22 Ocak 2013 Salı

Deniz Kuvvetleri’nden sızan dedikodu Donanma Komutanı istifa etti; ama... / Can Ataklı

Son yıllarda kamuoyunu çok oyalayan “örgüt- darbe” davalarından hangisine bakarsanız bakın Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki en büyük hasarın Deniz Kuvvetleri’ne verildiğini görüyoruz.

Üç tarafı denizle çevrili olan ama karasal alanı da büyük olan bir ülkede Deniz Kuvvetleri’nin hangi güçle ve yetenekle darbe yapabileceği bir muamma ama, belli ki ilahlar böyle istiyor. Önce Deniz Kuvvetleri çökertiliyor.

Şu anda Deniz Kuvvetleri’nin üst düzey komutanlarından yani amirallerinden yarıdan fazlası darbecilik, teröristlik, casusluk veya fuhuş yapmak iddialarıyla hapislerde tutuluyor.

Bu da Silahlı Kuvvetler’in tamamında ama özellikle Deniz Kuvvetleri bünyesinde çok ciddi bir moral çöküntüsüne neden oluyor. Peki neden Deniz Kuvvetleri bu kadar mercek altında? Tam bilinmiyor ama rivayet muhtelif. Örneğin tutuklanan yüksek rütbeli subayların önemli bölümünün Boğazlar’la ilgili politikalarda karşı duruş sergiledikleri ileri sürülüyor. Amerikan Donanması kendince gerek gördüğünde Karadeniz’e açılmak istiyor. Oysa bu Montrö Anlaşması gereğince yasak. Montrö Anlaşması değiştirilmek isteniyor ama Deniz Kuvvetleri’nin buna direndiği belirtiliyor.

Ayrıca Deniz Kuvvetleri’nin Akdeniz’de daha etkin rol oynamak istediği ancak NATO’nun ve tabii özellikle Amerika’nın buna karşı olduğu da söylenenler arasında. Deniz Kuvvetleri’ne yakın bazı kaynaklarım “Baş edemedikleri hapse giriyor, çok tuhaf” yorumunda bulundular. Ancak, çok ilginç bir iddia iletildi bana. Elbette bunu doğrulatmam çok zor, ama eğer koca bir Deniz Kuvvetleri camiası bu dedikoduyla çalkalanıyorsa gerçek payının olması da çok yüksektir.

Aldığım bilgiye göre Donanma Komutanı Nusret Güner kasım ayında istifa etmiş.

Gerekçesi çok basit; “Arkadaşlarımız birer birer hapse atılıyor elimizden hiçbir şey gelmiyor, gelmediği gibi bir de biz buna yardım ediyoruz.”

Anlatılanlara göre Nusret Güner, Gölcük’e yapılan baskını ve savcıların daha sonra Balyoz davasında kullanılan belgeleri elleriyle koymuş gibi bulmalarını hâlâ hazmededemiş. Ayrıca o sırada Donanma Komutanı olan şimdiki Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Murat Bilgel’in savcıları hararetle karşılamasını, giderlerken kendilerine kravat hediye etmesini de içine sindirememiş.

Nusret Güner istifa etmiş etmesine de Kuvvet Komutanı Murat Bilgel işleme koymamış, “şu sıradaki bir istifa hepimizi zora sokar, ocak ayı geçtikten sonra tekrar dağerlendirirsin” demiş.

Oramiral Güner bu ayın sonunda istifa kararını tekrar değerlendirecek mi?

Henüz bilinmiyor. Buna karşı Güner’in istifa mektubunun bir örneğini bazı çok güvendiği komutanlara verdiği, böylelikle Deniz Kuvvetleri bünyesinin bundan haberinin olmasını sağladığı belirtiliyor.

Bu arada yarın da sizlere 3 gün tutuklu kalan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele’nin tutukluluk macerası ile ilgili aldığım bilgileri aktaracağım.

*****
İstanbul’da da hava üssü var

Uçarken benim de dikkatimi çekerdi de Ercan İnan’ın yazısından gerçeği öğrendim. Yolcu uçakları meğer bazı bölgelerdeki askeri hava üsleri nedeniyle yolu uzatıyor, havada daha fazla kalıyor bu da elbette çok daha fazla masrafa neden oluyormuş. Ercan İnan, haberinde uğranan kayıpları yazdıktan sonra bu yasakların çok mantıksız olduğunu da vurguluyor. Ama gelin görün ki, yılda 800 milyon lira tasarruf ettirecek uygulamaya bir türlü geçilemiyor.

Ancak burada anlamadığım bir nokta şu; yolcu uçakları geçtikleri bazı yerlerde askeri hava üsleri olduğu gerekçesiyle rota değiştiriyor ve yolu uzatıyor. Oysa İstanbul’un ortasında Yeşilköy Atatürk Havalimanı’nda da askeri üs ve savaş uçakları var. Üstelik tam inişin altında Hava Harp Okulu duruyor.

Balıkesir’de 10 bin metreden uçmak yasak ama İstanbul’da askeri üssün yüz metre üzerinden inmek serbest.