Yeni hükümetin yetkiyi uzatmayı talep etmesi halinde TBMM'nin yeni yasama dönemindeki ilk işi tezkere olacak
AKP
hükümetinin 2 Ekim 2014 tarihinde TBMM’den geçirdiği Suriye ve Irak’ı da
kapsayan ‘sınır ötesi’ harekat tezkeresinin süresi 2 Ekim’de doluyor.
Hükümet, bir yıllık bir yetki istemişti. Yeni kurulacak hükümetin nasıl
bir tutum alacağı ilerleyen günlerde belli olacak. Böyle bir yetki
istendiği takdirde, 1 Ekim’de yeni yasama dönemine başlayacak olan
TBMM’nin ilk işi tezkere olacak.
2 Ekim 2014 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda 298 oyla kabul edilen sınır ötesi tezkere karar metni şöyle:
Türkiye’nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde artmıştır. Irak’ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye ve Irak’ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artışgözlenmektedir. Nitekim, bu nedenle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178 (2014) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı BirleşmişMilletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygunşekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.
Bütün bu faktörler gözönüne alındığında, daha önce ilk olarak 2007 yılında çıkan ve altı defa uzatılan Irak tezkeresi ve 2012 yılında çıkan ve bir defa uzatılan Suriye tezkeresini zaruri hâle getiren risklerin devam etmesi ve yeni unsurların da devreye girmiş olması dolayısıyla Irak ve Suriye’deki güvenlik boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere karşı ilave tedbirler almamız, ulusal güvenliğimizin gereği olduğu kadar uluslararasıhukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüz hâline de gelmiştir.
Komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının Irak’taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehditlere karşı askeri, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak sürdürmek durumundadır.
Diğer taraftan, Suriye’de rejimin, dördüncü yılına girenşiddet politikalarının insani, bölgesel güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve tehditler artmaktadır. Rejim, sivillere yönelik saldırılarınıayrım gözetmeksizin ve her türlü ağır silaha başvurmakta beis görmeksizin sürdürmektedir. Ayrıca, meşruiyetten yoksun iktidarını idame ettirebilmek amacıyla terör gruplarına destek vermekte; etnik ve mezhepsel aidiyetleri istismar etmek suretiyle toplumsal farklılıkları fiili çatışmaya dönüştürmeyi hedefleyen bir siyaset izlemektedir. Suriye rejiminin özellikle ülkemize yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik ettiği terör gruplarının, nüfuz arayışları çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik bunalımı derinleşmiştir.
Esad rejiminin desteği ve işbirliği sayesinde Suriye’deki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz konusu terörist gruplar, eylemlerini Irak’a da taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemiştir. Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı, terör tehlikesiyle birlikte genişlemiş; bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit hâline gelmiştir.
Türkiye, anılan risk ve tehditleri artan oranda ve en fazla hisseden bölge ülkesidir. Bu çerçevede Türkiye’nin bu risk ve tehditlere karşıkayıtsız kalması beklenemez.
Bugüne kadar Suriye kaynaklı saldırılarda çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Rejimin şiddet politikası ile terörist unsurların baskısı arasında sıkışan sivil halkın güvenli bir sığınak arayışıçerçevesinde ülkemize yönelme istidadı devam etmektedir. Suriye’deki çatışma ortamının seyrine bağlı olarak göç hareketinin kapsamının genişleyerek kitlesel boyuta ulaşması ihtimal dâhilindedir.
Suriye rejiminin, balistik füzeler dâhil olmak üzere ağır silahlarla yapmakta olduğu saldırıların yol açtığı tahribat ağırlaşmakta, ülkemizi hedef alan saldırgan politikaları sürmektedir. Rejim, elinde bulundurduğu kimyasal silah stokları ve üretim tesislerinin imha sürecini 2118 (2013) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararına uygun şekilde sonuçlandırmamıştır. Buna ilaveten, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü bünyesindeki Veri Toplama Misyonu tarafından hazırlanan raporda Suriye’de klor gazının “sistematik biçimde ve müteaddit defalar” kullanıldığının tespiti ile Birleşmiş Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonunun raporunda da rejimin saldırılarında klor gazına başvurduğunu kayda geçirmesi, bunun yanında rejimin iki yüz binden fazla insanı konvansiyonel silahlarla öldürmüş olması ülkemizin ulusal çıkarlarına yönelik tehdit düzeyini göstermektedir.
Öte yandan, uluslararası hukuk uyarınca Türk toprağı kabul edilen Süleyman Şah Saygı Karakolu’na dönük güvenlik riski de artmıştır.
Yukarıda belirtilen tüm gelişmeler, Türkiye’nin rejimin ve terör gruplarının gerçekleştirebileceği her türlü saldırıdan, ayrıca Suriye’deki belirsizlik ve kaos ortamından en fazla etkilenebilecek ülke konumunda olduğunu teyit etmektedir.
Bu çerçevede, ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanması önem taşımaktadır.
Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanıHükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancıülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlıkuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, Anayasanın 92’nci maddesi uyarınca Hükümete bir yıl süreyle izin verilmesi, Genel Kurulun 2.10.2014 tarihli 2’nci Birleşiminde kabul edilmiştir.
2 Ekim 2014 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda 298 oyla kabul edilen sınır ötesi tezkere karar metni şöyle:
Türkiye’nin güney kara sınırları boyunca ulusal güvenliğimize dönük risk ve tehditler, son dönemde yaşanan gelişmeler neticesinde ciddi biçimde artmıştır. Irak’ın kuzey bölgesinde silahlı PKK terör unsurları varlığını sürdürmektedir. Öte yandan, Suriye ve Irak’ta diğer terör unsurlarının sayısı ve ortaya koydukları tehditte de önemli artışgözlenmektedir. Nitekim, bu nedenle, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 2170 (2014) ve 2178 (2014) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını teyit etmiş, bu ülkelerdeki terör faaliyetlerini kınamış, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı BirleşmişMilletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygunşekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunmuştur.
Bütün bu faktörler gözönüne alındığında, daha önce ilk olarak 2007 yılında çıkan ve altı defa uzatılan Irak tezkeresi ve 2012 yılında çıkan ve bir defa uzatılan Suriye tezkeresini zaruri hâle getiren risklerin devam etmesi ve yeni unsurların da devreye girmiş olması dolayısıyla Irak ve Suriye’deki güvenlik boşluğundan kaynaklanan tehdit ve tehlikelere karşı ilave tedbirler almamız, ulusal güvenliğimizin gereği olduğu kadar uluslararasıhukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğümüz hâline de gelmiştir.
Komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfeden Türkiye, terör gruplarının Irak’taki mevcudiyetine ve bunun doğurduğu tehditlere karşı askeri, siyasi ve diplomatik tedbir ve girişimlerini artırarak sürdürmek durumundadır.
Diğer taraftan, Suriye’de rejimin, dördüncü yılına girenşiddet politikalarının insani, bölgesel güvenlik ve istikrar bakımından yol açtığı risk ve tehditler artmaktadır. Rejim, sivillere yönelik saldırılarınıayrım gözetmeksizin ve her türlü ağır silaha başvurmakta beis görmeksizin sürdürmektedir. Ayrıca, meşruiyetten yoksun iktidarını idame ettirebilmek amacıyla terör gruplarına destek vermekte; etnik ve mezhepsel aidiyetleri istismar etmek suretiyle toplumsal farklılıkları fiili çatışmaya dönüştürmeyi hedefleyen bir siyaset izlemektedir. Suriye rejiminin özellikle ülkemize yakın bölgelerde faaliyette bulunmalarını teşvik ettiği terör gruplarının, nüfuz arayışları çerçevesinde gerçekleştirdikleri eylemlerin neden olduğu güvenlik bunalımı derinleşmiştir.
Esad rejiminin desteği ve işbirliği sayesinde Suriye’deki faaliyetleri için uygun zemin bulan söz konusu terörist gruplar, eylemlerini Irak’a da taşıyarak bu ülkeyi kaos ortamına ve istikrarsızlığa sürüklemiştir. Dolayısıyla Suriye rejimi kaynaklı tehditlerin kapsamı, terör tehlikesiyle birlikte genişlemiş; bölgesel ve uluslararası barış, güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit hâline gelmiştir.
Türkiye, anılan risk ve tehditleri artan oranda ve en fazla hisseden bölge ülkesidir. Bu çerçevede Türkiye’nin bu risk ve tehditlere karşıkayıtsız kalması beklenemez.
Bugüne kadar Suriye kaynaklı saldırılarda çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Rejimin şiddet politikası ile terörist unsurların baskısı arasında sıkışan sivil halkın güvenli bir sığınak arayışıçerçevesinde ülkemize yönelme istidadı devam etmektedir. Suriye’deki çatışma ortamının seyrine bağlı olarak göç hareketinin kapsamının genişleyerek kitlesel boyuta ulaşması ihtimal dâhilindedir.
Suriye rejiminin, balistik füzeler dâhil olmak üzere ağır silahlarla yapmakta olduğu saldırıların yol açtığı tahribat ağırlaşmakta, ülkemizi hedef alan saldırgan politikaları sürmektedir. Rejim, elinde bulundurduğu kimyasal silah stokları ve üretim tesislerinin imha sürecini 2118 (2013) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararına uygun şekilde sonuçlandırmamıştır. Buna ilaveten, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü bünyesindeki Veri Toplama Misyonu tarafından hazırlanan raporda Suriye’de klor gazının “sistematik biçimde ve müteaddit defalar” kullanıldığının tespiti ile Birleşmiş Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonunun raporunda da rejimin saldırılarında klor gazına başvurduğunu kayda geçirmesi, bunun yanında rejimin iki yüz binden fazla insanı konvansiyonel silahlarla öldürmüş olması ülkemizin ulusal çıkarlarına yönelik tehdit düzeyini göstermektedir.
Öte yandan, uluslararası hukuk uyarınca Türk toprağı kabul edilen Süleyman Şah Saygı Karakolu’na dönük güvenlik riski de artmıştır.
Yukarıda belirtilen tüm gelişmeler, Türkiye’nin rejimin ve terör gruplarının gerçekleştirebileceği her türlü saldırıdan, ayrıca Suriye’deki belirsizlik ve kaos ortamından en fazla etkilenebilecek ülke konumunda olduğunu teyit etmektedir.
Bu çerçevede, ulusal güvenliğimizi tehlikeye atabilecek her türlü tehdide ve eyleme karşı, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin tespiti ve uygulanması önem taşımaktadır.
Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğinin idame ettirilmesini sağlamak, kriz süresince ve sonrasında hasıl olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanıHükümetçe takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancıülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlıkuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Hükümetin belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, Anayasanın 92’nci maddesi uyarınca Hükümete bir yıl süreyle izin verilmesi, Genel Kurulun 2.10.2014 tarihli 2’nci Birleşiminde kabul edilmiştir.