Sayıştay’ın
2010 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) harcamalarına denetim
yetkisinin genişletilmesinin ardından Hava Kuvvetleri’nde yapılan ilk
denetimde çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Sayıştay’ın denetim raporunda, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Yönetimi Başkanı, Hava Pilot Korgeneral Mehmet Şanver, “kamuyu zarara uğratmakla” suçlandı.
Halen Hava Lojistik Komutanı olan Korgeneral Mehmet Şanver, rapora
itiraz etti. Hürriyet gazetesinden Zeynep Gürcanlı, yaklaşık 15 gün önce
Şanver’e “Savunmasını yapmak üzere” iletilen Sayıştay raporundaki iddialar ile Şanver’in Sayıştay’a
geçen hafta sunduğu savunmasına ulaştı. Şanver savunmasında, hem
denetimin kendisinin görevde olmadığı 1987 yılına kadar uzatılmasına hem
de Sayıştay denetçisinin “milli gizlilik derecesindeki” bilgileri istemesine itiraz etti.
SORUMLULUK İTİRAZI
Şanver, “Hava Kuvvetleri Lojistik Başkanlığı” görevine 14 Ağustos 2008’de başladığını ve bu görevi 7 Ağustos 2011’de bıraktığını belirterek, Sayıştay denetçisinin raporunda kendisini, 1987-2012 tarihlerindeki tüm unsurlardan sorumlu tuttuğuna dikkat çekti. Şanver, savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Eğer sorumlu olmak için sadece bu kadroda görev yapmak yeterli değilse zarara sebep olduğu iddia edilen işlemin gerçekleşmesinden bugüne kadar aynı kadroda görev yapan tüm personel arasında sorumluluğun görev süreleri ile orantılı olarak paylaştırılması, dolayısıyla bahse konu sorumluluğun sadece tarafımdan tahsili talebinde bulunulmaması gerekmektedir.”
ZAMANAŞIMINA GİRER
Şanver itirazında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun zamanaşımı başlıklı 74. maddesine dikkat çekerek, 1987’ye kadar uzanan Sayıştay denetiminde, 2000 yılı öncesindeki işlemlerin “zamanaşımı” maddesine girdiğini, dolayısıyla tazmininin istenmesinin mümkün olamayacağına dikkat çekti. TSK’da taşınır mal işlemlerine ait teftiş ve denetlemeler için ilgili belgelerin yasa gereği 10 yıl saklandığına, ardından imha edildiğine de dikkat çeken Şanver, bu çerçevede kendisinden, 10 yıldan önceki işlemlere ait belge istenemeyeceğini savundu.
Şanver, raporda yer alan “birlik içi ödünç işlemleri”nde kamunun zarar ettirildiğine ilişkin iddialara da itiraz etti. Bu işlemlerde malzemelerin aynı birlik envanterinde, teslim edildiği kamu görevlisince kamu görevinde kullanıldığına dikkat çeken Korgeneral Şanver, “Malzeme miktarında artışa engel veya eksilmeye neden olunmamaktadır” dedi.
Şanver’in savunmasındaki en çarpıcı itiraz ise Sayıştay denetçisinin istediği bilgilerin içeriğine yönelik oldu. Korgeneral Şanver, istenen bilgilerin “Milli gizlilik derecesinde” olduğuna dikkat çekti. Şanver’in savunmasında, denetçinin talep ettiği bilgileri şöyle sıralandı: “Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nca barış, gerginlik ve savaş durumlarında farklı kullanım fonksiyonları bulunan; Savaş uçakları, personel/malzeme/mühimmat taşınmasında kullanılan kargo uçakları, askeri eğitimlerde kullanılan eğitim uçakları, hava sahasının güvenliğinde kullanılan radar sistemleri ile karadan havaya füze sistemleri (bir hava saldırısına karşı koymak için elimizde hangi tipte ve ne kadar radar ve füze olduğu), savaş eğitim uçaklarına ait simülatör sistemleri, savaş uçakları tarafından kullanılan havadan havaya/havadan yere füze ve bomba bilgileri (Milli gizlilik derecesinde olan tam atım mühimmat, yani doğrudan uçağa yüklenerek düşman birlikleri üzerine atılabilecek mühimmat bilgileri), savaş uçakları ile birlikte kullanımı zorunlu olan seçkin yer destek teçhizatı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki kara unsurları tarafından kullanılan ateşli silahlar ve bunlara ait mühimmat ile her nevi patlayıcı ve bombalar, karayolu ile personel/mühimmat/malzeme nakliyesinde kullanılan kara araçları.”
DEVLETİN GÜVENLİĞİ
Şanver, istenen bilgilerin “Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın barış döneminde yaptığı/yapabileceği harbe hazırlık eğitimleri ile iç güvenlik, gerginlik ve savaş durumunda icra edebileceği saldırı/savunma kabiliyetinin tüm bilgilerini ihtiva ettiğine” dikkat çekerek, bunların “TCK’nın 326-336’ncı maddelerindeki ifadesiyle ‘devletin güvenliğine ilişkin bilgiler’ olduklarını” vurguladı. Korgeneral savunmasında denetçinin yetkisi konusundaki endişelerini de, şöyle dile getirdi: “Her ne kadar bahse konu bilginin güvenliği için Sayıştay Başkanlığı’nda gerekli tedbirlerin alındığından emin olunsa da, yargılamaya esas rapora temel teşkil eden bu bilgilerin denetleme konusu içinde olduğuna dair açıkça bir yetkilendirme yapılıp yapılmadığı konusunda, görevlendirme yazısı kurumumuzda bulunmadığı için tereddüt oluşmuştur.”
SORUMLULUK İTİRAZI
Şanver, “Hava Kuvvetleri Lojistik Başkanlığı” görevine 14 Ağustos 2008’de başladığını ve bu görevi 7 Ağustos 2011’de bıraktığını belirterek, Sayıştay denetçisinin raporunda kendisini, 1987-2012 tarihlerindeki tüm unsurlardan sorumlu tuttuğuna dikkat çekti. Şanver, savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Eğer sorumlu olmak için sadece bu kadroda görev yapmak yeterli değilse zarara sebep olduğu iddia edilen işlemin gerçekleşmesinden bugüne kadar aynı kadroda görev yapan tüm personel arasında sorumluluğun görev süreleri ile orantılı olarak paylaştırılması, dolayısıyla bahse konu sorumluluğun sadece tarafımdan tahsili talebinde bulunulmaması gerekmektedir.”
ZAMANAŞIMINA GİRER
Şanver itirazında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun zamanaşımı başlıklı 74. maddesine dikkat çekerek, 1987’ye kadar uzanan Sayıştay denetiminde, 2000 yılı öncesindeki işlemlerin “zamanaşımı” maddesine girdiğini, dolayısıyla tazmininin istenmesinin mümkün olamayacağına dikkat çekti. TSK’da taşınır mal işlemlerine ait teftiş ve denetlemeler için ilgili belgelerin yasa gereği 10 yıl saklandığına, ardından imha edildiğine de dikkat çeken Şanver, bu çerçevede kendisinden, 10 yıldan önceki işlemlere ait belge istenemeyeceğini savundu.
Şanver, raporda yer alan “birlik içi ödünç işlemleri”nde kamunun zarar ettirildiğine ilişkin iddialara da itiraz etti. Bu işlemlerde malzemelerin aynı birlik envanterinde, teslim edildiği kamu görevlisince kamu görevinde kullanıldığına dikkat çeken Korgeneral Şanver, “Malzeme miktarında artışa engel veya eksilmeye neden olunmamaktadır” dedi.
Şanver’in savunmasındaki en çarpıcı itiraz ise Sayıştay denetçisinin istediği bilgilerin içeriğine yönelik oldu. Korgeneral Şanver, istenen bilgilerin “Milli gizlilik derecesinde” olduğuna dikkat çekti. Şanver’in savunmasında, denetçinin talep ettiği bilgileri şöyle sıralandı: “Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nca barış, gerginlik ve savaş durumlarında farklı kullanım fonksiyonları bulunan; Savaş uçakları, personel/malzeme/mühimmat taşınmasında kullanılan kargo uçakları, askeri eğitimlerde kullanılan eğitim uçakları, hava sahasının güvenliğinde kullanılan radar sistemleri ile karadan havaya füze sistemleri (bir hava saldırısına karşı koymak için elimizde hangi tipte ve ne kadar radar ve füze olduğu), savaş eğitim uçaklarına ait simülatör sistemleri, savaş uçakları tarafından kullanılan havadan havaya/havadan yere füze ve bomba bilgileri (Milli gizlilik derecesinde olan tam atım mühimmat, yani doğrudan uçağa yüklenerek düşman birlikleri üzerine atılabilecek mühimmat bilgileri), savaş uçakları ile birlikte kullanımı zorunlu olan seçkin yer destek teçhizatı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki kara unsurları tarafından kullanılan ateşli silahlar ve bunlara ait mühimmat ile her nevi patlayıcı ve bombalar, karayolu ile personel/mühimmat/malzeme nakliyesinde kullanılan kara araçları.”
DEVLETİN GÜVENLİĞİ
Şanver, istenen bilgilerin “Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın barış döneminde yaptığı/yapabileceği harbe hazırlık eğitimleri ile iç güvenlik, gerginlik ve savaş durumunda icra edebileceği saldırı/savunma kabiliyetinin tüm bilgilerini ihtiva ettiğine” dikkat çekerek, bunların “TCK’nın 326-336’ncı maddelerindeki ifadesiyle ‘devletin güvenliğine ilişkin bilgiler’ olduklarını” vurguladı. Korgeneral savunmasında denetçinin yetkisi konusundaki endişelerini de, şöyle dile getirdi: “Her ne kadar bahse konu bilginin güvenliği için Sayıştay Başkanlığı’nda gerekli tedbirlerin alındığından emin olunsa da, yargılamaya esas rapora temel teşkil eden bu bilgilerin denetleme konusu içinde olduğuna dair açıkça bir yetkilendirme yapılıp yapılmadığı konusunda, görevlendirme yazısı kurumumuzda bulunmadığı için tereddüt oluşmuştur.”