İSTİHBARAT VE OPERASYON MERKEZİ (MİM) kurulmasına hızla adım atılırken, acaba neden MÜŞTEREK TERÖRLE MÜCADELE VE OPERASYON MERKEZİ (MTM) kurulmasından kaçınılmakta ve sanki özellikle de kurulmaması yönünde neden bir gayret sarf edilmektedir?
MÜŞTEREK İSTİHBARAT VE OPERASYON MERKEZİ (MİM) NE İŞ YAPAR?
Öncelikle az bir zaman önce Gültekin Avcı’nın Bugün gazetesinde yazdıklarına göz gezdirmekte yarar var.Avcı’nın
yazdıklarına göre; ‘…Salı günü internethaber.com sitesinde Sabah
gazetesi muhabiri Abdurrahman Şimşek'in tweetleri yayınlandı. Buna göre,
Emniyet ve Jandarma'yı şok edecek bir gelişmeyle, Emniyet ve Jandarma
istihbaratları tasfiye edilecek ve yerine GİM (Güvenlik İstihbarat
Müsteşarlığı) kurulacakmış.
Dış istihbarata MİT, iç istihbarata ise GİM bakacakmış. Emniyet
İstihbarat Daire Başkanlığı tüm cihazlarını ve arşivini MİT'e
devredecekmiş. Hakan Fidan hepsinin üstünde istihbaratta tek yetkili
olacakmış.
Şimşek, bu iddialarını önceki akşam ahaber'de tekrarladı. İslami
cemaatler ve Hizbullah dinlemelerinin de sadece MİT tarafından
yapılabileceği bir düzenlemeye gidileceğini söyledi. MİT çevresine
yakınlığıyla bilinen bir gazetecinin açıkladığı bu şok bilgilere,
hükümet ve medyadan ses çıkmadı. "Ciddiye alınmadı veya yalandı"
diyebilmeye, tweetleri atan muhabirin konumu ve düzenlemeye yönelik
teferruatlı açıklamaları önemli bir engel. Sabah gazetesi gibi ciddi bir
gazete muhabirinin sosyal medyada arka arkaya gerçek dışı tweetler
yayınlamasına ihtimal vermem.
Lakin özellikle Emniyet İstihbarat Dairesi'nin tasfiyesini veya MİT'e
bağlanmasını öngören böyle bir çılgınlığa da ihtimal vermem. Bu şartlar
altında sorulacak soru şudur: Resmiyet kazanmamakla birlikte böyle bir
tasavvur var da, zarf atmak suretiyle kamuoyunun nabzı mı yoklanıyor?
Öyleyse bu kamuoyu nabzını kim tutuyor?..’
Şimdi
de Gültekin Avcı’nın yukarıda verdiği bilgiler eşliğinde, istihbarat ve
MİT ile ilgili bilgilerimizi gelin beraberce tazeleyelim;
1.Özal 1986'da, MİT'i ıslah etmek düşüncesi ile müsteşar yardımcılığına Hiram Abas'ı getirir.
2.Daha
sonrasında da MİT'i ıslah etmenin nerede ise olanaksız olduğunu gören
Özal, 1989 yılı içinde Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'nı (İDB)
kurar.
3.Özal,
İDB’nı kurarken dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu’ya; ‘şimdilerde
ne yaptığımızı kimse anlamıyor ama önümüzdeki 20-25 sene sonrasında,
kafası çalışan insanlar; ‘Allah Özal’dan razı olsun, demokrasi adına iyi
ki İDB’yi kurmuş diyecekler’ anlatımını, kanun metnini imzalarken
söyler.
4.1989’dan
sonraki 20 yıllık süreçte, nerede ise bütün siyasi iktidarlar açısından
istihbarat ve somut bilgi denilince akla hep İDB geldi.
5.Bu
bağlamda, son 20 yıllık sürece baktığımızda; 28 Şubat cuntası da, Batı
Çalışma Grubu da, KCK da, Başbakan Erdoğan'a yönelik suikastlar da,
Balyoz da, Ergenekon da, MİT’in, Emniyet’in, TSK’nin, yargının,
siyasetin, iş dünyasının ve futbolun içindeki organize suç yapılarının
hepsi de, hükümetler tarafından hep İDB sayesinde öğrenildi.
6.Artık
istihbarat konusu öyle bir noktaya geldi ki; başarılı operasyona dönük
iç istihbarat bilgilerinin % 87’ye yakınını İDB tarafından elde
edilmekte, MİT ise ancak binde 4 ile bilgi vermekte ve 2012 yılı içinde
MİT’in başarılı operasyona dönük istihbarati verileri ise ancak % 2,5
oranında oluyordu.
7.Bu
bağlamda, iç istihbarat alanı, terör ve organize suç istihbaratı olduğu
için, bu alanın son 20 yıldaki duayeni olan savcılar ve adliye ile
nerede ise hiçbir ortak bir görevi olmayan ve başarılı operasyonlara ait
bilgi ve istihbarati verisi olmayan MİT ve Genelkurmay bir yerdeyken,
250 bin kişilik EGM teşkilatı içindeki başarılı polis istihbaratı da bir
diğer yerde idi.
8.Ayrıca
ABD'de, CIA ve FBI’ın yanında, istihbarat hizmeti sunan Ulusal Güvenlik
Ajansı-Elektronik, Uyuşturucu istihbaratı, Savunma İstihbarat Ajansı
gibi farklı 26 servisin varlığı söz konusudur. İngiltere'de de MI5 ve
MI6'nın yanında Scotland Yard, MI9, GCHQ gibi servisler de
faaliyettedir. ABD ve İngiltere örneklemelerinden de gördüğümüz gibi
polis istihbaratı ikisinde de vardır. Burada önemli olan, servisler
arası koordinasyonun sağlanması ve seçilmiş otoritenin istihbarat
yelpazesine tam hâkimiyetidir ve Türkiye de sivil hükümetler açısından
konuya bakılınca bu tam hâkimiyet sadece ve sadece İDB için söz
konusudur.
9.Bu
bağlamda sonradan kurulan Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nı (KGM), ne MİT,
ne de Genelkurmay, güvenlik konsepti bağlamında nerede ise hiç dikkate
almaz ve doğru dürüst bilgi paylaşmazken, Beşir Atalay’ın ambargosuna
rağmen burada çalışan onlarca emniyet personelinin varlığı ve emniyetten
ful donanımla bir bilgi akışı söz konusudur.
10.Kanımızca
KGM bağlamında asıl yapılması gereken ise; İDB’nın müsteşarlık
seviyesinde örgütlenip iç istihbarata, MİT'in de dış istihbarata
yönlendirilmesi ve bütün istihbarat birimlerinin başbakana karşı sorumlu
olması ve parlamento denetimi altında bulundurulmasıdır.
11. Bu bağlamda tamamen sistem dışında olan ve kendi başına
kontrolsüz olarak çalışan askeri istihbaratın da Savunma Bakanlığı'na
tam olarak bağlanması da gereklidir ve bir an önce de yapılmalıdır.
Yukarıdaki
verilen bütün istihbarat kurumlarına ait bilgilerden ve Türkiye’deki
istihbarat yapısının tarihsel sürecinden sonra mevcut duruma ve yeni
düzenlemenin nasıl yapıldığına bakacak olursak;
1.Kısa
süre önce kurumlara gönderilen “iç” genelge ile MİT bünyesinde
oluşturulan İstihbarat Koordinasyon Kurulu ve bunun altında görev yapan
Müşterek İstihbarat ve Operasyon Merkezi’nin (MİM) çalışmalarına katkı
sağlanması ve personel gönderilmesi istenir.
2.MİM’de
ki koordinasyona dönük çalışmada; % 87 oranında başarılı operasyonlara
ait istihbarati bilgiyi veren İDB, % 2,5 bilgi veren MİT ve diğer
oranlamalarda bilgi verdiği iddia edilen askeri istihbarat, ortak bir
çalışma içine sokulmakta ve bu çalışma da MİT Müsteşarına
bağlanmaktadır.
3.Bir diğer anlatımla; “artık kurumlar birbirinden istihbarat saklamıyor. Devletin ilgili birimlerine gelen tüm istihbarat birlikte değerlendiriliyor” denilerek,
adeta bütün bu istihbarat bilgilerini sanki MİT Müsteşarlığı ve Hakan
Fidan topluyormuşçasına bir havuz oluşturulmakta ve bu havuzdaki
bilgilerde Sn. Cumhurbaşkanına ve Sn. Başbakan’a sadece tek ulaştırıcı
şeklindeki Hakan Fidan tarafından arz edilmektedir. Bunun ile Hakan
Fidan’ın yıldızı parlatılırken, acaba beraberinde onun Dışişleri
Bakanlığı’nın ve sonrasında da dış katkılarla Başbakanlığının önü mü
açılmaya çalışılmaktadır?
4. Bu yeni olduğu iddia edilen yapı ile adeta rahmetli Özal’ın
gerçekleştirdiği ve Türkiye’deki sivil demokrasinin önünü açan yapı
tamamıyla ‘up-side-down’ –tepe taklak- yapılmış mı oluyordur? Ve
neredeyse 24 yıl önceki Özal’dan öncesi yapıya geri dönülmüş mü
olmaktadır?
5.Endişem
odur ki, ileride bu durumun hatalarından kaynaklanan sıkıntılar ortaya
birer birer çıktıkça, Erdoğan Hükümeti böylesi fahiş bir hatanın nasıl
yapıldığının hesabını, kendisine oy veren Anadolu insanına vermekte
oldukça zorlanacaktır…
6.Son olarak; MÜŞTEREK İSTİHBARAT VE OPERASYON MERKEZİ (MİM) kurulmasına hızla adım atılırken, acaba neden MÜŞTEREK TERÖRLE MÜCADELE VE OPERASYON MERKEZİ (MTM) kurulmasından kaçınılmakta ve sanki özellikle de kurulmaması yönünde neden bir gayret sarf edilmektedir?