Balyoz Darbe Planı davasında haklarında mahkumiyet kararı verilen 7 general mahkemenin lehlerindeki bilirkişi raporunu gizlediğini ileri sürdü.
Balyoz Darbe Planı yaptıkları iddiasıyla
hapis cezasına çarptırılan Orgeneral Bilgin Balanlı, Koramiral Can
Erenoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya, Koramiral Deniz Çora, Korgeneral
Turgut Atman, Kargeneral Rıdvan Ulugüler ve Tümgeneral Halil Helvacıoğlu
mahkum olan 325 masum insana darbeye teşebbüs iddiasıyla 16-20 arası
ceza verilirken, sanıkların lehine olan ve delil sahtekarlığını somut
bir şekilde ortaya koyan delillerin görmezden gelindiğini ileri sürdü.
Adı
geçen 7 general haklarında verilen karara temel teşkil eden 11 ve 17
nolu CD'den 11 nolu CD üzerindeki yazılarla ilgili, yapılan bilirkişi
incelemesinin CD'nin üzerindeki yazının el yazısı değil, makine ile
yazıldığını gösterdiği için bu delilin kendi lehlerinde olduğu için
mahkeme tarafından gizlendiğini, bu durumun gerekçeli kararda da
görmezden gelindiğini iddia ettiler.
Yukarıda ismi yazılı 7 generalin avukatları aracılığı ile Gazeteport'a gönderdiği iddialar şu şekilde;
Bu
davanın esanını oluşturan birçok sanığın suçlanmasına neden olan,
tamamının yalan ve iftira ürünü olduğu bilimsel olarak defalarca
kanıtlanmış dijital veriler 11 ve 17 nolu CD'lerde bulunmaktadır. Bu
CD'ler "Diğer CD'ler gerekse bu CD'ler de gerçektir"
algısı yaratmak için suç unsuru taşımayan 16 gerçek CD arasına
karıştırılmıştır. İftira çetesi bu haliyle dahi göze batacağını ve
inandırıcı olmayacağını düşündüğü bu CD'lerin üzerine o zaman 1'inci
Ordu Komutanlığında Harekat başkanı olan subayın el yazısından bölümler
keserek bilgisayar ortamında oluşturduğu kelimeleri bir imza veya yazı
makinesiyle yazdırmıştır. Çete, bu sahtekarlığı, CD'ler ortaya
çıkarıldığında, CD'lerin gerçek olduğu izlenimini yaratarak yalanlarına
gerçek boyutu kazandırma amacıyla yapmıştır.
Başlangıçta
her şey düşündükleri gibi gitti. Savcılık, bu CD'lerle birlikte 19 adet
CD'yi İstanbul Polis Laboratuvarı'na göndererek CD'lerin üzerindeki el
yazılarının 1. Ordu Komutanlığı Harekat Başkanı dahil 16 şahsın el
yazısıyla mukayese edilmesini istedi. Ancak hayattaki en zor şey yalanı
kurgulamaktı.
Beklenen
olmadı, kurgu hasar aldı. İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı "CD
üzerindeki yazılar el ürünü yerine bir makine ile üretilmiştir"
diyecekken, taklit yapıldığı gerçeğini gizlemek için "... şahısların ellerinden çıktığını gösterir nitelikte kaligrafik ve grafolojik bulgulara rastlanılmamıştır." şeklinde üstü kapalıbir rapor vermek zorunda kaldı.
İstanbul
Kriminal Polis Laboratuarı, aksi bir karara cesaret edemezdi. Çünkü 11
ve 17 No'lu CD'ler üzerinde yazılar imza/yazı makinesiyle yazdırılırken
kimsenin tahmin edemeceği büyük bir gaf yapılmıştı. Harfler, normal el
yazısı tekniğinde olduğu gibi sola-yukarıdan aşağıya yazdırılacakken
yazı makinesine ters yönte yani sağa doğru yazma komutu
verdirildiğinden, kalemin ucundaki boya birikintisi harfin bitiş yerinde
çkması gerekirken başlangıç noktasında oluştu. Ayrıca kalemin hareket
yönündeki terslikler de bariz bir şekilde sahteciliği gözler önüne
serdi. Suç unsuru içermediği söylenen diğer CD'ler üzeride yazılar ise
bu iki CD'den tamamen farklı olarak gerçeği yansıtıyordu.
Bu
raporun her şeyi alt üst ederek davayı düşüreceği açıktı. Bu raporun,
dikkatleri sahteciliğe çekeceği ve gerçekleri ortaya çıkaracağı
korkusuyla saklanmasına karar verildi. Balyoz İddianamesi ve Ek Delil
Klasörleri 11 Ağustos 2010 tarihinde sanıklara ve savunma avukatlarına
dağıtılmadan önce Ek Klasörler arasında yer alan ve 4'üncü klasörden bu
rapor çıkaralarak gözlerden saklandı ve içi boş olarak dağıtıldı.
İstanbul
Kriminal Polis Laboratuarından beklenen rapor alınamayınca, CD'ler
üzerindeki el yazılarının kime ait olduğu yönünde iftira çetesinin yalan
haberler sızdırması üzerine, bir avukatın ısrarlı talepleri sonucu
bahse konu Ekspertiz Raporu'na ulaşıldı ve gerçekler ortaya çıkarıldı.
Mahkemeden
ısrarla bu CD'ler üzerindeki yazıların imza veya yazı makinesiyle
yazdırılıp yazdırılmadığı ve üzerindeki gözle görülen parmak izlerinin
kime ait olduğunun tespit edilmesi talep edildi. Bu talepler hukuksuz ve
gerekçesiz bir şekilde reddedildi.
Bunun üzerien bizler
tarafından gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla yurt içinden alınan ve
yurt dışdan bilirkişi raporları alındı. Evrensel gerçek olan, yalanın üzeri kat kat örtülse dahi zamanla kokarak pis kokusunu etrafa yayacağı" tezi tekrar doğrulandı.
ABD'de
konuşlu Forensic Document Examination Services, Inc. (Adli Belge
İnceleme Hizmetleri A.Ş.), 02 Haziran 2010 tarihli Bilirkişi Raporunda;
"Sanığın el yazılarında seçilmiş harflerden oluşan şablonla, imza
makinesi kullanılarak yazının oluşturulduğu" tespitlerine yer verildi.
Adli Bilimler ve Adli Belge İnceleme Uzmanı Y. Doç. Dr. Jale Bafra da aynı gerçeğe ulaştı. Raporunda "11
ve 17 No.'lu CD'ler üzerindeki yazıların kopya ya da nakilden ziyade,
otomatik yazı ya da imza oluşturmaya uygun bir vasıta ya da aygıtla
oluşturuldukları düşünülmelidir." tespitine yer verdi.
Bu
raporlar mahkemeye sunuldu ve mahkemenin şüphesi varsa konunun
oluşturacağı yeni bir bilirkişi heyeti tarafından tekrar incelenmesi
talep edildi ama bu teklif hiç dikkate alınmadı.
Madde gerçeğe
ulaşmak için bu alçakça sahtekarlığı yapanları bulmaya yönelik hiç bir
çaba sarf etmeyen bir mahkeme heyetinin tarafsızlığından, adaletinden,
vicdanından ve adil yargılama yaptığından bahsedilebilmesi mümkün müdür?
Hangi bilirkişi olursa olsun ve kaç kez inceletilirse inceletilsin "bu CD'lerin üzerindeki yazılaran makine ile yazdırıldığının" ortaya çıkacağından adımız gibi eminiz