Yasanın, kasanın, basanın inadı varsa… vicdanın, yazının, acının da inadı var.
Türk Cinnet Kuvvetleri diye yazıp mürekkebi kurumadan, 54 yaşında bir astsubay intiharı daha. Öyle ya, Bakan’a göre intihar yaşında askere gidiyor bu gençler!
Serbest Cinayet Piyasası diye yazıp mürekkebi kurumadan, Gaziantep’te 8 işçiyi havaya uçuran “ekonomik patlama”! Öyle ya, kendi kendini öldürüyor bu köleler!

***

Şimdi size ilkini belki birkaç ay önceden bildiğiniz, yenisini belki bilmek de istemeyeceğiniz, zaten içindeki hakikat sizden ve acılı ailelerden gizlenen iki mektup.
İlkini 24 gençle birlikte zorla paramparça ölüme tıkılmış bir insanın ağzından (arkadaşlarının verdiği bilgilerle) ben yazmıştım; ikincisi, acısı üzerine acı bindirilen eşinden.

***

Biliyorsunuz, ben 5 Eylül’de öldüm.
Gece vakti, mühimmat infilakında, mühim sayılmayan 24 askerle birlikte.
Önce size kendimi tanıtayım.
Ben Bedri Nayim.
Astsubay kıdemli başçavuşum.
Emekliliğim çoktan gelmişti.
Lakin üniversite okuyan evladım var diye çalışmaya devam ettim.
Hemen 5 Eylül’e gelmeyeyim.
Komutanımız mühimmat sayma işini tam dört gecedir veriyordu zaten.
Normalde gece saatleri yapılmaması gerekir.
Mühimmat depolama talimatı, devamlı talimatı ve üst komutanlık emirlerine aykırı olduğunu biliyordum.
Personel azami sayısının 12 olduğunu biliyordum.
Sefer hali hariç, gece çalışma, ikmal gibi işlerin yapılmayacağını biliyordum.
Ben de itiraz ettim.
Komutan ısrarla emri yineledi.
Günlük emir defterine yazılmasını istedim.
Komutanın derdi, 10 gün sonraki denetimlerdi. Önce Emniyet, pek değil.
Sayım yapıldığında, TSK-59 taşınır mal yönergesine göre, sayım heyeti kurulmalı, en az 3 kişiden oluşmalıydı.
Oysa sadece ben, bir de daha 22’sinde, yeni evli Murat Astsubay vardık.
Depo asıl sorumlusu nöbet istirahatlısıydı. O cephaneliğin açılmaması gerekirdi.
Bizi, 25’imizi paramparça yapan bu emir çok mu gerekliydi?
Madem gerekliydi, komutan neden orada yoktu?
Şimdi tahkikat heyeti gelecek.
Suç yine bizim üstümüzde mi kalacak?
Ben öldüm…
Siz çok yaşayın!

***

Merhabalar Sayın Umur Talu
05.09.2012’te Afyonkarahisar Mühimmat Depo Komutanlığı’nda şehit olan Bedri Nayim’in eşiyim.
Bütün yazılarınızı takip etmekle birlikte, gazetecilik yerinizin bizim için özel olduğu aşikar. Cephanelik patlaması üzerine kaleme aldığınız yazıyı da okudum ve duygularıma tercüman olduğunuz için müteşekkirim.
25 Mehmetçiğimizin böylesine ihmalkârlık dolu bir olayda şehit olması ve halen neticelendirilemeyişi acımızı daha da katlamakta.
Patlama neticesi tutuklanan subayların tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını öğrendik.
Başta ben ve oğullarım, perişan olduk ve bir kez daha yıkıldık.
Üstelik bu serbest bırakma basında hiçbir şekilde yer almadı.
Adaletin tecelli edeceğine dair güvenimiz iyice zedelendi.
Bırakın bu denli elim bir olayı, trafik kazasında bile olaya sebebiyet verenler bu sürede salıverilmezken, 25 cana mal olmuş bir zihniyetin 4 ay gibi kısa bir sürede hiçbir şey olmamışçasına salıverilmesine akıl erdiremiyoruz.
Bedri Nayim benim 25 yıllık hayat arkadaşımdı.
İki evladımın babası idi.
O benim kanım, canım, yaşama kaynağımdı ve benden koparıldı.
Şimdi cesur kalem olarak kalan birkaç onurlu yazarımızdan biri gördüğüm sizden; bir astsubay kızı, astsubay annesi ve şehit astsubay eşi olarak, 25 şehidimizin anısına konunun takipçisi olmanızı, gelişmelerin kamuoyundan gizlenmesine müsaade etmemenizi istiyorum. Bizlere yardımcı olun lütfen.
Saygılarımla.
Birgül Nayim.

***

Öyle Sayın Başbakan. Komutanla içeride kalınca ordunun morali bozuluyor.
Elbet kimse haksız yere, uzun tutukluluklarla kalmasın.
Lakin daldan erik silkeler gibi öğrenci, avukat, işçi, gazeteci toplayıp aylarca içeriye mıhlayan; yargısız infaz ve “kanuni” hakaretleri alttaki askerin haysiyetine vuran mevsimlerdeyiz…
Şantiye’de külden 11 işçi, Gaziantep’te paramparça 8 ölüyüz… Kışlalarda silahını çenesine dayayanlar ve cephanelikten sadece DNA’sı kalanlarız.
Çoktan “içeride”yiz, merak buyurmayın, artık asla çıkamayız.
Moralimiz yerindedir…
Dilediğiniz kadar ölebilir, her yaşımızda kendi gözyaşımızda boğulabiliriz!