31 Ocak 2013 Perşembe

Vicdanın işaret fişeği / Metehan Demir

Vicdanın işaret fişeği

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir süreden beri dile getirdiği ancak özellikle son bir haftadır daha da gündeme gelen tutuklu askerlerle ilgili çıkışları ve yaptığı çağrılar gerçekten büyük önem taşıyor.

Bugün ortada kimi ister kabul etsin ister etmesin, ya da sevsin sevmesin bir gerçek var. O da Başbakan Erdoğan’ın ülkenin en güçlü ismi olduğu. Birçok sürecin yürümesi sorunsuz işlemesi ya da tıkanıklığın giderilmesi için onun işaret vermesi gerekiyor.

EN AZINDAN BİR UMUT

Başbakan’ın bu yaptığı vicdanın işaret fişeğini atmaktır. Bu bazı durumlarda işaret fişeği bile olsa hayati rol oynayabiliyor. Tıpkı tutuklu askerlerle ilgili verdiği sinyallerin en azından yarattığı umut gibi. Tutuklu askerlerin aileleri ve kendilerinde “acaba mağduriyetimiz için bir şeyler mi yapılacak” beklentisini ortaya çıkardı.
Ancak dün, Erdoğan’ın açıklamaları yeni ve kritik bir boyuta daha ulaştı.

Evet, Başbakan gerçi tutuklu askerlere dair yeni bir düzenleme düşünmediklerini, üçüncü yargı paketinde tutuksuz yargılamayı mümkün hale getirdiklerini ve bu nedenle de dördüncü pakette yeni düzenlemeye gerek olmadığını söyledi. Ama, Başbakan’ın bir cümlesi daha vardı. O da, “...Hala bu sürece yönelik de bazı yeni adımlar şu anda planlanıyor” ifadesi.

POPÜLİZM YAPMAYALIM

Bu cümle paragrafın içinden çıkarıldığında oldukça ilginç bir görüntü arz ediyor. Yine de popülist gazetecilik numarası yapmayalım. Ve gelin, dün akşam Başbakan’ın bu cümlenin de içinde geçtiği tüm paragrafı bir daha gözümüzün önüne getirelim:

“Temenni ederim ki yargı bu süreci daha da hızlandırsın, bir an önce bu adımlar atılsın. Zira bunların içinde emekli olan paşalarımız hepsi bu davetlere uydular, geldiler, ifadelerini verdiler ve sonra da tabi tutuklandılar. Ama tutuksuz olarak da bunlar yargılanabilirdi. 400’ü buluyor bunlar şuanda içeride. Hala bu sürece yönelik de bazı yeni adımlar şu anda planlanıyor. Kararı elbette yargı verecektir.”

ÇOK DİKKATLİ SEÇER

Bu paragrafın tamamını okuduğumuzda çok umut dolu bir süreç olmayabilir. Ama Başbakan, kullandığı her cümleyi çok dikkatli seçer. Bu nedenle, “Hala bu sürece yönelik de bazı yeni adımlar şu anda planlanıyor” yönündeki bu sözleri tutuklu askerler ve aileleri için yeni bir umudun şifreleri mi, yoksa yeni bir pragmatik ve pratik bir uygulama mı gelecek orası belli olmaz. Başbakan Erdoğan, yargıya saygısı olduğunu sürekli yineliyor, ama ağır işleyen bir süreci, aynı zamanda yapılan düzenlemelere rağmen tutuksuz yargılama konusunda da çok adil bir mekanizmanın işlemediğini de açıkça söylemekten çekinmiyor.

KAVGALARINA RAĞMEN KARŞI ÇIKTI

Zamanında İlker Başbuğ’un cezaevine gönderilmesine çok net bir şekilde tepki gösterdiğini bilenler bilir. TSK ile zamanında en sert kavgaları eden bir siyasi olmasına rağmen bu kadar çok general ve amiralin hapiste tutularak yargılandığını gösteren tabloya da yine kendi karşı çıktı. Şimdi toplumun kendisine muhalif kesimi, “İyi polis-kötü polisi oynuyor. Tutuklatan da o’ydu, serbest bırakan da o olabilecekken bunu yapmıyor. Yerine duygu sömürüsü yapıyor” diye Başbakan’ı eleştiriyor. Ama durum böyle değil. Öyle olsaydı MİT Müsteşarı’nın şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırılması krizinde olaylar kendisine de uzanabilecek şekilde gelişmezdi. Yargı o nedenle bu süreçte tamamen Erdoğan’dan bağımsız hareket etti. Peki şimdi ne olur. 400’den fazla muvazzaf asker tutuklu olarak yargılanıyor.

PEKİ ŞİMDİ NE OLUR

Yani hapiste. Görevlerinin başında değiller. Doğrudur, içerideki asker orduda görev zafiyeti yaratmaz, mutlaka yerleri doldurulur. Ama o psikolojik boşluk, yaralı vicdanlar, davalardaki süreçlerde boşta kalan yanıt arayan sorular zamanla havayı ağırlaştırıyor. Şimdi öncelikli iş yargının sadece Başbakan’ın çağrılarıyla değil genel toplum vicdanına da bakarak öncelikle yaş ve sağlık koşulları kritik olan personele biraz daha merhametle bakması. Sonrasında o hassas terazide herkesin durumunun bir kez daha gözden geçirilmesi. Çünkü yasalar bu inisiyatifi artık olumlu almaya müsait. Bu noktada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e de “hiçbir tutuklu ailenin dramıyla ilgilenmiyor” eleştirilerine de katılmadığımı söylemek istiyorum. Çünkü Necdet Özel Paşa bu işin şovunu yapmasa da her fırsatta sivil otoriteye TSK’nın bu konudaki rahatsızlığını üzüntüsünü ve taleplerini ısrarlı ve medeni bir şekilde dile getiriyor.

LÜTFEN GEÇ OLMADAN

Bu “darbecileri hapisten kurtarma planı” değil. Bu kimseye kıyak da değil. Bu sadece insani, vicdani bir adım. Takdir yargının ama gerçekten birkaç olumlu adım gelirse psikolojik olarak şu gergin toplumsal ortamda bile hissedilir bir rahatlama sağlanır. Tabii ki suçu sabit olan, delillerle suçu kesinleşen kim olursa olsun cezasının da en ağır şekilde verilmesinin sonuna kadar yanındayım. Ama lütfen karar geç olmadan ve adil bir şekilde gelsin. Çünkü hala olmadığı bir toplantıda neden yargılandığını bilmeyen ve 18 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya olanların sorduğu ve yanıt bekleyen sorular da var.