'Yasal zemini ve meşruiyeti bulunmayan bir operasyondan söz ediyoruz...'
Cumhuriyet Gazetesi’nin 19 Ocak 2014 tarihinde durdurulan TIR’ların ağzına kadar silah ve cephane dolu olduğunu açığa çıkaran mükemmel gazeteciliği, siyasal iktidarın sadece uluslararası suç işlemekle kalmadığını, devlet içinde de çeteleştiğini ortaya koymakta.
Siyasal iktidar, Ortadoğu’da kafa kesen IŞİD’çilere ya da türevlerine cephane göndermeyi bir ‘devlet operasyonuymuş’ gibi sunma gayretindeydi.
Bu bir ‘devlet operasyonu’ olsa da suç ama rezaletin ayrıntıları ortaya çıktıkça gerçeğin öyle olmadığı da anlaşılıyor.
Kanıtlar gösteriyor ki bu ‘operasyon’, devlet içinde örgütlenen ve kendini çok muktedir sanan, suç işleme eğilimli birkaç kişinin işi.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Cumhuriyet’in haberinde benim en çok dikkatimi çeken ayrıntılardan biri, TIR’lardan ‘MİT Bölge Başkanı’nın’ da haberi olmadığını vurgulayan bölüm oldu.
Yabancı bir güce silah gönderme operasyonundan ‘MİT TIR’ları’ diye söz ediliyor ama anlaşılan bu, çeteleşme eğilimi içinde olan birkaç kişilik bir grubun işi…
Parlamentonun, hükümetin, ordunun, bölge mülki amirlerinin haberinin olmadığı, hatta MİT Bölge Başkanı’nın da devre dışı bırakıldığı, yasal zemini ve meşruiyeti bulunmayan bir operasyondan söz ediyoruz.
Ayrıca savcının TIR’ları denetlemesi sırasında hiçbir elemanın MİT kimliğini de gösteremediği belirtilmekte…
Üstelik MİT Yasası’nda gizli silah ve cephane yardımları gibi bir eyleme geçit yok, bu açıdan da suç işlenmekte.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Devlet içinde çeteleşerek IŞİD gibi Türkiye düşmanı bir güce silah taşımak nedir?
Şayet bir ‘vatana ihanet’ suçundan konuşulacak ise bu, gizlice düşmana silah taşımaktan başka bir şey olabilir mi?
Eğer siyasi iktidardan birkaç kişiyle devlet örgütlerinden birkaç kişi, halktan, parlamentodan, hükümetten habersiz olarak bir yabancı devletle anlaşıp, düşman güçlere gizlice silah gönderiyorsa, bu eylemin Ceza Yasası’ndaki karşılığı nedir?
Böyle bir suçu işleyenlerin ‘resmi’ sıfatları olması, bu suçun niteliğini değiştirmez.
Bu, bağırış çağırışla, tehditle, hukuksuz soruşturmalarla üzeri kapatılmayacak kadar vahim bir gelişmedir.
Ayrıca da benim sezinlediğim kadarıyla ‘devlet’, devlet içinde çeteleşen bir küçük gruba karşı bu kez kararlı olarak harekete geçmiş gözüküyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Cumhuriyet’in tartışmasız büyük bir gazetecilik başarısı sayılması gereken haberini okuyunca aklıma garip bir şekilde Almanya’da 17 Aralık’ta tutuklanan ve AKP hükümeti için casusluk faaliyeti yürüttüğü ileri sürülen Erdoğan’ın eski danışmanı Muhammed Taha G. ve iki kişi hakkında açılan dava geldi.
Türkiye’de de büyük yankı uyandıran bu casusluk soruşturmasında iddianame tamamlandı. Aralık ayında tutuklanan 58 yaşındaki Muhammed Taha G. ve istihbarat çalışmalarında kendisine yardımcı olduğu iddia edilen iki kişi, Ahmet Y. ve Göksel G., ‘yabancı bir ülke için istihbarat faaliyetinde bulunmak’la suçlanıyor.
Karlsruhe Başsavcılığı üç kişiyle ilgili hazırladığı iddianameyi Koblenz Yüksek Eyalet Mahkemesi’ne gönderdi.
Savcılıktan yapılan açıklamada, söz konusu kişilerin Almanya’da yaşayan Kürt aktivistler ve diğer hükümet karşıtları ile ilgili bilgi toplayarak ‘bir Türk istihbarat birimine’ iletmekle suçlandığı kaydedildi.
İddianamede TC vatandaşı Ahmet Y. ile Alman vatandaşı Göksel G.’nin yaklaşık bir buçuk yıl boyunca Muhammed Taha G.’nin talimatları doğrultusunda çalıştıkları belirtildi. Bu iki kişinin, Kürt aktivistlerin düzenlediği etkinlik ve gösteriler, ayrıca Erdoğan’a eleştirel bakan Türk kişi ve kuruluşlar hakkında Taha G.’ye bilgi verdikleri iddia ediliyor. Muhammed Taha G., Aralık ayında tutuklanmış, diğer iki kişi serbest bırakılmıştı.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Belki gözünüzden kaçmıştır, Spiegel Dergisi ise elebaşı olduğu ileri sürülen Erdoğan’ın eski danışmanı Muhammed Taha G.’nin davasına ait soruşturma notlarından detaylar aktardı.
Daha önce Muhammed Taha G.’nin, Erdoğan’ın eski danışmanı, AKP’li Muhammed Taha Gergerlioğlu olduğunu ortaya çıkaran Spiegel Dergisi’nin internet sayfasında yer alan bilgiye göre Gergerlioğlu ve ekibi, Türkiye’nin ‘resmi istihbarat yapısı’ içinde yer almıyor.
Aslında sadece bu bilgi bile yakalanan ve ‘MİT TIR’ları’ diye sunulan suç operasyonunun ardındakiler hakkında bir soru işareti daha yaratıyor.
Alman makamlara göre Ankara, Gergerlioğlu ve onun için çalıştığı ileri sürülen iki zanlı hakkındaki iddialar karşısında bu nedenle devamlı ‘MİT için çalışmadılar’ savunmasını yapıyor.
Bu adamlar ‘resmi istihbarat yapısı’ içinde yer almıyorlarsa hangi ‘gayrı resmi istihbarat yapısı’ içinde yer alıyorlar?
O ‘gayrı resmi’ örgüt kim tarafından, ne amaçla kuruldu?
Böyle bir örgütü parlamento biliyor mu?
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Yine Spiegel’de yer alan habere göre Gergerlioğlu bir telefon görüşmesinde Türkiye’de istihbaratın üçlü bir sistem üzerine kurulu olduğundan bahsediyor.
Görünür ve görünmeyen bir istihbaratın ötesinde bir başka istihbaratın daha olduğu, ancak teşkilat için çalışanların dahi kendi aralarında birbirini tanımadığı belirtiliyor.
Erdoğan’ın bu üç istihbaratı da kullandığı ifade ediliyor.
Bu nedenle Alman savcılar, Gergerlioğlu ve diğer zanlıların Almanya’da da Erdoğan için özel bir sistem kurma çabası yürüttüğünden yola çıkıyor.
Soruşturma notları arasında da bu şüpheye dikkat çekiliyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Galiba devlet içinde çeteleşen ipini koparmış bir grup sonun başlangıcına geliyor…
Devlet, hukuk, sosyoloji, dünya sistemi konularında cahil olunca insan rahatlıkla hırsızlık, yolsuzluk yapıp, sorgusuzca cinayet de işleyebileceğini sanıyor demek.
Bilmiyorlar ki meşruiyetten ve hukuktan ayrılmak kendi belanı aramakla aynı şeydir.
Üstelik şu soruyu da ısrarla sormak gerekir:
Siyasi iktidardan ve istihbarat örgütlerinden birkaç kişi, yasaların dışına çıkarak yabancı güçlerle anlaşıp düşmana silah gönderiyorsa, Ceza Yasası’nda bu hangi maddeye girer?
Bu suçu ortaya çıkaran gazetecileri susturabilmek için sürekli tehdit yazıları yazıp suçu gizlemeye çalışarak, bu suçun ‘yardım ve yataklığını’ yapanlar için de şöyle bir soru sorulabilir tabii:
Bu suçun ‘yardım ve yataklığının’ Ceza Yasası’ndaki karşılığı nedir?