Derin devlet yapılanması istihbarat gibi konularda yazı ve yorumlarıyla dikkat çeken gazeteci Avni Özgürel, ilginç açıklamalar yaptı.
Haftalık AKSİYON dergisine konuşan Gazeteci Avni Özgürel, Abdullah Öcalan'ın öğrencilik yıllarında MİT'in kurduğu Fikir Ajansı'nda çay getirip götüren birkişi olduğunu söyledi. PKK'nın Şam'da 4 katlı arşvinin bulunduğunu belirten Özgürel, 80'li yıllarda bir profesörün "Uyuşturucu işine madem engel olamıyoruz. O zaman biz devlet eliyle yapalım. Gelirini terörle mücadelede kullanalım" diye yazı yazdığını belirtti. Kenan Evren'in eşinin Mehmet Zahit Kotku'nun vaazlarını dinlediğini anlatan Özgürel, "Silahlı Kuvvetler'de mezhepçilik Atatürkçülük diye yutturuldu" dedi. Altı MİT'çi gazetecinin ismini bildiğini söyleyen Özgürel'in açıklamalarından satışbaşları özetle şöyle:
'TURKİYE'Yİ UÇURUMA İTEBİLİRLER'
"Tarihimizde daha tamamlanmış, hakikati ortaya çıkarmış bir soruşturma yok. Hiç şüpheniz olmasın. 'AK Parti yüzde 50 oy aldı, şu kadar Ergenekon davası var. Artık böyle şeylere ihtimal vermiyoruz değil mi?' Ben öyle demiyorum. 1,5 asır devletin seçilmiş insanlarını devirmeye, tokatlamaya alışmış zihniyeti üç senedir muktedir olduk diye değişti düşünmeyelim. Siyasetçiyi nasıl asker, yargıç veya üniversite hocası tutup tokatlıyorsa gazeteci de tokatlamaya alışmış. 12 yıl önce Türkiye'de bakanlar kurulunda bazı gazete yöneticilerinin kontenjanı vardı. Bakan tayin ediyorlardı. Kendi arzuladıkları bakanlığa getirilmeyince bayağı hır çıkardı. En basitinden mesela 'Mevcut hükümeti biz dövemiyoruz, bari Beşşar Esed dövsün' diyorlar. Türkiye bu demokrasiyi yeniden inşa ederken öylesine yollardan geçiyor ki şu anda bazen araba ha devrildi ha devrilecek diyoruz, işte ondan dolayı. Kendi çıkarlarından vazgeçmemek uğruna Türkiye'yi uçuruma itebilirler yani. Hâlâ yapabilirler. İşte Uludere hadisesi böyle bir hadisedir.
MİT'in kurdurduğu birkaç dernek var. Biri Ankara Sanat Galerisi'nin üst katındaki Çiftçi Teşekkülleri Federasyonu. İkincisi Ankara Ticaret Odası, Komünizme Karşı Türk Basını diye periyodik bir yayın çıkarıyordu. Antikomünist köşe yazıları, şunlar bunlar derleniyordu. ATO çıkarıyordu. Üçüncüsü de Fikir Ajansı. Antikomünist, Türkiye'yi hedef alan kızıl tehlikeyi deşifre eden birtakım kitaplar orada yayımlanıyorduÖ Biz de İkinci Kuvayı Milliye Derneği olarak bildiriler yayımlayacağız. Fakat paramız pulumuz, teksir makinemiz yok. Götürüyoruz Fikir Ajansı'nda çoğaltıyoruz. İşte ben Öcalan'ı, gittiğimizde böyle çay filan da getiren genç birisi olarak orada gördüm. Ben onu zaten İslami Büyük Doğu'dan tanıyorum. İmran Öktem'in cenaze namazı protestosunda İslami Büyük Doğu Grubu'ndan katılanlardan biri Öcalan'dı.
PKK'NIN ŞAM'DA 4 KATLI ARŞİV BİNASI VAR
Öcalan'ın, PKK'nın başında iken özellikle dış ilişkileri yani Batı dünyasının siyasi çevreleri ile ilişkileri bilinmiyor. Onu şimdi açamam. Ama Amerikalılarla, İngilizlerle olan ilişkileriniÖ Yunanlarla ilişkilerini boş verin, çok önemsemiyorum onu. Ben zaten Çekiç Güç döneminde Amerikalılarla doğrudan doğruya ilişkilerin olduğunu biliyorum. Yani bir terör örgütünün liderinin ulaşabileceği en üst düzey ne ise. Şam'da PKK'nın 4 katlı arşiv binası var. Bütün o görüşmeler, yazışmalar hepsi orada duruyor. Mesela İran'da PJAK örgütlenmesini, nasıl yapılması gerektiğini, planını hazırlayan, veren Amerikalılardır."
DENİZ KUVVETLERİNİ KULLANDILAR
"Türkiye'de Genelkurmay istihbaratı Deniz Kuvvetleri'nde çalışır. Onun için Batı Çalışma Grubu Deniz Kuvvetleri bünyesindedir. Çünkü bütün diğer kuvvetlerin Ankara'da birlikleri ve kıtaları var. Deniz Kuvvetleri'nin yok. Dolayısıyla daha boş olduğu için istihbarat açısından Deniz Kuvvetleri kullanılıyor. O bünyede askerlikle, milliyetçilikle, vatanseverlikle bağdaşmayan tamamen paralı ilişkiler, asker ve sivil kişilerin dâhil olduğu bir çıkar şebekesi de faaliyete geçti."
MEZHEPÇİLİK ATATÜRKÇÜLÜK DİYE YUTTURULDU
"Şimdi esasında TSK bünyesinde yeri göğü inletilen, Atatürkçülük diye ifade edilen yapı aslında mezhepçiliktir. Silahlı Kuvvetler'de mezhepçilik Atatürkçülük diye yutturuldu. Nihayetinde sanki TSK bir Bektaşi ordusu gibi, yani 'bizim geleneğimiz, kültürümüz budur' filan denilerek ne yazık ki bütün kademelere aktarıldı. Ve sonuçta TSK, İstiklal Marşı'nı okumayacak hale geldi. Birçok konuda ağızlarını açamamalarının sebebi budur. Çünkü o tuzağa düştüler."
EVREN'İN EŞİ KOTKU'NUN VAAZLARINI DİNLERDİ
"Kenan Evren'in eşi Sekine Hanım, Mehmed Zahid Kotku Hazretleri'nin vaazlarını dinlemiş biriydi. Zahid Efendi çok hasta olmasına rağmen Sekine Hanım vefatında duasını istemiş. Onunla vefat etti. Sonradan Zahid Efendi vefat ettiğinde de onun Süleymaniye Camii haziresine defin iznini de Kenan Evren ve diğerleri imzaladı. Söylemek istediğim bunlar İslam düşmanı değil ama bir mezhep kavgası bunlara Atatürkçülük diye yutturuldu. Süleyman Efendi takipçilerinin yurtları 12 Eylül'de kapatılmıştı. Ben de o zaman gazeteciyim ama işsizim. Süleyman Efendi camiasının yurtlarından oluşan bir albüm hazırlandı. Albümü (Sedat) Celasun Paşa'ya ben verdim. Çünkü bunlar 12 Eylül'de, darbe gecesi, 'Arkadaş ne olur ne olmaz. Hayra mı gideriz şerre mi bilinmez. 2 rekât namaz kılalım' diyerek ihtilali yapan insanlar. Nurettin Ersin'den biliyorum."