6 Kasım 2013 Çarşamba

Komutanların kavgasından çıkan gerçekler / Adem Yavuz ARSLAN

Başbakan Erdoğan'ın , 'öğrenci evi' açıklamasınıngölgesinde kaldı ama Balyoz eksenli tartışmaları, özellikle de dönemin komutanlarının açıklamalarını okumadan geçmeyin.

Hatta birkaç gerekçe ile o açıklamaları arşivleyin derim.

Öncelikle Pandora'nın kutusu artık açıldı. Bu tip ifade, itiraf, anı ve kitapların arkası gelecektir.

Böylece o dönemin başka bilinmeyenleri hakkında da bilgi sahibi olabileceğiz.

Org. Aytaç Yalman'ın Milliyet'te yer alan açıklamalarının en can alıcı tarafı ise şu: Yalman, lafı hiç eğip bükmeden Balyoz'un bir darbe planı olduğunu teyit etmiş. 

Hakkında yapılan yayınların, sanıkların ve avukatların açıklamalarından çok rahatsız olduğu açık.

Özellikle de Çetin Doğan'ın sözlerinden.

Konumuz o değil ama Doğan'ın üstleri hakkındaki ifadeleri de hayli düşündürücü. 

Başkent kulisleri bu konuda hayli zengin.

O yüzden Balyoz haberi gündeme düşünce kimse 'Çetin Doğan öyle şeyler yapmaz'dememişti.

Yalman'ın açıklamalarına dönersek...

Yalman'ın satır aralarında 'beni daha fazla konuşturmayın' mealli uyarıları da var.

Fakat işin bam teli şu satırlarda: "Üç günlük seminerin bir gününde emrime aykırı olarak EMASYA planının görüşüldüğünü, seminere gönderdiğim müşahit generalden öğrendim.

Bu seminer emre aykırı yapılan, amacını ve haddini aşan bir kahramanlık gösterisidir."

Yalman'ın ifadeleri arasında yer alan bir başka bam teli daha var.

Karargahın kozmik odasından çıkan CD'ler 

Evrakların doğruluğunu başka bir açıdan teyit etme anlamına gelen "Ordu karargahından çıkarılan CD'leri kimlerin ve nasıl çıkardığının araştırılması gerekmez miydi" sözü çok önemli.

Hatırlanacağı gibi Genelkurmay eski Başkanı Işık Koşaner'in internete sızan ses kaydı vardı:
Orada "1. Ordu'da kozmik odadan her şeyimizi çaldırmışız" diyordu. 


Yani belgelerin gerçekliği komuta kademesinde bilinen bir durummuş.

Öte yandan Hilmi Özkök'ün 'darbeyi önleyen komutan' olarak anılmasından rahatsız olan Aytaç Yalman, Emin Çölaşan'a mektup yazıp 'Darbeyi önleyen komutan benim' demişti. 

Org. Aytaç Yalman açıklamalarında ısrarla yazdığı kitaba atıf yapıyor.

Org. Hilmi Özkök'ün Yalman'a atfen 'iyi kalem tutar' dediğini de düşünürsek dolaylı olarakyazdıklarını teyit etmiş oluyor.

Tabii Özkök'ün de dün Cumhuriyet'e 'İleride ben de yazar mıyım bilmiyorum. Gerçekten bazen insanın burasına geliyor' demesi de 'açılacak başka dosyaların işareti' olabilir.

Aslında detayları uzatmak mümkün.

'Hiçbir şeyin gizli kalmadığı Ankara'da çok kişi ve kurum Balyoz'un bir darbe planı olduğunu biliyordu. 

Hatta seminerden bir hafta sonra içeriği başkente düşmüştü bile.

Yalman'ın son açıklamaları da darbeyi teyit etmekten başka bir anlam ifade etmiyor.

Gelinen süreçle ilgili bir başka nokta da şu:

Sanık ve sanık yakınlarının şapkayı önlerine koyup düşünmeleri gereken bir durum var.

O da şu: Avukatlar ilk günden bu yana hep 'toptan inkar' ve 'sahtecilik' üzerine bir savunma planını uyguladılar.

Davayı mahkemede kazanmaktan çok kamuoyuna oynadılar. Medyanın dikkatini çekecek adımlar attılar.

Hemen her gün TV'lerde, gazete sütunlarında gözüktüler. Hayli popüler oldukları da malum.

Ama sanıkları da yanlış yönlendirdiler.

Siyasi yerine hukuki bir savunmayı tercih etseler müvekkillerinin lehine olurdu.

Sonuç itibariyle:

Dönemin komutanlarının konuşması, tecrübelerini/anılarını yazması Türk demokrasisi için iyi bir şey.

Keşke dönemin siyasileri, güvenlik bürokratları da bu konuda biraz daha cesur olsa...

Gizli kalan şeyler açığa çıksa...

Mesela; Genelkurmay heyetinin Balyoz ile ilgili hazırladığı seminer sonuç raporunun, mahkemede istenince bir anda 'kayıtlarda bulunamaması ve mahkemeye gönderilmemesi' izaha kavuşur mu?

Birisi çıkıp 'o raporda seminerdeki anormallikler yer aldığı için imha edildi' der mi?

Kim bilir bir gün o da olur.