20 Şubat 2013 Çarşamba

"EŞREF BİTLİS'İN KATİL(LER)İNİ BİLSELER DE AÇIKLAMAZLAR"

Eşref Bitlis'in oğlu Tarık Bitlis, 20 yıllık zamanaşımı süresi dolan babasının şüpheli ölümüyle ilgili soruşturma hakkında konuştu

1993'te henüz aydınlatılamayan bir uçak kazasında hayatını kaybeden Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in oğlu Tarık Bitlis, babasının zamanaşımına giren dava dosyasıyla ilgili Teke Tek'e konuştu.

BİLİNSE BİLE AÇIKLAMAZLAR
Tarık Bitlis, babasının ölümüyle ilgili, "Ben belgeleri getirip 'Bunu şu örgüt yaptı' desem bile siyasi iradenin kamuoyuyla paylaşabileceğine inanmıyorum. Çünkü bunun etkisi 50-60 yıl sürer. Bu halk katledilmiş bir jandarma komutanını hafızasından silmez" diye konuştu.
İşte Tarık Bitlis'in açıklamaları;

Ben kaza günü İstanbul'daydım. Normalde fizyoterapistim, hastalarımla uğraşıyordum. O sırada bir telefon geldi. O anda bir terslik olduğunu anladım. Televizyonu açtım, bir generalin vefat ettiği haberi geçiyordu. Necati Özgen paşa da uçakta zannedilmiş. Annemle buluşarak Ankara'ya geçtik. İlk anda böyle bir şeyi düşünemedim. Şok bir şeydi. Ani ölümler insanı sarsıyor. Hiçbir zaman aklımın ucundan böyle bir şey soramadım. Nedenini bile soramadım. Direk aklıma annem geldi.

ABD UÇAKLARI HELİKOPTERİ TACİZ ETMİŞTİ
Ne olacağız gibi herhangi bir konu evde hiç konuşulmazdı. Ben kendi işimle uğraşıyorum, rahmetli kendi işinde çalışıyor. İnsanlar yaptığı işin tehlikelerini düşünmüyorlar. Babam Kıbrıs Harekatı'nda tümen, alay komutanlığı yapmıştı. Kendisi de böyle bir şey hissetmemişti. Dediğim gibi aklımın ucundan böyle bir şey geçmedi. Bir şey olacaksa zaten olur duygusu hep hakimdi. Uçağa taciz olduğu zaman bile evde böyle bir şey konuşulmadı. Vefatından 1 ay evvel bindiği helikopterin ABD uçakları tarafından taciz edilmesi olayı yaşandı.

O DÖNEMİN BÜROKRATLARI BİLMELİDİRLER
O dönemde İranlı yetkililer Türkiye'ye geldiler. Daha sonra Suriye'ye gidildi. O toplantılara rahmetli Eşref Bitlis, kurulda üye olarak katılmıştı. Orada neler konuşulduğu hakkında o dönemin bürokratlarının net bir bilgi sahibi olması gerekir.

RAPORDA ABD'NİN PKK'YA YARDIMI VARDI
Rahmetli babamın Cumhurbaşkanı ile olan ilişkisi, Jandarma Komutanı'nın Cumhurbaşkanı ile ilişkisi neyse oydu. Cumhurbaşkanı ile kuvvet komutanı arasındaki ilişkiler Türkiye cumhuriyeti'nin güttüğü politika kapsamı içindedir. Özellikle rahmetlinin, sonradan basında çıkan oy verdiği rapor çok önemli. Özal ile aynı yolda mıydılar, o raporda madde madde zamanın Çevik Güç'ün PKK'ya yaptığı yardımlar anlatılıyordu. O raporda bölge halkının zarar gördüğü belirtiliyordu. Orada ABD'nin yaptığı yardımı ispatlayan görüşüyle, gütmek istediği politikayla çelişiyor gibi geliyor bana.

ABD'LİLERİN PKK'YA YARDIM FOTOĞRAFI
Uçakta rahmetli olan pilotlardan biri ABD üssünde çalışıyormuş. ABD'lilerin PKK'lılara yardım yaparken çekildiği söylenen o fotoğrafların o pilota ait olduğu söylemler var. 1993 yılındaki konum derin devlet konusunu en çok tartışılan bir konjonktür. Cem Ersever, Bahtiyar Aydın, Rıdvan Özden cinayetleri var. O dönemde derin devlet veya bu güçler böyle bir mekanizmanın içine girmiş oluyorlar bu bakış açısıyla. Bunların hiçbirisi kamuoyuna yansımış olduğu şekilde soruşturma açılmış değil.

RAPORDA AÇIK BIRAKILAN ŞEYLER VAR
O dönemde derin devletin yaptığı eylemler içinde bunların olmaması mümkün değildir diye düşünüyorum. Peşpeşe olaylar geliyor. Sivildeki yansımaları Uğur Mumcu, Turgut Özal, Adnan Kahveci olaylarında soru işaretleri var. İki sene içinde tek tek Uğur Mumcu, Turgut Özal'lın ölümü yeniden gündeme geldi. Zannedersem bu süreç devam edecek. Kaza raporunda kazadır/kaza değildir olasılığından bahsediliyordu. Bu çerçevede yeniden altını çiziyorum raporda açık bırakılmış şeyler vardır. Kazadan çok kısa süre sonra 'buzlanma' dendi.

MİT TEK BİR CÜMLE DAHİ YAZMAMIŞ
20 senedir kamuoyu bu konuyu tartışıyor. Benim de kaza kırım raporu haricinde ne Genelkurmay'dan ne resmi mercilerden herhangi bir incelemeye rastlayamadım. MİT konuyla ilgili bir cümle yazmamış. Üstelik Genelkurmay bir tek şey sormamış. Böyle bir şey olabilir mi? İnsan en azından merak eder. Bu sorumlulukları taşıyan mercilerdeki kişiler şu anda sorduğumuzda sanki o dönemde başkaları varmış gibi davranıyorlar.

KİMSE 'HAYIR BU DEĞİLDİR' DİYEMEDİ
Herhangi birlikte bir problem olduğu zaman o birliğin komutanı terfi döneminde öyle veya böyle bu durumdan etkilenir. 'Hayır bu değildir' diyen merci yok. Zamanında muvazzaf bir generalin askeri birlik içinde konuyla ilgili demeç verdiği ortaya çıktı. İsim vermediler. Yıllar geçti bu kişinin Veli Küçük olduğu ortaya çıktı. Savcılık soruşturmasında demeci kendi verdiğini kabul ediliyor. Muhtemelen 'Eşref Bitlis'i MİT ya da CIA öldürdü' diyor.

VELİ KÜÇÜK'ÜN MEHMET EYMÜR'E NOTU
Ama bunun karşılığında Silahlı Kuvvetleri'nin bir şey söylemesi lazım. Ama hiçbir şey yok. Daha sonra Veli Küçük'le Mehmet Eymür'ün Ergenekon dosyalarının içinde konuşması tesadüfen çıkıyor. Çözümlerde Veli Küçük, 'Eşref Bitlis dosyasını birisi araştırıyor' diyor. Aynı Mehmet Eymür küfür ediyor.

KOMİSYON BANA KÜPÜR GÖSTERDİ
Bu ülkede Başbakan yardımcıları, Meclis'teki milletvekillerinin ağzında 'Bu suikasttir' lafı var ama geldiğimiz noktaya bakınca insan üzülüyor. TBMM'de Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu kuruluyor. Bu komisyon Eşref Bitlis dosyasını inceliyor. Ben komisyona sorduğumda bana gazete küpürleri gösteriliyor.

HERKES BİRBİRİNİ SUÇLUYOR
ABD Büyükelçiliği'nde görevli bir kişi, ki zabıtlarda var. Birisi onları suçluyor, onlar 'yok MİT öldürdü' diyor. O sırada ABD Büyükelçisinin ismi var, subayların ismi var. Bir bakıyorsunuz Çevik Bir'i ifadeye çağırıyorlar. Bir bakıyorsunuz Çevik Bir o tarihlerde Somali'deymiş. Buradan yola çıktığınız zaman komik bir şey çıkıyor.

PKK'NIN BİR TANE YAZISI YOK
1993 yıl hakikatten çok karanlık. Benim açımdan geldiğim nokta bu. Rahmetli Eşref Bitlis terörün hiçbir zaman ortadan kalkmayacağını ama bir yerde sıkıştırılabileceğini söylerdi. Terörü destekleyen odakların o ortamı bulamamalarının öneminin altını çizerdi. Ben rahmetli olduktan sonra aşağı yukarı ne kadar yazı çıktıysa okuma ihtiyacı duydum. Bugüne kadar PKK'dan bir tane yazı görmedim.

DIŞ GÜÇLER KİMLER İŞBİRLİĞİ YAPIYOR
O demokrasiyle halkın ilişkisini ve ordunun görevini çok net ayırabilen birisiydi. Türkiye'de kargaşa yaratmak isteyen bir güç değişik yönlerden saldırabilir. Ben 'Allah devlete ve millete zeval vermesin' diye düşünüyordum. Uzun zaman bunu konduramadım. Bu trend o bölgede olaylarla üstüste koyduğumuzda. Bu dış güçlerin işiydi demek kolay ama o dış güçler içeride birileriyle işbirliği yapıyorlar lazım.

UÇAĞIN ENKAZI HURDACIYA VERİLMİŞ
Şimdi Paris'teki olaylar var. Şimdi düşünüyorum da bunları da bir 20 sene sonra mı konuşacağız. Benim gazeteden öğrendiğim uçağın enkazının hurdacıya verildiği yönünde.

OTOMOBİL ÇARPSA KASKO İNCELEME YAPAR
Bu işin üzerine gitmek için en ufak bir çaba yok. Halen yok. Savcılıktaki ifadelerden bu ortaya çıkıyor. Neden yok, bu sorunun cevabı vahim tarafı, en basit olay bile bundan fazla araştırılır. Bir insanın otomobili çarpsa kasko gelir inceleme yapar. 20 sene evvel ne yapılmak isteniyorsa aynı şey devam ediyor. Benim geldiğim nokta bu.

HİÇBİR KURUMU YIPRATMA AMACIM YOK
Bu kurumlar sorgulanmalıdır diyorum. Bunu söylerken dikkatli konuşuyorum. Bunu söylerken orduyu yıpratma gibi bir amacım yok. Benim bu konuyla uğraşmam gibi absürd bir şey yok. Tamam kurumları yıpratmayalım ama biz 20 senedir vatandaş olarak yıprandık. Burada kimseyi suçlamıyorum ama kurumları ve o dönem görev yapan insanların soruşturulması lazım. O dönemdeki görevleri kamuoyuna 'Bu arkadaş o dönemde şunu yapmış ama bir şey bilmiyormuş' diyeceksiniz.

KAMUOYU BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAYACAK
2 senedir bu davanın bitmeyeceği belli. Siyasiler bu tür konuları ufak bir kanun değişikliğiyle zaten hallederlerdi. Bu halledilmediğine göre savcının iyi niyetli yaklaşımıyla olmaz. Ben kamuoyu baskısına inanıyorum. 20 senedir unutmadığına göre kamuoyu bence bu tür olayları bırakmayacak. Bir zaman bu çözülecek.

BU OLAYIN ETKİSİ 50-60 YIL SÜRER
Ben Türkiye'deki siyasal gücün şu anda güçlü olduğuna inanmıyorum. Ben belgeleri getirip 'Bunu şu örgüt yaptı' desem bile siyasi iradenin kamuoyuyla paylaşabileceğine inanmıyorum. Çünkü bunun etkisi 50-60 yıl sürer. Bu halk katledilmiş bir jandarma komutanını hafızasından silmez.