27 Eylül 2013 Cuma

Asker ‘irtica’dan neden vazgeçti? / Mümtazer Türköne

Zaman’ın dünkü manşeti, önemli bir gazetecilik dikkatini yansıtıyor. Fotoğrafa bakıp, eksik olan parçayı buluyorsunuz. Bu eksik parça, diğer bütün unsurlar onun üzerine inşa edildiği için yaşananların temel gerekçesini oluşturuyor.

28 Şubat sürecinin gerekçesini “irtica tehdidi” oluşturmuştu. Bu “tehdit”i, askerimiz,  -Emniyet ve MİT’e güvenmediği için- koskoca Genelkurmay İstihbarat Teşkilatı’nı (tam adı “Genelkurmay İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi)  devreye sokarak tespit etmiş ve bulgularını uzun bir görsel malzeme ile destekleyerek 9 saatlik meşhur toplantıda MGK üyelerine sunmuştu. MİT’in ayrıca yaptığı sunum da dahil, her şey devlet ciddiyeti ile kayıt altına alınmış, tutanaklarda yer almış; ama, “askerin irtica sunumu” ortalıkta yok. Bu gaybubet halinin kendisi bile, o dönemi aydınlatacak çok kritik bir pencere açıyor.

    28 Şubat 1997’deki MGK toplantısında Fevzi Türkeri’nin yaptığı “askerin irtica sunumu” hakkında detaylı bilgim var. Toplantıda yer alan bir hükümet üyesinden, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’den hemen ertesi günü uzun uzun dinlemiştim. Akşener’in fotoğraf hafızası çok kuvvetli, detay dikkati çok iyidir. Ayrıca bu sunum, Genelkurmay salonlarında yargı mensuplarına ve üniversite hocalarına aynı içerikle tekrarlandığı için kamuoyu tarafından da yeterince biliniyor. Kısaca mızrağı çuvala sığdırmak imkânsız. “Peki, o zaman neden tutanaklarda yer almıyor; yani ortadan kaybediliyor?” sorusunun cevabı, bu sunumun içeriğinde saklı. O gün, yoğun sermaye ve medya desteği ile üstü örtülen ciddiyetsizliği ve sahteliği bugün saklamak mümkün değil. O sunum bulunsa ve seyretme imkânı olsa, laiklik hassasiyeti olanlar bile saçını başını yolar.

    Askerin MGK’daki “irtica sunumu” gazete kupürlerinden ve Fatih’in Çarşamba semtinde çekilmiş sokak fotoğraflarından meydana geliyordu. Çarşaflı, başörtülü kadınlar, sakallı ve takkeli erkekler fotoğraflarla gelişigüzel tespit edilmişti. Bugün bu fotoğrafların aynısını “ne renkli ülkemiz var” diye kullanabilirsiniz. Çünkü aynı fotoğraf karelerinde yan yana her kıyafetten insanlar bulunuyordu. Gazete kupürleri elbette biraz daha profesyoneldi;  ama psikolojik harekâtın parçası olarak manşetleriyle birlikte bu sunuma malzeme oluşturmak için hazırlandıkları belliydi. Aynı teknik, AK Parti’yi kapatma davasında savcılığın iddianamesindeki gazete kupürleri ile tekrarlandı. Ergenekon davasında açığa çıkan,  psikolojik harekât kapsamında siparişle kitap yazdırma ve yazılan kitabı delil olarak kullanma tekniği bu irtica sunumunda bol bol kullanılmıştır. Söylenti, dedikodu düzeyinde sonsuz sayıda çoğaltılabilecek entrikalar, irtica tehdidinin delili olarak boy gösterdi. Ceketin mendil cebine girecek boyutlarda, Genelkurmay tarafından bastırılan “Siyasal İslam’ın Yayılması” başlıklı broşür, bu dedikodu bolluğu içinde rastlayabileceğiniz en ciddi kaynaktır. Sosyal bilimcileri, kendi mesleklerinden soğutacak çapta “ciddi” olan bu metin, milli gelirden pay alanların gelir dilimlerine göre yüzdeleri ile imam-hatip ve Kur’an kurslarında okuyan öğrencilerin kümülatif toplamları arasında mekanik bir ilişki kuruyor ve Millî Görüş’ün, önlem alınmazsa 2006 yılında tek başına iktidara geleceğini iddia ediyordu.

    Bu sunumdan sıradan bir kare; başı yarı kapalı bir ev kadını pazarda alışveriş ediyor ve bu fotoğraf “irtica tehdidi”nin delili olarak kullanılıyor. İçeriği tahmin etmeniz çok zor değil. 28 Şubat davasının görüldüğü mahkemeye ulaşan tutanaklar, bu sunumun içeriğini gözünüzde canlandırmanıza yetebilir. Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya -muhtemelen eşinin pastalı-börekli “altın günü”nde duyduğu- bir dedikoduyu, işte bu çok “ciddi” sunumun arkasını doldurmak için tekrarlıyor. Şu para alıp, Atatürk Bulvarı’nda tenezzühe çıkan mütesettir hanımlar hikâyesi.

    28 Şubat’ta MGK’da askerlerin sunumu, bugün televizyonda yayınlansa ordumuzun  “ciddiyeti” konusunda giderilmesi çok güç endişeler ortaya çıkaracağı için kayıp olmasın?