Wikileaks sitesinin kurucusu Julian
Assange, hafta sonu Rus televizyonuna verdiği demeçte; Türkiye, Suudi
Arabistan ve Katar’ın 2012 yılında gizli bir anlaşma yaparak, Suriye’de
Esad rejimini devirme konusunda el sıkıştıklarını iddia etti.
Suudi Arabistan’ın gizli belgelerini yayımlayıp ABD’nin Fransa cumhurbaşkanlarını dinlediğini ortaya çıkarmasıyla yeniden gündeme oturan WikiLeaks’in kurucusu Julian Assange, Rusya’nın Rossiya 1 kanalına konuştu. ‘’Yayımlanan belgeler Suudi Arabistan’ın Suriye hükümetini devirmek için 2012’de Katar ve Türkiye ile gizli bir anlaşma yaptığını gösteriyor. ABD, Fransa ve Britanya da buna katılmış” diyen Assange, ABD’nin müttefiklerinin Ortadoğu’da bir hayli bağımsız davranabildiğine dikkat çekti. Bunu bir ‘köpek-sahip metaforuyla’ açıklayan Assange, “Suudi Arabistan’ı ABD’nin Ortadoğu’daki köpeği olarak görmeye alışmışız. Köpeği yönetenin insan olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak bazen köpek o kadar büyüktür ki, insanı peşinden sürükler” dedi.
Üçlü askeri heyet
Assange’ın atıf yaptığı, Batı’nın desteğiyle Körfez’le Türkiye’nin Suriye’yi nasıl kana buladığına ilişkin Arapça belgeleri El Ahbar haberleştirdi. Buna göre, Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçisi’nin mesajından anlaşıldığı üzere Riyad 2012’nin başında, “30 bin savaşçı Suriye’de Rusların tutumunun netleşmesini beklemeden önce krizi sona erdirebilir, rejime son verebilir” değerlendirmesi yapıyordu. Suriyeli muhalifleri desteklemek için Suudi krallığı Türkiye ve Katar ile birlikte üst düzey askeri yetkililerden bir heyet oluşturdu. Bunların amacı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile köprü görevi görmek ve silahlı gruplar arasıda entegrasyonu sağlamaktı, bu amaçla Lübnan- Irak-Ürdün’ün Suriye ile sınır bölgelerinde tampon bölgeler kurulmalıydı.
WikiLeaks belgeleri, Suudi Kralı’nın krizin ilk günlerinden itibaren Suriye muhalefetinin silahlanması için ciddi gayret gösterdiğini ortaya koyuyor. Esad’ı devirmek ve silahlı grupları bir araya getirmeye yönelik Riyad-Ankara paktı, 2015’te yeni Suudi Kralı Selman ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı görüşmeler ve 1. Veliaht Prens Muhammed bin Nayif ’in Ankara ziyaretiyle gündeme geldi. Aslında bu işbirliği 3 yıl önce başlamıştı.
300 RPG yollandı
29 Nisan 2012 tarihli dönemin Suudi Arabistan İstihbarat Şefi Mukrin Bin Abdülaziz ve Dışişleri Bakanı Suud el Faysal imzalı telgrafta, söz konusu üç ülke artı Britanya’nın üst düzey askeri yetkililerden irtibat komitesi kurması, muhalefetin birlik olması kararları yer alıyor. Bu bağlamda Faysal, dönemin Suudi Kralı Abdullah’ın Türkiye ile koordinasyon içinde hareket etmenin önemini görmesi temennisinde bulunuyor, Türkiye’nin kendi gündemi olsa da Suriye’dhe baskıyı artırıcı konumundan faydalanmak gerektiğini savunuyor. O tarihlerde Suudilerin Beyrut Büyükelçiliğiyle yazışamalarda ÖSO’ya 300 RPG roketatar, 12 bin roketlik mühimmat ve 400 Kalaşnikof’un Türkiye üzerinden ulaştırılmış olmasından söz ediliyor.
Suriye rejimi en büyük saldırıya Temmuz 2012’de maruz kaldı. 16 Temmuz’da ÖSO, Şam Volkanı operasyonunun başladığını duyurdu. Ardından Şam’da ulusal güvenlik binasına bombalı saldırıda Savunma Bakanı Davut Raci, yardımcısı (Esad’ın eniştesi) Asıf Şevket, Kriz Birim Başkanı İmad Hasan Türkmani ve Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Hişam İhtiyar öldü 24 Temmuz’da Halep’e saldırıp kent merkezinin bır kısmını ve kırsalın büyük kesmini ele geçirdi.
Bu sırada ‘karanlıklar prensi’ Bender bin Sultan resmen Suudi istihbaratinin başına geçmiş ve Suriye dosyasının sorumluluğunu almıştı. Suudi Dışişleri Bakanlığı’nın geçtiği mesajlarda “devrim” kelimesi başka hiçbir ayaklanma ve siyasi eylem için değil sadece ve sadece Suriye için kullanılmaktaydı.