Uludere faciasının birinci yıl dönümü. Olayın olduğu günün ertesinden
itibaren devletin konuyu kapatmaya çalışacağı netleşmişti. Örneğin
Şırnak’a gönderilen müfettişlere olayın üstünü kapatmaları yönünde
telkinlerde bulunulmuş olabileceğini, müfettişlerin oraya soruşturma
için değil araştırma için gönderildiğini, mülkiye müfettişlerinin bir
idari soruşturma yapmayacaklarını daha önce yazmıştım. Yazdıklarım teker
teker doğrulandı. Hatta hükümete yakın bazı yazarlar hükümet bugün
çözecek yarın çözecek diye bizleri uyutmaya oyalamaya çalıştı ama bizim
açımızdan durum netti. Hükümet Uludere faciasının üstünü kapatmak
istiyordu.
Peki, hükümet Uludere faciasını neden kapatmak istesin? Neden özür dilemesin?
Bunu anlamak için Uludere faciasının gelişimi, bombalanma kararı ve sonrasını bilmek gerekiyor.
Sanırım artık şu konuda kafalar net: Uludere faciası bir planlı
operasyondu. O kafilenin içinde Fehman Hüseyin’in de bulunduğu
istihbaratı ile TSK dolduruşa getirildi. Bu “istihbarat” akışı o kadar
yoğundu ki TSK oraya uçak kaldırıp bombalamaya kilitlendi. Uludere
faciasının öncesinde en az yedi sekiz farklı raporla “Fehman Hüseyin bu
bölgede” istihbaratı alındığı biliniyor. Uludere olayından sonra PKK’nın
Kuzey Irak’ta MİT’e çalışan kişileri öldürdüğü de basına yansıdı.
Bu yönüyle Uludere faciası öncelikle bir istihbarat faciası.
Başbakan’ın Uludere faciası nedeniyle özür dilemesi demek istihbarat
teşkilatının ciddi bir soruşturma geçirmesi demek. Bunu da en fazla
istemeyen Başbakan. MİT’e dokunulmazlık kanunu çıkararak soruşturmayı
zaten önlemiş durumda. Yani aslında biz Başbakan özür dilesin derken
Başbakan’ın en istemediği şeyi yapmasını istiyoruz. Dolayısıyla özür
filan hayal.
Ayrıca operasyon kararı açısından bakıldığında da Erdoğan açısından
büyük sorun var. Zira uluslararası anlaşmalar çerçevesinde Uludere
operasyonu bir “sıcak takip” operasyonu değil “sınır ötesi
operasyonu”dur. Bu noktada operasyon kararının kimin tarafından
verileceği konusunda birtakım belirsizlikler var. Yetki devri yapılmış
olsa bile Uludere’de “vur emri” hükümeti doğal olarak sorumlu kılıyor.
Özellikle uluslararası mahkemelerde bu Erdoğan’ı zor durumda
bırakacağından dolayı özür dilemesi oldukça güç.
Operasyon sonrası açısından bakıldığında Erdoğan’ın müthiş bir
manipülasyon çemberinin içinde olduğu da görülüyor. Erdoğan daha önce
“mayın haritaları o köylülerde ne arıyor” şeklinde tamamen anlamsız bir
çıkış yapmıştı. Erdoğan’ın mayın haritası çıkışı ile maniple edildiğini
daha önce yazmıştım. Erdoğan burada durmadı yeni bir çıkış daha yaptı.
“Gelen köylülerin kaçakçı mı terörist mi olduğunu anlamak için uyarı
atışı yapıldığını, gelenlerin uyarı atışına rağmen yürümeye devam etmesi
nedeniyle terörist sanılarak bombalandığını” açıkladı.
Bu açıklama da eğer Erdoğan kendisi kamuoyunu maniple etmeye
çalışmıyorsa felaket bir manipülasyon ile karşı karşıya demektir. Zira
gelen gruba kaçakçı mı terörist mi diye top atışı ile uyarı yapılmaz.
İkincisi, Uludere hava sahası saat 18:00 itibariyle uçuşlara
kapatılıyor. Bu saat itibariyle o grup henüz yükünü yükleyip Türkiye
sınırına doğru yönelmemiş. Onların Türkiye sınırına yönelmesi 19:16
civarında. Hükümet yetkililerinin “uyarı” atışı dediği atış ise 19:40
civarında yukarıdan gelen emirle yapılıyor. Yani Başbakan’ın dediği grup
yapılan uyarı atışını dikkate almadığı için uçak kaldırılıp
bombalatılmıyor. Eğer öyle olsaydı hava sahası o köylüler daha Türkiye
sınırına yönelmeden kapatılmazdı. Operasyon kararı verenler gelenlerin
“PKK” grubu olduğundan emin. Top atışlarını sadece grubun Irak tarafına
mı yoksa Türkiye tarafına mı yöneleceğini belirlemek için atılıyor.
Zaten bu sırada ABD’ye ait İHA’da bölgeye gelmiş, bu hareketi tesbit
etmeye çalışıyor. Köylülerin Irak tarafına değil Türkiye tarafına
yöneldiği anlaşılınca ABD İHA’sı bölgeden gönderiliyor ve bombalama için
düğmeye basılıyor.
Bu durumda Uludere olayından sonra ya birileri Erdoğan’ı maniple diyor
ya da Erdoğan gerçeği biliyor kendisi kamuoyunu maniple etmeye
çalışıyor. Hangisi doğru olursa olsun bu bize tek doğruyu işaret ediyor:
Erdoğan yeni soruşturmaları başlatacak bir özür dileyemez. Ancak
taraflarla anlaşırsa, hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacak surette bir
özür dileyebilir.
Diğer gazeteciler susarken, Uludere olayını twitter üzerinden ilk
duyuran tek Türk gazeteci olarak başından beri hükümetin özür dilemesi
gerektiğini savunuyorum. Erdoğan’ın hâlen şansı var. Erdoğan’ın neden
özür dileyemediğini anlatmak için sanırım bu yazı açıklayıcı olacaktır.
Not:
Başbakan’ın ofisinde dinleme böcekleri bulunmuş. Medyaya yansıyan
bilgilere bakılırsa bu böcekler geçen şubat ayında bulunmuş. Benim
merakım şu: Acaba böcek aramasının kamera kaydı var mı? Kamera kaydı
yoksa, pekâlâ o aramayı yapan kurum da olmayan böcekleri çıkarıp
Erdoğan’ı maniple etmek isteyebilir. Dünya siyaset tarihi bunun yüzlerce
örneğiyle dolu. Erdoğan umarım varsa o video kaydını incelemiştir.
Yoksa bir başbakanı, odanda böcek bulduk deyip maniple etmek kadar kolay
bir şey yoktur. Bunu dış istihbarat servisleri de yapar Başbakan’ı bir
yöne kanalize etmek isteyen başka servisler de... Bu bağlamda sorulması
gereken soru şu: Böceklerin çıktığı tarih ile Erdoğan’daki değişimin
tarihi örtüşüyor mu? Erdoğan’da son bir yılda görülen tuhaf değişimin,
giderek Ergenekoncu çizgiye doğru kayışının ofislerinde çıkan böceklerle
ilişkisi olabilir mi? Varsa nasıl?