“Vur” emrini vermeyenler, mehmetçiğin moralini çökertenler, sonra da teröristlere yem edenler şimdi yoklar. Kimi içerde, kimi de emekliliğini isteyip çekip gitti.
TSK'nın
terörle mücadele tarihinde en başarılı dönemini yaşadığına dikkat çeken
Yeni Akit'ten Yener Dönmez, PKK'nın sözde final yılında perişan
edilebilmesinin nedenlerini sıraladı.
Teröristler görüldüğü halde askere 'Vur' emri vermeyen, 'Kedidir kedi' diyerek astsubayını geçiştiren, TSK'nın gücünü teröre karşı değil seçilmiş hükümetlere ve halka karşı kullanan komutanların kiminin içeride olduğunu kiminin emekliliğini isteyip gittiğini, 'Gölge Karargah'ın dağıtıldığını hatırlatan Dönmez, böylece TSK’nın moral değerlerini yerle bir eden durumların ortadan kalktığını ifade etti.
Dönmez, "Şimdi “vur” emri verecek, göbeğinden başka yerlere bağlı olmayan cengaver komutanlar var ki bölgede, PKK final yılında 1600 kayıp verip perişan oldu." dedi.
Yazısında, "Bugün TSK’nın enerjisi asli işine harcanabiliyorsa Fenerbahçe’de konuşlu “Gölge Karargah”ın dağıtılması, Encümen-i Daniş’in bitirilmesi sayesindedir." tespitine de yer veren Dönmez, TSK'da komutan kalmadığı söylemlerine ilişkin olarak da görevi layıkıyla yapacak pek çok komutanın bulunduğunu ifade etti.
İşte Dönmez'in analizi:
Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadele tarihinin en başarılı dönemini yaşıyor.
Evet geçmişte çok büyük çaplı sınır ötesi ve sınır içi operasyonlar oldu ama bunlarda büyük kayıplar da verildi. Bu dönemi “en başarılı dönem” kılan şey, çok az şehit verilmesi, güvenlik güçlerinin riske atılmaması, örgüte karşı psikolojik üstünlüğün kurulabilmesi ve tekniğin en üst düzeyde kullanılmasıdır.
Bu başarı bölgede görev yapan Silahlı Kuvvetler personelinin moralini son derece yükseltmiştir. Dağlıca, Aktütün gibi baskınlara maruz kalmak, Silvan gibi sıcak çatışmalarda onlarca şehit vermek TSK’nın moral değerlerini yerle bir eden durumlardı.
Final yılı, bayrak dikme, bölgeden devleti enterne etme gibi hedeflerle örgütün topyekun, bütün gücüyle saldırdığı bir yıldan bahsediyoruz üstelik.
TSK, Jandarma ve Emniyet Güçleri bu sınavı başarıyla geçtiler ve hem bölge halkına güven verdiler hem kendileri özgüvenlerini perçinlemiş olarak önümüzdeki döneme bakıyorlar.
Peki bu günlere nasıl gelindi?
Uzun uzun anlatmama gerek yok. Dağlıca baskınında 13 arkadaşıyla beraber şehit düşen Asteğmen Mehmet Bozkuş’un geride kalan günlüğünden okuyalım:
“Bu gün var ya… Bu terörün bitmeyeceğine bir kere daha şahit oldum. Gözümüzün önünden on katır on kişi geçiyor, ‘gidelim öldürelim’ diyoruz göndermiyorlar. Helikopter çağırıyoruz yollamıyorlar. Bi de bunun üzerine adamları telsizlerinden de dinliyoruz. Hâlâ elimizi kolumuzu bağlı tutuyorlar, çıldırıyoruz. Adamlar resmen önümüzden geçiyor. Biz de öyle salak saçma dağ başında bekliyoruz, neye kime hizmet ettiğimizi bilmiyoruz, ilk defa burada bulunuşumuzun boş olduğunu anladım.”
Birkaç gün sonra yazılmış bir başka bölüm:
“O sabah sana demiştim ya terörist ve dolu katırlar gördük bir şey yapamadık diye, şerefsizler ellerini kollarını sallaya sallaya gittiler yüklerini boşaltıp geri döndüler ve biz gene bir şey yapamadık. Emir vermedi üstlerimiz. Gene ‘gidelim’ dedik ‘bırakın gitsinler’ dediler. Başlarım böyle işe dedik, elimizi kolumuzu bağladık. Ne kadar saçma bir şey. Çıldırdık çaresizlikten. On tane adam vardı, parçalardık şerefsizleri. Manyak gibi durduk yerimizde.”
İşte cephede terörle mücadele edenlerin morali böyle çökertilir.
Terörle Mücadelede Başarının Sırrı
O “vur” emrini vermeyenler, okuduğunuz satırlardaki uygulamalarla Mehmetçiğin moralini çökertenler, sonra da teröristlere yem edenler şimdi yoklar. Kimi içerde, kimi de emekliliğini isteyip çekip gitti.
Şimdi “vur” emri verecek, göbeğinden başka yerlere bağlı olmayan cengaver komutanlar var ki bölgede, PKK final yılında 1600 kayıp verip perişan oldu.
Gölge Karargah Dağıtıldı TSK Asli İşine Döndü
Evet TSK güçlü. Ama bugüne dek “vur emri vermeyen” komutanlar tarafından o güç PKK’ya karşı değil, seçilmiş hükümetlere ve halka karşı kullandırtıldı.
Bugün TSK’nın enerjisi asli işine harcanabiliyorsa Fenerbahçe’de konuşlu “Gölge Karargah”ın dağıtılması, Encümen-i Daniş’in bitirilmesi sayesindedir.
Bugün TSK’nın zirvesinin rahat çalışabilmesinin garantisi başta İlker Başbuğ olmak üzere Fenerbahçe Karargahı’nın darmadağın edilmesi sayesindedir.
İskenderun semalarında İsrail Heronu’nu tespit edip vurmak için yalvaran Hawk bataryasındaki astsubaya “kedidir kedi” diyerek radarı kapattıran komutanlarla olmaz bu iş.
TSK'da Görevini Yapacak Çok Komutan Var
Bakmayın TSK üzerinden yaygara kopartılmasına. Deniz Kuvvetleri’nde pek çok pırıl pırıl amiral var. Onlar da görevleri layıkıyla yapar. Omuzlarında oramiral rütbesi olması şart değil.
Deniz Kuvvetleri’nde tutuklularla ilgili rakam oyunlarına karnımız tok.
Akit’in günlerce manşetine taşıdığı “Gay Tayfa” haberini hatırlayın. Deniz Harp Okulu’ndaki rezalet ve çürümüşlüğü hep beraber gördük o haberlerde ve fotoğraflarda. O okuldan çıkanların fahişeye denizci elbisesi giydirip, donanma içinde fotoğraf çektirmelerine şaşırmıyorum o yüzden. Donanmamız bu halde oldukça İsrail daha çok Mavi Marmara’mızı basar.
Sadullah Ergin geçen ekranda açıkça “28 Şubat’ın merkezi Deniz Kuvvetleri’ndeydi unutmayın” dedi. Unutmuyoruz elbet. Denizci üniforması bize Barbaros Hayrettin Paşa’dan emanettir. Onu fahişenin üzerine giydirenlerin rütbeleri sökülmedikçe ve üniformaları alınmadıkça da unutmayacağız.
Teröristler görüldüğü halde askere 'Vur' emri vermeyen, 'Kedidir kedi' diyerek astsubayını geçiştiren, TSK'nın gücünü teröre karşı değil seçilmiş hükümetlere ve halka karşı kullanan komutanların kiminin içeride olduğunu kiminin emekliliğini isteyip gittiğini, 'Gölge Karargah'ın dağıtıldığını hatırlatan Dönmez, böylece TSK’nın moral değerlerini yerle bir eden durumların ortadan kalktığını ifade etti.
Dönmez, "Şimdi “vur” emri verecek, göbeğinden başka yerlere bağlı olmayan cengaver komutanlar var ki bölgede, PKK final yılında 1600 kayıp verip perişan oldu." dedi.
Yazısında, "Bugün TSK’nın enerjisi asli işine harcanabiliyorsa Fenerbahçe’de konuşlu “Gölge Karargah”ın dağıtılması, Encümen-i Daniş’in bitirilmesi sayesindedir." tespitine de yer veren Dönmez, TSK'da komutan kalmadığı söylemlerine ilişkin olarak da görevi layıkıyla yapacak pek çok komutanın bulunduğunu ifade etti.
İşte Dönmez'in analizi:
Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadele tarihinin en başarılı dönemini yaşıyor.
Evet geçmişte çok büyük çaplı sınır ötesi ve sınır içi operasyonlar oldu ama bunlarda büyük kayıplar da verildi. Bu dönemi “en başarılı dönem” kılan şey, çok az şehit verilmesi, güvenlik güçlerinin riske atılmaması, örgüte karşı psikolojik üstünlüğün kurulabilmesi ve tekniğin en üst düzeyde kullanılmasıdır.
Bu başarı bölgede görev yapan Silahlı Kuvvetler personelinin moralini son derece yükseltmiştir. Dağlıca, Aktütün gibi baskınlara maruz kalmak, Silvan gibi sıcak çatışmalarda onlarca şehit vermek TSK’nın moral değerlerini yerle bir eden durumlardı.
Final yılı, bayrak dikme, bölgeden devleti enterne etme gibi hedeflerle örgütün topyekun, bütün gücüyle saldırdığı bir yıldan bahsediyoruz üstelik.
TSK, Jandarma ve Emniyet Güçleri bu sınavı başarıyla geçtiler ve hem bölge halkına güven verdiler hem kendileri özgüvenlerini perçinlemiş olarak önümüzdeki döneme bakıyorlar.
Peki bu günlere nasıl gelindi?
Uzun uzun anlatmama gerek yok. Dağlıca baskınında 13 arkadaşıyla beraber şehit düşen Asteğmen Mehmet Bozkuş’un geride kalan günlüğünden okuyalım:
“Bu gün var ya… Bu terörün bitmeyeceğine bir kere daha şahit oldum. Gözümüzün önünden on katır on kişi geçiyor, ‘gidelim öldürelim’ diyoruz göndermiyorlar. Helikopter çağırıyoruz yollamıyorlar. Bi de bunun üzerine adamları telsizlerinden de dinliyoruz. Hâlâ elimizi kolumuzu bağlı tutuyorlar, çıldırıyoruz. Adamlar resmen önümüzden geçiyor. Biz de öyle salak saçma dağ başında bekliyoruz, neye kime hizmet ettiğimizi bilmiyoruz, ilk defa burada bulunuşumuzun boş olduğunu anladım.”
Birkaç gün sonra yazılmış bir başka bölüm:
“O sabah sana demiştim ya terörist ve dolu katırlar gördük bir şey yapamadık diye, şerefsizler ellerini kollarını sallaya sallaya gittiler yüklerini boşaltıp geri döndüler ve biz gene bir şey yapamadık. Emir vermedi üstlerimiz. Gene ‘gidelim’ dedik ‘bırakın gitsinler’ dediler. Başlarım böyle işe dedik, elimizi kolumuzu bağladık. Ne kadar saçma bir şey. Çıldırdık çaresizlikten. On tane adam vardı, parçalardık şerefsizleri. Manyak gibi durduk yerimizde.”
İşte cephede terörle mücadele edenlerin morali böyle çökertilir.
Terörle Mücadelede Başarının Sırrı
O “vur” emrini vermeyenler, okuduğunuz satırlardaki uygulamalarla Mehmetçiğin moralini çökertenler, sonra da teröristlere yem edenler şimdi yoklar. Kimi içerde, kimi de emekliliğini isteyip çekip gitti.
Şimdi “vur” emri verecek, göbeğinden başka yerlere bağlı olmayan cengaver komutanlar var ki bölgede, PKK final yılında 1600 kayıp verip perişan oldu.
Gölge Karargah Dağıtıldı TSK Asli İşine Döndü
Evet TSK güçlü. Ama bugüne dek “vur emri vermeyen” komutanlar tarafından o güç PKK’ya karşı değil, seçilmiş hükümetlere ve halka karşı kullandırtıldı.
Bugün TSK’nın enerjisi asli işine harcanabiliyorsa Fenerbahçe’de konuşlu “Gölge Karargah”ın dağıtılması, Encümen-i Daniş’in bitirilmesi sayesindedir.
Bugün TSK’nın zirvesinin rahat çalışabilmesinin garantisi başta İlker Başbuğ olmak üzere Fenerbahçe Karargahı’nın darmadağın edilmesi sayesindedir.
İskenderun semalarında İsrail Heronu’nu tespit edip vurmak için yalvaran Hawk bataryasındaki astsubaya “kedidir kedi” diyerek radarı kapattıran komutanlarla olmaz bu iş.
TSK'da Görevini Yapacak Çok Komutan Var
Bakmayın TSK üzerinden yaygara kopartılmasına. Deniz Kuvvetleri’nde pek çok pırıl pırıl amiral var. Onlar da görevleri layıkıyla yapar. Omuzlarında oramiral rütbesi olması şart değil.
Deniz Kuvvetleri’nde tutuklularla ilgili rakam oyunlarına karnımız tok.
Akit’in günlerce manşetine taşıdığı “Gay Tayfa” haberini hatırlayın. Deniz Harp Okulu’ndaki rezalet ve çürümüşlüğü hep beraber gördük o haberlerde ve fotoğraflarda. O okuldan çıkanların fahişeye denizci elbisesi giydirip, donanma içinde fotoğraf çektirmelerine şaşırmıyorum o yüzden. Donanmamız bu halde oldukça İsrail daha çok Mavi Marmara’mızı basar.
Sadullah Ergin geçen ekranda açıkça “28 Şubat’ın merkezi Deniz Kuvvetleri’ndeydi unutmayın” dedi. Unutmuyoruz elbet. Denizci üniforması bize Barbaros Hayrettin Paşa’dan emanettir. Onu fahişenin üzerine giydirenlerin rütbeleri sökülmedikçe ve üniformaları alınmadıkça da unutmayacağız.