Davutoğlu’ndan TSK’ya emir:
Cerablus’a girin
Koalisyon formüllerinden biri niye gerçekleşmiyor?..
AKP ile mecburi dayatılan koalisyon seçeneklerinde ibre bir o tarafa bir bu tarafa her gün neden kaydırılıyor?..
Bir gün neden MHP yüzde 51, hemen ertesi gün CHP neden yüzde 51 oluyor?..
Meclis’te yemin töreni tamamlandı, Recep Erdoğan, Hükümet kurulması için neden görevlendirme yapmadı?..
Kürt koridoru son hızla tamamlanırken, ülkenin bekası çok ciddi tehdit altındayken çok mu zor Hükümet kurmak?..
Zamandan çalmaların bahanesi neden?..
Bütün soruların cevabını bulacağınız bomba habere geçmeden önce, “Ankara’nın Suriye’ye müdahale” başlıklı yazımızı, altını çizdiğimiz devlet koridorlarındaki “siyasi oyunlar” kaygısını hatırlatıp ulaştığımız son şok bilgilere geçelim.
Beştepe’de Recep Erdoğan başkanlığında “Suriye krizi” başlığı altında toplanan son güvenlik zirvesinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu TSK’ya “Cerablus’a girin” direktifi verdi. Ancak bu direktife başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere tüm devlet kademeleri olumsuz görüş bildirdi.
Her zaman olduğu gibi içinde bulunduğumuz koalisyon ötesi krizi, isimlendirmelere çok girmeden tane tane aktaralım:
Aksaray’da yapılan toplantıda, Kürt koridoru ve Suriye’de olup bitenler tüm ayrıntılarıyla masaya yatırıldı. Ortaya çıkan büyük fotoğrafta Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tüm tehlikeler ve alınması gereken tedbirler enine boyuna tartışıldı.
Recep Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye topraklarına, Cerablus bölgesine girmesini istedi. İşte kızılca kıyamet bundan sonra koptu. İlk itiraz toplantıda bulunan Dışişleri bürokrasisinden geldi. Deneyimli diplomatlar, bunun çok kapsamlı bir harekât olacağının altını çizerek, Cerablus’a yönelik kapsamlı bir harekât için yalnızca ABD ve koalisyon güçlerinin değil, Rusya ve İran’ın da ikna edilmesi ve hatta Esad yönetimi ile mutabık kalınmasının gerektiğinde ısrar ettiler. Diplomatlar, gerekli görüşmeler yapılıp alt yapı hazırlanmadan, uluslararası haklı gerekçeler oluşturulmadan yapılacak operasyonda, sadece IŞİD ve PKK/PYD ile mücadele edilmeyeceğini, Suriye ile de karşı karşıya gelineceğini, Suriye’nin Kuzey Kuşağını inşa eden ABD ile de bozuşulacağını vurguladılar.
Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından ulaştığım bilgilere göre, TSK’nın komuta kademesi de iktidar kanadından gelen öneriye gayet temkinli yaklaştı. Komuta kademesi, Süleyman Şah operasyonunu hatırlatarak operasyonun öncesi ve sonrasının çok iyi hesaplanmasını istedi. Komuta kademesi, zirvede “Türk Silahlı Kuvvetleri, Hükümet karar verir, emrederse Cerablus’a girmekte tereddüt göstermez ve başarı ile operasyonu yapar. Orada büyük yangın var. Biz o yangını da söndürürüz. Fakat yangına giderken yolda ne gibi tuzaklar var? Yangının boyutu buradan gözüktüğü kadar mı?.. Yangının gerçek boyutu ne? Yangın söndüğü zaman oradan nasıl döneceğiz? Ne kadar güçle orada kalacağız? Bu soruların net yanıtları bugünden iyice planlanmalı. Yangını söndürürüz, sonra elimizde hangi güçle döneriz. Arap çöllerinde kalır mıyız? Bunun için de biz gerekli hazırlıklarımızı yapmalıyız” denildi.
Zirvede ayrıca, Recep Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’na PYD’ninAyn-el Arap (Kobani) operasyonuna verilen desteğin nelere yol açtığı, faturası (daha önce yapılan uyarılar da hatırlatılarak) tekrar diplomatik fakat net bir dille anlatıldı.
Komuta kademesi, Süleyman Şah operasyonunda bir şehit verilmesine rağmen, “geri çekilme” ve “başarısız operasyon” algısını da AKP iktidarının önüne koydu.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun “TSK Cerablus’a girsin” ısrarının aşılamaması üzerine zirve oldukça kritik bir noktaya girdi. Başbakanlık kaynaklarından edindiğim bilgiye göre Dışişleri ve TSK şu değerlendirmeyi yaptı;
“Şu anda sıkıntılı bir dönemdeyiz. Sağlam bir koalisyonun acilen kurulması şart. Koalisyon Hükümeti kurulur kurulmaz konu Meclis’te sağlıklı bir şekilde görüşülsün. Operasyon emrini yeni Başbakan versin.”
Ortamın iyice gerildiği anda devreye giren Ahmet Davutoğlu, operasyonun bir an önce yapılmasında ısrar edince de komuta kademesi Başbakandan “gerekçeli yazılı emir” istedi. Davutoğlu da daha önce TSK’ya sınır ötesi operasyon yapma yetkisi veren Hükümet direktiflerini hatırlatarak “daha önce verdiğimiz direktifleri kullanın” dedi.
Dışişleri ve Komuta kademesinin direnci ile biten zirveden sonra Ankara’da neler oldu?.
Başbakanlık kaynaklarının verdiği bilgiye göre Cerablus’a müdahale için Ahmet Davutoğlu yazılı direktifi Genelkurmay’a gönderdi. Dışişleri Bakanlığı ile TSK, daha önce hazırladığı alternatifli planlara göre çalışmalarına devam ediyor.
Edindiğim izlenime gelince; Beştepe’deki zirvede diplomatik bir dille izah edilen “operasyonu tekrar seçime alet edersiniz” kaygısına göre Ankara topu çevirme eğiliminde. Devlet koridorlarında şu hassasiyetin altı devamlı çiziliyor;
“Ayn-el Arap’ın bedelini ödüyoruz şu anda. Suriye’ye müdahale kararı, erken seçim ve yeni bir başkanlık kampanyasına alet edilemez. Erdoğan da, AKP Hükümetinde de operasyon ile birlikte ellerindeki büyük medya gücü ile büyük zafer oyunları ve ardından erken seçim kurgulanıyor. Türkiye böyle bir maceracı plana sokulamaz. Düşmüş bir Hükümet ile operasyona girişilmez. Güçlü bir koalisyon hükümetinin derhal kurulması lazım.”
Ayn-el Arap’ta (Kobani) de IŞİD’in patlattığı son bombalardan sonra “at izi, it izine karıştı” değerlendirmelerinin yapıldığı Ankara’da şu hatırlatma da yapılıyor;
“2007 Kasım YAŞ’ında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önüne Kürt Koridorunun net fotoğrafını koyup ayrıntılarıyla anlatmıştık. Ama o zaman aklı sadece Ergenekon operasyonu ve askerlerle kavgada olduğu için her halde tam anlayamamış...”
Ey millet!.. Kafanızı kumdan çıkarın. Ankara’da koalisyon krizi değil büyük bir devlet krizi yaşanıyor. Recep Erdoğan ve AKP’sinin saray entrikaları yüzünden ülke bekası, ciddi tehdit altında. Erdoğan’ın başkanlık hevesinden vaz geçmediği için maceralarına devlet koridorları daha ne kadar direnir bilemem ama önünüze konulan her senaryoya çok uyanık olun. Oltaya gelmemek için hali hazırda yürütülen algı operasyonlarına gözlerinizi kapatın.
Koalisyon çıkarları ile yalpalayan siyasilere de bir çift lafım olacak;
Erdoğan ülkeyi büyük felakete sürüklüyor. Gün, koltuk savaşı yapılacak gün değil!..
Cerablus’a girin
Koalisyon formüllerinden biri niye gerçekleşmiyor?..
AKP ile mecburi dayatılan koalisyon seçeneklerinde ibre bir o tarafa bir bu tarafa her gün neden kaydırılıyor?..
Bir gün neden MHP yüzde 51, hemen ertesi gün CHP neden yüzde 51 oluyor?..
Meclis’te yemin töreni tamamlandı, Recep Erdoğan, Hükümet kurulması için neden görevlendirme yapmadı?..
Kürt koridoru son hızla tamamlanırken, ülkenin bekası çok ciddi tehdit altındayken çok mu zor Hükümet kurmak?..
Zamandan çalmaların bahanesi neden?..
Bütün soruların cevabını bulacağınız bomba habere geçmeden önce, “Ankara’nın Suriye’ye müdahale” başlıklı yazımızı, altını çizdiğimiz devlet koridorlarındaki “siyasi oyunlar” kaygısını hatırlatıp ulaştığımız son şok bilgilere geçelim.
Beştepe’de Recep Erdoğan başkanlığında “Suriye krizi” başlığı altında toplanan son güvenlik zirvesinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu TSK’ya “Cerablus’a girin” direktifi verdi. Ancak bu direktife başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere tüm devlet kademeleri olumsuz görüş bildirdi.
Her zaman olduğu gibi içinde bulunduğumuz koalisyon ötesi krizi, isimlendirmelere çok girmeden tane tane aktaralım:
Aksaray’da yapılan toplantıda, Kürt koridoru ve Suriye’de olup bitenler tüm ayrıntılarıyla masaya yatırıldı. Ortaya çıkan büyük fotoğrafta Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tüm tehlikeler ve alınması gereken tedbirler enine boyuna tartışıldı.
Recep Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye topraklarına, Cerablus bölgesine girmesini istedi. İşte kızılca kıyamet bundan sonra koptu. İlk itiraz toplantıda bulunan Dışişleri bürokrasisinden geldi. Deneyimli diplomatlar, bunun çok kapsamlı bir harekât olacağının altını çizerek, Cerablus’a yönelik kapsamlı bir harekât için yalnızca ABD ve koalisyon güçlerinin değil, Rusya ve İran’ın da ikna edilmesi ve hatta Esad yönetimi ile mutabık kalınmasının gerektiğinde ısrar ettiler. Diplomatlar, gerekli görüşmeler yapılıp alt yapı hazırlanmadan, uluslararası haklı gerekçeler oluşturulmadan yapılacak operasyonda, sadece IŞİD ve PKK/PYD ile mücadele edilmeyeceğini, Suriye ile de karşı karşıya gelineceğini, Suriye’nin Kuzey Kuşağını inşa eden ABD ile de bozuşulacağını vurguladılar.
Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından ulaştığım bilgilere göre, TSK’nın komuta kademesi de iktidar kanadından gelen öneriye gayet temkinli yaklaştı. Komuta kademesi, Süleyman Şah operasyonunu hatırlatarak operasyonun öncesi ve sonrasının çok iyi hesaplanmasını istedi. Komuta kademesi, zirvede “Türk Silahlı Kuvvetleri, Hükümet karar verir, emrederse Cerablus’a girmekte tereddüt göstermez ve başarı ile operasyonu yapar. Orada büyük yangın var. Biz o yangını da söndürürüz. Fakat yangına giderken yolda ne gibi tuzaklar var? Yangının boyutu buradan gözüktüğü kadar mı?.. Yangının gerçek boyutu ne? Yangın söndüğü zaman oradan nasıl döneceğiz? Ne kadar güçle orada kalacağız? Bu soruların net yanıtları bugünden iyice planlanmalı. Yangını söndürürüz, sonra elimizde hangi güçle döneriz. Arap çöllerinde kalır mıyız? Bunun için de biz gerekli hazırlıklarımızı yapmalıyız” denildi.
Zirvede ayrıca, Recep Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’na PYD’ninAyn-el Arap (Kobani) operasyonuna verilen desteğin nelere yol açtığı, faturası (daha önce yapılan uyarılar da hatırlatılarak) tekrar diplomatik fakat net bir dille anlatıldı.
Komuta kademesi, Süleyman Şah operasyonunda bir şehit verilmesine rağmen, “geri çekilme” ve “başarısız operasyon” algısını da AKP iktidarının önüne koydu.
Erdoğan ve Davutoğlu’nun “TSK Cerablus’a girsin” ısrarının aşılamaması üzerine zirve oldukça kritik bir noktaya girdi. Başbakanlık kaynaklarından edindiğim bilgiye göre Dışişleri ve TSK şu değerlendirmeyi yaptı;
“Şu anda sıkıntılı bir dönemdeyiz. Sağlam bir koalisyonun acilen kurulması şart. Koalisyon Hükümeti kurulur kurulmaz konu Meclis’te sağlıklı bir şekilde görüşülsün. Operasyon emrini yeni Başbakan versin.”
Ortamın iyice gerildiği anda devreye giren Ahmet Davutoğlu, operasyonun bir an önce yapılmasında ısrar edince de komuta kademesi Başbakandan “gerekçeli yazılı emir” istedi. Davutoğlu da daha önce TSK’ya sınır ötesi operasyon yapma yetkisi veren Hükümet direktiflerini hatırlatarak “daha önce verdiğimiz direktifleri kullanın” dedi.
Dışişleri ve Komuta kademesinin direnci ile biten zirveden sonra Ankara’da neler oldu?.
Başbakanlık kaynaklarının verdiği bilgiye göre Cerablus’a müdahale için Ahmet Davutoğlu yazılı direktifi Genelkurmay’a gönderdi. Dışişleri Bakanlığı ile TSK, daha önce hazırladığı alternatifli planlara göre çalışmalarına devam ediyor.
Edindiğim izlenime gelince; Beştepe’deki zirvede diplomatik bir dille izah edilen “operasyonu tekrar seçime alet edersiniz” kaygısına göre Ankara topu çevirme eğiliminde. Devlet koridorlarında şu hassasiyetin altı devamlı çiziliyor;
“Ayn-el Arap’ın bedelini ödüyoruz şu anda. Suriye’ye müdahale kararı, erken seçim ve yeni bir başkanlık kampanyasına alet edilemez. Erdoğan da, AKP Hükümetinde de operasyon ile birlikte ellerindeki büyük medya gücü ile büyük zafer oyunları ve ardından erken seçim kurgulanıyor. Türkiye böyle bir maceracı plana sokulamaz. Düşmüş bir Hükümet ile operasyona girişilmez. Güçlü bir koalisyon hükümetinin derhal kurulması lazım.”
Ayn-el Arap’ta (Kobani) de IŞİD’in patlattığı son bombalardan sonra “at izi, it izine karıştı” değerlendirmelerinin yapıldığı Ankara’da şu hatırlatma da yapılıyor;
“2007 Kasım YAŞ’ında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önüne Kürt Koridorunun net fotoğrafını koyup ayrıntılarıyla anlatmıştık. Ama o zaman aklı sadece Ergenekon operasyonu ve askerlerle kavgada olduğu için her halde tam anlayamamış...”
Ey millet!.. Kafanızı kumdan çıkarın. Ankara’da koalisyon krizi değil büyük bir devlet krizi yaşanıyor. Recep Erdoğan ve AKP’sinin saray entrikaları yüzünden ülke bekası, ciddi tehdit altında. Erdoğan’ın başkanlık hevesinden vaz geçmediği için maceralarına devlet koridorları daha ne kadar direnir bilemem ama önünüze konulan her senaryoya çok uyanık olun. Oltaya gelmemek için hali hazırda yürütülen algı operasyonlarına gözlerinizi kapatın.
Koalisyon çıkarları ile yalpalayan siyasilere de bir çift lafım olacak;
Erdoğan ülkeyi büyük felakete sürüklüyor. Gün, koltuk savaşı yapılacak gün değil!..