Hafta
içinde anlaşıldı ki, internet andıcı davasını yürüten mahkeme,
Genelkurmay Başkanlığı’ndan bilgi ve belge talebinde bulunmuş; üstelik
olumlu cevap da almış. Genelkurmay Başkanlığı, bahsi geçen döneme dair
bilgisayarlarındaki bütün kayıtlarını mahkemeye ibraz etmiş. Önce tam bu
noktada durup Genelkurmay’ı kutlamak lazım. Vaktiyle hiçbir soruya
cevap verilmezdi malum. Ya da hafızası defalarca silinmiş kayıtlar
gönderilirdi mahkemelere. Şimdi mahkemeye sunulan kayıtlar bir dönem
Türkiye’de neler yaşandığını gözler önüne seriyor; tabii görmek
isteyenlere...
Ergenekon davasında sıkça yaşanan bir problem 13.
Ağır Ceza’nın kaleme aldığı ön raporda da karşımıza çıktı. Mahkemeye
intikal eden belgelerde adı geçenler, bu mevzuda yapılan haberlere tepki
gösterdi. Normaldir; sinir bozucu bir yanı var bu durumun. Ergenekon
soruşturmasında da benzer tepkiler hep gözlendi. Tepki gösterenler bazen
haklı sebepler de ileri sürdü. Çünkü kapalı kapılar ardında bir kısım
askerler oturmuş bazı kişileri fişlemiş, onları tasnif etmiş hatta
bazılarını ‘kullanmak’ maksadıyla tavzif etmiş. Şayet bu kişilerin bu
durumdan haberi yoksa psikolojik harekât birimlerinin hazırladığı
raporlarda isimlerinin geçmesine içerlemesi, hatta onun kamuoyu ile
paylaşılmasına karşı isyan etmesi anlaşılabilir bir reaksiyon.
Haberleştirme sürecinde, bazen, maalesef, özensiz davranıldığı, sehven
bile olsa bilgilerin doğru başlık altında verilemediği ve kafa
karışıklığına yol açtığı da söylenebilir.
Lakin bahsedilen konu
şayet Genelkurmay tarafından kaleme alınmışsa; üstelik resmen mahkeme
kayıtlarına geçirilmişse bu bilgilerin gizli kalması düşünülemez; hele
resmî yollarla bu bilgiler aleniyet kesbetmişse. Mağdur edildiğini
düşünen kişilerin yapması gereken asli bir iş var: Mağduriyete neden
olan belgeyi kim düzenlemişse ona dava açmak, kamuoyunun huzurunda
onlardan hesap sormak. Daha açık söyleyeyim: Vaktiyle Genelkurmay
tarafından ya da ona bağlı psikolojik harp yürüten birimler tarafından
fişlenen kişiler, o belgeyi hazırlayan kişilerden hesap sormalıdır.
İlgili devlet birimlerinin ‘kullanıma müsait’ diye fişlediği, ‘haber
yaptırma’ ya da ‘yazı yazdırma’ töhmeti altında bıraktığı kişilerden,
“Beni nasıl böyle fişlersiniz?” diye bir dava açıldığını görmedim,
duymadım. İsmi geçen kişiler, mahkeme zabıtlarına geçmiş ve avukatların
elindeki dosyalar vasıtasıyla aleniyet kesbetmiş bilgileri
yayınlayanlara gösterdiği tepkinin binde birini, o evrakı düzenleyenlere
gösterseydi bugün kafalar bu kadar karışmazdı. Mahkeme kayıtlarını da
yayınlamazsanız bir dosyayı örtbas etmiş olmaz mısınız? Hassas bir konu;
dört bir yandan bakılmadıkça fotoğrafın tamamı görülmüyor çünkü...