Uludere hadisesinin üzerinden neredeyse bir yıl geçti. Malum, Türk Hava Kuvvetleri'ne ait uçaktan 28 Aralık'ta bombalar atılmış, 35 kişi hayatını kaybetmişti. Terörist sanılarak ateş açılan kişilerin örgüt üyesi olmadığı, silahlarla sınırdan sızma girişiminde bulunan teröristler olmadığı anlaşılmıştı. Hayatını kaybeden kişiler, Irak'tan Türkiye'ye mazot ve sigara getiren “kaçakçılar”dı. Nereden bakılırsa bakılsın, Uludere'de büyük bir insanlık faciası yaşandı.
Görünen o ki “yıldönümü” vesilesiyle konu, önümüzdeki günlerde tekrar alevlenecek. Bu olayın üzerinden Kürt sorununun daha da derinleştirilmesi söz konusu. Keskin bir dille yazılanlar, konuşulanlar derde deva olmuyor maalesef; ancak gerçek şu ki, bazı şeylerin tastamam yapılmaması meseleyi daha karmaşık hale getiriyor.
Aslında “Uludere konusunda hiçbir şey yapılmadı.” demek ya da yapılmamış gibi davranmak doğru değil. Genelkurmay'ın idarî ve adlî inceleme kararı aldığı, Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı'nın soruşturma başlattığı biliniyor. Başbakan Erdoğan başta olmak üzere siyasî irade, bombalamanın “hata” olduğunu daha ilk günden kabullendi. Zaten o yüzden devlet, yakınlarını kaybeden vatandaşlara tazminat ödedi. Tazminatın para değerinden çok, hukukî anlamı üzerinde durmak lazım. Tazminat ödeyen devlet, hatayı kabullenmiş demektir. Hata olduğunu söylemek de özür dilemek de devletleri küçültmez, saygınlığını azaltmaz. Şu ana kadar yapılanları tamamen görmezden gelmek meseleyi iç siyasete alet etmek çabası gibi duruyor. Ancak Uludere konusunda atılan onca adıma rağmen eleştirileri sürdüren iki zümre var. İlki, hükümet ne yaparsa yapsın, Uludere'deki korkunç hatayı dilinden düşürmeyip bunu siyasî bir suistimal malzemesi haline getiriyor. Diğer bir kitle var ki oradan yükselen sese kulak vermekte fayda var. Uludere'deki hata ile ilgili başlatılan bütün inceleme ve soruşturma süreçlerinin bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Bu hukukî süreç uzadıkça art niyetli yaklaşımlar ayrılığı-gayrılığı körükleyecek çok laflar üretiyor. Bir an önce olayın üzerindeki sis perdesinin kalkması gerekiyor ki spekülatif yorumların önüne geçilebilsin.
“Uludere'nin yıldönümü” yaklaşırken Meclis İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün'den “Gizlilik kararı bizi engelledi.” açıklamasının gelmesi, daha şimdiden şaşırtıcı sonuçlar doğuruyor. AK Partili Komisyon Başkanı, bu sözleri dürüstçe söylüyor; ancak konuyu başka bir yere savurmak isteyenlere de gün doğuyor. Önümüzdeki günlerde daha da hararetle tartışılacağı şimdiden belli olan Uludere hadisesi ile ilgili adımlar atılmasında fayda var. Art niyetli yorumların önünü kesmek için süreci hızlandırıp daha şeffaf bir iletişim yolu bulmakta fayda var. Üstelik mesele sadece “art niyetli yaklaşımlar” değil; kamu vicdanı da bu konunun hakkaniyet içinde tastamam sonuçlandırılmasını bekliyor. “Hak ve adalet yerini buldu” düşüncesi bu ülkenin kardeşliğini pekiştirecektir.