28 Ocak 2013 Pazartesi

Çözüm için son 1,5 ay / Adem Yavuz Arslan

 
Hızlı başlayan İmralı görüşmeleri yavaşlama sürecine girmiş gözüküyor.

Özellikle de BDP cephesinden gelen açıklamalar ve İmralı'ya gidecek heyetin kimlerden oluşacağı konusundaki farklı görüşler süreci tıkadı.

BDP cephesinin kafası fena halde karışık.
Sürecin pozitif ilerlemesi adeta abandone olmalarına neden oldu. Süreçte belirleyici olamamak partiyi adeta paralize etti.

Birinci açılım sürecinde olduğu gibi işlerin kötü gitmesi beklentisi hayli güçlüydü.

İmralı heyetinin oluşum süreci de hararetli bir tartışma konusu. Öyle ki hükümetin inisiyatifiyle adaya giden Ahmet Türk'e yönelik yıpratma söylemleri bile dolaşıma sokuldu.

Bu süreçte açığa düşen diğer bir taraf ise şüphesiz Kandil.

Yakın zamana kadar yakıp yıkmaktan, devrimci halk savaşından bahseden Kandil'deki örgüt yönetimi şimdilerde 'Öcalan ne derse kabulümüzdür' modunda.

Konunun birden fazla boyutu var ancak sahadan aldığım bilgiler Kandil'deki söylem değişikliğinin biraz da zorunluluktan kaynaklandığını gösteriyor.

KCK operasyonları nedeniyle şehirlerde eylem yapmakta zorlanan örgüt aynı zamanda kış üslenmesinde de ciddi sıkıntı yaşadı.

Hâlâ da yaşıyor.

İşte bu aşamada Kandil'i adeta şoke eden bir gelişme daha yaşandı.

PKK'nın 'top secret' diye bilinen ve çok az örgüt elemanının bildiği sığınaklar bir bir imha edildi.

Örgütün acil durumlarda son seçenek olarak kullandığı sığınakların tek tek imha edilmesi Kandil'in kafasını karıştırmış durumda.

Çünkü çok az kişinin bildiği bu kamplar ve sığınakları TSK'nın eliyle koymuş gibi bulmaya başlaması örgütte sorgulamayı da başlattı.

Paris'teki cinayetlerden sonra çok gizli ve çok az kişinin bildiği sığınakların art arda imha edilmesi örgütte 'Her şeyimiz biliniyor' kaygısı oluşturdu.

Herkes bir diğerinden şüphe duymaya başlamış.

Güvenlik bürokrasisinde konuşulanlara bakılırsa Kandil'in kaygısı boş değil. Öyle yöntemler kullanılıyor ki, takdir etmemek mümkün değil.

Bahar gelmeden sürecin adı konmalı

Tabii ki asker polis arasındaki uyumlu çalışma, Hakkâri ve Şırnak bölgesindeki komuta kademesinin özverili çalışması bu sürecin başarıyla bitirilmesi için yeterli değil.

Güvenlik tedbirlerinin eksiksiz uygulanması çözüm sürecinde siyasilerin elini güçlendirir.

Ancak çözüm sürecinde acele etmek gerekiyor. Çünkü bahar gelmeden tabiri caizse işin adını koymak şart.

Yoğun kış şartları ve etkili mücadele PKK'nın eylem yapmasına imkân tanımıyor. Fakat baharın gelmesiyle birlikte şartlar değişecek.

Eylem yapmak şimdiye oranla daha kolay olacak. Çok ciddi darbe alan örgütün toparlanması için şartlar lehine olacak.

Üstelik Türkiye'ye karşı husumeti açık seçik ortada olan bazı komşularımızın baharla birlikte PKK'ya ciddi lojistik sağlamaları da bekleniyor.

Yani çözüm sürecinde bir takvim baskısı var.

Mart ortası gelmeden eylemsizlik kararının ilanı ve sınır dışına çekilmenin gerçekleşmesi gerekiyor.

Hükümetin bu konudaki tutumu ortada. Başbakan açıkça 'sınır dışına çekilme esnasında müdahale edilmeyecek' diyerek operasyonların olmayacağı garantisini de verdi.

Eğer silahlı unsurlar bahar ve yaz aylarında Türkiye içinde olursa süreç sabote edilmeye açık hale gelir.

Yani çözüm için son 1,5 ay ve acele etmek gerekiyor.