönem askerlik yaptım. Askerliğimin bitişine bir ay veya
bir buçuk ay falan kalmıştı, yemekhanede yemek sırasındayken, uzman çavuş mıydı astsubay mıydı tam
hatırlamıyorum, aldığım çay bardağı elimi yakınca bırakmak zorunda kaldım (askerlik yapanlar bilir cam
bardak kullanılmaz askerlikte) tekrardan almak üzereyken, çabuk davranmadığım için hızlıca gelip tokatladı
beni... ben de karşı geldim bağırdım.... ve akabinde şikayet ettim... özürler falan dilendi... ama avukat olduğumu
öğrendikten sonra… ama şikayetimden vazgeçmedim... bir şartla şikayetimden vazgeçebileceğimi söyledim,
kendisi eğer bana tokat attığı yer de ve aynı yemek zamanı askerlerin toplandığı sırada özür dilerse benden ve
tüm bölükten şikayetimden vazgeçebileceğimi söyledim, bu şartı da kendisi muhteşem gururuna yediremedi....
şikayet ettim... ancak şikayet dilekçemi bölük komutanı teğmen kabul etmedi ve beni tehdit etti. askerliğimin
bitmeyeceğini açık bir şekilde söyledi... bütün bölüğü karşıma koydu ve resmen beni onlar için bir düşman
etti... askerlere cezalar veriyordu sürekli... işte aranızda komutanını şikayet edenler var oldukça sizler bu
eziyetleri göreceksiniz... nidaları atıyordu gün aşırı... beni yıldıran komutanın kendisi değildi, askerlerin
bölüğün içine sokulduğu psikolojiydi... birisine çarşı yasağı geldiği zaman neredeyse beni suçlayacak duruma
geliyordu... ve şikayetimi üst bir makama iletemedim...ve öylece kaldı...
Benim istediğim bir uzman çavuşun, astsubayın veya bölük komutanının cezalandırılması değil... bu askerlik
sisteminin cezalandırılması...
Askerhaklari.com sitesine gelen anlatılara
dayanarak hazırlanan bu rapor, istisnasız toplumun
tüm kesimleri üzerinde doğrudan ya da dolaylı
etkileri olan bir sorunu görünür kılmak ve zorunlu
askerlik yapan bireylere yönelik kötü muamelelerin
bu başvurulardan zorunlu askerlikte karşılaşılan hak ihlalleri ile
doğrudan ilişkili olmayan 136 adet başvuru değerlendirme dışı bırakıldı.
Değerlendirme dışı bırakılan başvuruların yaklaşık yarısını görev
yapmakta ya da görevinden ayrılmış olan rütbeli personel ve askeri
liselerden ayrılmak durumunda kalmış kişilerden gelen başvurular
oluşturmakta. Geri kalan başvurular ise kötü muamele kapsamına
girmeyecek şikâyetlerden oluşuyor.
sonlanmasına katkı sağlamak amacıyla hazırlandı.
Rapor, zorunlu askerliğin sorunlu hallerini
mağdurların anlatıları üzerinden dolaysız bir şekilde
aktarıyor4.
4- Raporda sıklıkla yer verilen ve bir kısmı basına da yansıyan anlatılarda
bahsi geçen olaylar, şüphesiz kesin kanıtlanmış olaylar değil, askerhaklari.
com sitesine başvuran kişilere dair iddialardır. Bu iddiaların önemli bir
bölümü Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na taşınmıştır.
5
BASINDA ASKERHAKLARI.COM
Kurulduğu 2011 yılı Nisan ayından bugüne askerhaklari.com, görsel ve yazılı basında askerlik sırasında
yaşanılan kötü muameleleri konu alan çok sayıda haberin ya da köşe yazısının çıkmasına ve konunun ulusal
televizyon kanallarında tartışılmasına aracı oldu. Askerhakları.com ya da askerhaklari.com’a başvuran kişiler
hakkında son bir yılda yazılı ve görsel basında yer alan haber, yazı ve televizyon programlarından bir kısmı şöyle:
Röportajlar
27.10.2011 Yeni Aktüel (sayı:255) Yeni Aktüel’de DİSKO dosyası
28.11.2011 Aksiyon (sayı: 886) Aksiyon Dergisi’nde Asker Hakları röportajı
12.12.2011 Sabah Sabah’ta Asker Hakları Röportajı
19.02.2012 Hürriyet Pazar Askerlerin intihar rakamlarını Devlet Su İşleri mi verecek?
Tv Programları:
14.10.2011 a-HABER Bir Somak Lazım
12.12.2011 CNNTURK Şirin Payzın’la 360 Derece
07.02.2012 TGRT Salih Tuna “Asıl Mesele”
12.02.2012 IMC TV Askerlikte Hak İhlalleri
12.12.2011 ÜLKE TV Öğle Ajansı
Haberler:
20.09.2011 Radikal Kışlada ‘kedi’ dayağı
21.09.2011 Milliyet Meclis ‘askerlikte kötü muameleyi’ ele alıyor
23.09.2011 Bianet.org Asker Hakları İnisiyatifi, İhlalleri Meclise Taşıdı
16.10.2011 Star Diskolar Diyarbakır cezaevi gibi
04.01.2012 Radikal Komutan ‘Dürtüğü’ Sakat Bıraktı
18.01.2012 Yeni Şafak ‘Askerlikte kötü muamele’ iddiaları Meclis’te
19.01.2012 Radikal Asker Hakları Meclis’te
20.01.2012 Zaman 22 askerden Meclis’e ‘hak ihlali’ başvurusu
23.01.2012 Taraf Disko’da Yedi Gün
24.01.2012 Radikal Bir ‘Full Metal Jacket’ hikâyesi
Köşe yazıları:
24.04.2011 Radikal 2 Tolga İslam: Sorunlu askerlik ve bir dilekçe…
03.06.2011 Habertürk Nihal Bengisu Karaca: Askerler haklarını öğreniyor
13.08.2011 Bianet.org Oğuz Sönmez: TSK, “Disko” kararını uygular mı?
14.08.2011 Radikal2 Tolga İslam: Disko Disko Partizane
20.08.2011 Taraf Ferhat Kentel: Altın madeninin dili, savaşın dili
24.08.2011 Yenişafak Kürşat Bumin: ‘Askeri vesayet’ ve ‘diskolar’
15.10.2011 Yenişafak Kürşat Bumin: Uğur Kantar: ‘Devlet dersinde öldürülmüştür’
17.10.2011 Todays Zaman Lale Kemal: Torture cases of conscripts remind me of horror films
17.10.2011 Yenişafak Hilal Kaplan: Asker Hakları
19.10.2011 Star Fadime Özkan: ‘Disko’ Bizim İçimizde
18.11.2011 Radikal Pınar Öğünç: Uğur Kantar, Vicdan ve Bedel
18.11.2011 Yenişafak Özlem Albayrak: Er Uğur Kantar’ın mezarda biten askerlik öyküsü
16.12.2011 Radikal Pınar Öğünç: ‘Izdırap taşları’ ve bebek doğanlar
12.01.2012 Radikal Ezgi Başaran: Travmatik erkek taburları
6
“...sistematik dayak, din ve vicdan özgürlüğünün zedelenmesi, gerekli sağlık hizmetlerinden yoksun
olma gibi ihlaller. Kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla genelde sineye çekilen bu haksızlıklara
mücadele etmenin bir yolu da www.askerhaklari.com sitesinden ulaşabileceğiniz sistem.”
Nihal BENGİSU
“…www.askerhaklari.com adlı site sayesinde öğreniyoruz ve anlaşılan ne yazık ki daha da
öğreneceğiz bu insanın içini acıtan hikâyeleri…”
Ferhat KENTEL
“Eskiden hiç söz edilmeyen, eskinin matbuatının-basınının ağzına almadığı bu uygulamalar artık yeni medya
kanallarının devreye girmesi sayesinde “Asker Hakları” adını taşıyan bir internet sitesinde ifşa ediliyor.”
Kürşat BUMİN
“… askerken kötü muameleye uğramış ve hakkını aramak isteyenlere yol gösteren www.
askerhaklari.com internet sitesi. Bu site askeriyede yaşanan zulümleri topluma duyurmak, hakkı
çiğnenmiş gençleri gerekli şikâyet mercilerine yönlendirmek, askerliğini yapmış herkesi başına
gelenleri paylaşmaya teşvik edip halkı bilgilendirmek için kurulmuş.”
Hilal KAPLAN
“Artık inisiyatif sivillerde. Askerde kötü muameleye maruz kalanlar yahut itiraz edenler için:
www.askerhaklari.com”
Fadime ÖZKAN
“Genelkurmay Başkanlığı… adeta bizlerin zekâsıyla alay edercesine, bu olayın “münferit”
olduğuna inanmamızı istiyor. Hâlbuki sadece www.askerhaklari.com sitesine son yedi ayda
diskoda kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla 65 başvuru yapıldı.”
ÖZLEM ALBAYRAK
“Benzer vakalarda olduğu gibi Uğur’un başına gelenler de ‘münferitleştirilmeye’ çalışılıyor. Oysa
ki ölmeyenlerin işkence hikâyelerini duymuyoruz ya da duymuyorduk. Sadece son yedi ayda www.
askerhaklari.com sitesine gelen ‘Diskoda kötü muamele’ içerikli başvuru sayısı 65.”
PINAR ÖĞÜNÇ
“www.askerhaklari.com adresine girin, haklarınızı öğrenin.”
Ezgi BAŞARAN

8
Askerhaklari.com sitesine ilk başvurunun yapıldığı
25 Nisan 2011 tarihinden itibaren geçen bir yıllık süre
içinde siteye zorunlu askerlik sırasında hak ihlali
yaşandığı iddiasıyla 432 başvuru geldi. Bu bölümde
içerdikleri kötü muamele türlerine ve gerçekleştikleri
il ve yıllara göre başvuruların dağılımlarına ilişkin
sayısal verilere yer veriliyor.
Başvurular sınıflandırılırken, ilk olarak başvurular
içerisinde en sık rastlanılan kötü muamele türleri
saptanarak şu dokuz temel kötü muamele türü
belirlendi: hakaret, dayak, aşırı fiziksel aktiviteye
zorlama, yeterli sağlık hizmeti alamama, tehdit, şahsi
işine koşturma, uykusuz bırakma ve devrecilik7. Daha
sonra değerlendirme kapsamına alınan 432 başvuru
tek tek taranarak bu dokuz kötü muamele türünden
hangilerini içerdikleri araştırıldı.
7- Şüphesiz zorunlu askerlik sırasında karşılaşılan kötü muamele türleri
burada yer verilen 9 kategoriden ibaret değil. Raporun kapsamı en sık
görülen kötü muamele türleri ile sınırlı tutuldu.
KÖTÜ MUAMELE TÜRLERİ
Askerhaklari.com sitesine son bir yıl içerisinde
zorunlu askerlik sırasında kötü muameleye
uğradıkları iddiasıyla başvuranların başlıca
şikâyetlerini hakaret uğrama ve fiziksel şiddete maruz
kalma oluşturuyor. Siteye gelen 432 başvurunun
yarısında (206 başvuru, %48) hakaret, % 39’unda (169
başvuru) dayak ile ilgili şikâyetlere rastlanmakta. Bu
iki şikâyeti, aşırı fiziksel aktiviteye zorlanma (%16),
yeterli sağlık hizmeti alama (%15) ve tehdit (%13)
şikâyetleri izliyor. Yapılan hatanın niteliğiyle orantılı
olmayan aşırı cezalar, askerlikle ilgisi olmayan şahsi
işlere koşturulma, uykusuz bırakılma ve devrecilik
zorunlu askerlik sırasında sıklıkla karşılaşılan diğer
şikâyetler arasında yer alıyor.
Başvuruların önemli bir bölümünde birbiriyle
örtüşen kötü muamele türlerine rastlanması dikkat
çekiyor. Birçok başvuru birden fazla kötü muamele
türü içeriyor. Örneğin 206 başvuru hakaret, 169
başvuru dayak kategorisine girerken, 121 başvuru hem
III. SAYILARLA KÖTÜ
MUAMELE
Hakaret
206 başvuru
Dayak
169 başvuru
Aşırı fiziksel
aktiviteye
zorlama
(% 48) (% 39) 67 başvuru
(% 16)
Devrecilik
19 başvuru
Şahsi
işine
koşturma
23 başvuru
Uykusuz
bırakma
19 başvuru (% 4)
(% 5) (% 4)
Tehdit
57 başvuru
Orantısız
cezalar
40 başvuru
Yeterli sağlık
hizmeti
alamama
65 başvuru (% 13)
(% 15) (% 9)
9
dayak, hem hakaret şikâyetlerini içeriyor. Bu şekilde
değerlendirme kapsamına alınan 432 başvuruda rapor
kapsamında temel alınan 9 kötü muamele türüne
giren toplamda 665 şikâyet yer alıyor.
Askerhaklari.com sitesine 25 Nisan 2011-24 Nisan
2012 tarihleri arasında gelen başvuruların dörtte
üçü 2011 ve 2012 yıllarında gerçekleştiği iddia edilen
kötü muamele uygulamalarını içermekte. Yıl bilgisine
KÖTÜ MUAMELENİN
GERÇEKLEŞTİĞİ YIL
Başvuru no: 551 (askerhaklari.com
sitesine gelen en eski tarihli başvuru)
Biraz geç kalınmış olabilir ama beni rahatsız eden bir sorun var. Benim babam 1946-47 yılında askerde
sakatlanıyor. Çürüğe çıkarıyorlar ve güle güle diyorlar. Babama da yaşadığına dua et diyorlar o da öyle yapıyor.
Olayı size anlatim: babam yemek saatinde arkadaşlarını çağırmaya gidiyor. Arkadaşlarına haydi yemeğe
derken arkadaşında gazete görüyor ve gazeteyi okumaya dalıyor. Bu arada askeri jip arabasının arkasına
oturuyor. Arabanın çalışmasıyla geri gelmesi bir oluyor ve teker babamın üzerinden geçiyor. Arabayı çalıştıran
binbaşının oğlu. Arabanın şöförü koşuyor, teker babamın üzerinde kaldı zannedip o da ileri sürüyor ve babam
komalık oluyor. Beli ve sağ diz kapağı parçalanıyor. O gün bu gündür babamın bacağı ve beli sakat. Aylarca
hastanede kaldıktan sonra askerlik yapamaz raporu verip yolluyorlar. Ne arayan var, ne soran. Ben bunun
hesabını sormak istiyorum ama nasıl ve nereye? Beni bilgilendirir, yönlendirirseniz çok sevinirim.
sahip olunan 378 başvurudan yarıdan fazlası (219
başvuru/%58) 2011 yılında, % 16’sı (62 başvuru) 2012
yılında yaşandığı iddia edilen kötü muamelelerle ilgili.
Başvuruların yaklaşık beşte biri (72 başvuru/%19)
2000-2010 yılları arasında ve %7’si (26 başvuru) 2000
öncesi yıllarda gerçekleştiği iddia edilen kötü muamele
uygulamalarına ait. Siteye 70’li yıllardan gelen 2
başvuru var. Askerhaklari.com sitesine gelen en eski
tarihli başvuru 1946 yılına ait (551 no’lu başvuru).
10
25 Nisan 2011-24 Nisan 2012 tarihleri arasındaki
bir yıllık sürede askerhaklari.com sitesi 63 farklı
ilden ve Kıbrıs’tan 432 başvuru aldı. Ankara ve
Kıbrıs hariç, başvuruların özellikle ülkenin en
batısı (özellikle kuzey-batı) ve en doğusunda
yoğunlaşmakta olduğu görülmekte. Siteye en
fazla başvuru Ankara’dan yapıldı (37 başvuru).
Ankara’yı sırasıyla Kıbrıs (26), İzmir (25), İstanbul
(23) ve Çanakkale (17) izlemekte. Ankara, İzmir
ve İstanbul’da hakaret, Kıbrıs ve Çanakkale’de ise
dayak en fazla şikâyet edilen konular arasında yer
alıyor. En fazla başvuru yapılan ilk beş yerden gelen
başvurular, toplam başvuruların yaklaşık üçte birini
(%36), ilk 10 yerden gelenler ise yarısını (%49)
oluşturmakta. Gelen başvuru sayılarına göre illerin
sıralandığı ve içerdikleri kötü muamele türlerinin
yansıtıldığı yukarıdaki grafikte dayak ve hakaret’in
illerin tümünde ağırlıklı şikâyet konusu olduğu
görülüyor.
KÖTÜ MUAMELENİN
GERÇEKLEŞTİĞİ YER
25 Nis a n 2011-
24 Nisan 2012
tarihleri
a r asında ki bir
yıllık sürede
askerh akl ari.
com sitesi 63
fa rk lı ilden
ve Kıbrıs’ta n
432 b aşv uru
aldı.
11

13
IV. ASKERLER ANLATIYOR
Önceki bölümde askerhaklari.com sitesine zorunlu
askerlik sırasında hak ihlali yaşandığı iddiası ile gelen
432 başvurunun, en sık rastlanılan 9 kötü muamele
türüne göre sayısal dağılımına yer verilmişti. Bu
bölümde, 9 kötü muamele başlığı altında, zorunlu
askerlik sırasında kötü muameleye uğradığını dile
getirenlerin doğrudan tanıklıklarına yer veriliyor.
Rapor kapsamında 122 farklı başvuru sahibine ait
anlatılardan kısa kesitler, imla hatalarında yapılan
ufak düzeltmeler dışında herhangi bir müdahalede
bulunulmadan, olduğu gibi aktarılıyor.

HAKARET 15
Askerhaklari.com sitesine 25 Nisan 2011-24 Nisan 2012 tarihleri
arasında gelen her iki başvurudan birinde başvurucular hakarete
uğradıklarını belirtmekteler. 432 başvurudan 201’inde (%
47) başvuru sahipleri “azarlama”, “fırça atma”, “küfür etme”,
“hakaret etme”, “aşağılama” ve benzeri kelimeler kullanarak hakarete
uğradıklarını ifade etmekteler. 201 başvurunun önemli
bir bölümünde hakaret yanında başka hak ihlallerine de maruz
kalındığı dile getirilmekte. Hakaret etiketli başvuruların 121’inde
(%59) dayak, 48’inde (%23) tehdit, 42’sinde (%20) aşırı fiziksel
aktiviteye zorlanma, 33’ünde (%16) yeterli sağlık hizmeti alamama,
27’sinde (%13) haksız/ölçüsüz/mesnetsiz suçlamalara maruz
kalma, 18’inde (%9) şahsi işlere koşturulma, 14’ünde (%7) uyutmama
ve 11’inde (%5) devrecilik kaynaklı şikâyetler yer almakta.
%47
HAKARET
16 HAKARET
Başvuru no: 36 Ardahan, 2011
Başvuru tar ihi: 06.07.2011
Ardahan ili Posof ilçesi Söğütlükaya köyüne bağlı bir
dış karakolda er olarak askerliğimi yapıyorum. Karakolda
erlerin her biri görevlerini tam ve eksiksiz olarak
yapmalarına rağmen, karakol komutanı jandarma
astsubay kıdemli üstçavuş D.K. her sabah içtimasında
tüm askerleri olmayacak şeylerden azarlayarak bağırıp
çağırıp hakaret ederek kendini tatmin ediyor. Herhangi
bir ere ne sevgi ne de saygı gösteriyor. Her gün moral
bozukluğu, her gün. Psikolojimiz bozuldu. Bu saçmalıklara
kimse katlanmak zorunda değil. Buna kim dur
diyecek?
Karakol
komutanı
her sabah
İçtİmasında
tüm askerlerİ
olmayacak
Şeylerden
azarlayarak
baĞırıp çaĞırıp
hakaret ederek
kendİnİ tatmİn
edİyor. Buna
kİm dur
dİyecek?
HAKARET 17
Burada ben dahİl olmak üzere
bİrçok arkadaŞım dayaĞa,
çeŞİtlİ hakaret ve küfürlere
maruz kalıyoruz. ErkeklİĞİmİze
yedİremedİĞİmİz laflar İŞİtİyorum.
Başvuru no: 6 Ankara, 2011
Başvuru tar ihi: 24.05.2011
Ankara’da Komutanlığa bağlı dispanserdeki Diş
Polikliniği’ne diş hastalığım sebebiyle gittim. Saat
07.30’da kaydım yapıldı ve sıram gelince çağırılacağım
belirtildi. İçerinin kalabalık olması sebebiyle dışarıda
beklemeye başladım. Saat 08.10’da hala çağırılmadığım
için tekrar diş polikliniğine giderek durumu açıkladım.
Diş Tabibi Asteğmen M.K. beni aradıklarını, bulamadıklarını,
bağırarak ve aşağılayarak ifade etti. Beni içeri
çağırdı ve bir sandalyeye oturttu. Arkası dönük muayene
araç-gereçlerini hazırlarken tekrar tekrar aşağılamaya,
hakaret etmeye ve bağırmaya devam etti.
Başvuru no: 7* İzmir, 2011
Başvuru tar ihi: 27.05.2011
Birçok insanın çocuklarını askere göndermemek için
bin bir hileye başvurduğu günümüzde, ben yurtdışında
olan oğlumu hepimiz için kutsal olan vatan görevini yerine
getirmesi için çağırdım. Fakat askerlik şubesinde
işlemlerini yaptırdığı esnada sivil memur ile aralarında
geçen diyalog üzerine aynı yerde görevli olan Astsubay
M.S. ve iki erbaş/er tarafından oğlum dövülmüştür.
Merdivenden itilmiş, merdivenlerden yuvarlanarak
yere düşürülmek sureti ile darp edilmiştir. Ayrıca sadece
darp edilmekle kalmamış Astsubay M.S. tarafından
“işlemlerini yapmıyorum, s.ktir git, kime şikayet
edersen et” şeklinde küfür ve söylemlerde bulunulmuştur…..
[7 No’lu başvuru ile ilgili basında çıkan haberler:
21.05.2011 tarihli ZAMAN: “Askerlik Şubesinde
Dayak İddiası”]
*- Başvuru no’larının yanında * işareti olanlar, basına yansıyan
başvurulardır.
Başvuru no: 273 - , 2010
Başvuru tar ihi: 16.10.2011
2010 Şubat ayında askerliğimi yaparken üsteğmen H.
bir olaydan dolayı, bana önce küfür etti. “Lan p.zevenk,
belanı s.kerim senin”, dedi. Sonra ben de bu küfürü hak
etmediğimi söyledim. Bunun üzerine 2 defa tokat attı. 4
arkadaşım şahittir bu olaya. 2 hafta sonra da beni 4 gün
oda hapsine yolladı. Onda da haksızdı. Ben emir verirsem
yatarsın dedi. Gerçekten suçsuz yere yatırdı beni.
Başvuru no: 396 Bingöl, 2011
Başvuru tar ihi: 21.12.2011
Burada ben dahil olmak üzere birçok arkadaşım dayağa,
çeşitli hakaret ve küfürlere maruz kalıyoruz. Bu hakaret
ve küfürleri ayrıntılarıyla anlatmak istemiyorum.
Erkekliğimize yediremediğimiz laflar işitiyorum.
18 HAKARET
Başvuru no: 115 Tunceli, 2011
Başvuru tar ihi: 26.08.2011
Onun yanına gittim. “Komutanım bir maruzatım var.”
dedim. “Bekle lan, işim var.” dedi. Biraz bekledim, “anlat”
dedi. Ben de durumu anlattım. Yanındaki rütbelilere
“Götürün bunu, kendi bölümünde beklesin.” dedi.
Aldılar beni, güneşin altında dışarıda 1 saat beklettiler.
Sonra yarbay dışarı çıktı. Yanına gittim. “Komutanım,
benim durumum ne oldu?” dedim. “Bekle şu askerlerin
işini halledeyim” diye bağırdı. Ben bekledim. İşi
bitince “Gel sen buraya” dedi. Beni diğer rütbelilerle
içeri aldılar. Sonra yarbay itti beni, duvara dayadı.
“Hadi şimdi anlat lan” dedi. Dedim komutanım böyle
böyle. Yanındaki rütbelilere “Verin bunun izin kağıdını,
s.ktir edin gitsin. Yoksa başımıza iş açacak” dedi.
Aldılar beni idari işlere götürdüler. “İzin kağıdın o uzman
çavuşta. Git ondan al.” dediler. Keyfi onun yanına
gönderdiler beni. Gittim, “Komutanım izin kağıdımı
vermenizi söyledi yarbay” dedim. Yine bana “bekle
lan” dedi. “Komutanım iki saattir bekliyorum, herkes
gitti. Verin izin kağıdımı gideyim” dedim. “Nerelisin
sen?” dedi. “Antepliyim” dedim. “S.kerim senin gibi
Antepliyi” deyip boğazımı sıktı. “Komutanım küfür etmeyin”
dedim. “Ne yaparsın lan” dedi. “Şikayet ederim
sizi” dedim. “Git, yarbay orada” dedi, izin kağıdımı yine
vermedi. “Şimdi içeri çekip ağzını burnunu kıracağım,
başıma bela olacaksın” deyip “al izin kağıdını s.ktir ol
git” dedi.
Başvuru no: 117 Şırnak, 2011
Başvuru tar ihi: 26.08.2011
Akşama kadar rencide edici kelimeler duyuyorum. Kanıma
dokunuyor. Ettiği kelimeler, aşağılayıcı, gurur incitici
kelimeler (küfür) dayanamıyorum.
Başvuru no: 354 Van, 2011
Başvuru tar ihi: 03.12.2011
Van Başkale’de askerim. Tabur mutfağında aşçıyım o
akşam mutfakta nöbetçi astsubay içeri gelerek bana
hakarette bulundu, kendisinden şiddet ve darp gördüm
ve aileme kadar küfür etti. Sonuç olarak psikolojim bozuldu.
Zaten burada zor koşullarda askerlik yapıyorum,
sabah saat 7’den, akşam saat 7’ye kadar çalışıyorum ve
üstüne bir de hayvan muamelesi görüyorum.
Başvuru no: 572 - , 2012
Başvuru tar ihi: 15.04.2012
Psikolojik tedavi gördüğüm için RDM’li yani silahsız
bir askerim. Mesleğim marangozluk, alayda marangoz
olarak kaldım. Kendi haklarımı ve arkadaşlarımın
haklarını savunduğum için başımızdaki komutanımız
kafayı takmış durumda, hakaretler edip tehdit ediyor
beni. Pis işlere ve ağır işlere hep beni gönderiyor ve
arkadaşlarıma “onu s.ktim, onun askerliği bitmeyecek
vs.” seklinde konuşuyor. Bu adaletsizliği yüzünden
şikâyette bulundum, iyice taktı kafayı, “orospu karı
gibi sağa sola sızlanmaya gerek yok, ben yapacağımı
yaparım, hatta daha kötü yapacağım” dedi ve bunu bölüğün
sabah içtimasında yüzüme karsı söyledi. Hiçbir
emre itaatsizlik etmedim veya saygısızlık etmedim...
Nişanlımın yanında bana adam etmeye çalışıyoruz,
işte emin misin bunu istediğine falan, çok aşağılayıcı
küçük düşürücü şekilde konuştu. Elimden bir şey gelmiyor…
3 yıl psikolojik tedavi gördüm. Cinnetin eşiğindeyim,
sabrım gücüm kalmadı, desteğe ihtiyacı olan bir
insanım, kötüyüm, bunalımdayım. Hala ve hala üzerime
geliniyor. Lütfen bir şeyler yapmadan bana yardım
edin.
Zaten burada
zor koŞullarda
askerlİk
yapıyorum, sabah
saat 7’den, akŞam
saat 7’ye kadar
çalıŞıyorum
ve üstüne
bİr de hayvan
muamelesİ
görüyorum.
HAKARET 19
Başvuru no: 119 Çankırı, 2011
Başvuru tar ihi: 27.08.2011
Ben şu an 3 aylık askerim. Çankırı’da yapıyorum askerliğimi
ve ben böyle bir şey hayatımda görmedim, bilmiyorum.
Ama benim suçum var. Adımı vermeyeceğim.
Verirsem başım yanar, biliyorum. Rastgele bir telefon
numarası yazıyorum. Bizim bölük komutanımız her
gün sövüyor, sayıyor. Dövme desen, her gün dayak. “Revire
çıkalım” diyorum, yok. Şimdi size soruyorum, lütfen,
biz asker miyiz yoksa mahkûm mu? Yardım edin,
ne olur. Psikoloji falan kalmadı. Burası sürgün yeriymiş.
Allah rızası için askerlere yardım edin, Allah rızası
için! Ben hakkımı bu devlete helal etmiyorum. Biz
insan mıyız, yoksa hayvan mıyız, bilmiyorum.
Başvuru no: 136 İzmir, 2011
Başvuru tar ihi: 03.09.2011
79/4 tertip KD (kısa dönem) olarak askere gittim. Acemi
eğitimi bitirdikten sonra İzmir Bornova'daki usta
birliğine dağıtım iznini kullanmadan gittim. Tugaydan
içeri girdim, yemekhane bölümünde otururken görevli
astsubay bana “Gel lan buraya!” dedi. Yanına gittim,
bana nerden geldiğimi sordu, “Erzincan” dedim. “Niye
erkenden, izin kullanmadan geldin?” dedi. Ben de bir
an önce askerliğimi bitirmek istediğimi söyledim.
Bana çok ağır küfürler ederek tokat attı. Ben de kendisine
küfürleri iade ettim. Askerlere beni yakalayıp
emre itaatsizlikten 15 gün diskoya atmalarını söyledi.
Beni diskoya attılar, elimi diskodaki hücrenin içindeki
kapıya kelepçe ile kelepçelediler bir hafta boyunca.
Başvuru no: 156 İsta nbul, 2011
Başvuru tar ihi: 17.09.2011
Ekim 2010 tarihinden beri Fenerbahçe ordu evinde askerlik
hizmetimi yapmaktayım. Verilen emirleri ve görevleri
en iyi şekilde yerine getirdiğimi düşünüyorum.
Ama hala bu halde bile aşırı derecede sözlü hakaret ve
psikolojik baskı altında kalıyorum. Askere gelmeden
önce yaşama sevinci olan bir insandım, artık içimde ne
askerlik, ne de vatan sevgisi kaldı. Bütün psikolojim alt
üst oldu. Geceleri uyuyamıyorum. Vücuduma titremeler
geliyor. Arkadaşlarımın söylediğine göre bazen de
kendi kendime konuştuğum oluyormuş.
Başvuru no: 168 Tekirdağ, 2011
Başvuru tar ihi: 20.09.2011
339 tertip kısa dönem askerim. Askerliğim 30 Eylül’e
kadar devam ediyor. Binbaşı bana küfür etti. Tanıklarım
da vardı. Dilekçe yazdım, tabur komutanı binbaşıyı
korudu ve bana “Binbaşı ile çavuş bir olur mu?” dedi.
Hepsinin dilekçe no.’ları bende.
bölük komutanımız her gün
sövüyor, sayıyor. Dövme
desen, her gün dayak. Bİz
İnsan mıyız, yoksa hayvan
mıyız, bİlmİyorum.
20 HAKARET
Başvuru no: 243 Kıbrıs, 2011
Başvuru tar ihi: 09.10.2011
Askerliğimi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 339
kısa dönem olarak bitirdim. Ben günlüğümde gerçekleri
yazdığım için, argo kelimeler kullandığım için cezalandırıldım…
Komutanın kararı ile mahkûm edilmem,
hiç suçum yokken boş yere 8 gün ceza yemem ve orada
yapılan ağır hakaretler bedelsiz olmamalı.
Başvuru no: 278 Ka rab ük, 2008
Başvuru tar ihi: 17.10.2011
20.08.2008’de askerlik hayatımın başladığını bildirimle
anlamış bulunmaktaydım. İçimde bir sevinç ve vatan
aşkıyla başladım askerliğe. Ailem gururla gönderdiler.
Gittiğim yer, acemi birliğim Karabük, Safranbolu’daydı.
Acemi birliğimde çok eziyet çektim. Anama küfürler,
dayaklar. Sonra usta birliğim Tokat İl Jandarma
komutanlığında çok sıkıntılı günler geçirdim. Uzman
jandarma çavuş E. D. bir karateci gibi sabah içtimasında
önüne geleni tekmeliyor, küfür ediyor, “kime bakıyon
lan” deyip tekmeler atıyor, anamıza sövüyordu.
Askerde kollarımı kestim. Kesmemin nedeni ise ayrımcılık.
Kısa dönem askerin babası albaydı, torpil yapılıyordu.
Onunla kavga ettim diye bana hakaret eden
komutanıma kızıp kendimi kestim. Bu konu hastane
raporu alayımda mevcuttur. Askerlik denilince bana
eziyet sıkıntı geliyor ve vatandan soğutuldum orada.
Başvuru no: 397 Bartın, 2011
Başvuru tar ihi: 21.12.2011
Bölük komutanım A.Y.’den şikâyetim var. Askerler
arasında ayrımcılık, çıkarcılık yapıyor (Örneğin kendine
para kazandıran ve işini gören askerleri krallar
gibi askerlik yaptırıyor). Diğer asker arkadaşlarım ve
ben sürekli hakaret görüyoruz, küfür yiyoruz. Başçavuş
A.Y. beni ve birçok arkadaşımı vatandan, milletten,
Atatürk’ten, sancaktan soğuttu. Böyle bir devlet görevlisinin
emri altında askerlik yapmak istemiyorum. Arz
ederim
Başvuru no: 484 Zonguldak, 2012
Başvuru tar ihi:
10.02.2012
J.B. Çvş. E.B. sabah içtimasında “Ananızı s.kerim” diye
konuştu. En az 26 kişi var ve en az 6 kısa dönem er şahit
bulabilirim. Bu çok zoruma gitti. J.B. Çvş. Ö.A.’nın
nöbetçi olduğu gün, sabah ve akşam içtimasında askerlere
“A.ına koyarım, sizi s..erim” şeklinde kişisel ve erlere
genel olarak hakaretlerde bulunuyor. J.B. Çvş. U.T.
küfür etmeden konuşmasını bilmiyor. Sık sık “Orospu
çocuğu, gö.ünü si.timin” şeklinde küfürlere maruz kalıyoruz.
Uzman çavuŞ bİr karatecİ gİbİ sabah
İçtİmasında önüne gelenİ tekmelİyor,
küfür edİyor, “kİme bakıyon lan” deyİp
tekmeler atıyor, anamıza sövüyordu.
DAYAK 21
Askerhaklari.com sitesine gelen her iki-üç başvurudan
birinde başvuru sahipleri askerlikleri sırasında fiziksel
şiddete maruz kaldıkları dile getirmekteler. 432 başvurudan
169’unda (%39) başvuru sahipleri “dayak”, “yüze tokat
atma”, “boğaz sıkma”, “darp etme”, “tekmeleme”, “ayağı ile
çiğneme” ve “yumruk atma” gibi ifadelerle uğradıkları fiziksel
şiddeti tarif etmekteler. Fiziksel şiddet konulu başvurularının
önemli bir bölümü başka hak ihlallerini de kapsamakta.
Dayak etiketli başvuruların 121’i (%72) hakaret, 37’si (%22)
tehdit, 31’i (%18) aşırı fiziksel aktiviteye zorlanma, 25’i (%15)
yeterli sağlık hizmeti alamama, 16’sı (%9) haksız/ölçüsüz/
mesnetsiz suçlamalara maruz kalma, 11’i (%7) devrecilik,
11’i (%7) uyutmama, 9’u (%5) da şahsi işlere koşturulma
kaynaklı şikâyetleri de içermekte.
%39
D A Y A K
22 DAYAK
Başvuru no: 63 Di yarba kır, 2011
Başvuru tar ihi: 06.08.2011
KTM (kabul toplanma merkezleri) koğuşlarını tarif
etmem gerçekten imkansız söyleyeceğim sözler inanın
gördükleriniz yanında hafif kalacaktır. Kocaman
ağıl gibi barakalara sizi tıkıyorlar ve içeride çarşafların
mavi rengi kirden artık gri, siyah ve kahverengiye dönmüş.
Burada her sabah bağırışlar ve hakaretler altında
koğuşlardan kaldırılıp zorla mıntıka temizliği yaptırılıyor
ve yine zorla yemekhane ve içtima alanı arasında
insanlar götürülüp getiriliyor, bağırışlar ve hakaretler
burada da devam ediyor. 3 gün boyunca betonun üzerinde
yattım ve benim gibi olan birçok hasta asker vardı
burada. Buradaki askerler misafir asker olduğu ve hasta
olduğu için temizlik ve yürüyüş gibi birçok şeyden
sıkıntı çekiyor. Rütbeli askerlere raporumu gösterdiğimde
tamam sen yapma deniliyor ama benim gibi olan
birçok insan derdini açıklayamadığı için bu kötü muameleye
maruz kalıyor. Burada kadrolu askerler ve rütbeliler
var, bunların yapması gereken temizlik misafir
ve hasta askerlere yaptırılıyor, insanlar güneşin altında
saatlerce bekletiliyor (güneşten korunacak sundurma
olmasına rağmen kasıtla dışarı çıkartılıyor askerler)
ve yoklama alırken bir sürü hakaret içeren sözler söyleniyor.
24.07.2011 günü “Pehlivan” soyisimli nöbetçi
uzman çavuş etrafta dolanırken bir askerin çay makinelerinin
elektrik aksamına telefonunu şarj etmek için
adaptörünü taktığını gördü ve adama küfürler ederek
(a.k. çocuğu gel lan buraya anasını s... evladı ), bağırarak
çocuğa nereye kaçacaksın seni nasıl olsa yakalayacağım
buradan çıkışın yok nasıl olsa nereye kaçtığını
zannediyorsun dedi. Çocuk etrafta biraz dolandıktan
sonra sundurmanın altına doğru gelirken “Pehlivan”
soy isimli uzman çavuş misafir askere saldırmaya ve
vurmaya başladı. 4, 5 tokattan sonra karşıdan gelen
sivil giyimli daha sonra subay olduğunu öğrendiğimiz
kişiler bu adamı engelledi. Orada 800 tane misafir ve
hasta asker vardı ve hiçbirimiz bir şey yapamadık.
Ben bu “Pehlivan” isimli uzman çavuştan ve KTM›lerin
işkence yerine ve esir kampına dönüştürülmesinden
rahatsız ve şikâyetçiyim. Bununla ilgili ne yapabilirsiniz?
Gizlice Bahsettiğim Diyarbakır kabul toplanma
merkezine bir müfettiş yollayamaz mısınız? İnanın
burada bulunan tüm misafir askerlere her seferinde
sayısız insan hakkı ihlalinde bulunuluyor, ne olur buna
bir çözüm bulun.
DAYAK 23
Başvuru no: 64 Ni ğde, 2011
Başvuru tar ihi: 06.08.2011
Başçavuş O.Ç. bana seslenerek yanına çağırdı. Gittim,
“Emredin komutanım” dedim. “Ben izin vermezsem
nasıl çarşıya çıkacaksın?” dedi. Ben de “İzin vermezseniz
çıkmam komutanım.” dedim. Tekrar aynı soruyu
bana yöneltti, ben yine aynı şekilde yanıt verdim. Kafamı
çevirmemle yediğim tokat başımı döndürdü. Elimi
yüzüme getirerek kendimi korumaya çalıştım ama
fayda etmedi. Elimi çekip bir daha vurdu. Başımın dönmesi
arttı. “Yapmayın komutanım” diye feryat ederken
bir kere daha vurmasıyla, ben yere düştüm ağlayışlar
içinde. Gözümün önünü görmüyordum. Tökezleyerek
kalktım ve kademe içinde lavaboya yöneldim. Orada
bayılıp kalmışım.
Kafamı
çevİrmemle
yedİĞİm
tokat baŞımı
döndürdü. Elİmİ
çekİp bİr daha
vurdu. Yapmayın
komutanım” dİye
feryat ederken
bİr kere daha
vurmasıyla, ben
yere düŞtüm
aĞlayıŞlar
İçİnde.
Başvuru no: 375 Çanakkale, 2011
Başvuru tar ihi: 10.12.2011
(375 no’lu başvuru ile ilgili Meclis İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu’na gönderilen dilekçe)
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu’na,
Konu: Zorunlu askerlik sırasında fiziksel şiddete maruz
kalma
Ben askerliğimi Çanakkale Gelibolu Yıldırım Kışla
Hava Savunma Taburu 3.Batarya’da 341 tertip Kısa
Dönem Hava Savunma Çavuş olarak yapmaktayım.
Askerliğimi yaparken, 06/12/2011 günü beraber nöbet
tuttuğum arkadaşım Y. Ç. ile birlikte Hava Savunma Üsteğmen
S. Ö. tarafından tokatlandık ve yumruklandık.
Bu şahsın bize fiziksel şiddet uygulamasının gerekçesi
kısaca şöyle: Bizim nöbet tuttuğumuz yer cephanelik
ve burada 4 tane mevzi var. 2’si kum mevzi 2 tanesi
tuğladan örülmüş mevziler. İlk zamanlar mevzilerden
ayrılmayın 2 mevzi arasında dolaşın demişti komutan.
Sonra tekrar toplayıp askerleri kum mevziden ayrılmadan
tutun nöbeti, terör saldırısı olabilir demiş. Ben o
sırada ben istirahatliydim bu yüzden haberim olmadı.
06/12/2011 günü 8:30-10:30 nöbetimde kum mevziden
ayrılıp taş mevzide çelik yelek kompozit başlık ve
gözetleme sahasına dönük ve tüfeğim çaprazda beklerken,
sabah koşusu yapan bataryam nöbet yerinin
önünden geçerken, batarya komutanım nöbet yerimize
girdi ve ben de koşarak tekmil verip karşıladım. Sen
neden kum mevzide durmuyorsun diyerek üzerime
geldi bende şimdi oradaydım yorulunca bu mevziiye
geçtim dedim. Ben en son ne emir verdim dediğinde ise
benim haberim yok dedim ve 1. tokatı yedim. Ne oluyor
sana böyle dedi ve 2.tokatı patlattı. Ardından gerilerek
göğsüme 2 yumruk vurarak beni geri itti. Gel sana
nerede duracağını göstereyim dedi ve beni mevziiye
geçirdi. Sonra diğer nöbetçi arkadaşa (uzun dönem askerlik
yapan bir askerdi) giderek seslerden anladığım
kadarıyla (çünkü sırtım dönüktü) fena halde dövdü ve
ondan sonra çıktı gitti.
Komutanla gelen diğer Kd. Çvş. habercisi, diğer nöbetçi
ve yolda koşan bir kaç asker şahittir dayak yediğimize.
A. Ö. (1990/4) de dayak yediğimize şahit olmuştur.
Maruz kalmış olduğumuz fiiller bunlardır. Bu konuya
ilişkin olarak gerekli soruşturmanın yapılmasını ve
suçlular hakkında komisyonunuzca gerekli tüm incelemelerin
yapılmasını adli/idari işlem başlatılması
için gerekli girişimlerde bulunulmasını istiyorum.
24 DAYAK
Başvuru no: 1 Ka rs, 2010
Başvuru tar ihi: 26.04.2011
2010 yılında Kars’ın Sarıkamış ilçesinde kısa dönem
askerlik görevini icra ederken, askerliğimin bitişine
bir veya bir buçuk ay kala yemekhanede yemek sırasındayken,
astsubay H.Y., aldığım çay bardağı elimi yakıp
bırakmak zorunda kalınca (askerlik yapanlar bilir, cam
bardak kullanılmaz askerlikte) tekrardan almak üzereyken,
çabuk davranmadığım için hızlıca gelip, iki yanağıma
da şiddetli ve hızlı bir şekilde iki tokat attı. Her
şey birden oldu ve tokatların nerden geldiğini anlamadım.
Daha sonra toparlandım ve sadece bağırabildim
ona. Çünkü araya diğer komutanlar ve askerler girdi ve
beni dışarıya çıkarttılar…
Başvuru no: 4 Ankara, 2011
Başvuru tar ihi: 26.05.2011
2010/2011 döneminde Ankara’da 90/1 tertip olarak askerlik
yaptım. Kışlamızın kantininde reyon sorumluğu
yapmaktaydım. 28.11.2010 tarihinde sabah kantinin
açılma saatinde kantine gittiğimde kantin açılmamıştı.
Ben de tekrar koğuşlar bölgesine gittim. Taburumuzun
nöbetçi astsubayı kantine alışveriş yapmaya gittiğinde
kantinin kapalı olduğunu görüp 1 saat boyunca kantin
önünde beklemiş ve beni çağırmıştı. Kantine gittiğimde
nöbetçi astsubay sinirli bir şekilde beni bekliyordu.
Kantini neden açmadığımı sordu, ben de kantin anahtarının
bende olmadığını, diğer sorumlularda olduğunu
söyledim. Bana inanmayıp tekme, tokat, yumruk
beni dövmeye başladı. Hiçbir şekilde o şiddet karşısında
esas duruşumu ve saygımı bozmadım. Hem vuruyor,
hem hakaret ediyor, beni öldüreceğini söyleyip
tehdit ediyordu. 10 dakika boyunca kantin önünde beni
dövdü. En son “Bayıl, yoksa seni öldüreceğim” deyip
ayağıma çelme takıp yere düşürüp suratıma tükürdü.
“Şerefsiz, namussuz” deyip hakaret etti ve sonra baygınlık
geçirdim. Sol kulağımın duymadığını anladım,
hastaneye sevkimi aldım. Hastanede tedavimi yaptıktan
sonra adli tıp raporu yazıldı. Ertesi gün tekrar hastaneye
sevkim istendi. Ertesi gün hastaneye gittiğimde
muayene sonucunda sol kulak zarımın delik olduğu
söylendi. Hastane dönüşü birliğime döndüğümde bütün
komutanlar benim suçlu olduğumu söylediler. Ben
suçlu değildim. Beni kantinden aldılar ve o döven astsubayın
emrine verdiler.
çabuk davranmadıĞım
İçİn hızlıca gelİp, İkİ
yanaĞıma da Şİddetlİ
ve hızlı bİr Şekİlde
İkİ tokat attı.
hakaret edİyor, benİ öldüreceĞİnİ söyleyİp tehdİt
edİyordu. 10 dakİka boyunca kantİn önünde benİ
dövdü. En son “Bayıl, yoksa senİ öldüreceĞİm” deyİp
ayaĞıma çelme takıp yere düŞürüp suratıma tükürdü.
DAYAK 25
Başvuru no: 143*
Şırnak, 2011
Başvuru tar ihi: 08.09.2011
Biz Şırnak İkizce’de arkadaşımızı savunma amaçlı
dilekçe yazmak isteyen askerleriz. Tugay karargâh
ve karargâh bölüğünde halen askerlik yapmakta olup
ağır ve zor şartlar altında vatani görevimizi yaparken
dayağa ve küfüre maruz kalıyoruz. Bölük komutanı
binbaşı A.İ.G.’nin kedisi kayboldu diye arkadaşımız
Murat’ı bayıltana kadar dövdüğü, sonra da suyla ayıltıp
tekrar dövdüğü, arkadaşımız kafa travması ile revire
sevk edildiği için, bu olaylar bizim de başımıza gelebileceğinden,
TSK’da bu şekildeki komutanlara gereken
işlemin yapılmasını istiyoruz… Eğer suçumuz varsa
bir asker olarak kanun kural ne ise onunla cezalandırılmak
istiyoruz. Buna kimsenin itirazı söz konusu değildir.
Bütün askerlerin psikolojisi bozulmuş durumda
bu halde vatanı korumak nasıl mümkün olur, bunu psikiyatristlere
sormanızı rica ediyoruz. (Mağdur askerin
arkadaşları)
20 Eylül 2011 tar ihinde RADİKAL gazete sinde
konu ile ilgili çıka n haber
Şırnak’ta askerlik yapan Murat Kılıç, nöbet tuttuğu çadırdaki
kedi kaybolduğu için bölük komutanı tarafından
dövüldü ve hastanelik oldu.
Er Murat Kılıç 6 Eylül de dayak yedikten sonra 8 Eylül de
fenalaştı ve revire kaldırıldı.
Şırnak’taki 2. Komando Tugayı’nda askerlik yapan Şanlıurfalı
er Murat Kılıç, nöbet tuttuğu çadırdaki kedinin kaybolduğu
gerekçesiyle bölük komutanı Binbaşı İhsan Gökoğlan
tarafından demir sopayla dövüldü ve ağır hakarete
maruz kaldı. Kılıç’ın arkadaşı olan bir erin telefonuyla
olaydan haberdar olan ve oğullarının yaralı olarak revirde
yattığını öğrenen aile, TBMM İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu’na dilekçe ile başvurdu. Telefonla ulaştığımız
Binbaşı Gökoğlan ise konuyla ilgili konuşmak istemediğini
söyledi.
Su döküp ayıltt ılar dayağa deva m etti ler
TBMM İnsan Hakları Komisyo-nu’na verilen şikâyet dilekçesine
yansıyan haliyle olay şöyle gelişti: ‘‘6 Eylül günü,
Binbaşı Ali İhsan Gökoğlan, nöbet tuttuğu çadırdaki kedinin
kaybolduğu gerekçesiyle er Murat Kılıç’ı demir sopayla
dövdü. Ertesi gün 12 saat kesintisiz nöbetle görevlendirilen
Kılıç, bir süre sonra ayakta durmaya dayanamayıp
uyuya kaldı. Kılıç’ı uyurken gören Binbaşı Gökoğlan’ın
tepkisi bu sefer daha sert oldu. Binbaşı’nın darbelerine
dayanamayarak bayılan Kılıç, üzerine yangın bidonuyla
su dökülerek ayıltıldı ve ağır hakaretler eşliğinde dayağa
devam edildi. Korktuğu için hastaneye gidemeyen Kılıç,
8 Eylül’de fenalaşarak revire götürüldü. Binbaşı Ali İhsan
Gökoğlan hakkında ise olayla ilgili herhangi bir soruşturma
açılmadı.’’
Asker arkadaşının telefon etmesiyle olaydan haberdar
olan baba Halit Kılıç, olayı 9 Eylül sabahı gelen bir telefondan
öğrendiklerini söyledi. Radikal’e konuşan baba Kılıç
şunları anlattı: “9 Eylül sabahı bir telefon aldık. Murat’ın
asker arkadaşı olduğunu söyleyen bir kişi, binbaşının oğlumun
kafasına kum dolu yangın söndürme tenekesi ile
vurduğunu ve durumunun ağır olduğunu söyledi. Biz haberi
alır almaz oğlumuzun durumunu öğrenmek için endişeler
içinde Şanlıurfa Askerlik Şubesi’ne gittik.”
Anneye Kürtç e engeli
“Şırnak’taki yetkili personel Murat’ın sadece annesiyle
telefon görüşmesi yapmasına izin verdi. Anne Türkçe
bilmediği için Kürtçe ‘Oğlum nasılsın’ dediği anda karşı
taraftan telefonu oğlumun elinden alarak ‘Kürtçe yasaktır’
dediler ve konuşmayı kestiler. Oğlumun darp edilmesi
yetmezmiş gibi bir de anlamsız gerekçelerle görüşmemize,
onun sesini duymamıza izin vermediler. Sonra
Şırnak’a oğlumuzun yanına gittik ve onu perişan halde
gördük. Psikolojisi bozulmuş, yüzünde, kafasında yara izleri
vardı. Olayları da asker arkadaşlarından dinledik. Murat
hâlâ revirde tedavi görüyor. Biz oğlumuzun can güvenliğinden
endişe ediyoruz ve askerlik yaptığı yerin derhal
değiştirilmesini istiyoruz. Oğlumuz kafasına aldığı darbe
sonrasında ölebilirdi. Allah öldürmemiş. Bizim yüreğimiz
yandı başka canlar yanmasın. Binbaşı İhsan Gökoğlan’ın
şerefli yüce ordumuzdan ihraç edilmesini ve görevine son
verilmesini istiyoruz.”
Binbaş ı’dan ve tugaydan yanıt yok
Radikal’in ulaştığı Binbaşı Ali İhsan Gökoğlan ise konuyla
ilgili konuşursa suç işlemiş olacağı için bu konuda
bir beyan vermeyeceğini söylerken, Şırnak 2. Komando
Tugayı’ndan da konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmayacağı
belirtildi. Diğer yandan olayın ortaya çıkmasını
sağlayan ‘askerhaklari.com’ sitesine konuyla ilgili
Şırnak’ta görev yapan erlerden onlarca başka şikâyet gönderiliyor.
ŞÜKRÜ OK TAY KILI Ç
RADİKAL 20.09.2011
[143 No’lu başv uru ile ilgili ba sında çıkan hab erler:
20.09.2011 ta rihli RADİKAL: “Kışla’da ‘Kedi’ Da yağı”, 21.09.2011
ta rihli RADİKAL: Cüneyt ÖZDEM İR’in “Askerde Kürtç e Ya sak
mı?” baş lıklı yazısı]
26 DAYAK
Başvuru no: 82 Ma nisa, 2011
Başvuru tar ihi: 14.08.2011
Manisa Alaşehir Merkez Komutanlığı’nda kısa dönem
askerliğimi sürdürmekteyim. Bölük astsubayımız H.O.
tabiri caizse maalesef tam bir ruh hastası. M.B. adında
bir erbaş kardeşimiz var. Kadro tuvaletinden sorumlu.
Çok basit bir nedenle göğüs kafesine attığı yumruktan
dolayı olduğu yere yıkıldı kaldı, dilini yuttu. Olay yerine
gelen bir başka astsubayımız ve orada bulunan bir
asker kardeşimiz sayesinde “dilini yutmuş, kalbi sanırım
durmuş” diye dili çekilerek ve kalp masajı yapılıp
acil bir şekilde revire kaldırılarak ölümden döndürülmüştü.
Başvuru no: 90 Ankara, 2011
Başvuru tar ihi: 17.08.2011
Ben Ankara Etimesgut'ta askerim. 28 Ağustos 2010’da
askerliğe başladım. Askerliğimin ilk 2.haftası bölük çavuşu
dediğimiz insan H.M. bana Hataylı olduğum için
küfür etti ve ben ona bir şey yapamadığımdan sinir krizi
geçirdim. Daha askerliğin ne olduğunu bilmiyordum.
Kriz geçirdiğim için 7 gün oda hapsiyle cezalandırıldım.
Orada acemi olduğum için ilk girdiğimde çok cüsseli
insanlardan tekme tokat dayak yemeye başladım.
Akşam olduğunda sağlık sorunlarım sebebiyle spor
yapamadığım için yine dövülmeye başladım. Yine sinir
krizi geçirdim. Kendime geldiğimde vücudumun çoğu
yerinde şişlik ve morluk vardı ve bileklerimde kelepçe
izleri. Beni ne kadar çok dövmüşler demek ki hatırlayamıyorum.
Bu sadece başlangıçtı.
Başvuru no: 116 Çanakkale, 2011
Başvuru tar ihi: 26.08.2011
Gelibolu Subay ordu evinde ordu evi müdürü Albay
T.B.’in haberciliğini yapmaktayım. Çok kez askerleri
dövmesine ve hakaretlerine ayrıca tehditlerine de şahit
oldum. Bu durumların aynısını kendim de yaşadım.
Şahsıma çok kez hakaret etti ve çok kez de dayak yedim.
Yediğim dayaklardan biri şu şekilde gerçekleşti:
O zamanlar albayın araç şoförüydüm. Gitmemi istediği
yere giderken, yolları tam olarak bilmediğimden bir
arka sokağa orası mı diye bakarken kulağıma çok hızlı
bir tokat ve küfür yedim. Bir diğeri de: Mart ayındaki
ordu denetlemesi öncesinde deneme atışları yapılırken
atışta görevini yapanlara tatlı ikram etmemi istedi.
Nasıl hazırlamamı istediği hakkında bilgi dahi vermeden
tatlıyı neden tabaklara 3’er, 3’er koymadın diyerek
ordu evi subay, astsubay, er ve erbaşların yanında
yüzüme sert bir yumruk vurdu ve yine hakaretlerde
bulundu. Başka bir tanesi ise, 09.08.2011 tarihinde makam
odasının yan tarafında bulunan berberde kurmay
başkanı tıraş oluyordu. Kurmay başkanının habercisi
F. O. berberde görev yapan G. ve kendi küçük çocuğu
A.’ nın önünde, berberde masanın üzerinde kendi kütüphanesinden
bir kitap gördüğünden dolayı ‘’Babanın
malı mı bu’’ diyerek defalarca yüzüme yumruk, tokat
ve kafa attı. Yediğim dayaktan sonra dudaklarım şişti
ve patladı. Ağzımdan kan gelirken hala bana küfür ve
hakaret etmeye devam etti. En son yaşadığım olay ise
26.08.2011 tarihinde (bugün), rütbe törenlerine katılmadan
önce kara kuvvetlerinden yeni aldığı gömleğin
dar gelmesinden dolayı küfür ve hakaret ediyordu. Masasının
yanında şarja takılı olan telefonunu almaya çalıştı.
Telefonunu yazıcının arkasına düşürdü. Almaya
çalıştı. Alamayınca da bana bağırarak ordu evinde görev
yapan personel başçavuş M.G. ve haberci S.O.A.›ın
önünde “Ne yüzüme bakıyorsun, al şunu lan!” diye bağırdı.
Ben koşarak telefonunu almaya çalışırken eğildiğim
sırada, sol gözümün üzerine sebepsiz yere çok sert
bir tokat yedim. Gözüm kıpkırmızı oldu ve yüzüm şişti.
Daha sonrasında yine küfürlere ve hakaretlere maruz
kaldım.
göĞüs kafesİne attıĞı
yumruktan dolayı olduĞu yere
yıkıldı kaldı, dİlİnİ yuttu.
DAYAK 27
Başvuru no: 177 Antalya, 2011
Başvuru tar ihi: 20.09.2011
Nisan ayında bedelli olarak Antalya’da 21 günlük dövizli
askerlik yaptım. Bir yüzbaşı vardı (İsmini hatırlayamıyorum.
Tek örnek olmamakla birlikte tam bir psikopattı).
Bir sabah kadrolu bir askeri birçok bedellinin
gözü önünde feci bir şekilde dövmüştü. Dövme nedeni
de, Isparta’ya hastaneye gidecek otobüse 2 dakika geç
kalması... Bu olay üzerine birçok asker şikâyette bulunmuştu.
Başvuru no: 185 Ağrı, 2007
Başvuru tar ihi: 20.09.2011
Ben bir gün çarşı iznine çıkmıştım ve çarşı dönüşünde
birliğime katıldıktan sonra askeri üniformalarımı giymekteydim.
O sırada beni bölük komutanım üsteğmen
M.B.’nin çağırdığını söylediler. Ben de aceleyle giymeye
devam ettim. Aradan bir dakika geçmedi ki tekrar çağrıldım.
Çağıran arkadaş, “Benimle gelmeni emrediyor”
dedi. Ben de botumu giyemeden bölük komutanı odasına
gittim. Selamımı verir vermez hakaret ve dayak
atarak azarlamaya başladı. Akabinde tehditler savurarak
dövdü. Ta ki ben odanın dışına çıkana kadar. Ama
yetmedi odaya aldı ve tekrar devam etti. Ta ki yoruldu.
Ondan sonra, “Üstünü başını düzelt. Hiç kimse bunu
duymayacak.” dedi.
Başvuru no: 325* Kıbrıs, 2011
Başvuru tar ihi: 10.11.2011
25 Temmuz 2011 tarihinde Kıbrıs 28. mekanize piyade
tümeni disiplin ve ceza tutuk evine gönderildim.
Teslim eden komutanım henüz daha kapıdan ayrılmadan
beni içeriye aldılar ve kolumdaki dövmeyi gerekçe
gösterilerek buradaki ilk dayağa maruz kaldım. Bu ilk
yediğim dayak sırasında kafama vurulduğu sırada arka
taraftaki dişlerimden bir tanesi kırıldı ve öndekilerden
biri çatladı. Ardından mahkûm elbisesini giymem için
beni sivil eşya deposuna götüren gardiyan tarafından
burada ikinci kez dayağa maruz kaldım. Daha sonra
gardiyanlar beni Kıbrıs’ta Temmuz sıcağında güneşin
altında gün boyunca “ızdırap taşı” dedikleri bir taşa
oturttular ve su ve tuvalet ihtiyacımı karşılamama izin
vermediler. Beni gün boyunca orada oturttular.
[325 No’lu başvuru ile ilgili basında çıkan haber:
23.01.2012 tarihli TARAF: “Disko’da Yedi Gün”]
Selamımı
verİr vermez
hakaret ve
dayak atarak
azarlamaya
baŞladı.
Akabİnde
tehdİtler
savurarak
dövdü.
28 DAYAK
Başvuru no: 187 İskenderun, 2009
Başvuru tar ihi: 20.09.2011
Mayıs 2009-Eylül 2009 tarihleri arasında kısa
dönem askerlik yaptığım İskenderun Deniz Üs
Komutanlığı'nda üsteğmeni Y.A., izin alarak birlikten
ayrılacağım bir gün, astsubay KD. Üstçavuş H.’nin odasında
gideceğimi haber verdiğim anda, üstümde Fenerbahçe
forması olduğundan ‘’Nereye gidiyorsun üstündekiyle?’’
diye sordu. Oturduğu sandalyeden ayağıma
tekme attı. Beni diğer iki komutanın yanında küçük
düşürmek ve psikolojime zarar vermek suretiyle hem
üzdü, hem de askerliğe ve komutanlara karşı güvenimi
sarstı. Kendisinden şikâyetçi olmak istiyorum. Çünkü
o olayın ardından askerlik benim için çekilmez bir hale
geldi ve hala bu hakareti kendime yediremiyorum.
Başvuru no: 196 Balıkesir, 2004
Başvuru tar ihi: 22.09.2011
2004 yılında Balıkesir Çayırhisar'da 26 gün acemiliğimi
yaptım. Hayatımın en kötü yıllarıydı. Bu günleri
yaşatan, hayatımızdan, refahımızdan, huzurumuzdan
sorumlu devletimizdi ve çok koydu. Devletin bizi köle
gibi gördüğünü, devlete bile güvenilemeyeceğini düşündüm.
Soykırım gibiydi. Komutanların ellerinde
dallarla bizi öküz gibi sürmeleri; usta erlerin keyif için
süründürmeleri; revire gidenlere verilen ceza iğneleri;
atılan dayaklar, hakaretler... Neden terörist olunduğunu
çok iyi anladım. Eve dönmeme 3 gün kala usta çavuşun
attığı keyif dayağı, şikâyet etmediğim komutan
kalmamasına rağmen, suçlu benmişim gibi hakaret
edilmesi, umursanmaması, değer verilmemesi…
Başvuru no: 255 Eskişehir, 2002
Başvuru tar ihi: 15.10.2011
Yer 2.sınıf askeri ceza evi, Eskişehir. Suçum firar, ama
vatan hainliğinden değil, açlıktan yoksulluktan firar. 2
aylık evliydim. Ceza evine girdiğim an dayakla tanıştım.
Öyle böyle değil, sabah saat 5’te kaldırırlar. Konuşmak
yasak. Canları sıkıldıkça günde 3 veya 5 defa
mıntıka temizliği altında koridora çağırırlar, temizlettirirler,
döverler, söverler, koğuşa atarlar. İnanın size
küfür etmek ya da dövmek, işkence etmek için o kadar
çok sebepleri var ki şaşarsınız. Şu an bile o yıllar aklıma
gelince gözlerim doluyor. Ne yazık ki hala firardayım ve
avukat tuttum. Bir kulağımda işitme kaybı var. Yani hiç
duymuyor, sinir damarı kopmuş.
Başvuru no: 364 Denizli, 2007
Başvuru tar ihi: 12.12.2011
Askere alındığım zaman insan olmadığımı 5 gün içinde
öğrendim. Sadece yediğin küfür ve hakarete bile
cevap verdiysen direk diskoya ve askeri mahkemeye
gönderiyorlar askeriyede. Girdik de hemen. Eşimin de
Türkiye’de olması sebebiyle, -eşim İsveçli-, bin türlü
mazeretle 10 güne yakın izin hakkımı kulandım. Ama
ailemi ve çocuklarımı güvence altına almam gerekti.
Devlet beni askere almıştı ama ailemin durumu devletin
sorunu değildi. Ailen var, çocukların var, açsın,
maddi durumun yok. Sadece kendi askeri kanunları
var, insani durumlarına önem veren kimse yok.
Kısacası 17 gün izin tecavüzü suçu işledim ve beni teslim
olduğum gün Isparta askeri mahkemesine sevk etiler.
1 asker ve 1 uzman çavuş ile gece trenle Isparta’ya
vardık. Sabah hemen askeri mahkemeye çıktım. Durumumu
anlattım, ama ne fayda. Hemen beni Isparta
askeri ceza evine götürdüler. Orada benim gibi askerlik
yapmakta olan bir gardiyana teslim ettiler.
Gardiyanlar beni soyunma odasına götürerek soyunmamı
söylediler. Anadan doğma bir şekilde. Bir şey
söylüyorlar, tekme tokat giriyorlar, ta ki anadan doğma
soyunana kadar. Anneye, bacıya, eşe hakaretler... Ne
mümkündür ki cevap veresin. Cevap verirsen o zaman
bütün işkenceyi kapıda görüyorsun. Susuyorsun. Anadan
doğma soyunduktan sonra ellerini kıçına sokuyorlar,
copla bakıyorlar bir şey var mı diye.
Canları sıkıldıkça
günde 3 veya
5 defa mıntıka
temİzlİĞİ altında
korİdora çaĞırırlar,
temİzlettİrİrler,
döverler, söverler,
koĞUŞa atarlar.
DAYAK 29
Başvuru no: 380* Erzincan, 2009
Başvuru tar ihi: 15.12.2011
Kardeşim, Orhan Abravcı vatani görevini Erzincan 3.
Ordu Komutanlığı KTM’de piyade er olarak yapmakta
iken 08.11.2009 günü kardeşimin asker arkadaşları
beni arayarak “Abi biz Orhan’ın arkadaşlarıyız. Kardeşinizi
burada çok fena dövdüler ve bir insana yapılmayacak
şekilde kötü muamelede bulunuyorlar.” dediler.
Babam hemen askeriyeyi arayarak nöbetçi üsteğmenle
görüşmüş. Üsteğmen S.Ş., olanlardan haberinin olduğunu,
başçavuş M.E.’nin çocuğu biraz dövdüğünü, fakat
anlatılanların abartılı olduğunu ve kendisinin gerekeni
yapacağını söylemiş. Ancak kardeşimin arkadaşları
sürekli beni arayarak çocuğun çok kötü olduğunu,
olanların örtbas edilmek istendiğini, şimdi gelinmez
ise birkaç gün içinde bu darp izlerinin kaybolacağını
ve burada çocuğu yine ezeceklerini ve döveceklerini
söylediler. Bir de kardeşimle telefondan görüşmeyelim
diye bahane aradıklarını görünce iyice şüphelendik...
Babam İstanbul’dan Erzincan’a gitti, oraya gidip çocuğu;
dudağı patlamış, dizkapakları soyulmuş, özellikle
kalçaları ve vücudunun belirli yerlerinde morluklar
görünce gözlerine inanamamış. Zaten aldığımız darp
raporunda da hepsi mevcut. Hemen ısrarımız üzerine
saat 14.00 gibi kardeşimi askeri hastaneye götürüyorlar.
Biz üsteğmene darp raporu da almak istediğimizi
söyledik. O da darp raporu alırsanız ve sonuçlarında
bir şey çıkmaz ise yalan söylediği için Orhan’a ceza
verileceğini söyleyerek bizim gözümüzü korkutmak
suretiyle başçavuş hakkında şikâyetçi olmamızı engellemek
istedi. Ancak ben telefonla kendisine darp raporu
almak istediğimizi ısrarla söyleyince ve hastane
başhekiminin de haberi olunca o da aldırmak zorunda
kaldı.
Ertesi gün sonuçlar çıktı ve kardeşimin sol kalça kemiğinin
kırık olduğu ve hemen ameliyat olması gerektiği
söylendi. Üsteğmen S. Ş.’nin de suçlu olduğunu, olaya
göz yumduğunu, onun haberi olmadan burada başçavuşun
kimseyi dövemeyeceğini söylediler. Zaten kardeşim,
hiçbir sebep yokken cumartesi günü tekme, tokat
ve sopayla (6-7cm kalınlığında) başçavuştan dayak
yiyor ve o akşam üsteğmen çocuğu odasına çağırarak
azarlıyor. Ama ertesi gün çocuk başçavuştan yine dayak
yiyor, hem de tüm arkadaşlarının gözü önünde. Ve
yine aynı sopayla dakikalarca... Düşünün artık kalça
kemiği kırılıncaya kadar işkence yaparcasına... Zaten
daha sonra çocuk yerinden kalkamaz olmuş ve arkadaşları
aracılığıyla bize ulaşabilmiştir...
Sonrasında hep hava değişimi verdiler. 4 ay yatakta kaldı,
yaklaşık 6 ay da değnekle yürüdü ve sonunda askere
elverişsiz raporu verdiler… Şuan kardeşimin psikolojisi
bozulmuş, hiç bir sosyal güvencesi yok, çalışamıyor,
yürürken aksıyor ve ameliyatlı kalçasında sık sık ağrı
nüksediyor, askeri hastane ise randevu vermiyor. Ne
yapacağımızı şaşırdık çok sıkıntı yaşıyoruz, gencecik
bir insanın hayatı bu kadar mı ucuz ve önemsiz. Lütfen
kardeşime yardımcı olun ve bize ulaşın. [380 No’lu başvuru
ile ilgili basında çıkan haber: 04.01.2012 tarihli
RADİKAL: “Komutan ‘Dürtüğü’ Sakat Bıraktı”]
Ama ertesİ
gün çocuk
baŞçavuŞtan
yİne dayak yİyor,
hem de tüm
arkadaŞlarının
gözü önünde.
Ve yİne aynı
sopayla
dakİkalarca...
30 DAYAK
Başvuru no: 382 Di yarba kır, 2011
Başvuru tar ihi: 16.12.2011
Anlatacağım olay 2’nci Motorlu Piyade Tugayı Lojistik
Destek Komutanlığı’nda, bundan yaklaşık bir buçuk ay
önce yaşanmış bir olaydır. Şu an hizmet takım komutanı
olarak görev yapan İstihkam Başçavuş H. P., askerlerden
birisini çok feci bir şekilde dövdü. Bunu da o koridorda
görev yapan rütbeli ve rütbesiz herkes gördü ve
şahit oldu. Dövdüğü askerin ağzı, burnu kanadı. Asker
yerlerde sürünüyordu, “Ölüyorum, beni kurtarın” diye
bağırıyordu. O anki hali hiç gözümün önünden gitmiyor.
O askerin yalvarışları, yakarışları ve o andaki acizliği
içler acısıydı. O asker de komutanından korktuğu
için hiç bir şekilde şikâyette de bulunamadı.
Başvuru no: 383 Çanakkale, 2011
Başvuru tar ihi: 17.12.2011
Çanakkale Gelibolu’da zorunlu askerlik görevimi yapmaktayım.
Burada defalarca tanık olduğum dayak olayı
var. Bölük Komutanı ayrı zamanlarda farklı arkadaşlarımı
ağır hakaretlerle birlikte feci halde dövdü. Özellikle
son olayda dayak yiyen arkadaşım askeri ceza kanunu
ve iç hizmet kanunlarına dayanarak gereken kanuni
cezalarını almasına rağmen insanlık onuru hiçe sayılarak
feci halde dayak yedi. Olay sonrası hemen revire
çıkarak darp raporu aldı. Bundan sonraki süreçte yardımcı
olmanızı diliyoruz. Çünkü bu adam ceza almadığı
sürece bu şekilde davranmaya devam edecek.
Başvuru no: 416 Adana, 2011
Başvuru tar ihi: 31.12.2011
Geçtiğimiz haziran ayında 24 saat içinde 2 defa farklı
kişiler tarafından darp edildim. Birisi dudağımı patlattı
bölüğün önünde ve çavuşlar buna şahittir. Diğer kişi
de dudağımı patlatan kişiyle karargâhta beni yalnız yakaladılar.
Darp raporu aldım. Haklarında hiçbir cezai
işlem yapılmadı. Ben de bu yüzden şikayet dilekçesi
yazıp bölük komutanın yanına çıktığımda (çok affedersiniz)
“S.ktir git çık dışarı! Burası devlet dairesi değil.
Kafana göre dilekçe yazamazsın’’ sözlerini sarf edip
dilekçemi gözümün önünde yırttı. Ve hakaretlere maruz
kalarak odasından resmen kovalandım. Beni darp
eden kişiler hiçbir ceza almadan askerliklerini bitirip
gittiler. Ben bu bölük komutanının yanında halen yazıcı
olarak çalışmaktayım. Dava açmak için askerliğimin
bitmesini bekliyorum. İdari işlerde çalıştığım için her
türlü resmi evraka kolayca ulaşabilirim ama darp raporu
dışında. Darp raporu sağlık amirliği kayıtlarında
mevcut...
DövdüĞü askerİn aĞzı, burnu kanadı. Asker
yerlerde sürünüyordu, “Ölüyorum, benİ
kurtarın” dİye baĞırıyordu. O ankİ halİ hİç
gözümün önünden gİtmİyor.
AŞIRIFİZİKSELAKTİVİTEYEZORLAMA 31
Askerhaklari.com sitesine 25 Nisan 2011-24 Nisan 2012 tarihleri arasında
gelen her iki başvurudan birinde başvurucular hakarete uğradıklarını
belirtmekteler. 432 başvurudan 201’inde (% 47) başvuru sahipleri “azarlama”,
“fırça atma”, “küfür etme”, “hakaret etme”, “aşağılama” ve benzeri
kelimeler kullanarak hakarete uğradıklarını ifade etmekteler. 201
başvurunun önemli bir bölümünde hakaret yanında başka hak ihlallerine
de maruz kalındığı dile getirilmekte. Hakaret etiketli başvuruların 121’inde
(%59) dayak, 48’inde (%23) tehdit, 42’sinde (%20) aşırı fiziksel aktiviteye
zorlanma, 33’ünde (%16) yeterli sağlık hizmeti alamama, 27’sinde
(%13) haksız/ölçüsüz/mesnetsiz suçlamalara maruz kalma, 18’inde (%9)
şahsi işlere koşturulma, 14’ünde (%7) uyutmama ve 11’inde (%5) devrecilik
kaynaklı şikâyetler yer almakta.
%47
HAKARET
432 başvurudan 67’sinde (%16) başvuru sahipleri üstleri
tarafından insan takatini aşacak düzeyde fiziksel aktivitede
bulunmaya zorlandıklarını belirtmekteler. Bu kategoriye
giren başvurularda sıklıkla dile getirilen şikâyetler arasında
standartların üzerinde tutturulan nöbetler, yorucu işlerde
dinlenmeye izin verilmeden uzun süreli çalıştırılma, eğitim adı
altında insan takatini aşan fiziksel egzersizler yapmaya zorlanarak
cezalandırılma, sağlık sorunları görmezden gelinerek
ağır egzersizleri yapmaya zorlanma vb. konular yer alıyor.
%16
AŞIRI FİZİKSEL
A K T İ V İ T E Y E
Z O R L A M A
32 AŞIRI FİZİKSEL AKTİVİTEYE ZORLAMA
Başvuru no: 35 Hatay, 2011
Başv uru tarihi : 04.07.2011
Hatay merkezde askeri gazinoda askerlik yapmaktayım.
Sabah 6’da kalkıyoruz, hiç dinlenmeden akşam
saat 11’e kadar çalışıyoruz ve üstüne 2 saat de nöbet tutunca
uykusuz kalıyoruz. Benim bu yüzden psikolojim
bozuldu. Üstüne üstlük küfür de ediyor komutanımız.
Günlük 4 saat uyuyorum, vücudumda hal kalmadı. Kan
oranım düşük, demir eksikliği 2,2 imiş ve ciğerlerimde
bir şey varmış.
Başvuru no: 95* Çanakkale, 2011
Başv uru tarihi : 18.08.2011
Gardiyanlar canları sıkıldıkça bize türlü yollarla eziyet
ediyorlardı. Kimi zaman eğitim adı altında eziyetler,
kimi zaman o an akıllarına ne geldiyse. Gece ve gündüz
saatleri içerisinde sürekli eziyet derecesinde saçma sapan
hareketler yaptırıyorlardı. Canları sıkılıyordu dışarıda
içtima diyorlardı. Uzuneşek oynuyorduk. Yatan
hep biz yani mahkûmlar oluyorduk. Olanca ağırlıklarını
vererek üzerimize atlıyorlardı. Hayvan gibi davranıyorlardı
bize. Belimiz kırılacak gibi oluyordu.
Yetmiyordu telden tele koşun diye komut veriyorlardı.
Bir uçtan bir uca sürekli koşuyorduk. Geride kalanlara
copla vuruyorlardı. Botlar zaten çok ağırdı, bağcıkları
da yoktu. Bu halde koşmak ayrı bir işkenceye dönüşüyordu.
Kan ter içinde kalıyorduk. Sonra safta toplanın
ve gökyüzüne bakın diyorlardı. Eller yukarı komutu
verip zıplaya zıplaya gökteki yıldızları toplama emri
veriyorlardı. Dur demeden duracak olan olursa sabaha
kadar sürünür diyorlardı. Mecburen zıplıyorduk. Bayılana
kadar “yıldız topluyorduk”.
Artık kollarımızda ayaklarımızda derman kalmayınca
yerlerde sürünüyorduk. Sürünme eğitimi yaptıracağız
diyerek bizi süründürüyorlardı. Ordu jimnastiği
12 numaralı hareket diye son derece yorucu bir hareket
vardır. Bu hareketi her gece bayılana kadar yaptırıyorlardı.
Gece 12 oluyordu, hadi tıraş olun diyerek
salıyorlardı. Yatacağımızı, dinleneceğimizi düşünerek
seviniyorduk. Ama nerede… Tıraş olup yatın diyorlardı,
yatıyorduk. Gece yarısı 3 veya 4’te dolaplara vurma
sesi ile beraber “kalkın lan” diye bağırılarak yataktan
kaldırılıyorduk. Yerlere su başmışlar. Yerde 4 parmak
yüksekliğinde su var, su temiz de değil. Temizledikten
sonra yatın diyorlardı. Zaten temizleyene kadar saat 6
oluyordu.
Süpürge ile (süpürgeyi silah gibi tutup – ki son derece
onur kırıcı ve aşağılayıcı bir hareket) kafalarına göre seçtikleri
kişilere sabahlara kadar nöbet tutturuyorlardı.
Aynı şekilde kahvaltı almaya gidiyorduk. Yürümeye
derman yok zaten. Gündüz en azından bir şey yapmazlar
diye düşünüyordum. Hava zaten sıcaktı, bahçede de
yerler mıcırdı. Önce güzelce bizi süründürdüler mıcırların
üzerinde. Sonra öğlene kadar mıcırları sayıyorduk
yerdeki. Ne alaka ise. Bir arkadaşımız bu mıcırları
sayınca ne yapacaksınız diye sordu diye 10 dakika boyunca
dayak yedi. “Sana mı sorucaz lan gavur, hepiniz
vatan hainisiniz” diyorlardı... [95 No’lu başvuru ile ilgili
basında çıkan haberler: 16.10.2011 tarihli TARAF:
“Disko Cehennemine Hoş Geldin Asker”, 16.10.2011
tarihli STAR: “Şimdi de ‘Disko’da Lağım İşkencesi”]
Sabah 6’da
kalkıyoruz, hİç
dİnlenmeden
akŞam saat
11’e kadar
çalıŞıyoruz
ve üstüne 2
saat de nöbet
tutunca uykusuz
kalıyoruz.
Benİm bu yüzden
psİkolojİm
bozuldu. Üstüne
üstlük küfür
de edİyor
komutanımız.
Günlük 4 saat
uyuyorum,
vücudumda
hal kalmadı.
AŞIRI FİZİKSEL AKTİVİTEYE ZORLAMA 33
Gardİyanlar canları sıkıldıkça bİze türlü
yollarla ezİyet edİyorlardı... Canları
sıkılıyordu dıŞarıda İçtİma dİyorlardı.
UzuneŞek oynuyorduk... Olanca aĞırlıklarını
vererek üzerİmİze atlıyorlardı. Hayvan gİbİ
davranıyorlardı bİze.
34 AŞIRI FİZİKSEL AKTİVİTEYE ZORLAMA
Başvuru no: 46 Adana, 2011
Başv uru tarihi : 23.07.2011
9 saat nöbet tuttuk. Gece nöbetten uyku vermiyorlar.
Günlük 3 saat uyuyoruz. Çarşıya 3 haftada bir çıkabiliyoruz.
Santralci var M.E., 12 saat santralde ve sonra
6 saat nöbette... Çocuk kendini öldürmeyi düşünüyor
böyle giderse. Yakın zamanda psikiyatriye randevu
almış arkadaşlarımızdan biri de. (…) Havaya sıktı iki
el. Tam kafasına sıkarken oradan geçen arkadaş almış
elinden silahını ve bu arkadaş RDM (Rehabilitasyon
ve Danışma Merkezi) takipli. Çocuğa zimmetlemişler
silahı. Bu çocuk kafasına sıksaydı kim hesap soracaktı?
Ben de dün firar etmeyi düşündüm. Ama baktım, arkamda
sevdiklerim var. Çaresiziz, bize yardım edin. Biz
peygamber ocağına geldik ama bizlere yaptıklarından
sonra askerlikten soğuduk artık. Vatan sevgisi diye hiçbir
şey kalmadı içimizde. Bitse de gitsek diyoruz ama
böyle de gitmiyor. Allah rızası için elinizi uzatın bize.
Bizim anamız, babamız, sevdiğimiz var. Evli ve çocuklu
olan da var. Biz askerliği yakmak istemiyoruz.
Başvuru no: 77 Kayseri, 2003
Başv uru tarihi : 11.08.2011
Ben 2003-2004 Kayseri 1. Komando Tugayı’nda askerlik
yaptım. İki kişi kavga ettiler, suçlu ben ve 5 arkadaş
olduk. Sorgumuz başladı. Üstümüz komutanımıza “Bizim
suçumuz yok. Kavgayı ayırdık.” dedik. Komutan
bize “Siz ayırmadınız. Cezanız 28 gün.” dedi. Tugayın
oda hapsi, yani disko. Bizleri diskoya götürdüler. Elbiselerimizi
çıkardılar. Bize verilen siyah elbise on yıldır
yıkanmamış gibi kokuyordu. Sabah saat 5’te kaldırıyorlardı.
Ya çömeliyorduk, ya ayakta kalıyorduk, ya da
dışarıya çıkartıp koşturup arkadan bize vuruyorlardı.
Yerde süründürüp küfür edip sırtımıza ayaklarıyla vuruyorlardı.
Çamurlu yere götürüp beklettiler ve “Sürün!”
dediler. Ondan sonra içeri alıp bizi yere oturtmamak
için gardiyanlar ikide bir yere su döküyorlardı. 1
saat sora bizleri tugayın işlerini yaptırıp köle gibi kullanıyorlardı.
Depolara götürüp ağır işlerde kullanıyorlardı.
Bu eziyete bir de 4 saat uyku eklenmişti. Ranzaya
3 kişi yatırıyorlardı. Gece uykudan kaldırıp dışarıya çıkartıp
koşturuyorlardı. Ranza taşıtıyorlardı, dayak atıyorlardı.
Eğer suçlu olsaydım tanık olarak mahkemeye
gitmezdim. Vatan askerine böyle mi bakar? Bizler çektik,
çocuklarımız çekmesin.
Başvuru no: 142 Şanlıurfa, 2011
Başv uru tarihi : 08.09.2011
Şanlıurfa’da görev yapıyorum. Karakol komutanı sürekli
üstümüze geliyor. Bazı askerleri mühimmatsız
nöbete çıkartıyor, olur olmaz yerde azarlıyor, küfür ediyor,
üstümüze yürüyor. Bana günde 8 saat nizamiye nöbeti
tutturdu. Ayrıca bulaşık yıkattırıyor, sorunlarımızı
örtbas ediyor. Hudutta görev yapmak diğer yerlere göre
çok zordur. Bizim günlük 8 saat hudutta nöbetimiz, 2
saat nizamiye nöbetimiz var. Ama gelin görün ki adı 8
saat. 10-12-14-16 saat nöbet tuttuğumuz oluyor. Nasıl
oluyor? Şöyle. Karakolun pusu timi çıkarması yasak
olduğu halde çıkartıyor. Pusuda 4-5-6 saat kaldığımız
oluyor. Pusudan döndüğümüzde ayrıca 2 saat eğitim
yapıyoruz.
9 saat nöbet tuttuk. Gece nöbetten uyku
vermİyorlar. Günlük 3 saat uyuyoruz Santralcİ
12 saat santralde ve sonra 6 saat nöbette...
Çocuk kendİnİ öldürmeyİ düŞünüyor Tam
kafasına sıkarken oradan geçen arkadaŞ almıŞ
elİnden sİlahını
AŞIRI FİZİKSEL AKTİVİTEYE ZORLAMA 35
Başvuru no: 189 Erzurum, 2011
Başv uru tarihi : 20.09.2011
Usta birliğine ilk katıldığım hafta çok ağır yük taşımamdan
dolayı bel fıtığına bağlı ağrılarım artmıştı ve
ben beş gün istirahatliydim. Ancak buna rağmen bölük
komutanı beni atışa götürdü. Ve ben ağrılar içinde atış
yapmak zorunda kaldım….
Başvuru no: 439 Mardin, 2012
Başv uru tarihi : 16.01.2012
Ben askerliğimi Mardin’de yapıyorum. Başımdan geçen
bir olayı anlatmak istiyorum. Askerde telsiz görevlisiyim.
Üç kişi bu görevi yapıyoruz. Bölük komutanımız
diğer iki arkadaşı şoför olmaları için 15 günlük bir
eğitimle görevlendirdi. Ben gece görevlisiydim. Kendisi
izne gitti. Görev yerim önemli bir yer olduğu için bırakamadım.
Takım komutanım ve birkaç komutanımız
bu konudan haberdardı ama 15 gün boyunca ayağımdaki
botu bile çıkarmadan görevime devam ettim. Yatağıma
gitmedim ve hiçbir komutanım bana açıklama
yapmadı bu konuda. Askerde bel fıtığı oldum, şu anda
tedavi görüyorum.
Başvuru no: 188 Ardahan, 2010
Başv uru tarihi : 20.09.2011
Telefon kullanmaktan 1 hafta disko cezası aldım. Bölük
komutanımız beni ve 2 arkadaşımı gönderdi cezaya.
Oysa bütün tabur kullanıyordu, mecburduk. Çünkü
ankesörlü telefonların hiçbiri çalışmıyordu taburda.
Cezayı tank bölüğünde yatıyorduk. Bizi en ağır şartlarda
cezalandırdılar. Yemekhaneye sürünerek gidip geliyorduk.
Akşama kadar kar temizletiyorlardı. Tuvalette
süründürüyorlardı. Arkadaşım karda sürünmekten bayıldı.
Gardiyan “Alın bunun leşini, içeri atın! Buradan
kurtulmak için ya cezanın bitmesi, ya da ölmen lazım.”
dedi. Ayrıca kendi talimatnameleri vardı ve altında
hiçbir komutanın imzası yoktu.
Başvuru no: 464 Malatya, 2012
Başv uru tarihi :
28.01.2012
Askerliğimi kısa dönem er olarak yapmaktayım. Malatya’daki
birliğime takriben 25 gün önce geldim fakat
hiç beklediğim gibi geçmedi bu süreç. Bölüğümüzde az
kişi olmasına rağmen bu mevcudun yarısından çoğu
çalıştırılmayıp, biz kısa dönem askerler her işte çalıştırılmaktayız.
Nöbette, mıntıkada, yazıcılıkta hep bizler
kullanılmaktayız. Tüm işleri askerler yaptığı halde
komutanların hakaretleri ve aşağılamalarına maruz
kalıyoruz.
15 gün boyunca ayaĞımdaki botu bİle
çıkarmadan görevİme devam ettİm.
YataĞıma gİtmedİm bel fıtıĞı oldum

YETERLİ S AĞLIKH İZMETİA LAMAMA3 7
432 başvurunun 65’inde (%15) yeterli sağlık hizmeti
alamamadan kaynaklanan şikâyetler ile karşılaşılmakta.
Bu kategori içerisine giren şikâyetler, sağlık sorunları ile
ilgili şikâyetlerin dikkate alınmaması, sağlık sorunlarına
müdahalenin geciktirilmesi, belgelenmiş sağlık problemi ya
da özrü olmasına rağmen fiziksel güç gerektiren görevlere
ve spor faaliyetlerine katılmak zorunda bırakılmak, doktor
ve hastaneye gidişlerinin engellenmesi, kronik rahatsızlığı
olanların ilaçlarının zamanında temin edilmemesi gibi
konuları içermekte.
%15
YETERLİ SAĞLIK
HİZMETİ ALAMAMA
38 YETERLİ SAĞLIK HİZMETİ ALAMAMA
Başvuru no: 10 Başv uru tarihi : 02.06.2011
Bizim derdimiz tüm askerlik hizmeti boyunca yeterli
sağlık hizmeti alamamak. Kırılan bir el bileğinin teskereye
sadece 10 gün kala zorla cerrahi müdahaleye
gidilmesi ve dolayısıyla 1 yıldan daha fazla iş göremez
duruma gelmemiz ve hatta sakat duruma düşme riskiyle
karsı karsıya kalmamız. Kardeşimin el bileği acemilik
eğitiminde kırılmış. Bunun belgeleri var. Ancak bin
bir türlü bahaneyle tedavi son 10-20 gün içinde yapıldı.
Bu süre zarfında kardeşim, sanki işkence gibi, kırık el
bileğiyle hizmete mecbur bırakıldı. Ve evli ve 1 çocuk
babası olan kardeşim şu anda platinli el bileğiyle yarı
sakat vaziyette ve ailesine bakamaz durumda. Çalışamıyor
ve dahası yeniden cerrahi müdahaleye ihtiyaç
duyabilir.
Başvuru no: 51 Başv uru tarihi : 26.07.2011
Bizler kısım olarak 10 askeriz. Yetersiz olmamıza rağmen
istirahatsız bir şekilde mesaiye devam ediyoruz.
60 günden beri böbreğimin kanamasına rağmen ilk
defa bugün doktora gidiyorum. Ameliyat olacakmışım.
Çok yürüdüğüm için taş böbreğime hasar vermiş ve yürümemin
emirgahı yine uzman personel.
Başvuru no: 59 Hakkâri, 2011
Başv uru tarihi : 05.08.2011
1 Mayıs tarihinde, bir arkadaşımla ağız dalaşı şeklinde
birbirimize vurmadan tartıştık. O sırada bizi gören Piyade
Teğmen T.Y., yanımıza gelerek bizi 1 saat boyunca
dövdü. Bu sırada burnumu, gözümü ve dudağımı patlattı,
kolumu kırdı. Vücudumun birçok yerinde darp
izleri oluştu. Daha sonra o halde, kol komutanım olan
Piyade Başçavuş E.Y.’nin yanına çıktık. O da bir süre
darp etti beni. Son olarak bölük komutanımız olan piyade
yüzbaşı C.Ö. dövdü. Tüm bu dayak sürecinde ağza
alınmayacak küfürler ettiler. Bu süreç sonucunda revire
gittim. Revirde görevli Tabip Asteğmen O.Ç., darp
raporu verip o halde olmama rağmen hastaneye sevk
etmedi. 6 gün istirahat verdi. İstirahatimin 5. gününde
Piyade Asteğmen Ü.O. nöbete sevk etti beni. Sevk etmeden
önce “Komutanım, doldur boşalt yapamıyorum.
Kolum kırık.” diye belirttim. Fakat aldığım yanıt, “Boş
ver. Bir şey olursa arkadaşların sıkar.” oldu. Daha sonra
mahkemeye başvurmak istedim ama darp raporunu
yok ettiler. Aradan 2 ay geçtikten sonra Tabip Asteğmen
O.Ç. hastaneye sevk etti beni. Hastanede yapılan
teşhis kolumun yanlış kaynadığı yönündeydi ve tedavi
için ameliyat olmam gerektiğiydi. Şu an halen Van
Askeri Hastanesi’nde yatmaktayım ama hala ameliyat
olamadım.
Başvuru no: 230 Başv uru tarihi : 03.10.2011
Ben şu anda askerim ve kronik Hepatit B hastalığım
var. Ve hastalığım resmi belge ile kanıtlanabilir durumda.
Hastalığım için gerekli tetkik ve muayenenin
yapılması için karakol komutanımdan hastaneye gitmek
için izin istedim fakat izin vermedi.
KardeŞİmİn el
bİleĞİ acemİlİk
eĞİtİmİnde
kırılmıŞ.
kardeŞİm,
sankİ İŞkence
gİbİ, kırık
el bİleĞİyle
hİzmete
mecbur
bırakıldı.
YETERLİ SAĞLIK HİZMETİ ALAMAMA 39
Başvuru no: 402 Trabzon, 2011
Başv uru tarihi : 22.12.2011
12 Temmuz günü bir kaza sonucu ayağım ezildi. 21 gün
iş göremez raporu aldım. 14 Temmuz’da bir başka mahkemeye
çıktım. Telefon kullandığım için 13 gün verdiler.
Yani benim askerliğim 20 gün uzadı. Ve bana cezamı
1 Ağustos’ta çekeceğimi söylediler. Ama bir sorun
vardı, ben yatalaktım. Acılar içinde yatakta kıvranıyordum.
Hava değişimi istedim, kesilmiş cezan var dediler.
Bırakmadılar. Benim normal iş göremez raporum
5 Ağustos’ta bitiyordu. Doktor, “Yine gel, yine vereceğim.”
dedi ama beni 1 Ağustos’ta cezaevine koydular.
Askeri cezaevine sakat bir şekilde değneklerle girdim.
İnanılmaz acılarım vardı. Ne bir doktora götürdüler, ne
de ilgilendiler. Öylece yapayalnız bıraktılar. Ayağıma
özel bir aparat takılacaktı. “Paran varsa alırsın, yoksa
sana kimse o aparatı vermez.” dediler. Bir vatan haini
muamelesi gördüm.
Başvuru no: 417 Ağrı, 2011
Başv uru tarihi : 01.01.2012
Kışlada farzdır küfür, hakaret yemek. Her gün yiyoruz
aynı hakaretleri. Ayrıca Doğubeyazıt’ta askerlik
yapmaktayım. -22 derecede gece koğuşları boşaltıp
eğitim adı altında bekletiliyoruz. Öksüre öksüre o soğukta
çök kalk yapıyoruz. Hastayız dediğimizde ise
“işe yaramaz, numara yapıyor” gözüyle bakıyorlar. Bu
imkânsızlıklarda askerlik yapıyoruz arkadaşımda verem
hastalığı oluştu, revirde bir şey yok dediler, 1 ayda
kendisini zar zor hastaneye atabildi… Biri bizi buradan
kurtarsın!” çığlıklarını kimse duymuyor, sesimiz kimseye
ulaşmıyor. Psikolojimiz alt üst olmuş durumda.
Evimden 1600 km uzaktayım, 7 aydır ailemi görmüyorum
izine de gidemiyorum yolların durumundan dolayı.
Ölümü çözüm olarak görsem 1 dakika duramayacağım
artık bu psikolojiyle.
Başvuru no: 262 Erzincan, 2011
Başv uru tarihi : 16.10.2011
Bu ay daha acemi birlikte olan kardeşim, Erzincan’da
asker. Sağ ayağında platin, sol ayağında çatlaklık vardı.
Sol elinde de sakatlık var. Raporları da vardı. Hastaneye
gidiyor, oradaki doktor bağırıyor ve “Seni döverim”
diye tehdit ediyordu. Kardeşim üst devrelerin küfürlerine
maruz kalıyordu. Bu yüzden o sakat hali ile içtimaya
ve eğitime katılıyor. Sabaha kadar ayağının ağrısı ile
baş başa kalmaktadır.
Başvuru no: 329 Isparta, 2001
Başv uru tarihi : 18.11.2011
2001 yılında 18 ay askerlik yaptığım Eğirdir Dağcı Komando
Okulu’nda askerliğimin son dönemlerinde kıl
dönmesi ameliyatı oldum. Benimle birlikte ameliyat
olan tüm arkadaşlarım 45 günlük hava değişimi alarak
terhis oldular. Ben ise o dönem ameliyat olduğum bölümün
binbaşısının bana kıl olması üzerine ameliyat
olduktan 3 gün sonra birliğime gönderilerek o halde askerliğimi
sürdürmeye devam ettim. Askerliğimin son
dönemlerinde dikişlerinin bile üzerimde olduğu yaramı,
askerlik şartlarında koruyabilmek için çok sıkıntı
çektim ve ucuz atlattım.
-22 derecede gece koĞuŞları boŞaltıp eĞİtİm
adı altında bekletİlİyoruz. Öksüre öksüre
o soĞukta çök kalk yapıyoruz. Hastayız
dedİĞİmİzde İse “İŞe yaramaz, numara yapıyor”
gözüyle bakıyorlar.
40 YETERLİ SAĞLIK HİZMETİ ALAMAMA
Başvuru no: 456 Erzincan, 2011
Başv uru tarihi :
23.01.2012
Merhaba. Ben Erzincan 59. Topçu Tugayı’nda askerliğimi
yaptım. Askere gitmeden önce her şey çok güzeldi.
Üzerimde Türk bayrağıyla gittim. Gittiğimde de bir şey
değişmedi, sevdim. Biraz zordu eğitimler, ama güzeldi.
Ta ki 14.10.2011 tarihine kadar. O gün bizim acemi
atışlarımız vardı. O yüzden atış poligonuna gittik. Atışları
tamamladıktan sonra pentatlon sahasında eğitim
verildi. Eğitim sırasında İtalyan çukuru denilen bir
çukura atlarken dengesiz düşmem sonucunda sol ayak
bileğim kırıldı ve ondan sonra askerliğin yapılacak
bir şey olmadığını anladım. Ayağım kırıldı, başımızda
o kadar rütbeli olmasına rağmen hiçbiri “Neyin var?”
demedi. Ben orada bağırıp ağlıyorum, kimse bakmıyor.
Ben kendim sürünerek ambulansa kadar gitmeye çalışıyordum.
Sonra bir usta askerin yardımıyla bindim
ambulansa ve revire götürüldüm. Revire geldik. Öğle
mesaisi bitmek üzereydi. Kapıda Tbb. Yüzbaşı E.E. vardı.
Koluma bir tane arkadaş girmişti. Arkadaşa “Bırak
onu iki dakikaya şehit olur, geberir gider şerefsiz.” dedi.
Bu muydu yani askerlik? Revirden hastaneye sevk edildim.
Hastanede ayağım alçıya alındıktan sonra bir ay
hava değişimi aldım ama kurula gireceğim için 1 hafta
orada kalmak zorundaydım. O bir hafta boyunca tek
ayak üstünde sektim bölük komutanına gittim. “Komutanım,
tek ayaküstünde sekemiyorum. Koltuk değneği
lazım.” dedim. “Yasak” dedi. Laf yaptı, “Badin yanında,
refakatçi olsun.” dedi.
Başvuru no: 515 Iğdır, 2008
Başv uru tarihi : 16.03.2012
Iğdır’da askerlik görevi yaparken, 08.10.2008’de nöbetten
geldikten sonra duş almak için banyoya girdim.
Hemen sonrasında, sağ bacağımda ciddi derecede bir
uyuşma meydana geldi. O an soğuk suyla müdahale ettim
ve bu yaklaşık 10 dakika sürdü. Sonrasında bunu
üstlerime bildirip hastaneye gitmek istedim. Ancak,
üstlerim araç olmadığı gerekçesiyle göndermediler. Takip
eden günlerde de aynı bahaneler gösterildi. Yaklaşık
bir hafta sonra da, terhisime 28 gün kala 17.10.2008’de
saat 11.30’da, nöbet sırasında beyin kanaması geçirip
felç kaldım. Olaydan sonra, tabur revirine götürülmem
yaklaşık bir buçuk saat sürdü. Tabur revirine vardıktan
sonra hemen hastaneye kaldırılmam gerekirken, revir
tabibi üsteğmen, numara yaptığım düşüncesiyle hastaneye
göndermedi. O halde 8 saat revirde bekletildim.
Günlerden cuma olması sebebiyle pazartesiye kadar
revirde bekletileceğim söylendi. Ben buna itiraz edip
“Ailemi aramak istiyorum” deyince, buna izin vermediler.
Daha sonra karar değiştirip ambulansla Iğdır Devlet
Hastanesi’ne götürdüler. Burada çekilen tomografi
sonucu beyin kanaması teşhisi kondu. Bunun üzerine,
ambulansla Erzurum Atatürk Hastanesi’ne götürdüler.
Burada da yer olmadığı gerekçesiyle geri çevirdiler. Bu
sefer, Erzurum Asker Hastanesi’ne götürüldüm. Buraya
yatırıldım ve ilk tıbbi müdahale burada yapıldı. Sonuç
olarak; askerde ve görev sırasında beyin kanaması geçiriyorum,
vücudumun sağ tarafı tamamen hareketsiz ve
terhisime 28 gün var. Tabip Üsteğmen benim numara
yaptığımı düşünüyor ve sonrası gelişmelerle beraber
ilk müdahale yaklaşık 15-16 saat sonra yapılıyor. Sonrasında
beyin ameliyatı geçirdim ve bir süre fizik tedavi
gördüm. Ve askeri hastanenin düzenlediği rapora göre
de, geçirmiş olduğum rahatsızlık doğuştan bünyesel
kabul edildiğinden hiçbir hak elde edemedim. Sonuç
olarak sağlıklı bir şekilde askere gittim. 14 ay askerlik
yaptım. Başımdan geçenler bunlar. Ve şu an sağ tarafım
felçli, ameliyata bağlı olarak epilepsi (sara) hastasıyım
ve yine ameliyata bağlı olarak sol kalçamda gelişen rahatsızlık
var ve bu nedenle protez takılacak. Ve bunları
kapsayan %70’lik bir raporum var. 14 ay yaptığım askerlik
de bir hak tanınmaması ve askerliğe elverişli değil
raporu nedeniyle yok sayılmış durumda…
saĞ bacaĞımda cİddİ derecede bİr uyuŞma
meydana geldİ. üstlerİme bİldİrİp hastaneye
gİtmek İstedİm. Ancak, üstlerİm araç olmadıĞı
gerekçesİyle göndermedİler. YaklaŞık bİr
hafta sonra da, nöbet sırasında beyİn kanaması
geçİrİp felç kaldım.
TEHDİT 41
432 başvurunun 57’sinde (%13) başvuru sahipleri
üstleri tarafından açıktan tehdide maruz kaldıklarını
dile getirmekteler. Başvuru sahipleri “öldürme”, “firar
etmeye zorlama”, “askerliğini bitirtmeme”, “fiziksel şiddet
uygulama” gibi tehdit ifadeleri ile karşı karşıya kaldıklarını
ifade etmekteler. En sık görülen tehdit nedenlerinden birisi
uğranılan mağduriyet sonrası askeri hiyerarşi içerisinde
daha üst rütbeli kişilere şikâyette bulunma (üstü bir üste
şikâyet etme).
%13
TEHDİT
42 TEHDİT
Başvuru no: 222 - , 2009
Başv uru tarihi : 27.09.2011
Van Erciş’te Askeri Gazino’da askerliğimi yapmaktayım.
Ama askerlik mi yapıyoruz, işkence mi çekiyoruz
belli değil. Komutanlarımız çok kötü muamele yapıyor.
Her konuşmalarından birinde ya anamıza ya kız kardeşimize
küfür ediliyor ve sonrasında da dayak yiyoruz.
Sıkıyorsa gidin şikâyet edin diye tehditler alıyoruz.
Başvuru no: 40 Ankara, 2011
Başv uru tarihi : 11.07.2011
1990/2 tertip olarak Ankara Mamak’ta askerlik yapmaktayım.
Sivilde ve askerde devam eden ciddi psikolojik
sorunlarımdan dolayı çok sıkıntılar çektim.
Askerlik süreci boyunca komutanların psikolojik şiddetiyle
karşılaştım. Hatta “Sana firar ettireceğim oğlum!”
dedi. Ayriyeten diğeri ise “S.ktir git” dedi, o kadar
askerin içinde onurumu kırdı, küçük düşürdü. Rahatsızlıklarım
bilindiği halde üzerime gelindi. Hastaneye
gittim, yatışıma karar verdiler. 45, 45 hava değişimi
aldım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yani kimseye de
sıkıntımı anlatamıyorum. Böyle yaptıkları için tahammül
edemiyorum. Psikolojik baskı yapıyorlar.
Başvuru no: 178 Şırnak, 2011
Başv uru tarihi : 20.09.2011
Ben Şırnak Görmeç’te 2008-2009 yılları arasında askerlik
görevimi yerine getirdim. Vatanıma ve milletime
olan sevgim çok büyüktür. Askerlik yaptığım bölükte
piyade uzman çavuş O.D. bizim kolumuzda görevliydi.
Ben askerliğim bitinceye kadar psikolojik baskı, dayak,
ceza ve tonlarca hakarete maruz kaldım. Beni öldürmekle
tehdit ediyordu ve ben bu yüzden sessiz kaldım.
Operasyon dönemlerinde içecek suyumuzu zor taşırken
O. uzmanın kendi eşyalarını ve laptop bilgisayarını
da bana yüklemesi ızdırap oluyordu. Operasyona gidiyoruz
bilgisayar alıyor yanına. “Bir çatışmaya girersek,
eğer bilgisayarıma bir zarar gelirse seni öldürürüm!
Önce bilgisayarımı koruyacaksın. Sen geber, senden
çok var!” diyordu.
Başvuru no: 96 İstanbul, 2011
Başv uru tarihi : 19.08.2011
İstanbul’da kısa dönem olarak askerliğimi yapmaktayım.
Öncelikle şahsıma karşı uzman çavuş rütbesindeki
bir asker sürekli olarak poşet vs. gibi hakaretler
etmekte ve sudan sebeplerle beni disko cezası ile cezalandırmakla
tehdit etmekte.
Başvuru no: 231 Başv uru tarihi : 03.10.2011
Ben daha askerlik yapmamışım. Ama askeri muayeneye
giderken yaşadığım bir olayı sizinle paylaşmak
istiyorum. Beni muayene ederken gerekli işlemler yapıldıktan
sonra, en son olarak belirli bir grup askerin,
doktorlar karsısında sadece üstümüzde donumuz kalacak
şekilde soyunmasını istediler. Ve çıplak ayaklarımızla
tek sıra halinde askeri doktorların karşısında
bir saat kadar o şekilde bizi ayakta muayene etmelerini
bekledik. Tabii alan açık ve biz beton zemin üstünde
çıplak ayakla bekletiliyoruz. Yere çıplak ayakla basmak
istemediğimi dile getirdim, çünkü aynı noktaya kontrol
ekibi ayakkabılarıyla basıyordu ve yer çok kirli görünüyordu.
Bunu söyledikten sonra vay efendim sen misin
bunu söyleyen... Bana karşı bakışlarına yansıyacak
kadar nefretle konuşmaya başladılar ve benden söylenenleri
usulca yapmamı istediler. Yoksa askerliğimin
çok uzun süreceği ve başımın epey yanacağı konusunda
tehdit etmeye başladılar.
Askerlİk
sürecİ
boyunca
komutanların
psİkolojİk
Şİddetİyle
karŞılaŞtım.
Hatta
“Sana fİrar
ettİreceĞİm
oĞlum!” dedİ.
TEHDİT 43
Başvuru no: 304 Erzurum, 2011
Başv uru tarihi : 23.10.2011
Erzurum’da askerlik yapıyorum. Başımızda Başçavuş
M.Ö. diye bir adam var. Bu adam bize her zaman hakaret,
küfür ediyor, bizi tehdit ediyor. Geçenlerde bir şeye
kızmış, geldi ve arkadaşı dövdü. Ve vücudunu morarttı.
Şikâyet ettik yarbaya ancak yarbay sadece başçavuşa
kızmış. O da geldi, dayak yiyen arkadaşı tehdit ederek,
“Bu işi kimlerle yaptınız?” diyerek hepimizi tehdit etti.
Şimdi sabahları eğitim ve koşu olmak üzere nöbet cezaları
veriyor. Hakaretler devam ediyor tabii. Başkana
çıkmaya korkuyoruz çünkü adam bizi durmadan tehdit
ediyor.
Başvuru no: 347 İzmir, 2005
Başv uru tarihi : 28.10.2011
İstanbul Haydarpaşa GATA’da yaptım askerliğimi. İçtima
sırasında asker arkadaşlarımızdan bir tanesinin
güneşe bakamama gibi bir rahatsızlığı olduğu için çocuk
korkudan kıpırdayamıyor bile. Gözlerinden yaş
geldi diye adını vermeyeyim bir başçavuş tarafından
yanımızda öldüresiye dövüldü. Çocuk sesini bile çıkaramadı.
Ne de olsa komutanıdır döver de, öldürür de!
Bu olayları gerçekleştirenler genelde ya başçavuşlar ya
da astsubaylardır. Üsteğmenler ve yüzbaşılar bunu pek
yapmıyorlar ama onlarda da yapanlar var. Çocuğa hem
vuruyor, hem de “Seni öldürürüm burada!” diye bağırıyor...
Başvuru no: 437 Adana, 2012
Başv uru tarihi : 14.01.2012
Ben İncirlik’te vatani görevimi yapıyorum. Ben askere
ne umutlarla, heyecanlarla geldim. Gelmeden önce ne
hayallerim vardı, ama dışarıdan göründüğü gibi değil
askeriyenin içi. Daha teslim olur olmaz “Cehenneme
hoş geldiniz. Siz ayvayı yediniz oğlum” gibi hakaretler
başladı. Çavuşlar “kimsin, künye oku, adın ne senin”
ile küfürler etmeye başladılar. Herkes şaşkındı, herkes
korkmuştu. Zaten dünya kadar tehdit, yapmadıkları
kalmadı bana, arkadaşlarıma. Tuvalet yasak. Sigara yasak.
Esas duruşta durduk saatlerce. Ayrıca geçenlerde
viziteye çıkmak istedim, çavuşlar çıkardı. Sağlık amirliğine
gittiğimizde tamamen şok oldum. Tabip pilot
üsteğmen K.T. denilen komutan, daha sağlık amirliğine
girer girmez bize bağırmaya başladı. “Bu ne lan! Her
gün geliyorsunuz! Burası kerhane değil oğlum! Sizi süründürürüm!
Konuşan olursa içeriye attırırım!” Tehditler
başlamıştı. Korktum haliyle. Dünya başıma yıkılmıştı
adeta. “Allah’ım” dedim, “Ben nereye geldim!”. Bu
nasıl askerlik, bu nasıl peygamber ocağı. Annem oysa,
ben küçükken annem hep öğüt verirdi “Oğlum orası
peygamber ocağı” diye. Ama hiç de öyle değil. Komutanlar
sadece egosunu tatmin ediyor. Askerleri aşağılıyor,
küçümsüyor. Hiç yoktan yere cezalar veriliyor.
yanımızda öldüresİye dövüldü.
ÇocuĞa hem vuruyor, hem de “Senİ
öldürürüm burada!” dİye baĞırıyor...
44 TEHDİT
Başvuru no: 504 Kars, 2012
Başv uru tarihi :
02.03.2011
Kendisi Kars’ta Tow bölüğünde görev yapmaktadır. Bu
bölükte ağırlıklı olarak sürgüne gidenler, akli durumu
yerinde olmayanlar ve uyuşturucu kullanan askerler
bulunmaktadır. Benim nişanlım ve birkaç kişi (sağlıklı
olarak) burada askerlik görevlerini yaparken diğer askerlerin
psikolojik baskılarına ve tehditlerine maruz
kalıyorlar. Gece nöbetlerinde beraber giderlerse, onları
işkence yapmakla tehdit ediyorlar. Kantinde görevli
olanlar bu askerlere yemek vermiyorlar. Bölükte tenha
köşelerde esrar içiyorlar ve bunları onlara rütbelilerin
temin ettiği söyleniyor.
Başvuru no: 526 Tekirdağ, 2012
Başv uru tarihi :
25.03.2012
23.03.2012 tarihinde eğitim esnasında hava savunma
uzman çavuş F.Ç. bana “G.t veren” diye hitap etti.
Ben de bu kelimeyi üstüme alınmadığım için cevap
vermedim. Bana “Sen g.t verensin” dedi. Ben, “Hayır,
değilim.” deyince beni sıradan alıp garajın içine sokup
“Anasını s.ktiğimin orospu çocuğu” deyip tekme tokat
yumruk daldı. Tüm sıralı komutanlarıma çıkıp darp raporu
almak istediğimi söyledim ama olaydan tam beş
saat sonra beni darp raporu almaya götürdüler. Onda
da tehdit ettiler, vazgeçtim. Vazgeçtiğime dair dilekçe
yazdırıp beş tane tertibimle bana imzalattılar. Yardımcı
olmanızı istiyorum, şimdiden teşekkürler.
darp raporu almak istedİĞİmİ
söyledİm tehdİt ettİler, vazgeçtİm.
VazgeçtİĞİme daİr dİlekçe
yazdırıp beŞ tane tertİbİmle bana
imzalattılar.
ORANTISIZ CEZALAR 45
432 başvurunun 40’ında (%9) başvuru sahipleri haksız yere
suçlandıklarını ya da yaptıkları hatalara kıyasla orantısız
cezalar aldıklarını iddia etmekteler. Sıklıkla gelen şikâyetler
arasında rütbeli kişilerin herhangi bir mahkeme kararı
olmaksızın doğrudan verdikleri hapis cezaları (disiplin
koğuşuna gönderme) ve birliklerini izin almadan yedi günden
uzun süre terk edenlere uygulanan beş aydan başlayan ve
erteleme ve para cezasına çevirme olanağı bulunmayan
hapis cezaları gibi yapılan hatanın niteliği ile orantılı olmayan
aşırı cezalar yer alıyor.
%9
ORANTISIZ
CEZALAR
46 ORANTISIZ CEZALAR
Başvuru no: 80 Kütahya, 2011
Başv uru tarihi : 14.08.2011
Kütahya’da kısa dönem askerlik yapmaktayım. Askerde
şu an çavuşum. Çavuşların silahhane nöbeti tutması
yasak. Bana nöbet yazmak için silahhane kartıma normal
er yazdılar ve bir gün silahhane nöbetine geç gittim.
Bu yüzden 3 gün ceza aldım. İtiraz ettim ama kabul
edilmedi. 3 gün diskoya attılar.
Başvuru no: 89 Ankara, 2011
Başv uru tarihi : 17.08.2011
Bizim bölüğe de vekaleten E. isimli yüzbaşı bakıyordu.
Ben saat 11.00 gibi izin aldım, çarşıya merkeze çıktım.
Kendisi bana 15.30’da gelmemi söyledi. Ablamlarla
merkeze gittik. Daha sonra ben geri birliğe dönüşte
araç bulmada sorun yaşadım ve 15 dakika geç kaldım.
Bölüğe gittiğimde Yüzbaşı erken çıkmış, eve gitmişti.
Bana da, sarı bir kart veriyorlardı, onu yazıcısına
verdim. Ertesi gün yüzbaşı beni odasına çağırdı. “Sen
dün 15 dakika geç kaldın. Bana durumunu anlat” dedi.
“Komutanım,” dedim. “15 dakika geç kaldım. Araba bulamadım.
Geldiğimde siz de eve gitmiştiniz.” “Yok, sen
şimdi görürsün” dedi. Biraz hakaretten sonra “Seni cezaevine
göndereyim de aklın başına gelsin” dedi. Ben
inanamadım. Sonra ifademi aldılar. Bölük astsubayı
ifadeye 1 saat geç kaldı yazdı. Tabii ben, “1 saat geç kalmadım.
15 dakika geç kaldım” dedim, durumu anlattım
ama farklı ifade yazdılar. “Zamanın nasıl geçtiğini
anlamadım” diye yazdılar. Baskı yaptılar, mecburen
imzaladım. Sonra ertesi gün sağlık kontrolü ve cezaevine
gönderildim. Her türlü işkence yapılıyor. Yemek
az veriyorlar, her türlü küfür, dayak... Gece 12’de yatırıyorlar,
bilerek sabah 4’te kaldırıyorlar, uykusuz bırakıyorlar.
Üzerinden 10 yıl geçti ama orada geçen 7 günü
unutamıyorum.
Başvuru no: 125 Yalova, 2011
Başv uru tarihi : 30.08.2011
S. P. Gaziantep/İslahiye doğumluyum. 89/4 olarak
askere gittim. Başlama tarihi, 3.12.2009. Bitiş tarihi,
01.03.2011. Acemi birliğim İskenderun, usta birliğim
Altınova’daydı. 20.09.2010 tarihinden itibaren 3 gün
sıla iznine ayrıldım. Çıktığım gün sayılmıyordu. Perşembe
günü gece saat 00.00.’da dönmem gerekti. Ulaşım
nedeni ile 1.30’da giriş yaptım. Ben izne ayrıldıktan
sonra bölük astsubayımız değişmiş. Yeni gelen astsubay
izinleri saat olarak hesapladı. Saat olarak hesapladığı
için 1 gün geç kalmış olarak göründüm. Bu nedenle
21.01.2011 tarihinden itibaren 10 gün oda hapsi ile cezalandırıldım.
Ama ben izne ayrılmadan önceki bölük
astsubayımız bu şekilde bir uygulama yapmıyordu.
Yeni gelen bölük astsubayı geldikten sonra bölüğün yarısından
fazlası disipline mahkûm bırakıldı. Çünkü en
ufak bir sebepten dolayı isteklerine göre gün vererek
disipline gönderiyorlardı. Ve bunlara rağmen disiplin
cezamı terhis belgeme yazarak iş hayatımı kısıtladılar.
15 dakİka geç
kaldım. Bölük
astsubayı
İfadeye 1 saat
geç kaldı
yazdı. Baskı
yaptılar,
mecburen
İmzaladım.
cezaevİne
gönderİldİm.
Her türlü
İŞkence
yapılıyor.
ORANTISIZ CEZALAR 47
Başvuru no: 148* Van, 1995
Başv uru tarihi : 09.09.2011
Ben, askeri firar dosyamda çektiklerimi ve gördüklerimi,
bu ülke için çok değersizmişim diye yazıyorum.
Sadece içine düştüğüm durum çok inanılmaz can sıkıcı
ve ruh halimi bozdu. İzinli çıktığım birliğime 18 gün
sonra döndüm diye 11 ay 20 gün hapis cezası aldım. Ve
sadece sayılı günler kaldı. Ayın 10’unda teslim olmam
gerekiyormuş, halen cezaevi psikolojisine alışmış birisi
değilim. Çünkü askeriyedeki birliğime gidinceye
kadar 45 gün o rezilliği şehir şehir çektim. Aşağılandık,
yemek verilmedi. İstihkakımız yokmuş. Başımın üzerinde
yanan ve sönmeyen bir ışık aklıma geldikçe tüylerim
diken diken oluyor. Son çarem sizlersiniz. Çünkü
hukuken elim kolum bağlı. “Ne olacak?” diye kendi
kendime düşünüyorum. Ben, 18 gün, evladım için bir
şeyler yapmaya çıktığım askeri birliğime geri dönmüyorsam,
döndüğümde askerliğimi herhangi bir şekilde
Hakkari Yüksekova Jandarma Komando Özel Harekat
Tabur Komutanlığı’nda yapıyorsam ve sadece 18 gün...
Herhangi bir vukuatım bile yok askeriyede. Sadece
çocuğum için. Ama bunu devlet baba neden görmüyor?
Neden? Çalışıyorum, işim gücüm mahvolmuş durumda.
Millet 1 liraya muhtaçken ben ailemi ve kendi
mağduriyetimi kime bırakıp gideceğim, soruyorum.
Benim bugüne kadar adli suç teşkil etmiş bir sabıkam
ve bir karakola girmiş belgem dahi yoktur. Soruyorum,
18 güne 11 ay, 20 gün hangi kitapta yazar? Hangi adalet
var? Allah’a şükür, terör yanlısı bir suç işlemedim. Alnım
ak, vatanımı milletimi gayet seven bir insanım.
[148 No’lu başvuru ile ilgili basında çıkan yazı:
23.01.2012 tarihli RADİKAL: Ezgi BAŞARAN’ın
“Travmatik erkek taburları” başlıklı yazısı]
İzİnlİ çıktıĞım
bİrlİĞİme 18 gün
sonra döndüm dİye
11 ay 20 gün hapİs
cezası aldım.
48 ORANTISIZ CEZALAR
Başvuru no: 141 Malatya, 2011
Başv uru tarihi : 06.09.2011
Malatya’da 1990/2 tertip olarak askerliğimi yaptım.
Askerlik süresince aldığım ufak tefek cezalar dışında
10.07.2011 tarihinde suçum olmadığı halde, bir astsubayın
yalan beyanı üzerine bölük komutanı tarafından
hakkımda tutanak tutuldu ve ifadem alındı. İfademi
zorla imzalattılar. Bunun üzerine bölük komutanının
kendi verdiği ceza ile 7 gün Malatya Boztepe Askeri
Cezaevi’ne gönderildim. Burası aynı zamanda disiplin
cezaevi olarak da kullanılıyor…
Başvuru no: 184 Elazığ, 2003
Başv uru tarihi : 20.09.2011
2003 yılında yaşamış olduğum 7 günlük disko rezaletini
anlatacağım sizlere. Öncelikle ceza almama sebep
yoktu. Boş yere beni diskoya attılar. Yemek duası yaparken
“Tanrımıza hamd olsun” yerine, ben “Allah’ımıza
hamd olsun” dedim. Benimle birlikte üç dört arkadaşım
da aynı şekilde söyleyince (dini inançlarımız
gereği), uzman çavuş olan o günkü nöbetçi komutan
bize tekrar tekrar dua yaptırdı. Ben anlamamıştım,
orada bizi fişlemiş. Ertesi gün, içtima alanına giderken
baktım, bir subay geldi yanıma. Yeni tıraş olmama rağmen,
“Tıraş olmamışsın.” dedi. Olduğumu söyledim,
küfür etti, tekme attı. Bir hafta sonra kendimi diskoda
buldum.
Başvuru no: 239 Erzurum, 2011
Başv uru tarihi : 20.09.2011
Eşim Erdek’te 8 aylık asker. Tuvalet temizleme görevindeyken
kırılan lavabo tezgâhı bölük komutanı
tarafından kendisine ödetilmek istendi. Ödemediği
takdirde cezaya gönderileceği söylendi. Eşim, komutanının
bu talebini yerine getiremedi ve 7 gün oda hapsine
mahkûm edildi. 7 gün geçtikten sonra birliğine geri
döndü ve yazıcılık görevine tekrar başladı. Komutanı
mesaiye geldiği gün eşimi orda görünce bulaşıkhaneye
görevlendirdi. Öğle yemeğinden sonra yasak olmayan
alanda sigara içerken eşimi gördü ve tekrar 14 gün oda
hapsine yolladı. Babam cezaevine eşimi görmeye gitti
ve bir astsubay babamı oradan kovdu...
ÖĞle yemeĞİnden sonra yasak olmayan alanda
sİgara İçerken eŞİmİ gördü ve tekrar 14 gün oda
hapsİne yolladı.
bİr subay geldİ
yanıma. Yenİ
tıraŞ olmama
raĞmen, “TıraŞ
olmamıŞsın.”
dedİ, OlduĞumu
söyledİm, küfür
ettİ, tekme attı,
Bİr hafta sonra
kendİmİ dİskoda
buldum.
ORANTISIZ CEZALAR 49
Başvuru no: 254 Balıkesir, 2004
Başv uru tarihi : 15.10.2011
Ben depo sorumlusu çavuştum. Depomuz envanterine
kayıtlı malzemelerin tertibi ve düzeni ile ilgilenmekteydim.
Bakım esnasında silahları çıkarıp bakım astsubayına
verip sonra ait olduğu sandığa kilitliyordum.
Ben depoya bakımı biten silahları götürürken karargâh
bölüğünden R.A. isimli şahıs bakım bezinin üstündeki
silahı çalmış ve saklamış. Olayın asıl yüzü biz dayak ve
işkence gördükten sonra ortaya çıktı... Yanımda aynı
tertibim A.B. de vardı. O da benimle izindeydi. İkimizden
şüphelenip birliğe çağırdılar. O gece 11’den sabah
5’e kadar dayak yiyip sorgulandık. İkimize de “Silahı
nereye sakladıysanız getirin. Kime sattıysanız getirin”
deyip dayak attılar. İkimiz de sabaha kadar esas duruşta
durduk. Bölük komutanım olan A.Ö. dayak yiyip işkence
gördüğümüze şahittir. Sabaha karşı 1 saat falan
uyuyabildik. Daha sonra kaldırdılar bizi, tabur komutanının
odasına götürdüler. İlk ben girdim. İçeri girer girmez
tabur komutanımız beni 15 dakikaya yakın hırpalayıp
dövdü. Arkamdan A.B. girdi. Onu da aynı şekilde
dövdüler içeride. Sonra bölükten bir üsteğmene “Bunlara
kalın bi sopa ayarlayın. Konuşturana kadar dövün”
dedi, ama yapmadılar onu. 3 gün boyunca sorgu-dayak,
sorgu-dayak şeklinde geçti. 3 günün sonunda silahı kimin
çaldığı ortaya çıktı. Olan bize oldu.
Başvuru no: 408 Ankara, 2011
Başv uru tarihi : 26.12.2011
Ankara İl Jandarma Komutanlığı'nda askerlik yapmaktayım.
Başımdan geçen olay şöyle. RDM olan bir arkadaş
gece koğuş karanlıkken bana saldırdı. Arkadaşlar
bizi ayırdı, amire çıktık. Olayı anlattım fakat ne bana
inanan ne de yardımcı olan çıktı. Üstüne RDM olan
askerle neden tartışıyorum diye cephe alındı. “Şikâyet
edersen ikiniz de ceza alırsınız” dendi ve şikâyetçi olmaktan
korktum. Daha sonra 3 gün sonra aynı kişi beni
tahrik ederek, yani küfür ederek tekrar kavgaya sürükledi.
Bu defa savunmamı her şeyimi yazdım. RDM olan
arkadaş sürgün yedi bense 7 gün oda hapsi.
İkİmİzden Şüphelenİp bİrlİĞe
çaĞırdılar. O gece 11’den sabah 5’e
kadar dayak yİyİp sorgulandık.
İkİmİz de sabaha kadar esas
duruŞta durduk.
50 ORANTISIZ CEZALAR
Başvuru no: 429 Kıbrıs, 2007
Başv uru tarihi :
08.01.2012
İlk gittiğimde tümen karargâhtaydım. 3 ay orda kaldım.
Tümene bağlı birkaç birliği görme imkânım oldu.
Gördüğüm her yerdeki rütbeliler askere vurmak, küfür
etmek, ceza vermek, askeri mahkemeye vermek için
bahaneler arıyorlardı. Hatta bir kısmı bunların hepsini
bir arada yapmak için en ufak bir bahane arıyordu. Hoş
bulamazlarsa da kendileri üretiyorlardı bahaneyi. Ben
2006 Kasım’da askere gittim. 2007 yılında dağıtım yerim
Kıbrıs’taydım. 2008 Şubat sonunda terhis oldum.
Askerliğim süresinde taburdan alaya geçmem söz konusu
oldu. Alay karargâha tertip emrim çıkarılacaktı
ama bölük komutanı sırf alaya gitmeyeyim diye beni 1
hafta düzeni bozmaktan diskoya yolladı. Ortada hiçbir
sebep yokken!
Başvuru no: 516 Tekirdağ, 2012
Başv uru tarihi : 16.03.2012
Ben askerliğimi yaparken hava değişimi aldım ve hava
değişimindeyken rahatsızlanıp devlet hastanesinde
yattım. Oradaki doktor bana 20 gün rapor verdi. Bu raporu
garnizon komutanına götürdüm. İznimi onayladı,
garnizonda geçirmemi söyledi. Bu arada benim askerlik
yaptığım yerde bölük komutanım firar göstermiş.
Raporum bitip birliğime katıldığımda beni askeri mahkemeye
verdi. 03.04.2012 tarihinde mahkemem var.
Teskereme 4 gün kala mahkemeye çıkıyorum. Suçsuz
olduğum halde beni suçlu duruma soktular. Sizden yardım
bekliyorum. Mahkemeyi reddetme gibi bir olayım
olabilir mi?...
GördüĞüm
her yerdekİ
rütbelİler
askere
vurmak, küfür
etmek, ceza
vermek, askerİ
mahkemeye
vermek İçİn
bahaneler
arıyorlardı.
ŞAHSİ İŞİNE KOŞTURMA 51
432 başvurunun 23’ünde (%5) başvuru sahipleri askerlikleri
sırasında zorunlu askerlik hizmeti kapsamında olmayan,
rütbeli kişilerin ya da yakınlarının şahsi işlerinin yerine
getirilmesine yönelik işleri yapmaya zorlandıklarını
belirtmekteler.
%5
ŞAHSİ İŞİNE
KOŞTURMA
52 ŞAHSİ İŞİNE KOŞTURMA
Başvuru no: 70 Trabzon, 2011
Başv uru tarihi : 09.08.2011
337 KD olarak, askerliğimi Akçaabat askerlik şubesinde
yaptım. Askerlik şubesi mevcut olarak çok az kişi
olup komutanlarda hemen orda yaşamaktadır. Orda
yaşadığım stresi hala üzerimden atamadım ki ben aslında
diğer uzun dönem arkadaşlara çok çok daha rahattım.
Olaylar şöyle:
Personel binbaşı O.U. emrindeki askerleri hizmetçisi
olarak kullanır: yemek hazırlatma, market alışverişi,
paket servisi, milli güvenlik dersi yazılı kâğıdı okutma,
not girişi, oğluna resim dersi, bozulan bilgisayarının
onarımı, tuvalete girdiğinde birinin peçete ve kolonya
ile kapıda beklemesi, denetlemenin iyi geçtiği zamanlarda
sivil memur ve kendi arkadaşlarına yemek servisi,
astsubayın ve sivil memurların yapmakla görevli
olduğu bil. işlerini, “Bunlarla siz uğraşmayın, verin
yapsınlar” diyerek yaptırması…
Başvuru no: 130 Kars, 2009
Başv uru tarihi : 01.09.2011
2007/3 devre olarak Kars Boğatepe köyünde askerlik
yaptım. Karakol son derece işlevsiz, başına buyruk bir
karakoldu. 2 astsubay, 3 uzman rütbelisi vardı. Dağ başında
hiçbir işe yaramadıkları halde saltanat sürüyorlardı.
Karakolun bütün imkânları emirlerindeydi. Mesela
K. komutan öğretmen eşini günde iki kez Land’la
okula götürtüp getirtiyordu. Diğer rütbeliler de bütün
şahsi işlerini devletin araçlarıyla yapıyorlardı. Lolipop
için 1,5 km ötedeki bakkala Land gönderilebiliyordu.
Lojman ve karakol aynı yerden ısınıyordu. Kışın kazan
bozuktu. Yeterince derece yapmıyordu. Karakolun
sıcak suyunu kesip lojmana veriyorlardı. Asker hiç
önemli değildi... İşte bu hiç hak etmediği halde o rütbeleri
işgal eden adamlar şahsi işlerini de askere gördürüyorlardı.
Mesela lojman mıntıkası diye temizlik
görevi icat etmiş ve kendi çöplerini askere attırıp çok
pis kullandıkları lojmanlarında askere kapıcılık yaptırıyorlardı.
Bu görevi bana yazdıklarında reddettim.
Bunun üzerine eften püften her vesile ile bir sürü laf
yemeye ve hakarete katlanmak zorunda kaldığım gibi
3 aya yakın karakolun WC ve banyo gibi en pis mıntıkalarını
diğer askerlerin 3 katı işle bana yaptırdılar.
emrİndekİ askerlerİ hİzmetçİsİ olarak kullanır:
yemek hazırlatma, market alıŞverİŞİ, paket
servİsİ, mİllİ güvenlİk dersİ yazılı kâĞıdı
okutma, tuvalete gİrdİĞİnde bİrİnİn peçete ve
kolonya İle kapıda beklemesİ...
ŞAHSİ İŞİNE KOŞTURMA 53
Başvuru no: 194 Bolu, 2011
Başv uru tarihi :22.09.2011
Ben Bolu Cezaevi’nde askerlik görevimi yapıyorum.
Karakol komutanımız bana ve arkadaşlarımıza köleymişiz
gibi davranıyor. Yatın diyor, sürünün, sürünüyoruz.
Askerliğin kanunu sürünmek. Ama yattığımız
zaman üzerimize basıyor. “İyi sürün” diyor, tepik
atıyor, bizi sürekli aşağılıyor, küçük görüyor, sürekli
kendi zevkleri için bizi eziyor. İl dışına mahkûm götürüyoruz.
Normalde duraklamak yasak ama karakol
komutanımız yolda balık lokantasında duruyor. Araç
güvenliğini alıyoruz askerler olarak, kendisi gidiyor
yemeğini yiyor. Biz orada sıcağın altında duruyoruz.
Normalde mahkûmu yerine teslim edecek yere gidene
kadar durmak yasak. Ama karakol komutanı kendi
zevkleri uğruna bizi eziyor. Bize kumanya veriyorlar
yola çıkmadan önce. Kumanyayı yanına alıyor, bize yedirmiyor.
Kumanyaları çoğu sefer götürüp getirmiştir.
Biz aç gidip aç geliyoruz. Sürekli görevini menfaati için
kullanıyor.
Başvuru no: 462 Balıkesir, 2012
Başv uru tarihi : 27.01.2012
Yazdıklarım Edincik Komutanlığı Balıkesir Erdek’te
konuşlanmış olan mayın filosunda bir mayın avlama
gemisinde meydana gelmektedir. Tüm subaylar her
sabah gemiye geldiğinde istihkakları olmadığı halde
kendine kahvaltı istiyorlar. Sucuklu yumurtasından
tostuna kadar. Yine aynı şekilde kendi pis çamaşırlarını
bunlara, iç çamaşırları da dâhil, askere yıkattırıp
ütületiyorlar.
Başvuru no: 544 Tekirdağ, 2002
Başv uru tarihi :
06.04.2012
Askerliğimi Tekirdağ Malkara 95. Zırhlı Tugayda yaptım.
2002 yılında orada görevli olan başçavuş Ö.Ö.
isimli şahıs benden izne çıkarken Fransız şarabı bulup
getirmemi istedi. Ancak izin dönüşü bu şarabı alacak
param olmadığından tedarik edemedim. Bunu öğrenen
Ö.Ö. isimli başçavuş tatbikat sırasında silahımı saklayıp
tutanak tutmaya çalıştı, tuzak kurdu. Ancak ben
silahımı bulunca bunu gerçekleştiremedi. Daha sonra
çeşitli bahanelerle beni tacizlerine devam etti. En sonunda
esas duruşta durmamı söyledi ve karnıma yumruk
ve dizlerime tekmeler atmaya başladı. Bu esnada
esas duruşunu bozma diye bağırıyordu. Yediğim dayak
sonrası doktora gitmek istediğimi belirttim ama beni
2 gün boyunca koğuşta tutup eğitime çıkartmadılar.
Yaşadığım bu dayak travmasını hala atabilmiş değilim
üzerimden.
Başvuru no: 549 Ankara, 2012
Başv uru tarihi :
08.04.2012
Bizler Ankara Gölbaşı Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda
askerliğini yapmakta olan mehmetçikleriz... Bizim
şikâyetimiz şu. Biz askerler komutanların her türlü
özel işlerini yapıyoruz… çamaşırlarını yıkamamız,
kendi özel olarak getirdikleri yemekleri hazırlamamız,
banyoya vs... gittiklerinde arkalarından kıyafetlerini
götürüp komutanın çıkmasını beklemek ve onun giyinmesine
yardımcı olmak, nöbetlere giderken karda kışta,
yağmurda, soğukta kilometrelerce gidip elbiselerini
taşımak. Kendi özel işleri için sağa sola koşmak... Bu sırada
kendi özel işleri de olsa yapamadığımızda, yanlış
yaptığımızda uğradığımız hakaretler tehditler…
benden İzne
çıkarken Fransız
Şarabı bulup
getİrmemİ
İstedİ. param
olmadıĞından
tedarİk
edemedİm. esas
duruŞta durmamı
söyledİ ve
karnıma yumruk
ve dİzlerİme
tekmeler atmaya
baŞladı.

UYKUSUZ BIRAKMA 55
432 başvurunun 19’unda (%4) başvuru sahipleri askerlikleri
sırasında keyfi bir şekilde uzun saatler boyunca uyanık
tutulduklarını ya da gece sebepsiz yere uyandırıldıklarını
dile getirmekteler. Başvuru sahipleri keyfi bir şekilde
uykusuz bırakılma uygulamalarının rütbeliler kadar
kendilerinden daha kıdemli zorunlu askerler tarafından da
uygulanabildiklerini ifade etmekteler.
%4
UYKUSUZ
BIRAKMA
56 UYKUSUZ BIRAKMA
Başvuru no: 27 Şanlıurfa, 2011
Başv uru tarihi : 01.07.2011
Biz Şanlıurfa Ziyaret Hudut Karakolu'nda askerleriz.
Bizleri takım komutanı ve astsubayı şaçma sapan nedenlerden
dolayı sürekli köpek gibi azarlıyor ve tekme
tokat dövüyor. Kendileri bizim istihkaklarımızı yiyor
sabahları özel, her şey dâhil kahvaltılar hazırlatıp
ayaklarına getirtiyorlar. Biz ise sabahları bir pekmez
ya da bir helva ya buluyoruz ya bulamıyoruz. Yemekler
de keza aynı. Anlayacağınız eziyet üstüne eziyet. Kafalarına
göre uyutmuyorlar. 3 gün 4 gün uykusuz bırakıyorlar.
Üstüne uyuklayanları tekme tokat dövüyorlar.
Umarım bizlere yardımcı olabilirsiniz.
Başvuru no: 17 - , 2011
Başv uru tarihi : 19.06.2011
91/1 yeni tertip askerim. Vatani görevimi yapmaktayım.
Askerlik yaptığım yerde komutanlar bizi köle niyetine
kullanıyor. Ağza alınmayacak hakaretler ediyor
ve şiddet uyguluyor. Şikâyet etmekte serbestsin. “Siz
şikâyet edin, ben yine döverim” diye de tehdit ediyor.
Devreciliği savunup üst devreye bizimle uğraşabilmeleri,
bize eziyet edebilmeleri için her yolu sağlıyorlar.
Sağlık problemlerimizle ilgilenilmiyor. Ben askere
geldiğimden bu yana maddi, manevi, psikolojik, sağlık
yönünden büyük bir çöküntü içerisindeyim. Psikolojik
destek için rehberlik danışmaya çıktığımızda ise, işe
yaramaz sorunlu asker gözüyle bakılıp daha çok dışlanıyorum.
Görev verilmiyor. Gece 4 saat nöbet yazılıyor.
Her nöbete 1 saat erken kaldırılıyorum. Gece gündüz,
uykusuz yorgun kalmama neden oluyorlar. Bu psikolojik
sıkıntılar ve geçirdiğim sinir krizleri nedeniyle
işlediğim en ufak suçlar yüzünden 6 hafta ve daha fazlası
gibi çarşı izinsizliği, hafta sonları herkes istirahat
ederken bize mevzi kazma ot yolma cezaları veriliyor.
Başvuru no: 124 Ankara, 2011
Başv uru tarihi : 29.08.2011
2010 yılının ekim ayıydı galiba. Tarihi çok iyi hatırlamıyorum.
Çarşı dönüşü birliğime 1 saat geç kaldım ve
7 gün diskoya atıldım. Bu 7 günde gardiyanlar bizimle
dalga geçiyor, bizi aşağılıyor ve bulaşıklarını bize yıkattırıyorlar.
Günde lambanın altında 4 saat uyku iznimiz
vardı ve bu süreyi ikiye bölerek uyutuyorlardı. Komutanın
tuvaletini yıkattılar bir bardak suyla. Güneşin
altında dağda taş toplattılar. Akşam sigara bir tane verdiler.
ezİyet üstüne ezİyet. Kafalarına göre
uyutmuyorlar. 3 gün 4 gün uykusuz
bırakıyorlar. Üstüne uyuklayanları
tekme tokat dövüyorlar.
UYKUSUZ BIRAKMA 57
Başvuru no: 135 Ağrı, 2007
Başv uru tarihi : 02.09.2011
Yeni rütbeli personel biz sınır askerlerini kabullenemedi.
Her konuda kötü davrandılar. Hakaret ve küfür
dolu sözlerle herkesi askerlikten soğutmayı başardılar.
Hakkâri’de kötü hava şartları ve imkânların az olmasına
rağmen aile gibi davranan komutanlar sayesinde
vatana bağlı olan mehmetçik, burada askerlikten
soğumuş vatan sevgisinden yoksun kalmıştır. Gerek
bölük komutanı B.H., gerek kıdemli üstçavuş İ. astsubayın,
gerek astsubay çavuş E.T.’nin, gerekse üstçavuş
M.K.’nin kötü muameleleri, dayak atmaları ve askeri
hayvan yerine koymaları inkâr edilemez bir gerçektir.
İstirahat saatlerinde askerleri hizmet adı altında uykusuz
bırakmışlardır. Yeri geldiği zaman 35 saat uyumayan
askeri de 4 saat nöbete gönderdiklerine şahit
oldum. İçtimada şikâyetlerin kabul edilmeyeceğini,
“Bana gelenlerin ağzını burnunu düzlerim!” sözüyle
Yzb. B.H. tasdik etmiştir. Bu konuda askerlerin bir üst
komutana şikâyet etme cesaretleri yoktur ve şu an bu
siteden isim istenseydi benim de cesaretim yoktu açıkçası.

Başvuru no: 272 Muğla, 2001
Başv uru tarihi : 16.10.2011
Selam. Ben 1980/4 tertip olarak Marmaris Aksaz Deniz
Üs Komutanlığı'nda görev yaptım. Terhisime üç ay
kala bana askerliği zehir ettiler. Akşam 8’den sabah 8’e
kadar giriş kapısında nöbet tutturup en fazla 2 saat uykuyla
ceza eğitimi yaptırdılar.
İstİrahat
saatlerİnde
askerlerİ
hİzmet adı
altında uykusuz
bırakmıŞlardır.
Yerİ geldİĞİ
zaman 35 saat
uyumayan askerİ
de 4 saat nöbete
gönderdİklerİne
Şahİt oldum.
58 UYKUSUZ BIRAKMA
Başvuru no: 432 İzmir, 1988
Başv uru tarihi : 09.01.2012
Diskoya girdiğimde disko görevlisi Urfalıydı, ismi S.
idi. Biz ona Sedo diyorduk. İnanın Sedo kendisi de tam
bir camıştı, ondan çıkan ses de camış sesiydi. Acıma
duygusu diye bir şey yoktu Sedo’da. Benden önce orada
olan askerlere kan kusturmuştu. Ben Sedo’yu çağırdım.
Dedim “Sedo. Bak sen Urfalısın, ben de Muşluyum. Bak
bana böyle bir haksızlık yapılmış. Ben bir hafta buradayım.
Benim için de olsa biraz iyi davran. Sedo “Ben
iyi davransam beni bu görevden alırlar” dedi ve bağırdı.
“Herkes önümde hazır ola geçsin” dedi. Bütün diskodaki
askerler onun önünde hazır ola geçtiler. Mecbur ben
de geçtim. Bir ara rütbelerime baktım, elimi attım iki
rütbemi de söktüm. “Beni tanımayan onbaşı olduğumu
da bilmesin.” dedim. Sedo ne kendisi yatıyordu, ne de
bize uyku tattırıyordu. Bir keresinde gece saat 02:30 sıralarında
camış gibi bağırdı. “Kalkın!” dedi. Yere deterjan
döktü ve su hortumunu aldı, yere döktü. Sabahlara
kadar bu şekilde bizi süründürüyordu...
Başvuru no: 455 Tokat, 2011
Başv uru tarihi : 22.01.2012
1990/3 olarak Tokat Niksar Çamiçi'nde askerlik görevimi
yaptım. 1 ay önce terhis oldum. Ben tim çavuşuydum.
Mayıs ayından itibaren bölgenin kritik olmasından
dolayı akşam 8 sabah 5’e kadar pusuya çıkıyorduk.
Sabah 5’de dönüyorduk. İhtiyaçlarımızı karşılayıp
akşamki göreve çıkmak için dinleniyorduk. Normalde
olan bu idi ama karakol komutanı A. başçavuş bizleri
yatırmıyor, karakolda yapılan tadilat nedeni ile herkesi
10 gibi kaldırıyordu. Uykusuz ve yorgun kalıyorduk. Şikayet
etmek istediğimiz zaman bizi tehdit ediyor, “Askerliğinizi
bitirmem” diyordu…
Bİr keresİnde gece saat 02:30
sıralarında camıŞ gİbİ baĞırdı.
“Kalkın!” dedİ. Yere deterjan döktü
ve su hortumunu aldı, yere döktü.
Sabahlara kadar bu Şekİlde bİzİ
süründürüyordu...
DEVRECİLİK 59
432 başvurunun 19’unda (%4) devrecilik olarak
adlandırılabilecek zorunlu askerlerin, kendilerinden daha
kıdemli başka zorunlu askerler tarafından maruz kaldıkları
kötü muamelelerden bahsedilmekte. Devrecilik, zorunlu
askerleri kontrol altında tutabilmek için rütbeliler tarafından
bilinçli bir şekilde uygulanan ya da göz yumulan bir politika
olarak karşımıza çıkmakta.
%4
DEVRECİLİK
60 DEVRECİLİK
Başvuru no: 15 Kıbrıs, 2011
Başv uru tarihi : 14.06.2011
Üst devreler yeni gelen adamı kendi yerine nöbete gönderir.
O adam 6, 7 hatta 8 saat sabit kalır. Buna rağmen
geldiklerinde yemekhane yıkanır, bulaşık yıkanır, koğuş
yıkanır. Bunlar bitti, tamam biraz oturacağız derken,
beyefendilerin siparişi başlar. Kantinden çay falan
aldırırlar. Böylece saat 9 olur. Yat içtiması alınır, yatacağım
diye sevinirsin ama adamlar uyutmaz sesten
gürültüden. Müzik dinlerler, moralleri bozuk oldu mu
birinden bir şey isteyip de yapmadıysa o arkadaşımız,
12’de koğuş kalk yapılır. Alırlar o arkadaşı ortaya, bütün
üst devreler tekme tokat ana bacı küfreder. Tehditler
yağdırırlar millete. Öyle yatağa girersin. Yat yatabilirsen.
O kırık kalp, bozuk moral; bunlara baş eğmenin
verdiği öfkeyle uyuyamazsın. Sonra bir de baktın 3.5
nöbetin vardır. Öyle uykusuz gidersin nöbete. Sonra
orada insanlık hali uyuyakalırsın, devriye gelir, “yatıyor”
diye vukuat yazar. Nöbet biter, koğuşa gelirsin,
uyudun diye yine dayağını yersin... Siz söyleyin, adam
intihar etmesin de ne yapsın? Şikâyet etmeye kalksan,
bölük komutanı “Tamam oğlum. Sen git, ben hallederim”
der. Sonra çağırır üst devreyi, “Demek ki iyi dövememişsiniz.
Ondan hala şikayet etmeye geliyorlar”
der...
Başvuru no: 149 Sakarya, 2011
Başv uru tarihi : 13.09.2011
Oğlum raporlu bir askerdir. Yani refüze askerdir. Nöbet
tutamaz, silah kullanmaz, sürekli ilaç kullanması
ve sürekli bir psikolog uzman tarafından destek alması
gereken bir askerdir. Tam tersine, şu anda askerlik yaptığı
Adapazarı’nda işkence görmektedir. Almış olduğu
hiçbir raporu dikkate almıyorlar. Daha kötüsü nöbet,
çaycılık, tuvalet temizliği, koğuş temizliği... Bunları oğlum
yapıyor. Ayrıca doktorun vermiş olduğu 10 günlük
yatak istirahatını nöbet tutarak, iş yaparak geçiriyor.
Bu normal midir? Bu nasıl bir askerliktir? En son dün
akşam saat 1’de yatağından kaldırılıp nöbete götürülmek
istenmiştir… İtiraz etmiş “Ben raporluyum” diye.
Ancak oradaki usta askerler tarafından darp edilip vücudunda
sigara söndürmeyle tehdit edilmiş.
Başvuru no: 201 Başv uru tarihi :25.09.2011
Askerlik yaptığım yer iyi ama devrecilik denilen bir
muhabbet var ve bizim üst devremiz olan askerler sürekli
olur olmadık şeyler yapıyorlar ve yaptırıyorlar.
Hakaret ediyorlar, “Biz sizin üst devreniziz. Bize karşı
gelemezsiniz” diye baskı uyguluyorlar. Psikolojim bozuldu
burada. Komutanımız da bu devrecilik muhabbetini
destekliyor.
Başvuru no: 248 İstanbul, 2011
Başv uru tarihi : 14.10.2011
Gebze’de başladığım askerlik süresince birçok şeye şahit
oldum. Aşırı devreciliğin hüküm sürdüğü 1. bölükte
en alt devrenin işi zordu. Bütün mıntıka, bütün pis
işler en alt devrenin omuzlarındaydı. Geceleri yapılan
koğuş kalkar... Devre devre dizerlerdi bizi. Yaptığın en
ufak hatalar için dahi yiyecek dayağın vardı. Bir tertibimin
kulak zarı patladı. Bir tertibimin de burun kemiği
kırılmıştı ve bunlardan subay astsubay hepsinin bilgisi
vardı. Ama hiçbir tepki gösteren olmadı.
12’de koĞuŞ kalk
yapılır. Alırlar o
arkadaŞı ortaya,
bütün üst devreler
tekme tokat ana bacı
küfreder. Tehdİtler
yaĞdırırlar mİllete.
Öyle yataĞa gİrersİn.
Yat yatabİlİrsen.
O kırık kalp, bozuk
moral; bunlara baŞ
eĞmenİn verdİĞİ
öfkeyle uyuyamazsın.
DEVRECİLİK 61
Başvuru no: 251* Bitlis, 2011
Başv uru tarihi : 15.10.2011
Oğlum su anda Bitlis Mutki’de vatanı görevini jandarma
er olarak sürdürmekte. Gecen ay 24 gün izine geldi
ve döndü. Oğlum üniversitede okumaktayken tecilini
bozdurup kendi isteğiyle askere gitti, gayet normal bir
çocuktu. İzine geldiğinde sanki başka biriydi. 24 gün
boyunca evden çıkmadı ve bizimle iletişim kurmakta
çok zorlandı. Bir şeyden korkuyor gibiydi sanki... Konuşturmaya
çalıştım, ne olduğunu sordum, önce anlatmak
istemedi ama zorlayınca anlatması için, biraz
anlattı. Asker arkadaşları tarafından sürekli olarak
alay edildiğini, sözlü hakaretlere maruz kaldığını, baskı
altında olduğunu, benimle bile telefonda konuşurken
konuşmalarımızı arkadaşlarının dinlediğini ve
aşağıladıklarını, psikolojisinin bozulduğunu, çok üzüldüğünü
anlattı. Geceleri uyuyamadığını, korktuğunu,
hayatının tehlikede olduğunu, ona bir şey yapacaklar
diye korktuğunu söyledi. Sağ elinin üzerinde sigara
söndürülmüş ve derin bir iz kalmış. Nasıl olduğunu,
kimin yaptığını söylemiyor. Arkadaşlarının telefonları
dinlemesinin sebebi de onları bize şikâyet ediyor mu,
etmiyor mu diyeymiş. Oğlumun hayatından endişe
duyuyorum bana yardımcı olursanız çok sevinirim, şu
anki çaresizliğimi size burada anlatamam. Yardımlarınızı
istiyorum, ne yapabilirim... Saygılarımla…
[251 No’lu başvuru ile ilgili basında çıkan haber:
24.01.2012 tarihli RADİKAL: “Bir ‘Full Metal Jacket’
hikâyesi”]
Gecelerİ
uyuyamadıĞını,
korktuĞunu,
hayatının
tehlİkede
olduĞunu,
ona bİr Şey
yapacaklar
dİye
korktuĞunu
söyledİ.
SaĞ elİnİn üzerİnde sİgara
söndürülmüŞ ve derİn bİr İz kalmıŞ.
OĞlumun hayatından endİŞe duyuyorum
62 DEVRECİLİK
Başvuru no: 349* Kayseri, 2011
Başv uru tarihi :
30.11.2011
Bulunduğum bölükte aşırı şekilde devrecilik, tertipçilik
var. Örneğin, her gün 6’da kalkmamız gerekirken
üst devreler bizi 4’te kaldırıp mıntıka yaptırıyorlar.
Kendileri 6’da kalk yapıyorlar. Günde ben 10 saat nöbet
tutarken üst devrelerin hiçbiri nöbet tutmuyor. Üst
devre yataktan kalkınca yatağını yine biz yapıyoruz.
Kantinden bir şey isterse biz gidip alıyoruz. Gece saat
2’ye kadar bizi yatırmıyorlar. Her gün aynı olayları yaşıyoruz.
Karşı gelen olunca arkaya çekip dövüyorlar.
Geçenlerde bir arkadaşımın burnunu kırdılar. Bölük
astsubayı o kıran çocuğun alnında öptü, aferin gibi laflar
kullandı...
[349 No’lu başvuru ile ilgili basında çıkan
yazı: 04.02.2012 tarihli HÜRRİYET: Faruk
BİLDİRİCİ’nin yazısı]
GENELKURMAY ’IN İDDİALARA İLGİSİ
Okur Temsilcisi olarak okurlardan bazen Hürriyet ve
gazetecilik dışındaki konularla ilgili de mesajlar alıyorum.
O mesajları genellikle gazetedeki ilgili arkadaşlara
göndermekle yetiniyorum. Ama bir askerden 10 Mart’ta
gelen mesaj, öyle başkasına havale edilecek türden değildi.
Kayseri 1.Komando Tugayı’ndaki bir bölükte askerlik
yapmakta olduğunu yazan U.Ç., “işkence gördüğünü ve
bu yüzden intihar noktasına geldiğini” anlatıyor, yardım
istiyordu:
“Komutanların dövmesine alıştık abi artık ona bişe dediğim
yok. Ama üst devremizin yaptıklarına artık katlanamıyoruz.
Abi 20 yaşındayım, evliyim, eşimi anamı babamı
bırakıp askere geldim. Allah cehennemi bize burda
yaşatıyo. Şu dünyada intihar edicek en son kişiydim. Beni
kaç kere intiharın eşiğine getirdiler.
Üst devrelere dayı, dede demediğimiz için saatlerce
süründük, sabahlara kadar koğuş, yemekhane yıkadık.
Bide yetmedi dayak yedik, karıma gözümün içine baka
baka küfür ettiler abi. Şikayet eden bir arkadaşa işkence
yaptılar. Komutanların umrunda değil, napıyosanız yapın
benim başım ağrımasın diye bakıyo. Bölükte 90 asker
varsa 50'si üst devre. Gerisi hep nöbette. Onlar sabahtan
akşama kadar yan gelip yatıyo. Dün kan verdim, komutan
istirahat verdi, o halde bana 6 saat nöbet yazdılar. Abi arkadaş
kendini kesti bize yaptıklarından dolayı. Hiç bişey
olmadı abi, çocuk kendini kestiğiyle kaldı. Abi elini uzat
ne olursun. Bir gün yenik düşüp intihar etmekten korkuyorum.

Faruk BİLDİRİCİ
BulunduĞum bölükte aŞırı Şekİlde devrecİlİk,
tertİpçİlİk var. ÖrneĞİn, her gün 6'da kalkmamız
gerekİrken üst devreler bİzİ 4’te kaldırıp mıntıka
yaptırıyorlar. Kendİlerİ 6’da kalk yapıyorlar.
DEVRECİLİK 63
Başvuru no: 362 Edirne, 2011
Başv uru tarihi : 12.12.2011
95. Zırhlı Tugay Komutanlığı. İnsanlık dışı uygulamalar
burada mevcut. Her gece alt devre olan askerler üst
devreler tarafından dövülür. Komutanlar devreciliği
sever. Diskoda olan muameleyi anlatmak dahi istemiyorum.
Başvuru no: 428 Kütahya, 2011
Başv uru tarihi :
08.01.2012
8 ay önce askerlik yapmış olduğum Kütahya Hava Er
Eğitim Komutanlığı’nda askerliğim boyunca devreciliğe
maruz kaldım. Üst devremin bana şiddet uygulaması
sonucu gittiğim hastanede muayene edildim. Doktor
vücudumdaki ezilmeleri raporlamıştır. Fakat o günkü
astsubayımız konuyla alakalı hiçbir şekilde tutanak
tutmamıştır, hiçbir şekilde olayın üzerine gidilmemiştir.
Organize bir şekilde bölük komutanı da dâhil, olayın
üzeri örtülmüştür. Bana yapılan baskılardan dolayı
da hiçbir şekilde hak talep edemedim. İlgilenirseniz
sevinirim.
Başvuru no: 449 Tunceli, 2007
Başv uru tarihi :
20.01.2012
Ben askerliğimi yapalı yaklaşık 5 yıl oldu. Tunceli’de
yaptım askerliğimi. Acemi birliğim yeni Foça. Yeni
Foça’da kadrolu asker olarak nitelendirilen üst devrelerden
dayak yedim. Yediğim dayakların sebebi, barfiks
çekememek, şunu yapamamak, bunu yapamamak. Üstelik
kadrolu askerlere acemi askerleri dövebilmelerini
serbest bırakanlar, bölük komutanı başta olmak üzere
diğer rütbeliler.
Her gece alt
devre olan
askerler
üst devreler
tarafından
dövülür.
Komutanlar
devrecİlİĞİ
sever.
Üstelİk kadrolu
askerlere
acemİ askerlerİ
dövebİlmelerİnİ
serbest
bırakanlar,
bölük komutanı
baŞta olmak
üzere diĞer
rütbelİler.

65
V. KÖTÜ MUAMELENİN
SONUÇLARI
Önceki bölümlerde askerhaklari.com sitesine zorunlu
askerlikleri sırasında kötü muameleye maruz kaldığını
iddia eden kişiler tarafından gönderilen anlatılara dair
niceliksel ve niteliksel analizlere yer verildi. Raporun bu
bölümünde, yine siteye başvuru yapanların tanıklıkları
üzerinden kötü muamelenin telafisi olmayan sonuçları
üzerinde duruluyor. Siteye gelen başvurulardan yola
çıkarak bu tanıma girebilecek üç başlık belirlendi: 1)
intihar, 2) akıl sağlığını yitirme, 3) sakat kalma ya
da ölümü de içerebilen kalıcı fiziksel hasarlar.
Kalıcı
fiziksel hasar
Akıl
sağlığını yitirme
İntihar
KÖTÜ
MUAMELE

İNTİHAR
68 İNTİHAR
Başvuru no: 347 İstanbul, 2011
Başvuru tarihi : 28.11.2011
“Küfür ediyorlar ve biz bir şey yapamıyoruz. En
ufak bir itiraz edecek olan olursa arkaya çekip
dövüyorlar, bir şey diyemiyoruz… Birçok kez
nöbette kendime doğrulttum tüfeğimi, kendimi
öldürmek, kurtulmak istedim. Çok geç olmadan
bizi kurtarın…”
Yukarıdaki metin zorunlu askerlik sırasında kötü
muameleye maruz kalmanın kişiler üzerinde ne tür
yıkıcı etkileri olabileceğini gösteren bir örnek. 2012
Mayıs ayında açıklanan rakamlara göre son 22 yılda
2221 asker intiharı yaşandı6. Başka bir deyişle, her yıl
ortalama 100, her 3-4 günde 1 asker intihar etmekte.
Bu intiharların küçük bir bölümünden kamuoyunun
haberi olabiliyor. Askerhaklari.com sitesinin 2012 yılı
içerisinde yaptığı günlük basın taramalarına göre 2012
yılı içerisinde ilk 6 ayda 22 asker intiharı basına yansıdı
(yıllık 100 intihar ortalamasına göre 6 aylık intihar
sayının 50’ye yakın olduğunu tahmin ediyoruz).
Bu intiharların arkasında yatan nedenlere dair
kamuoyu ile paylaşılmış bir çalışma yok. Bu nedenle
kötü muameleye maruz kalma ile intiharı düşünme
ya da intihar teşebbüsünde bulunma arasında ne tür
bir ilişki olduğu konusunda resmi verilere dayanak
bir hüküm vermek mümkün değil. Bu konuda
yararlanılabilecek en temel kaynaklardan birisi 2011
Nisan ayından beri zorunlu askerlik sırasında yaşanılan
kötü muamele şikâyetlerini toplayan askerhakları.com
sitesinin veri tabanı. Bir yıllık dönemde gelen 432 şikâyet
arasında kötü muameleye uğrama ile intiharı düşünme
arasındaki ilişkiyi doğrulayan birçok örnek bulunmakta.
Siteye son bir yıl içinde intiharı düşünme, intihar
teşebbüsünde bulunma, intihara tanık olma ya da
intihar olarak duyurulan ölümleri şüpheli bulma
konulu 40’a yakın başvuru yapıldı. Bu başvuruları
üç grup altında incelemek mümkün: 1) intiharı
düşünenler ya teşebbüste bulunanlar, 2) yakınında
intiharı düşünen ya da intihara teşebbüs edenler
olanlar ve 3) gerçekleşen intiharları şüpheli bulanlar.
A. İNTİHARI DÜŞÜNENLER YA DA İNTİHARA
TEŞEBBÜS EDENLER:
Siteye intiharla ilgili gelen başvuruların yaklaşık
yarısında başvuru sahipleri intiharı düşündüğünü ya
da daha ileri giderek intihar teşebbüsünde bulunduğunu
ifade etmekte. Aşağıdaki anlatılar zorunlu askerlik
sırasında kötü muameleye uğramanın kişiyi nasıl
intihara sürükleyebileceğine dair fikir veriyor.
6- http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&Articl
eID=1088073&CategoryID=77
Başvuru no: 18 İzmir, 2011
Başvuru tarihi : 25.06.2011
İzmir usta birliğimi kısa dönem çavuş olarak yaptım.
Birinci ve ikinci bölükte yaşananlar çok kötü şeylerdi.
Hayatımın en zor günlerini orada yaşadım. Onurumuz
ayaklar altındaydı, insan olarak beş kuruşluk değerimiz
yoktu. Acemi askerler emirleri dinledikten sonra pek
sorun yaşamazlardı, ama bizim gibi askerler emirleri
dinlese de, dinlemese de yunan askeri muamelesi
görürdü. 5 buçuk aylık askerlik hayatım boyunca 10
kere intihar etmeyi düşündüm…
Başvuru no: 24 İstanbul, 2011
Başvuru tarihi : 30.06.2011
İstanbul’da vatani görevimi yapmaktayım. Görev
yerim belli olduktan sonra işletme kısım yazıcısı
olarak görevimi yapmaya başladım. Bana yazılan
nöbet saatimde nöbetime gittim ve bu arada kısım
amirim olan astsubay benim olmadığımı fark etmiş.
Nöbet dönüşü görevime devam etmek üzere görev
askerler
emİrlerİ
dİnlese de,
dİnlemese de
yunan askerİ
muamelesİ
görürdü. 5
buçuk aylık
askerlİk
hayatım
boyunca 10
kere İntİhar
etmeyİ
düŞündüm…
İNTİHAR 69
yerime gittim ve bana nerede olduğumu sordu, nöbette
olduğumu söyledim, normalde bana nöbet yazılmaması
gerektiğini söyleyerek bölük astsubayını aradı, fakat
ulaşamadı. Ertesi gün aynı olay tekrar edince bölük
yazıcısına ulaşıp konuyu sert bir dille söylemiş, bölük
yazıcısı da kendi komutanı olan bölük astsubayına
durumu anlatmış. O andan itibaren bana karşı alınmış
olan cephelerden dolayı psikolojim iyice bozuldu. Bölük
yazıcısı çavuş herkesi bana karşı olmaları yönünde
konuşup örgütledi. Onca askerin içinde tek başıma
kaldım. Zaten sivilden gelen sorunlarımın üstüne birde
bunların binmesinden dolayı beynim allak bullak oldu.
Aileme, arkadaşlarıma herkese sert çıkışıyor, ailemi
reddetme durumuna geliyordum. Bir ara dayanamayıp
komutanlarıma, genelkurmaya, aileme bir takım notlar
yazıp intihar etmeyi düşündüm. Nöbet saatimde intihar
edecekken neden sadece kendimi vurayım, sorumlular
başkalarına aynı şeyleri yapmaya devam edecekler diye
düşündüm ve koğuşu basıp sorumluları da vurmayı
düşündüm fakat tam o anda devriye kontrole geldi
hemen yerime geçtim ve daha sonra her işte hayır
vardır diyerek vaz geçtim.
Başvuru no: 39 İzmir, 2011
Başvuru tarihi : 11.07.2011
1990/2 tertip olarak İzmir’de askerlik görevime
başlamış bulunmaktayım. Askerliğim süresince,
askerlerin tabiriyle çömezken yani en alt tertip iken
ben ve arkadaşlarım aşırı derecede baskı ve insanlık
dışı muamelelere maruz kaldık. Bunları rehberlik
danışma personeline ve birlik komutanlarıma dile
getirmeme rağmen bunun benim geçirmem gereken bir
dönem olduğunu dile getirdiler. Sonucunda bu olaylara
dayanamayarak bir intihar girişiminde bulundum
fakat başarılı olamadım. Bu olayın neticesinde daha da
baskı gördüm hatta vatan haini bile dediler.
Başvuru no: 47 Adana, 2011
Başvuru tarihi : 23.07.2011
Adana görevini yapmakta olan bir mehmetçiğim.
Adımı vermek istemiyorum. Bizlere çok aşağılayıcı
davranıyorlar. Rütbeliler bize hakaret ediyor, bizi
dövüyor ve çarşımızı kitliyor. Birçok arkadaşımız
kendini kesti, zaten bir heyet gelse askerlere baksa
askerleri görse sağlık kontrolü yapılsa her şey çıkacak
ortaya. Asker perişan ilgilenen olursa asker çok
rahatlayacak, ilgilenen olmazsa firar, dayak, kendini
asan, jiletleyen bitmeyecek. 8 saati geçmez nöbetler
yasada kağıt üzeri 9 saat nöbet var bu nasıl iş?
Jandarma Genel Komutanlığı ve bize yardım edecekler
neredeler? Artık dayanamıyorum. Kendimi asmak
istiyorum. Ben vatanımı seviyorum ama bu şekilde
askerlik yapmak istemiyorum. Şerefimi onurumu
namusumu koruyamayacaksam ben neden yaşayayım.
Küfür, dayak, ceza askerlik bundan ibaret, haklarımızı
bilmediğimiz için bizi kullanıyorlar...
Başvuru no: 73 Ağrı, 2007
Başvuru tarihi : 10.08.2011
2007 tarihinde silahlı nöbet tutarken istemeyerek
uykuya kaldım. Bunun nedeni ise günde 6 saat nöbet
tutmam ve kalan zaman içinde de mıntıka temizliği,
eğitim gördüğümüz için bedenen yorgun düşmemdi.
Nöbet sırasında nöbetçi subayın beni uykuda
yakalamasından dolayı bölük komutanı beni yanına
çağırdı ve tokatlamaya başladı. İfadem aldıktan
sonra 7 gün disko cezası aldım.
7 gün boyunca çekmiş olduğum ceza nedeniyle
psikolojim bozuldu, çok yıpratıcı günler geçirdim.
Cezamın ilk günü üstümüzü soyup iç çamaşırla
bıraktılar ve botlarımızın iplerini çıkararak botları
önümüze attılar. Bana “sana o kadar çok çektireceğiz
ki kendi asma diye ipleri aldık” demişlerdi… Burada
bana her türlü eziyeti yaptılar. Sanki ben bir vatan
hainiymişim gibi çakıl taşlarının üzerinde çıplak
bir şekilde süründürdüler, gece soğuğunda beni
uykudan kaldırıp üzerime soğuk su döktüler ve buna
benzer birçok işkenceye benzer muamelelere maruz
kaldım.
Ben vatanını milletini seven biri olarak bu
yapılanları hak etmediğimizi düşünmekteyim.
Sanki vatan hainiymişiz gibi yapılan bu muamele
çok onur kırıcıydı. Bazen bu yüzden intihar etmeyi
bile düşündüm. Askerlik bittikten sonra askerlikten
bahsetmeden utandım.
Ben vatanımı
sevİyorum ama bu
Şekİlde askerlİk
yapmak İstemİyorum.
Şerefİmİ onurumu
namusumu
koruyamayacaksam
ben neden
yaŞayayım.
70 İNTİHAR
B. YAKININDA İNTİHARI DÜŞÜNEN YA DA
İNTİHARA TEŞEBBÜS EDENLER OLANLAR:
İntiharlar ilgili gelen başvuruların yaklaşık üçte birinde
başvuru sahipleri askerlikleri sırasında çevrelerinde
intiharı düşünen ya da intihar teşebbüsünde bulunan
ya da intihar eden kişiler olduğunu ifade ediyor.
Başvuru no: 421 Bartın, -
Başvuru tarihi : 04.01.2012
Size arkadaşımın intiharını anlatayım. Sara hastasıydı,
Bartın Amasra’da Jandarma karakolunda başımızdaki
astsubay C.A. arkadaşımız her bayıldığında hakarete
varan sözler söylüyordu: “ölmedin ki kurtulalım
senden”. En son düştüğünde “piç ölmeyecek misin?”
dedi ve arkadaş sabah kalktı, arkadaşın silahıyla intihar
etti. Hasta olduğu için silahı yoktu.
Alaydan ifade için geldiler, görevimiz olmadığı
halde beni ve birkaç arkadaşımı yaya olarak göreve
gönderdiler konuşmayalım diye. Bu yaşananlara O.K.,
M.S., M.Y., H.D., M.D., F.K., A.S. hepsi şahit.
Başvuru no: 13 Kahramanmaraş, 2011
Başvuru tarihi : 11.06.2011
Kahramanmaraş’ta askerlik yapıyorum. Buradan
çok şikayetçiyiz. Kışlamız çok güzel yalnız buradaki
askerler işi zorlaştırdığı için burada intihara
kalkışanlarımız da var. Bizim suçumuz ne? Biz vatan
borcu diye evimizden çıktık ailemizi her şeyimizi
bırakıp da geldik ama bizi vatanımızdan soğuttular.
Başvuru no: 130 Kars, 2007
Başvuru tarihi : 01.09.2011
2007/3 devre olarak Kars’ın Boğaztepe Köyü’nde
askerlik yaptım. Asker hiç önemli değildi. Bizden
önce bir asker intihar etmişti. Rütbeliler ise başlarına
sıkıntı çıkardı diye küfrediyorlardı. Bana kalsa olayda
payları vardı çünkü ölen askerin babası geldiğinde o
zamandan kalan 3 askeri dışarıya göreve gönderip onun
zamanından kimsenin bulunmadığını asker babasına
söylediler. Bir şeyleri örtmeye çalışıyorlardı.
Başvuru no: 172 Edirne, 2008
Başvuru tarihi : 20.09.2011
2008 yılında 1987/2 tertip olarak Edirne’de askerlik
yaptım. 4. Mekanize Piyade Tugayına bağlı olan sanırım
Malkara veya civarlarında konuşlanan birlik ise ben
askerlik yaptığım zamanlarda askerlerin cehennem
gibi korktuğu yerdi. Çok iyi hatırlıyorum gerek cezalar
ve gerek oradaki rütbelilerin davranışlarından dolayı
haftalık olarak düzenli bir şekilde askerler intihar
ediyordu.
Başvuru no: 407 İzmir, 2011
Başvuru tarihi : 23.12.2011
Bakım Er Murat Kaynak, İzmir Gaziemir’de Ulaştırma
ve Personel Okulu Eğitim Merkezi Lojistik Destek
Komutanlığı’nda görevli iken Haziran ayı içerisinde
intihar etmiştir. Bu olay hiç duyulmadı. Niçin
duyulmuyor bilemiyorum, ama asker G-3 piyade
tüfeği ile nöbeti esnasında intihar etmiştir. Ankaralı
olan bu asker, bölük komutanı üsteğmeninin üzerine
gitmesinden mi intihar etmiştir? Acemi birliğinde
psikolojik sorunları olduğu tespit edilen er niçin
tedavi ettirilmemiştir? Ardından da sırf yapmış olmak
için basit bir idari tahkikat yapılmış, güle oynaya
kapatılmış, maalesef ölen öldüğü ile kalmıştır. Hep
kapatılıyor üstü olayların…
Bİzden önce bİr asker İntİhar etmiŞtİ.
Rütbelİler İse baŞlarına sıkıntı çıkardı dİye
küfredİyorlardı.
İNTİHAR 71
C. ŞÜPHELİ ÖLÜMLER:
Siteye gelen 7 başvuruda ise başvuru sahipleri
zorunlu askerlik sırasında intihar etti denilerek
hayatını kaybeden yakınlarının intihar ettiğine
inanmadıklarını, bu ölümleri şüpheli bulduklarını ifade
etmekteler:
Başvuru no: 181 Ankara, 2007
Başvuru tarihi : 20.09.2011
19.04.2007 tarihinde Ankara’da vatani görevini
yapan kardeşim gündüz nöbetinde iki el ateş
edilerek öldürüldü ve maalesef TSK olay intihar diye
örtmeye çalışıyor. GATA’nın raporunda bile tıbben
çözemediğimizi bildirir kanaat raporudur diye yazıyor.
Açtığım davalardan hiçbir şey çıkmadı ve maalesef
devletten hiçbir yetkili sesimi duymadı. Ordudan
tazminat bile kazandım ama olayın faili ya da failleri
hakkında hiçbir şey yok.
Başvuru no: 169 Kayseri, 1995
Başvuru tarihi : 20.09.2011
1995 yılında abim Kayseri’de askerlik yapıyordu.
Acemi eğitimini İzmir’de yapmış, Kayseri’ye yeni
gönderilmişti. Sanırım 15-20 gün kadardı. Ölüm
haberi geldi. İntihar dediler. Ama çok çeşitli şeyler
söylediler. Kimisi tugayın içinde, kimisi tugayın
dışında bağ evlerinde asılı bulunduğunu söylediler.
Ne kadar üstlerine gittiysek de bizi başlarından
savdılar. Dilekçelerimize geçiştirici cevaplar verip,
kovuşturmaya gerek olmadığını söyleyip konuyu örtbas
ettiler. Bundan bir kaç ay önce bir arkadaşın abisi yakın
zamanda Kayseri’de askerlik yaparken halen orada
1995 yılındaki olaydan bahsedilip “burada bir asker
vardı çocuğu öldürmüşler ama intihar falan demişler”
diye askerlerin kendi aralarında konuştuklarını
duyduğunu söylemiş.
Başvuru no: 419 Çanakk ale, 2012
Başvuru tarihi : 03.02.2012
Askerliğinin bitmesine 20 gün kala intihar ettiği bildirilen
Deniz Yurtsever’in ablası tarafından askerhaklari.com
aracılığı ile Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na
gönderilen dilekçe:
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonuna,
Konu: Kardeşimin askerde şüpheli bir şekilde ölümü
Kardeşim Deniz Yurtseven Çanakkale’de Gelibolu
Topçu birliğinde kısa dönem askerlik yapıyordu.
Kendisi ile daha iki gün önce (Pazar) telefonda
görüşmüştük ve hiçbir sorunu olmadığını söylemişti.
Bugün evimize gelen askerler kardeşimin intihar ettiği
haberini bize verdiler. Ailece yıkıldık. Kardeşim bu ayın
27’sinde terhis olacaktı. Terhisine bu kadar az zaman
kalmışken hiçbir sorunu olmayan kardeşimin intihar
ettiğine inanmıyoruz. Telefonda anlatılan hikaye
de (normalde silahı olmayan kardeşimin başka bir
askerin silahını ve mermisini domuz vurmak istediğini
söyleyerek aldığı ve kalbine doğrultup ateş ettiği) bize
hiçbir şekilde inandırıcı gelmiyor. Bu konunun sağlıklı
bir şekilde araştırılmasını ve kardeşimin başına
gelenlerin ortaya çıkarılması için komisyonunuzun da
bu konuya müdahil olmasını istiyoruz. Saygılarımla,
Deniz Yurtsever’in ablası,
Songül ALVER
Çok İyİ
hatırlıyorum
gerek cezalar
ve gerek oradakİ
rütbelİlerİn
davranıŞlarından
dolayı haftalık
olarak düzenlİ
bİr Şekİlde
askerler İntİhar
edİyordu.

AKIL SAĞLIĞINI
YİTİRME
74 AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME
Askerhaklari.com sitesine gelen başvurularda öne
çıkan konulardan biri de kötü muamelenin birey
üzerinden yarattığı psikolojik rahatsızlıklar. Uzun
süreli kötü muameleye maruz kalmanın birey üzerinde
bıraktığı telafisi olmayan kalıcı hasarların en yıkıcı
sonuçlarından biri akıl sağlığını yitirme. Askerhaklari.
com’a son bir yıl içerisinde zorunlu askerlikleri
sırasında yaşadıklarından ötürü psikolojilerinin
bozulduğundan ve/veya kendilerine ya da çevrelerine
zarar verme eğilimi içerisine girdiklerinden
bahseden 50’nin üzerinde başvuru geldi. Aşağıda bu
başvurulardan kesitler şu 3 grup altında toplanarak
sıralanıyor: 1) askerlik sırasında yaşanan psikolojik
sorunlar 2) askerlik sırasında başlayan ve sonrasında
devam eden psikolojik sorunlar 3) akıl sağlığını
tamamen yitirme
A. ASKERLİK SIRASINDA YAŞANAN
PSİKOLOJİK SORUNLAR
Psikolojik sorunlarla ilgili gelen başvurularda ağırlıklı
olarak askerlik sırasında yaşanan psikolojik sorunlar
ve buna neden olan uygulamalardan bahsediliyor:
Başvuru no: 369 Muğla, 2011
Başvuru tarihi : 14.12.2011
Hizmet personeli olarak gece gündüz köpek gibi
çalıştırıldım. Garsonluk, pidecilik, habercilik, temizlik,
çaycı, kahveci her işi yaptırdılar. Bir tek askerlik
yapmadım. Yaz bitti kış geldi kamp kapandı dış görev
olarak Gaziantep ordu evine gönderildim. Çarşı
hakkımız 15 günde birmiş, 10 günde birde tabi yatak
bozuk, koğuş pis gibi nedenlerden kitlenmezse.
Çarşısını geçtim, sabah 6’da kalkıp 6:30’da mıntıkada
bulunuyoruz. 7’de kahvaltı, 7:30’da göreve başlıyoruz.
Garsonluk tabi sadece garsonluk değil, komi, paspas,
amelelik ne iş olursa yapıyoruz. Öğlen 13:30’da 15
dakika yemek yiyip geliyoruz, akşama kadar tekrar
çalışıyoruz. Akşam 18:00’de 15 dakika yemek yiyip
geliyoruz. Gece 22:00’ye kadar çalışıyoruz. Kişisel
temizlik, duş falan derken saat 11’de uyuyup, gece 2 saat
de nöbete kalkıyoruz. Sabah yine 6’da kalkıyoruz.
Vücut direncim düştü, dayanamıyorum artık, son 4
ayım kaldı kendimi zor tutuyorum birine girişip ceza
almaktan korkuyorum. Sürekli uyku halindeyim.
Psikolojim bozuldu, askerlikten soğudum. Hizmetçilik
yapmaktan bıktım, ne sosyal aktivite var, ne bir şey.
Amele gibi yedirip içirip çalıştırıyorlar. Bir de üzerine
köpek muamelesi görüyoruz. Yeter artık. Hizmetçilik
için gelmedim ben askere.
Başvuru no: 441 Artvin, 2012
Başvuru tarihi : 19.01.2012
Ben Artvin İl Jandarma Komutanlığı’nda 343. kısa
dönem jandarma erim. Lütfen benim askerliğimi
başka yerde devam etmeme yardım edin, çünkü burada
jandarma yüzbaşı U.Ç. yani amirimiz tarafından
çok kötü muamele altında tutuluyoruz. Akşamları
uyuyamaz oldum, kafamda korkudan başka hiçbir şey
yok. Tamam askeriz ama kötü muamele altında kalmak
da mı askerliğin temel kurallarından. Her gün hakaret
altında, her gün bir şekilde dayak ya da kötü muamele
altındayız. Bu nasıl askerlik böyle.
Başvuru no: 55 Ankara, 2011
Başvuru tarihi : 03.08.2011
Askerliğimi mutfak bölümünde sürdürüyorum. Ailevi
sorunlarım yüzünden kapalı alanda 21 saat boyunca
çalışmak beni intihara ya da firara sürükleyecek.
Komutanlarımız bunun farkında ve beni mutfaktan
almak yerine izne yolladılar. Geçen gün firara kalkıştım,
AŞTİ otogara kadar gittim. Geri dönüp sorunlarımı
anlattım, RDM görüşmesi bile yaptırmadan sadece
izne gönderip, izin sonrası görevimi mutfakta devam
ettirmem gerektiğini söylediler. Hayatımın en zor
günleri yalvarırım yardım edin. Kendimi öldürmek
üzereyim. Yalvarırım akli dengemi yitirdim, yitiricem.
Kendimi tanıyamaz oldum…
Hayatımın en
zor günlerİ
yalvarırım
yardım edİn.
Kendİmİ öldürmek
üzereyİm.
Yalvarırım aklİ
dengemİ yİtİrdİm,
yİtİrİcem. Kendİmİ
tanıyamaz oldum…
AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME 75
Başvuru no: 492 Ağrı, 2012
Başvuru tarihi : 16.02.2012
Ben şu anda ne yapamayacağımı bilemeyen bir ablayım.
İlk defa elimin kolumun bağlı olduğunu hissediyorum.
Kardeşim askere gitmeden önce herkes tarafından
sevilen saygılı terbiyeli bir çocuktu. 28 yaşında askere
gitti. İlk 1 hafta bizi aradığında sesi çok güzel geliyordu.
Daha sonra konuşmaya başladığımızda sadece bölük
komutanının çok iyi biri olduğunu, diğer kişilerin
kötü davrandığını anlattı. Psikolojisi iyice bozulmaya
başladı. Hastaneye sevk etmişler. Anksiyete davranış
bozukluğu teşhisi koymuşlar. Dağıtım iznine geldiğinde
sanki kardeşim gitmiş yerine başka biri gelmiş çok
şaşırdım, şok oldum.
Usta birliği Ağrı’ya çıktı. Moralli gitti, her yer aynı
değildir diye düşündük ama 3 gün önce bizi aradı.
Telefonda ağlıyor. O kadar kötü davranıyorlarmış ki,
devrecilik, hakaret, tehdit ne ararsanız varmış. Revire
göndermişler, bu sefer de self mutilasyon (kendine
zarar verme davranışı) teşhisi koyulmuş. Şu anda
revirde tutuyorlar. Revir komutanıyla konuşmuş, o
iyi biriymiş. Onu gözetim altında tutuyormuş, çünkü
kardeşim öyle bir duruma gelmiş ki, ya kendimi ya da
oradan birkaç kişiyi öldüreceğim diyormuş. Biz askere
gönderdik kardeşimi, delirttiler. Çok korkuyorum ya
kendisine yada başkasına bir şey yaparsa diye. Normal
gönderdik, delirmiş bulduk. Ne olur bize yol gösterin.
B. ASKERLİK SIRASINDA BAŞLAYAN VE
SONRASINDA DEVAM EDEN PSİKOLOJİK
SORUNLAR
Psikolojik sorunlarla ilgili gelen başvuruların bir
bölümünde başvurucular askerlik sırasında başlayan
psikolojik sorunlarının, askerlik sonrasında da devam
ettiğini iddia ediyor:
Başvuru no: 513 - , 2011
Başvuru tarihi : 15.03.2012
Askere gelmeden önce gayet düzgün ve bana yeten bir
hayatım vardı. Askerlik süresince yaşadığım psikolojik
problemlerime üstlerim tarafından ‘’s.ktir git lan’’
denmesinden dolayı yaşadıklarım eklendi. Sevk
edildiğim hastanenin psikiyatri bölümü doktoru olan
U. isimli tabip albaydan yediğim hakaretler küfürler
ve çocuğumu kaybettim dememe rağmen ‘’bana ne lan,
herkesin çocuğu ölüyor’’ demesi beni alenen TSK’dan
soğuttu. Benim şu anda psikolojik problemlerim var ve
çoğu geceler uyku uyuyamıyorum. Resmi evlilik dışı
bir birlikteliğim var, imam nikâhlı olduğu için eşim
çocuk düşürdüğünde yanında olamadım, hiç bir şekilde
izin alamadım. Sevk ettikleri hastaneden de yemiş
olduğum azar beni hepten mahvetti. Şu anda hayatım
tamamı ile değişti, eşimden ayrıldım. Üzgünüm ve
bunun neticesinde her gün daha fazla yıpranıyorum.
Ben Şu anda ne yapamayacaĞımı bİlemeyen
bİr ablayım. sankİ kardeŞİm gİtmİŞ yerİne
baŞka bİrİ gelmİŞ Normal gönderdİk,
delİrmİŞ bulduk.
76 AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME
Başvuru no: 368 Edirne, 2011
Başvuru tarihi : 14.12.2011
Ben Lüleburgaz Ordu Evi'nde askerlik yaptım. Askerliğim
sırasında epididim kisti ameliyatı oldum ve 10 gün
istirahat aldım. İyileşmememe rağmen istirahatim
bittiğinde beni subay pasta salonu sorumlusu ve kasiyeri
yaptılar. Burada göreve başladıktan sonra ağrılarım arttı
ve revire çıktım. Revir hastaneye sevk etti ve ameliyat
dikişlerimin patladığı ve istirah”at etmem gerektiği
kanaatine varıldı. Yeniden istirahat aldım ve ordu evine
döndüm. Döndüğümde benden kasayı almadılar, neymis
kimse almak istemiyormuş zimmeti. Ara sıra çıkmak
zorunda kaldım pasta salonuna, ağrılarım yüzünden
yürüyemiyordum bile. Sonunda olan oldu, 500 TL. açık
çıktı ve bunun ödenmesi için baskı yapıldı bana. Ailemin
durumu iyi olmamasına rağmen bu parayı buldular,
buluşturdular ve ödedim.
Sonra istirahatim devam etti. Bırakamadım kasayı bir
türlü, bıraktırmadılar. Koğuşta istirahatli olduğum
halde kasayı bana verdiler. Sonra ay sonu sayımı geldi
ve 200 TL daha açık çıktı, evden isteyemedim. Ondan
bundan, sivildeki arkadaşlarımdan topladım, onu da
ödeyip bıraktım kasayı. Şu an hala yaşadıklarımın
siniri içerisindeyim. Ben yaşadım, oradaki diğer silah
arkadaşlarım yanmasın, koca orduda benden başka
asker yok muydu? Bu arada hala psikolojik tedavi ve
üroloji servisine gitmekteyim. Hem sağlığım, hem de
psikolojim yerle bir olmuş durumda.
Başvuru no: 365 Ankara, 2007
Başvuru tarihi : 12.12.2011
Ben Nisan 2007’de kısa dönem askerliğe başladım.
Askerde yaşadıklarım psikolojimi mahvetti. Askerliğim
bitti, 2 veya 3 yıl burada yaşadıklarımı rüyamda gördüm.
Ben öğretmenim, askerlikte gördüğüm hakareti başka
bir yerde bana asla yapmalarına müsaade etmedim.
Beni en çok üzen bölüğün astsubayı A.K.’den haksız
yere dayak yemem ve onun askerlere attığı dayaklara
tanık olmam.
Başvuru no: 457 Ağrı, 2012
Başvuru tarihi : 24.01.2012
Biz vatandaş olarak bu vatan için seve seve askerlik
yaptık ayrıca çocuk yetiştirdik askere yolladık.
Teskeresine 1 ay kala telefon aldı ve yakalattı ve diskoya
sevk edildi. Oğlum burada işkenceye maruz kalıyor ve
cinnet geçiriyor ve Ağrı Doğubeyazıt Devlet Hastanesi
nöroloji bölümüne sevk ediliyor.
AskerlİĞİm bİttİ, 2 veya 3 yıl burada
yaŞadıklarımı rüyamda gördüm. Ben öĞretmenİm,
askerlİkte gördüĞüm hakaretİ baŞka bİr yerde
bana asla yapmalarına müsaade etmedİm.
AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME 77
C. AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME
Yaşanan psikolojik sorunlarla ilgili başvurular arasında
en çarpıcı örnekleri askerlikleri sırasında uğradıkları
kötü muameleler sonucu akıl sağlığını yitirenler
oluşturuyor. 2012 yılı Temmuz ayında basına yansıyan
rakamlara göre zorunlu askerlik sırasında karşılaşılan
olaylar sonucu akıl sağlığını yitirme son derece yaygın
bir durum: Zorunlu askerlik sırasında akıl sağlığını
yitiren en az 6000 kişinin var olduğu tahmin ediliyor7.
Aşağıda askerhaklari.com sitesine son bir yılda,
yakınlarının askerlik sırasında akıl sağlığını yitirdiği
iddiasıyla yapılan başvurulardan kesitler yer alıyor:
Başvuru no: 395 Çorlu, 2011
Başvuru tarihi : 02.12.2011
Merhaba yeğenim askere sağlam gitti. Terhisine 3 ay
kala akli dengesini kaybetti, çürük raporu aldı. Hala
dışarda tedavi görmektedir. Akli dengesi gün içerisinde
değişim gösteriyor. Haplar kullanıyor…
Başvuru no: 251* Bitlis, 2011
Başvuru tarihi : 15.10.2011
251 no’lu başvuru metnine devrecilik bölümünde
de yer vermiştik. Burada 251 no’lu başvuruyu konu
alan 24.01.2012 tarihinde Radikal Gazetesi’nde çıkan
“Bir ‘Full Metal Jacket’ hikâyesi” başlıklı habere yer
veriyoruz.
7 - http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&Articl
eID=1093825
Başvuru no: 447 Konya, 2011
19.01.2012
Konya’da vatani görevini yapmakta iken ve halen acemi
olduğu bu ayda komutanı veya komutanları tarafından
korkutulup dayak ve işkenceye maruz kaldıktan sonra
akli dengesi bozulan kaynımı komutanlar kimliğini
de eline vererek Ankara’da ablasına gönderdiler.
Yolu kaybeden kaynım bazı insanlar tarafından fark
edilerek ablasına getirildi. Bu durum üzerine kaynım
GATA’da şu an psikiyatri tedavisi görüyor. Şikâyet için
lütfen yardımcı olunuz.
Zorunlu askerlİk
sırasında akıl
saĞlıĞını yİtİren
en az 6000 kİŞİnİn
var olduĞu
tahmİn edİlİyor.
78 AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME
Üsküdar’da zemin kattaki evde annesi, anneannesi ve akrabaları, 21 yaşındaki Ferdi’yi yeniden hayata döndürmenin
mücadelesini veriyor. Çünkü Ferdi, askerden döndüğünden beri sigarayı üç pakete çıkarmış, pek fazla konuşmuyor. Sık
sık ayağa kalkıp salonla oda arasında geziniyor. Bazen durup, asker selamı veriyor. Annesinin anlattığına göre, üzerinde
sigara söndürüldü, dövüldü, aç bırakıldı. Sonunda da ‘organik olmayan psikoz’ teşhisi konularak ailesine teslim edildi.
Ferdi Aydenk, 15 ay önce askerliğe giderken, omuzlar üstünde uğurlandı. Askere gitmeyi kendi istedi. “Vatan sevgisinden
gittim” diyor. Annesi Ferdi’nin askere gitmeden önceki ve geldikten sonraki halini şöyle anlatıyor: “Son derece neşeli
ve hareketli bir çocuktu. Lisede başarılı bir öğrenciydi. Üniversitede işletme birinci sınıfta okurken tecilini bozdurup
askere gitti. Şu anda okuluna devam edecek halde değil. Bir bebek gibi bakıma muhtaç. Tek başına hareket edemiyor.
Tuvalete girmeye bile korkuyor, onunla birlikte tuvalete giriyorum. Korkuyor, sürekli korku içinde. Benim yattığım
odada yatıyor, ‘yanımdan gitme anne’ diyor. Tedavi görüyor. Ne olacağı belli değil. Hiçbir düzelme belirtisi yok.”
TBMM ’ye başvurdu
Anne Coşkun geçen hafta www.askerhaklari.com sitesi ekibiyle beraber ziyaret ettiği TBMM İnsan Hakları
Komisyonu’na verdiği dilekçede, oğlunun öyküsünü anlattı. Ferdi Aydek, geçen yıl şubatta askerlik görevine başladı.
Acemi birliğini Bilecik Söğüt’te yaptı. Anne Bilecik günlerini şöyle anlattı: “ Bilecik ’te bulunduğu sürede bölük
komutanı Serkan’ın içtimalarda sürekli olarak telsizle kafasına vuruyormuş, sürekli başında ağrı vardı 4-5 ay boyunca
Ferdi’nin. Oğlum asıl kötü muameleyi ise Bitlis’te görmüş.” Ferdi, mayısta gönüllü jandarma er olarak Bitlis’e gitti.
Mutki’ye bağlı Geyikpınar Jandarma Karakolu’na düştü. Ferdi’nin, annesine aktardığı iddiaya göre, bu süreçte
yoğun şiddete maruz kaldı. Örneğin; ‘Ömer’ adlı bir kişi elinde sigara söndürdü. Adını vermediği 4-5 kişi tarafından
yere yatırılıp boğulmak istendi. İddiaların devamı daha da ürkütücü: “Karnına tekme yemişti, karnının sağ tarafı
mosmordu. Ağustosta izne geldiğinde gördüm. Darbelerin etkisiyle olsa gerek tuvaletini tutamıyordu. Oğlumu
birkaç defa hastaneye götürmüşler. Neden götürüldüğünü bilmiyorum. Komutanı da söylemiyor. Komutanı Mustafa
Sarı, ‘Şikâyet ediyorsun’ diyerek herkesin içinde dövmüş Ferdi’yi. ‘Bana canı sıkıldıkça tokat atıyordu’ diyor Ferdi.”
GATA’da tedavi gördü
Ayrıca Coşkun, oğluna sürekli nöbet tutturulduğunu, annesiyle telefonla konuştuğu sırada kendisiyle dalga
geçildiğini ve gece uykusundan uyandırıldığını ileri sürüyor: “Oğlumla çok uğraşmışlar. Üst devrelerden A.G.,
küfrediyormuş. A.Ç. tehdit etmiş. ‘Askerliğin bitsin, seni gelip İstanbul’da bulucam. Ananı da seni de...’ diye
küfürlü bir söz yazmış Ferdi’nin Facebook hesabına. Hâlâ duruyor.” Ferdi, geçen ekimde ‘sosyal izolasyon ve
kendi kendine konuşma’ belirtileri üzerine komutanınca Bitlis Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.
Ardından ailesinin yanına gönderilerek, GATA ’ya yatırıldı. Kendisine ‘organik olmayan psikoz’ tanısı konuldu.
AKIL SAĞLIĞINI YİTİRME 79
KALICI FİZİKSEL
HASAR
80 KALICI FİZİKSEL HASAR
ORHAN ABRAVCI VAKASI
Başvuru no: 380* Erzincan, 2009
Başvuru tarihi : 15.12.2011
380 no’lu başvuruda başvuru sahibi, askerliği sırasında
bir rütbeli tarafından kalın bir sopayla öldüresiye
dövülmesi sonucu sakat kalan kardeşinin durumunu
aktarıyordu. Başvuru metnine “dayak” bölümünde
yer vermiştik. Burada 380 no’lu başvuruyu konu
alan 04.01.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde çıkan
“Komutan “dürtüğü” sakat bıraktı” başlıklı habere yer
veriyoruz:
Zorunlu askerlik sırasında maruz kalınan kötü
muamelenin telafisi olmayan sonuçlarından biri de
bireyin ömrünün geri kalanında yaşam kalitesinin
düşmesine ve zaman zaman da ölümüne neden olabilen
kalıcı fiziksel hasarlar. Bu bölümde, askerhaklari.com
sitesine gelen başvurular içerisinden aynı zamanda
basına yansıyan ve işkence boyutlarına varan kötü
muamele uygulamalarının bireyler üzerinde ne tür
yıkıcı ve telafisi olmayan etkilerinin olabileceğini
gösteren iki çarpıcı örneğe yer veriyoruz. İlk örnekte
mağdur uğradığı kötü muamele sonucu hayatının geri
kalanını sakat olarak geçirmek zorunda kalıyor, ikinci
örnekte ise hayatını kaybediyor.
Astsubay
Ersoy, karargâh
bahçesİnde
karŞılaŞtıĞı
Abravcı’ya
nedensİz yere
vurmaya baŞladı.
Yere düŞen erİn
sırt ve kalçasına
4 cm’lİk tahta
sopayla vura
vura karargâha
sürükleyen
Astsubay Ersoy
dayaĞa İçerİde de
devam ettİ.
KALICI FİZİKSEL HASAR 81
KOMUTAN ‘DÜRTÜĞÜ’ SAKAT BIRAKTI
04/01/2012
Askerlik sırasında komutanın darp ettiği er sakat kaldı. “Sadece dürttüm” diyen komutana ise 1500 lira ceza verildi,
o da 24 taksitle...
İki ameliyat geçiren ancak düzelmeyen Orhan Abravcı, iş de bulamıyor.
İSTANBUL - Erzincan’da askerlik görevini yapan er Orhan Abravcı bölük komutanı Astsubay Mehmet Ersoy
tarafından öldüresiye dövüldü. Komutanından yediği dayak sonrasında kalça kemiği kırılan Abravcı apar topar
kaldırıldığı GATA ’da iki kez ameliyat edildi. Ölümden dönen askere GATA ’da “Askerliğe elverişli değildir” raporu
verildi. Orhan Abravcı’yı döven Astsubay Ersoy mahkemede “Uzaktan görenler darp sanmış olabilir, Orhanı sadece
ince bir çubukla dürttüm” dedi. Askeri Mahkeme dayakçı astsubay başçavuş hakkında 1500 TL para cezasına
hükmetti, bu parayı da 24 taksit yaptı.
Erzincan’daki 3. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde görülen dava tutanaklarına yansıyan haliyle olaylar
şöyle gelişti:
Kabul Toplama Merkezi’nde altı aylık asker olan er, 5 Kasım 2009 tarihinde bölük olarak yapılan sporu yarım
bırakarak Astsubay Mehmet Ersoy’un yanına gitti. Ayağının ağrıdığını, yere basmakta zorlandığını söyledi.
Astsubay Ersoy, yalan söylediğini düşündüğü erin koşmaya devam etmesini istedi. Bir süre komutanın ‘koş’ emrini
yerine getiren Abravcı, daha fazla dayanamayarak yere yığıldı. Baygın vaziyette revire taşındı. Abravci’nın sakat
kalmasına neden olan süreç, revirde çekilen filmlerde ağrının burkulmadan kaynaklandığının belirlenmesiyle
başladı.
Önce dayak, sonra nöbet!
Astsubay Ersoy, “Bu filmlerde bir şey yok” diyerek odasına kilitlediği eri darp etti. Bununla da yetinmeyen Ersoy,
aldığı darbeler sonucu dudağı patlayan eri yere yatırarak kalçasına bastı. Ertesi gün Abravcı’ya sabah 09.30 - 11.30
nöbeti yazıldı. Yürüyemediği için nöbete gidemeyen er bu sefer Üsteğmen Süleyman Şahin’in odasına çağrıldı ve
darpa burada da devam edildi. Abravcı’nın sakatlanmasına neden olan asıl olaysa 7 Kasım 2009’da yaşandı.
Astsubay Ersoy, karargâh bahçesinde karşılaştığı Abravcı’ya nedensiz yere vurmaya başladı. Yere düşen erin sırt
ve kalçasına 4 cm’lik tahta sopayla vura vura karargâha sürükleyen Astsubay Ersoy dayağa içeride de devam etti.
Uğradığı şiddet sonrasında ayağa kalkamaz hale gelen Abravcı’nın arkadaşları durumu telefonla ailesine bildirdi.
Ertesi gün İstanbul ’dan Erzincan’a gelen aile, Astsubay Ersoy ve Üsteğmen Şahin’den şikâyetçi oldu. Olaydan sonra
Erzincan Askeri Hastanesi ve GATA ’da iki kez ameliyat olan Abravcı’nın kalça kemiğinin kırıldığı ortaya çıktı.
‘Uzaktan darp sanılmıştır’
3. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde hakkında dava açılan Astsubay Mehmet Ersoy savunmasında “Orhan’ı
ince bir çubukla dürtükledim. Uzaktan görenler darp sanmış olabilir” diye konuştu. Mahkeme sanık Üsteğmen
Süleyman Şahin’in beraatına karar verirken Astsubay Mehmet Ersoy’u önce 3 ay hapis cezasına çarptırdı. Sonra
bu ceza sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin bulunmaması gerekçesiyle 1500 TL para cezasına
çevrildi. Bu paranın da 24 ay taksitle ödenmesi kararlaştırıldı. Yaşanılan sakatlığın hayatı ağır derecede olumsuz
etkileyeceği yönündeki GATA raporuna rağmen mahkemenin Astsubay Ersoy’u alt sınırdan cezalandırmasına
itiraz eden Abravcı’nın ailesi ve avukatı davayı Askeri Yargıtay’a taşıdı.
Vidalarla yaşıyor
İki yıldır psikolojisi bozuk olan ve sakatlığı nedeniyle iş bulamayan 23 yaşındaki Abravcı’nın ailesi, www.
askerhaklari.com sitesine yazdığı mektupta “Dava şu an Askeri Yargıtay’da. Orhan’ın ağrıları sürekli nüksediyor.
Kalçasında vidalarla yaşıyor. GATA’da bize randevu vermiyorlar. Ne yapacağımızı şaşırdık. Gencecik bir insanın
hayatı bu kadar ucuz ve önemsiz mi?” diye isyan etti.
ŞÜKRÜ OKTAY KILIÇ
82 KALICI FİZİKSEL HASAR
Uğur Kantar Vakası
Zorunlu askerlik sırasında yaşanan kötü muamelenin
en acı sonuçlarından birini Uğur Kantar’ın askerlik
sırasında başına gelenlerde gözlemledik. 2011 yılı
Temmuz ayı sonunda Kıbrıs’ta zorunlu askerliği
sırasında gönderildiği disiplin koğuşunda (disko)
gördüğü kötü muamele sonucu komalık olan Uğur, 2
ay kadar yaşam mücadelesi verdikten sonra hayatını
kaybetti.
Disiplin koğuşları ya da askerlerin arasındaki tabiri ile
disko’lar, askerliği sırasında “hata” yapan bireylerin
ağırlıkla komutan kararı ile gönderildikleri bir tür
hapishane. Zorunlu askerlerle botunu yanlış bağlamak,
düzgün tıraş olmamak, içtimaya geç kalmak, cep
telefonu ile yakalanmak, nöbette duvara yaslanmak
ya da oturmak ya da uyumak, izinsiz birliği terk etmek
vb. gibi birçok nedenle disko’ya gönderilebilmekte.
Diskoya gönderilen gençlerin kapalı kapılar arkasında
neler yaşadıklarını, içeri giren askerlerin sistematik bir
şekilde maruz kaldıkları fiziksel şiddeti, ağır hakareti,
aşağılanmayı ve yapmaya zorlandıkları onur kırıcı
hareketleri, bir kısmı basına da yansıyan (başvuru no:
53, 95, 150 325) askerhaklari.com sitesine gelen 70’e
yakın başvurudan biliyoruz8. Siteye gelen başvurular
diskoların bu topraklarda on yıllardır insan haklarının
ve onurunun ayaklar altına alındığı işkence merkezleri
gibi çalıştığını gösteriyor.
Askerhaklari.com olarak Uğur’un başına gelenlerden
olayın gerçekleştiği 25 Temmuz 2011 tarihinden 5 gün
sonra Uğur’la aynı kışlada zorunlu askerlik yapmakta
olan bir kişi tarafından gelen ihbar ile haberdar olduk.
30 Temmuz tarihli başvuruda şöyle deniyordu:
8- Raporda yer verdiğimiz disko başvuruları: başvuru no 53, 55, 73, 77, 80,
89, 90, 95, 124, 125, 136, 141, 150, 184, 188, 255, 272, 273, 325, 364, 395, 412,
429, 432, 437, 457, 515. Disko’larda yaşanan kötü muamele ve işkencelerin
niteliği, çeşitliliği, sistematikliği ve yaygınlığı, bu raporun kapsamını aşan
ayrı bir çalışmayı hak eder nitelikte.
Başvuru no: 53 Kıbrıs, 2011
Başvuru tarihi : 30.07.2011
Kıbrıs’ta askerlik yapmaktayım. Üzücü bir olaya
şahit olduk ancak elimiz kolumuz bağlı kaldı.
Ne yapabiliriz? Taburumuza bağlı bir bölükten
askerin biri oda hapsi cezasına gönderilmiş ve
bu süreçte yapılan insanlık dışı uygulama ve
işkenceler nedeniyle komaya girmiş ve GATA’ya
kaldırılmıştır. Son durumu hakkında pek fazla
bilgimiz olmasa da yaşama şansının çok az olduğu
herkes tarafından biliniyor. TSK tarafından
konu hakkında inceleme ve soruşturma yapılıyor
ancak basına veya halka yansıtılmadı bu olay
hiçbir şekilde. Hatta ilgili askerin ailesi dahi
gerçekleri bilmiyormuş. İleride de böyle olayların
yaşanmaması için bu durumu basına ve gerekli
tüm makamlara yansıtma adına ne yapabiliriz?
Bu ihbarın ardından, aynı kişi tarafından bize
bildirilen bilgiler ışığında Uğur’la beraber aynı diskoda
kalıp terhis olmuş 5 kişi ile konuşarak elde ettiğimiz
verileri 13.08.2011 tarihinde askerhaklari.com sitesi
üzerinden kamuoyu ile paylaştık. Bir gün sonra da
Uğur’la ilgili haberler ulusal basında yer aldı. Aşağıdaki
tanık anlatıları 13.08.2011 tarihinde askerhaklari.com
sitesinde yayınlanan haberden alıntılandı:
(UĞUR KANTAR)
İnsanlık dıŞı
uygulama ve
İŞkenceler
nedenİyle komaya
gİrmİŞ ve GATA’ya
kaldırılmıŞtır. Son
durumu hakkında
pek fazla bİlgİmİz
olmasa da yaŞama
Şansının çok az
olduĞu herkes
tarafından
bİlİnİyor.
KALICI FİZİKSEL HASAR 83
[Tanık 1]: “Son gün zaten Uğur su içememiş orada. Bana bir bardak su verin başka bir şey istemiyorum demiş.
İşte sen çok konuşuyorsun, mızmızlanıyorsun diye bunu tutmuşlar sandalyeye bağlamışlar, oturtmuşlar
güneşin altına. Ondan sonra su verin başka bir şey istemiyorum Allah rızası için demiş.”
Ne zaman oluyor bunlar?
Tanık 1: “Çıkmasına bir kaç saat kala olmuş. Daha akıllanmadın hala konuşuyon diyorlar, sonra dövüyorlar
[gardiyanlar]. Boyun köküne, ensesine vurdu diyor görenler. ”
Uğur tam olarak neler yaşamış?
[Tanık 1]: “Dayak yemiş, su vermemişler, ızdırap, işkence, her türlü şeyi yapmışlar…”
[Tanık 2] ise Uğur’un ve diskoda kalan diğer arkadaşlarının yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“İnsanlık dışı uygulamalara maruz kalmışlar. İz kalmasın diye kafalarına vurularak dayak yemişler. Uğur’u
sandalyeye bağlayarak dövmüşler. Uğur’a su vermedikleri için bulduğu sabunlu suyu gizlice içmiş.”
Uğur’un yaşadıklarına bizzat tanık olmamış, ama olay anında diskoda olan tertibi olan diğer askerlerden
dinleme olanağı olan [Tanık 3] duyduklarını şöyle aktarıyor:
[Tanık 3]: “Uğur sandalyeye kelepçe ile tutturmuşlar. Su vermemişler… Baya dövmüşler..
Kimden duydunuz?
[Tanık 3]: “Tertiplerimden… Uğur’la beraber kalan tertiplerim vardı.”
Müdahale edemediler mi peki arkadaşlarınız bu duruma?
[Tanık 3]: “Müdahale edemezler… çünkü askerlikleri yanmasın diye mecburen susmak zorunda kaldılar…”
Uğur’un başına gelenlerle ilgili daha detaylı bilgiler askerhaklari.com tarafından hazırlanarak Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komsiyonu’na gönderilen Uğur’un babası Aydın Kantar’a ait dilekçede bu konuda basında
çıkan haberlerde yer alıyor.
84 KALICI FİZİKSEL HASAR
Başvuru no: 150 Kıbrıs, 2011
Başvuru tarihi :01.09.2011
T.B.M.M. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına,
Konu: Askerlik sırasında disiplin koğuşunda işkence suçu
Oğlum Uğur KANTAR’ı vatani görevini yapmak üzere 1990/2 tertip olarak Kıbrıs’a gönderdim. Kıbrıs Gazi
Magosa’daki 28. Tümen, 61. Alay 3. Tabur 9. Bölük’te Askeri hizmetini yapmaktaydı, tezkeresine 6 gün
kala 23.07.2011 tarihinde birlik komutanı tarafından aranarak oğlumun güneş çarpması nedeniyle havale
geçirdiğini ve Kıbrıs’a gelmem gerektiğinin haberini aldım, daha sonra gelmemin gerek olmadığını söyleyerek
oğlumu göndereceklerini belirttiler.
25.07.2011 tarihinde Ankara GATA Hastanesine komada nakilini gerçekleştirdiler. Tümen komutanı bana
böyle şeylerin olabileceğini, güneşte kaldığından komalık olmuş olabileceğini, benzer bir hadisenin Ebru
Gündeş’in de başına geldiğini söyledi. Benimle adeta dalga geçmişler. Bu olayı bu şekilde örtbas edebileceklerini
düşündüler herhalde. Oğluma bu yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de gözümün içine bakarak bana yalan söylediler.
Oğlum Uğur’un başına gelenleri doktor muayenesi sonrasında fark ettik ve kendi çabalarımızla arkadaşlarına
ulaşıp konuştuktan sonra öğrendik.
Uğur ile beraber diskoya giren ve beraber çıkacak olan Ö. G. adlı arkadaşına ulaştık. Ö’nün anlattığına göre Uğur
saat 11:00’de su istemiş. Uğur su isteyince gardiyanlar “bu şerefsiz bizim elimizde kalacak” demişler
ve sonra bu iki gardiyan Uğur’u odaya alıp yarım saat boyunca dövmüşler. Odadan çıkarırken
ayaklarından tutup sürükleye sürükleye, çeke çeke, merdivenlerin üzerinden geçirmiş ve götürüp
dışarıda güneşin altında sandalyeye kelepçe ile bağlamışlar. Saat 13:00’te yüzüne su dökmüşler.
Hatta Ö. ve arkadaşları izliyorlarmış onlara ne bakıyorsunuz diyerek tekme tokat girişmişler gardiyanlar.
Arkadaşlarının aktardığına göre oğlum daha disiplin koğuşuna bırakılırken, onu getiren rütbeli alın size stres
topu getirdim diyerek oğlumu gardiyanlara teslim etmiş. Gördüğü kötü muamele sonucunda komalık olmuş.
Oğlum yaklaşık iki aydır daha Ankara GATA’da komadadır ve yaşam savaşı vermektedir. Doktorlar bize ümit
vermeseler de biz oğlumuzun iyileşeceği ümidiyle başından ayrılmıyoruz.
Açtığım hukuki davalar neticesinde iki gardiyan şu an ceza evindedir, ancak bu olayın gerçekleşmesine göz
yuman ve gerekli önlemleri almayan asıl sorumlular hakkında hiç bir yasal işlem yapılamamıştır. Demek ki
farkındalar orada böyle şeyler olduğunun ve böyle olmasına göz yumuyorlar. Demek ki oğlum göz göre göre bu
muameleye maruz kalmış. Oğlumun bu hale gelmesinin asıl sorumluları o diskoda olup biteni görüp de buna
karşı önlem almayanlar. Oğluma asıl işkenceyi yapanlar onlar.
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’ndan sorumluların ama gerçek sorumluların ortaya çıkarılması
için gerekli işlemleri yapmalarını talep etmekteyim. Biz oğlumuzu işkence görsün, komalık olsun diye askere
göndermedik. Sizden tek bir talebimiz var. Sorumlular gerekli şekilde cezalandırılsın, bu iş sadece iki tane
gardiyanın üzerine yıkılmasın. O disiplin koğuşunun gerçek sorumlusu kimse, o disiplin koğuşunun bulunduğu
tümenin sorumlusu kimse, bu gardiyanları öyle davranmaları için yönlendiren ya da böyle davranmalarına göz
yuman kimse cezalandırılsın. Uğur’un başına gelenler bir daha başka askerlerin başına gelmesin. Başka canlar
yanmasın.
Uğur, 12 Ekim’de yaşamını kaybetti. Uğur’a işkence
yaptığı iddia edilen ve kendileri de zorunlu asker
olan gardiyanlardan ikisi şu an tutuklu olarak
sivil mahkemede ağırlaştırılmış müebbet cezası
istemi ile yargılanırken, davanın tek rütbeli
sanığı olan bir astsubay görevi ihmal gibi hafif bir
suçla askeri mahkemede yargılanmakta. Uğur’un
başına gelenlerin vicdanlarda açtığı yara ise tüm
sorumluluğu o sırada emir ile orada bulunmakta
olan iki tane zorunlu askerin üzerine yıkarak
kapanamayacak kadar büyük.
Uğur’un başına gelenlerin kamuoyunda
duyulmasından sonra, diskolarda kötü muameleye
uğrayanlar yaşadıklarını daha cesur bir şekilde
kamuoyu ile paylaşmaya başladılar (örneğin başvuru
no: 95 ve 325). Yine 2011 yılında, disko sorununun
kamuoyu önünde tartışılmasına neden olan bir başka
KALICI FİZİKSEL HASAR 85
gelişme yaşadı: Ersin Pulatlı adlı kişinin askerliği
sırasında komutan emriyle 7 gün boyunca disko’ya
gönderilmesiyle ilgili AİHM’e açtığı dava sonuçlandı
ve Türkiye 9000 Euro tazminat ödemeye mahkûm
oldu. AİHM bu kararı, kişi hürriyetini kısıtlayıcı
uygulamaların ancak bağımsız mahkemeler tarafından
verilebileceği (bir kişinin emri ile değil) ilkesine
dayanarak verdi. Bu haber birçok gazetede manşetten
verildi ve kamuoyunda günlerce tartışıldı.
On yıllardır hiçbir ön alıcı müdahale olmaksızın
sistematik bir şekilde kötü muamele ve işkence
uygulayan bir kurumun yarattığı sorunların bu şekilde
görünür olmasıyla birlikte, 2012 yılı içinde disko
adı verilen bu işkence merkezlerinin kapatılması
gündeme geldi. Şu anda (Eylül 2012) diskoların zorunlu
askerlik sistemi içerisinden çıkarılarak, tamamen
kaldırılmasına yönelik bir kanun teklifi mecliste
oylanmayı bekliyor.

87
VI. SONSÖZ
Av. Dr. Ümit KARDAŞ
Emekli Askeri Hâkim
İnsanı asker olacak şekilde itaatkâr kılıp
koşullandırmak sadece ölmeye ve öldürmeye
hazır ve istekli yapmak olmayıp, aynı zamanda
o insanın denetimini de ele geçirmektir. Bireyin
şiddet kullanma potansiyelini serbest bırakmak
ne kadar zorsa, bu potansiyelin dışa vurumunu ve
sınırlarını dengeleyip bir komutaya bağlı kılmak da
o kadar zordur. Bu nedenle askerlere kurallar yoluyla
dengeleyici, sınırlayıcı tekniklerle birlikte sert ve
ödünsüz yaptırımlar uygulanır. Kayıtsız ve koşulsuz
boyun eğme ile duruma göre sivil kuralları ihlal
edebilme esneklikleri orduyu diğer kurumlardan
ayırır. Ordular sadece itaatkâr, uysal, cesur ve
teknolojik becerilerle donanmış askerler üretmekle
kalmazlar, aynı zamanda kendilerini askerliğe
yaramaz duruma getirenleri, firarileri, pasifistleri,
isyancıları ve intihar edenleri de üretirler. Askeri
personeli disiplin altına alma çabalarıyla, bu
çabaların boşa gittiği girişimler bir arada yürür. Bu
nedenle disipline etme eylemi kendini düzensizlik
tehdidi ve tehlikesine sürekli karşı koyma eylemi
olarak gerçekleştirmektedir. Askeri itaat, devletin
örgütlü şiddeti ile gönüllü ya da zoraki işbirliği
yapmak demektir. Sürekli orduların ilk kuruldukları
dönemde insan bedeninin eğitim yoluyla disiplin
altına alınması ve boyun eğdirme ön plandayken, 19.
ve 20. yüzyıl başlarında ideolojik zihniyet kalıpları
ve tek-tipleştirme bedenin ve ruhun disiplin
altına alınmasının önüne geçmiştir. Bugünün
gelişmiş ülkelerinin ordularında, eski ordulara
göre daha az sayıda askerden oluşan profesyonel
bir yapılanmanın sonucu olarak teknolojik disiplin
kavramı öne çıkmıştır. Türkiye’de ise halen 19. yüzyıl
anlayışına ve yapılanmasına dayalı bir ordu modeli
uygulanmaktadır. Bu modelin yarattığı sorunlardan
biri de şeffaf olmayan ve denetlenemeyen orduda
zorunlu askere alma sistemi içinde yaşanan ve açığa
vurulamayan hak ihlalleridir.
askerhaklari.com
Zorunlu askerlik sırasında yaşanan hak ihlalleri
ile mücadele etmek amacıyla 2011 yılı Nisan
ayı başlarında kurulan Asker Hakları internet
sitesi, bir yıl içinde siteye gelen başvuruların
örneklerini ve başvurulara dair sayısal verileri
bir rapor haline getirerek bu konuda bir ilki de
gerçekleştirmiş oluyor. Kuşkusuz bu çaba çok
Askerlİk hİzmetİ sırasında hak İhlalİne maruz
kalmıŞ bİr askerİn baskı ortamı İçerisİnde söz
konusu İhlale İlİŞkİn baŞvuruda bulunmasının
İmkânsızlıĞı, yaŞanan bastırılmıŞlık durumunun
terhİsten sonra devam etmesİ ve bu konulardakİ
hukukİ bİlİnç eksİklİĞİ hak İhlallerİndekİ
gerçek rakamlara ulaŞmayı engellemektedİr.
88
az sayıda insanın sınırlı imkânlar içerisinde,
özveriyle gerçekleştirdiği önemli bir başlangıca
imkân veriyor. Rapor kapsamında değerlendirmeye
alınan 432 başvurudan çıkarılan sayısal verilere
göre birinci sırayı 206 başvuru ile hakaret ve
aşağılama, ikinci sırayı 169 başvuru ile kasten
yaralama almakta. Sırasıyla diğer başvurularda
aşırı fiziksel aktiviteye zorlanma, yeterli sağlık
hizmeti alamama, tehdit edilme, orantısız cezalara
çarptırılma, şahsi işlerde çalıştırılma, uykusuz
bırakılma ve devrecilik fiillerine maruz kalındığı
ifade edilmiş. Bunun dışında askerler arasındaki
devrecilik anlayışı ve uygulaması sonucu ortaya
çıkan psikolojik baskı ve şiddet fiilleri, disiplin
amirlerince verilen disiplin cezalarının infaz
edildiği yerler olan disiplin koğuşlarında (disko)
kötü muamele ve işkence görmek gibi hak ihlalleri ve
nihayet psikolojik rahatsızlıkları teşhis etme imkânı
bırakmayan askere alma sistemi sonucu askere
gelen ve askerlik düzeninin işleyişindeki şiddet ve
baskı nedeniyle durumu ağırlaşan askerlerin ölümle
sonuçlanan ya da teşebbüs aşamasında kalan intihar
eylemlerine rastlanmaktadır. Askerlik hizmeti
sırasında hak ihlaline maruz kalmış bir askerin
baskı ortamı içerisinde söz konusu ihlale ilişkin
başvuruda bulunmasının imkânsızlığı, yaşanan
bastırılmışlık durumunun terhisten sonra devam
etmesi ve bu konulardaki hukuki bilinç eksikliği
hak ihlallerindeki gerçek rakamlara ulaşmayı
engellemektedir. Hukuki yollara başvurmak bir
yana, yaşanan hak ihlallerinin medyada ve internet
ortamında yer alması da mümkün değildir. Tüm
bunlara rağmen Asker Hakları inisiyatifinin, kısıtlı
imkânlarla internet ortamı üzerinden açtığı kanala
yönelik ilgi ve hak ihlallerinin çeşitliliği ortada
daha vahim bir tablonun bulunduğu ihtimalini
güçlendirmektedir.
Dünya’da ve Türkiye’de Askerlik
NATO ve AB üyesi ülkeleri arasında zorunlu
askerliği sürdüren, Türkiye dâhil sadece sekiz ülke
bulunmaktadır. (Arnavutluk, Almanya, Estonya,
Finlandiya, Yunanistan, Norveç, Avusturya, ve
Güney Kıbrıs). Bu sekiz ülkeden Almanya’da
Savunma Bakanlığı, zorunlu askerliğe son
verilmesinin ve ordu mevcudunun 250.000’den
163.000’e indirilmesinin uygulamasına başlamıştır.
ABD, Birleşik Krallık, Hollanda, İtalya, Polonya,
İzlanda, Sırbistan, Hırvatistan, İrlanda, Belçika,
Fransa, Lüksemburg, Slovenya, Slovakya, İspanya,
Portekiz, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Bulgaristan,
Romanya ve Malta ise profesyonel orduya
sahiptirler. Almanya ve Meksika’da ordu zorunlu
askere alınmışlar ile seçilmiş gönüllülerden oluşur.
Bir ordu içinde zorunlu askere alınan insan sayısı
mevcudun %60-70’ini buluyorsa, bu ordulara kitle
orduları (mass army) denilmektedir. Türkiye’de bu
oran % 60’ı aştığından Türk ordusu bir kitle ordusu
sayılır. (261.632 profesyonel + 458.368 erbaş ve er =
720.000)
Profesyonel ordular dışında kalan ordular, askere
almada uygulanan yöntemler bakımından üçe
ayrılabilir. Bazı ülkelerde seçim yapmadan sağlıklı
herkes orduya asker olarak alınır (Örneğin Türkiye,
İran ve Mısır). Bazı ülkeler seçim yaparak orduya
asker alırlar. Bu ülkeler asker olarak seçmediklerine
kamu hizmeti yaptırırlar (örneğin İsrail ve Çin).
Bazı ülkelerde ise yükümlüler kendi inançları
doğrultusunda askerlik hizmeti veya alternatif
hizmet arasında seçim yaparlar. Vicdani ret hakkını
tanıyan tüm ülkelerde bu sistem uygulanır. Avrupa
Konseyi’nin Türkiye ve Azerbaycan dışında kalan
tüm ülkelerinde vicdani ret hakkı tanınmıştır.
Türkiye, Mısır ve İran gibi ordu mevcudunun
çoğunluğunu zorunlu askerlik yoluyla hizmete aldığı
askerlerden oluşturmaktadır.
Türkiye’deki zorunlu askerlik sisteminin genel
sorunları ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri
şöyle sıralanabilir:
Sorunlar:
Ordu içindeki hiyerarşik yapı ve ideolojik tekçi
zihniyet askerlik yükümlülüğünü yerine getiren
gençlerin ezilmesine, aşağılanmasına neden
olmaktadır. Disiplin anlayışı, 19. Yüzyılın katı ve
kimliği yok edici disiplin anlayışında takılı kalmıştır.
Askeri ceza düzenlemeleri hukuki güvence
sağlamaktan, astın hukukunu korumaktan
uzaktır. Mesela, disiplin amiri bir astına tek
başına özgürlüğünü ortadan kaldıracak bir cezayı
verebilmekte, infazını yapabilmekte, geçici olarak
tutuklayabilmektedir. Amirlerce verilen bu
cezaların infaz edildiği yerler olan diskolarda bazı
askerlerin işkence ve kötü muamele gördüğü hatta
bu işkencelerin sonucu bazı askerlerin öldüğü
kamuoyuna da yansımaktadır.
Hak arayamama ve baskı altında kalmanın yarattığı
sıkışmışlık duygusunun özellikle psikolojik
rahatsızlık yaşayan askerlerde intihar eğilimini
güçlendirdiği ve intihar eylemlerinin yaşandığı bir
gerçektir.
Askere alma sistemi, sağlıklı olan herkesi askere
alma şeklinde uygulanmasına rağmen, askere
alınan sivillerin sağlık muayenesi yüzeysel olarak
yapılmakta, özellikle ruhsal rahatsızlığı olan
sivillerin şikâyetleri ciddiye alınmamaktadır. Bu
şekilde asker olan kişiler hem kendilerine hem
başkalarına zarar verebilmektedirler.
Kısa bir eğitimden geçen yükümlüler, verimli ve
yararlı olamamakta, hizmet üretmeyen tüketiciler
durumuna düşmektedirler. Birçok askerin ise
askerlikle ilişkili olmayan yerlerde çalıştırıldıkları
da bilinen bir durumdur. Belirttiğimiz gibi
dünyadaki gelişme zorunlu askerliğin kaldırılması
ve profesyonel orduya geçme yönünde olmuştur.
89
Geride kalan çok az sayıda ülke de bunun hazırlıkları
içindedir. Az sayıda profesyonel askerden oluşan
orduların teknolojik gücü ve hareket kabiliyeti
arttırılmakta, katı disiplin anlayışından teknolojik
disipline geçilmektedir.
Türkiye’de askeri yargının alanının genişliği, Askeri
Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)
gibi yargılama birliği ve tabii hâkim ilkelerine aykırı
yüksek mahkemelerin varlığı hak ihlallerinin gerçek
anlamda soruşturulmasını engellemektedir.
Genelkurmay Başkanlığı’nın özerk yapısı,
ordunun şeffaf ve denetlenebilir olmaması ve
askeri ombudsmanlık kurumunun bulunmayışı
hak ihlallerinin açığa çıkmasına, kamuoyunca
denetlenerek caydırılmasına imkân vermemektedir.
Öneriler
Ordu tarihsel olarak ama özellikle çok partili hayata
geçildiğinden bu yana demokratik siyasi hayatı ve
toplumu kendi istek ve ideolojisi doğrultusunda
yapılandırma, değiştirme ya da koruma yetkisini
kendinde görmüş ve askeri okullardaki (askeri lise,
harp okulu, harp akademileri) eğitim program ve
müfredatını da buna göre düzenlemiştir. 1940’lı
yıllardan bu yana sürekli cuntalar, darbeler, darbe
girişimleri üreten bir kurumun yapısal bir sorun
içinde olduğu açıktır. Genç subaylardaki cuntalaşma
eğiliminin hiç değişmemesi, bu tecrübelerden
geçip yüksek rütbe ve görevlere gelenlerin de bizzat
darbeleri gerçekleştirmeleri veya darbe girişiminde
bulunmaları bunun kanıtıdır. Ülke siyasetine
elindeki şiddet araçlarıyla müdahale etme kültürüne
sahip bir kurumda askerlerin hak ihlalleriyle
karşılaşması olağan bir durumdur. O halde kurumun
eğitim programının demokrat, hukuka, hak ve
özgürlüklere saygılı ve sivil siyasi otoriteye tabi
olduğunun bilincinde olan demokratik bir eğitim
ve terbiye almış subay yetiştirecek tarzda yeniden
düzenlenmesi gerekmektedir.
31.07.1970 tarihli 1324 ve 1325 sayılı kanunlarla,
Genelkurmay Başkanı’na savunma politikasının
belirlenmesi, askeri bütçe hazırlama, istihbarat
toplama, iç güvenlik ve terfi konularında özerklik
sağlanmıştır. Milli Savunma Bakanlığı (MSB)
ise, sadece lojistik destek için kaynak sağlamakla
görevlendirilmiştir. MSB’de bürokrasi askerlerden
oluşmaktadır. Oysa demokratik bir rejimde söz
konusu yetkiler MSB’ye ait olup bakan sivil
teknik bir kadroyla çalışır. Askeri bütçeyi de bu
sivil teknik kadro hazırlar. Genelkurmay Başkanı
MSB’ye bağlıdır. Tüm bu faaliyetlerin sorumluluğu
siyasi otoriteye aittir. Askeri konularla ilgili her
türlü açıklamayı da siyasi otorite olarak MSB
yapar. Demokratik bir rejimde her hafta açıklama
yapan askerler görülmez. Bu nedenlerle öncelikle
bu kanunların kaldırılarak yeni bir kanunla içi
boşaltılan MSB’nin yetkilendirilmesi, Genelkurmay
Başkanı’yla birlikte kuvvet komutanlarının da
doğrudan yatay bir şekilde MSB’ye bağlanılarak
siyasi otoriteyle ilişkilendirilmesi gerekir. Ancak
bu şekilde hükümet, ulusal güvenlik siyasetinden
ve ordunun uygulamalarından parlamentoya karşı
sorumlu olur.
MGK, askeri mahkemeler, disiplin mahkemeleri,
Askeri Yargıtay ve AYİM’in anayasal organlar
olmaktan çıkarılması zorunludur. Kanunla
kurulacak ve kuruluşunda sadece Genelkurmay
Başkanı’nın bulunduğu bir Dış Güvenlik Kurulu
yeterlidir. Hukuki bir güvence sunmayan disiplin
mahkemeleri kaldırılarak askeri mahkemelerin
görev alanı askerlerin sadece askeri suçlarını
yargılayacak şekilde düzenlenmeli, bu
mahkemelerin işleyişine sivil hâkimler katılmalı
ve temyiz denetimini ise mutlaka sivil Yargıtay
yapmalıdır. Askerleri ilgilendiren idari işlem ve
eylemlerin sivil yargısal denetimini engelleyen ve
kurum içinde bu işlemleri adil yargılanma hakkına
aykırı bir şekilde denetleyen AYİM kaldırılmalı,
ayrıcalık oluşturan bu duruma son verilerek görev
idari yargıya bırakılmalıdır.
Ordunun hareket yeteneği ve teknolojik imkânı
yüksek profesyonel bir güce dönüştürülmesi
zorunludur. Askerlik her aşamada ve düzeyde
profesyonel bir meslek olmalıdır. Barış zamanında
az sayıda profesyonel asker barındıran ordunun
savaş durumunda seferberlik planlamalarıyla
hızlı bir şekilde desteklenmesi mümkündür. Asker
sayısının azalmasıyla birlikte çok fazla sayıda olan
general sayısının da azaltılması gerekmektedir.
Tuğgenerallikten orgeneralliğe kadar aşama aşama
artan imtiyazların emeklilikte de devam ettiği
düşünüldüğünde halkın vergileriyle oluşan bütçeye
bir yük oluşturduğu ve terfiler sırasında yaşanan
gerilim ve çatışmaların hizipleşmelere neden olduğu
açıktır.
Ordunun parlamenter gözetim ve denetiminin
esasları anayasada ve kanunlarda belirtilmeli,
kurumun şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir
olması MSB üzerinden sağlanmalıdır.
NOTLAR
NOTLAR
NOTLAR

ZORUNLU ASKERLİK SIRASINDA
YAŞANAN HAK İHLALLERİ
www.askerhaklari.com sitesine
Nisan 2011-Nisan 2012 döneminde gelen başvurular
Zorunlu askerlerin karşılaştıkları kötü muamelelerden, onlara
kötü muamelede bulunanlar kadar bu sorunu görmezden
gelerek ve tartışmaktan kaçınarak devam etmesine izin veren
siviller de eşit derecede sorumlu. Askerhaklari.com sitesi
bu sorumluluğu yerine getirmek amacıyla sivil bir girişim
olarak 2011 yılı Nisan ayı başlarında kuruldu. Site, kurulduğu
günden bugüne zorunlu askerlik sırasında kötü muameleye
uğrayanlara destek vererek ve yaşanılan kötü muameleleri
görünür kılarak, bu konuda kamuoyunun farkındalığını ve
duyarlılığını arttırmak için çalıştı.
Askerhaklari.com sitesine Nisan 2011-Nisan 2012 arasında
geçen bir yıllık dönemde zorunlu askerlik sırasında kötü
muameleye uğradıkları iddiasıyla 432 başvuru yapıldı. Siteye
gelen anlatılara dayanarak hazırlanan bu rapor, istisnasız
toplumun tüm kesimleri üzerinde doğrudan ya da dolaylı
etkileri olan bir sorunu görünür kılmak ve zorunlu askerlik
yapan bireylere yönelik kötü muamelelerin sonlanmasına katkı
sağlamak amacıyla hazırlandı. 122 farklı başvuru sahibine ait anlatılardan kesitlerin yer aldığı rapor, zorunlu askerliğin sorunlu hallerini mağdurların anlatıları üzerinden dolaysız bir
şekilde aktarıyor.
www.askerhaklari.com
twitter.com/askerhaklari
facebook/askerhaklari
askerhaklari@gmail.com
ISBN: 978-605-86669-0-0