Karadayı’dan
sonra 28 Şubat’ın iddianamesi bekleniyordu. Son dalga doğrusu sürpriz
oldu. Tutuklu yargılanan Çevik Bir, “Sorumlu Karadayı!” diyerek ihbarda
bulundu. Yeni yılın ilk haftasında savcı dönemin Genelkurmay başkanını
çağırdı.
Onlarca
soru sordu ve tutuklanması talebiyle hakime gönderdi. ‘3. Yargı Paketi’
ile hayatımıza giren ‘Özgürlük Hakimi’ dosyaya baktı, Karadayı’yı
dinledi, ‘kuvvetli suç şüphesi var’ dedi ancak tutuksuz yargılanmasına
karar verdi. Karadayı serbest kaldı ama o günden beri yaşamını adli
kontrol altında sürdürmekte. Karadayı’nın kısaca BÇG diye bilinen Batı
Çalışma Gurubu’nun faaliyetlerinden haberinin olmadığını söylemesi,
kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. BÇG’nin çalışmalarından bütün Türkiye
haberdardı çünkü. Bu ifadesiyle BÇG’yi cuntaya dönüştürdü. Hatırlatma
gereği duydum çünkü Karadayı, 28 Şubat soruşturmasında dönüm noktasıydı.
İddianameden önceki son dalga olarak görünüyordu. İddianamenin yazım
aşamasında olduğu Ankara’da konuşuluyordu. Ki önceki gün yenisi geldi.
Dün de artçı şoku yaşandı. Kamuoyunun yakından tanıdığı üst rütbeli 5
isim. Aralarında eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Alpkaya da var.
4’ü tutuklandı. Dün de 8 kişi gözaltına alındı.
Son dalganın nereden çıktığını sorulardan anlıyoruz. Hepsine de 28 Şubat tarihli MGK’dan sonra ‘BÇG toplantısında’ yaptıkları konuşmalar sorulmuş. Her ne kadar 28 Şubat dense de soruşturmanın odağında ‘BÇG’ var. BÇG, sürecin çekirdek yapısı. 28 Şubat’ın sadece BÇG’den ibaret olduğu söylenemez. İlk aşaması BÇG. O yüzden operasyonların hedefindeki isimler asker ağırlıklı. BÇG toplantısının belgesi Genelkurmay’dan. Çevik Bir veya bir başka sanığın ifadesinden değil. Genelkurmay, savcının talebi üzerine 6 sayfalık doküman göndermiş. 7 Nisan tarihli BÇG toplantısının tutanakları. Başkan Çevik Bir, konu irtica konusunda alınacak tedbirler. Muhtıra verilmesi, sıkıyönetim ilan edilmesi, üniversiteler, sendikalar ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği, hükümetin değişmesi, yeni kurulacak hükümetin oluşturulması konuşulmuş. Basın ve medya üzerinde hakimiyet sağlanması istenmiş. ‘Polis kaybolma noktasına gelmiş. Havuç ve sopayı gösterelim.’ diyen bile çıkmış. O günleri yaşayanlar, toplantıda konuşulanların kâğıt üzerinde kalmadığının tanığıdır. ‘Seçimle işbaşına gelmiş hükümeti devirmek’ için her yol denendi. Refahyol Hükümeti kısa süre içinde istifa etmek zorunda kaldı. Savcı işte o konuşmaları sahiplerine sordu. “Yasal dayanağınız nedir?” dedi. Cevap mı? Karadayı’nın söylediklerini andırıyor: “Aradan bu kadar zaman geçmiştir. Böyle bir toplantıyı hatırlamıyorum.” Gerçekten hatırlamıyorlar mı? Sanmam. Söylenenler söz olarak kalmadı ki, yaşandı. Bir ülkenin siyasi tarihi oldu. BÇG o sürece vücut verdi. Nasıl unutulur? Karadayı gibi hatırlamak istemiyorlar. Ama belge sağlam. Darbe davalarında yargının cesareti kadar siyasi iradenin duruşu ve kamuoyunun hassasiyeti de önemlidir. AK Parti’nin kararlı tutumu darbecilerle hesaplaşmanın yolunu açtı. Zaman zaman bu kararlılık sorgulandı. Kimi açıklamalar dolayısıyla bazı soru işaretleri doğdu.
Başbakan Erdoğan’ın hafta sonu Balyoz’dan 18 yıl hüküm giyen Ergin Saygun’u, kalp ameliyatı sonrası hastanede ziyaret etmesi farklı yorumlara neden oldu. Erdoğan, soru işaretlerinin farkında olmalı ki ziyareti ‘insanî’ diye niteledi, yargı sürecinin ayrı olduğunu söyledi. Son dalgadan sonra Erdoğan’ın değerlendirmesi önemliydi. Başbakan ‘Yargı gereğini yapıyor.’ diyerek destek verdi. Darbelerle hesaplaşma konusundaki kararlı duruşun devam ettiğini gösterdi. Sürpriz dalgalarıyla 28 Şubat soruşturması bana ‘bin yıl sürecek’ hissi veriyor. Sizde de öyle mi?
Son dalganın nereden çıktığını sorulardan anlıyoruz. Hepsine de 28 Şubat tarihli MGK’dan sonra ‘BÇG toplantısında’ yaptıkları konuşmalar sorulmuş. Her ne kadar 28 Şubat dense de soruşturmanın odağında ‘BÇG’ var. BÇG, sürecin çekirdek yapısı. 28 Şubat’ın sadece BÇG’den ibaret olduğu söylenemez. İlk aşaması BÇG. O yüzden operasyonların hedefindeki isimler asker ağırlıklı. BÇG toplantısının belgesi Genelkurmay’dan. Çevik Bir veya bir başka sanığın ifadesinden değil. Genelkurmay, savcının talebi üzerine 6 sayfalık doküman göndermiş. 7 Nisan tarihli BÇG toplantısının tutanakları. Başkan Çevik Bir, konu irtica konusunda alınacak tedbirler. Muhtıra verilmesi, sıkıyönetim ilan edilmesi, üniversiteler, sendikalar ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği, hükümetin değişmesi, yeni kurulacak hükümetin oluşturulması konuşulmuş. Basın ve medya üzerinde hakimiyet sağlanması istenmiş. ‘Polis kaybolma noktasına gelmiş. Havuç ve sopayı gösterelim.’ diyen bile çıkmış. O günleri yaşayanlar, toplantıda konuşulanların kâğıt üzerinde kalmadığının tanığıdır. ‘Seçimle işbaşına gelmiş hükümeti devirmek’ için her yol denendi. Refahyol Hükümeti kısa süre içinde istifa etmek zorunda kaldı. Savcı işte o konuşmaları sahiplerine sordu. “Yasal dayanağınız nedir?” dedi. Cevap mı? Karadayı’nın söylediklerini andırıyor: “Aradan bu kadar zaman geçmiştir. Böyle bir toplantıyı hatırlamıyorum.” Gerçekten hatırlamıyorlar mı? Sanmam. Söylenenler söz olarak kalmadı ki, yaşandı. Bir ülkenin siyasi tarihi oldu. BÇG o sürece vücut verdi. Nasıl unutulur? Karadayı gibi hatırlamak istemiyorlar. Ama belge sağlam. Darbe davalarında yargının cesareti kadar siyasi iradenin duruşu ve kamuoyunun hassasiyeti de önemlidir. AK Parti’nin kararlı tutumu darbecilerle hesaplaşmanın yolunu açtı. Zaman zaman bu kararlılık sorgulandı. Kimi açıklamalar dolayısıyla bazı soru işaretleri doğdu.
Başbakan Erdoğan’ın hafta sonu Balyoz’dan 18 yıl hüküm giyen Ergin Saygun’u, kalp ameliyatı sonrası hastanede ziyaret etmesi farklı yorumlara neden oldu. Erdoğan, soru işaretlerinin farkında olmalı ki ziyareti ‘insanî’ diye niteledi, yargı sürecinin ayrı olduğunu söyledi. Son dalgadan sonra Erdoğan’ın değerlendirmesi önemliydi. Başbakan ‘Yargı gereğini yapıyor.’ diyerek destek verdi. Darbelerle hesaplaşma konusundaki kararlı duruşun devam ettiğini gösterdi. Sürpriz dalgalarıyla 28 Şubat soruşturması bana ‘bin yıl sürecek’ hissi veriyor. Sizde de öyle mi?