27 Haziran 2014 Cuma

Bir Balyoz polemiği / Hadi Uluengin / Taraf

  MALÛM, Balyoz hükümlüleri tahliye edildi.

Karar son derece isabetlidir. Hukuki ilkesellik açısından tamamen doğru buluyorum.

Ve birisi mail atarak şunu haber verdiği içindir ki bugün polemik bir yazı yazacağım:

***

MEĞER belediye seçimlerinde aday olan ve binde sıfır virgül küsuratla ağzının payını alan bir neo-Nazi Maocu bu tahliyelerden yola çıkarak Karanlık adlı malûm varakparede, sözkonusu dava zanlılarını “jurnallediğini” (!) varsaydığı isimler arasına benimkini de katmış.

Artı, “suçluyorum” yaftasını kullanarak ve Nâzım Hikmet’in Peyami Safa’yla olan polemiğine atıfta bulunarak aklınca bizleri “teşhir ettiğini” (!) sanmış.

***

HAYIR neo-Nazi Maocu, bütün siyasi familyan gibi yine kuyruklu yalan söylüyorsun!

Bütün ulusalcı şarlatanlar gibi yine çamur at izi kalsın taktiğinden medet umuyorsun!

Halep oradaysa arşiv buradadır ve ispatlayamazsan da şerefsizsin ki, hodri meydan!

***

EVET, arşiv buradadır ve isteyen bir tıklamayla onlara ânında ulaşabilir:

Bu satırlar yazarı 23 Ocak 2010 tarihinde ve kasten “İhtiyat” başlığıyla kaleme aldığı ilk makaleden, Yargıtay kararı ertesinde“hasımlarımızın uğradığı adaletsizliğe de karşı çıkmakta tereddüde düşemeyiz” diye bitirdiği 11 Ekim 2013 tarihli son makaleye dek, üç buçuk yıl boyunca Balyoz konusunu işlediği her yazıda mahkemenin adil olmadığını belirtti.

Üstelik tıpkı Ergenekon’daki gibi, hem keyfî ve uzun tutuklamalardan, hem de delil ve iddia tutarsızlıklarından dolayı özünde haklı bir davanın fiyaskoya dönüştüğünü tekrarladı.

Aksini ispat et ulusalcı bezirgân, yoksa seni ve siyasi fasileni işte ben teşhir ediyorum.

***

AMA tabii ki bunları yazarken somut militarist zihniyetten ve daha da somut karargâh tatbikatından yola çıkarak ortada kesin bir suç olduğunu da bilhassa ve bilhassa vurguladım.

Zaten Balyoz davasının o “özünde haklılık”gerekçesi de tam buraya odaklanıyordu.

Ve son tahliyelere rağmen dün olduğu gibi bugün de sözkonusu gerekçe değişmedi.

Nitekim zanlılardan büyük bir bölümünün gerek duruşmalar sırasında, gerekse salıverilme ertesinde küstahça meydan okumayı ve eski tas, eski hamam diskurdan zerre kadar taviz vermemeyi sürdürmesi, sözkonusu suçun sabitliğini tekrar gözler önüne serdi.

Fakat böyle bariz bir suçun varlığı bile ne kurunun yanında yaş da yanar gibi bir hukuksuzluğu, ne de sahte delil üretmek gibi bir rezilliği meşru kılabilirdi ve kılıyor.

Dolayısıyla, işte yukarıdaki nedenlerden ötürü bu satırlar yazarı da aslında ulusalcıdüzenbazın zikrettiği diğer pek çok isim gibi Balyoz soruşturmasının başladığı andan itibaren aynı ilkeli tutumu takındı ve “özünde haklılık” gerekçesine rağmen adaletsizlikle uzlaşmadı.

Hadi Karanlıkçı Maocuaksini ispat et, yoksa tekrarlıyorum, sen şerefsiz bir iftiracısın.

***

İMDİİ, yukarıda örneklediğim yalan gibi, Ergenekon ve Balyoz tahliyeleri ertesinde her boy ve soydan eski statüko zaptiyesinin zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışması ve jurnalci bir intikamcılığa soyunması hiçbir şekilde sözkonusu davaların o özünü yanlış kılmıyor.

Şüphesiz, başta sahte delil üretenler olmak üzere komploya bulaşmış ve kamuoyunu manipüle etmiş olanlar cezalandırılmalıdır. Hukuk ve vicdan böyle bir yükümlülük dayatıyor.

Ama bunu söylemek ve savunmak da asla ve asla ulusalcıların aynı manipülasyonu bu defa aksi yönde yaptığı gibi, şu an cezayı savmış olan zanlılardan bazılarının sütten çıkmış ak kaşık “masumlar” (!) olduğu anlamına gelmiyor ve gelmeyecektir.

Adalet ancak her iki tür suçun da tespit ve teşhir edilmesiyle yerini bulacaktır ki, ben kendi hesabıma o teşhiri dün olduğu gibi bugün de iftiracı şerefsizlerden esirgemeyeceğim.