26 Kasım 2012 / NURSEL DİLEK MANAVBAŞI
Son yıllarda
ordularını küçültme kararı alan Avrupa ülkeleri, birer birer profesyonel
yapıya geçiyor. NATO ülkeleri arasında profesyonel orduya geç(e)meyen
iki ülke kaldı; Türkiye ve Yunanistan.
Bir yanda Güneydoğu’da devam eden
operasyon, diğer yanda al bayrağa sarılı tabutlar. Kimi zaman pimi çeken
acemi asker, zırhsız araçla silahsız gezen emniyet güçleri, korunmasız
savcılar, pilotaj hatasıyla ölen 17 asker… Herkesin kafasında aynı soru
dolaşıyor: “Biz nerede hata yapıyoruz?”
Terörle mücadele vesilesiyle sıkça gündeme getirilen; ama bir türlü tam manasıyla hayata geçirilemeyen bir konu profesyonel ordu. Terörle mücadelenin profesyonel birliklerce yapılması ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yeniden ve profesyonellik esasına göre organize edilmesi birbirine karışıyor. Bunun için çok eskiye gitmeye gerek yok. Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ 5 yıl önce yine bir saldırı sonrasında gündeme getirmişti meseleyi. Başbuğ, tamamen profesyonel askerlerden oluşan bir yapılanmadan bahsediyordu.
Ancak Başbuğ’un kastı ordunun tamamen profesyonelleşmesi değildi. Terörle mücadele eden birimlerin yani bölgede görev yapan 6 Komando tugayının dönüşümüydü söz konusu olan. Başbuğ 2008 yılında tamamlanacağını, sınırlarda profesyonel askerlerin görev yapacağını söylüyordu. Ancak bu takvim işlemedi. 2010 yılında dönemin Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak’a profesyonel ordu çalışmaları ile ilgili bir soru sorulduğunda şöyle cevap vermişti: “Komando tugaylarında profesyonelleşme çalışmalarına fiilen 22 Ocak 2008 tarihinde başlandı. Tamamını profesyonelleştirmeye yönelik temin faaliyetleri de devam ediyor.”
Hükümet ve TSK nihayet profesyonel orduya ilişkin adımları hızlandırdı. Genelkurmay Başkanlığı, çatışma bölgesinde profesyonel asker uygulamasını kısa bir süre önce hayata geçirdi. Böylece kısa ve uzun dönem vatani görevini yapan askerler terörle mücadeledeki aktif görevlerinden çekilecek. Çatışma bölgelerinde sadece uzman er-erbaş, ast subay ve subaylar bulunacak.
TSK’nın baştan ayağa yeniden yapılandırılması çalışmaları ise henüz tartışma aşamasında. Konuyu geçen aylarda gündeme taşıyan isim AK Parti Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun. Aynı zamanda NATO Parlamenter Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu Başkanı olan Alaboyun, hükümetin artık zorunlu askerliği kaldırmasını, profesyonel orduya geçilmesini öneriyordu. 28 NATO ülkesi içinde zorunlu askerlik uygulamasını devam ettirenin sadece Türkiye ve Yunanistan olduğunu hatırlatıyor; ordunun profesyonelleşmesi ve denetim mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesi için gönüllü askerliğe geçilmesinin şart olduğunu savunuyordu.
Peki, şimdiye kadar neden bu değişiklik hayata geçirilemedi? Bir çok ülkede güvenlik artık askerî olmayan unsurları da dikkate alan daha geniş bir kavram olarak düşünülüyor. Toplumsal ve çevresel risklerin de dikkate alınmasıyla geleneksel nitelikteki ulusal ve uluslararası güvenlik anlayışı yerini ‘insani güvenlik’ kavramına bırakıyor. Dünyada yaşanan değişimler orduların yapısına da yansıyor. Ancak bu değişimden etkilenen Türkiye’de ne yazık ki ordu konusunda yapısal bir değişiklik gündemin üst sıralarına taşınamıyor.
Dünya uygulamalarına bakıldığında bir ülkenin ihtiyaç duyduğu asker sayısını o ülkenin tehdit algılaması, toprak ve sınırlarının büyüklüğünden doğan savunma kriterleri belirliyor. Türkiye’de ise durum farklı. Bizde zorunlu askerlik süresini ve asker sayısını askerî ihtiyaçlar ve tehdit algılamaları değil, nüfustaki artış veya azalma belirliyor. Örneğin 50 yıl önce nüfus 28 milyon, askerlik çağına gelmiş genç sayısı 220 bin iken askerlik süresi 30 aydı. Bugün ise nüfusumuz 75 milyon, askerlik çağına gelen genç sayısı 720 bine ulaşmış ve askerlik süresi 15 aya çekilmiş. Alaboyun, Türkiye’de artık çok çocuklu aile yapısından tek çocuklu aile yapısına doğru bir kayış olduğunu, zaman içerisinde nüfus artışının azalacağını belirtiyor. Zorunlu askerliğe devam edilmesi hâlinde askerlik sürelerinin yeniden uzatılmasının gündeme gelebileceğine dikkat çekiyor.
Şafak sayan er orduya ne verir?
Türkiye’de her yıl 720 bin genç askerlik çağına giriyor. Askerlik süresinin 15 ay olduğunu dikkate alırsak, 15 aylık süre içerisinde askere alınması gereken genç sayısı 900 bine yaklaşıyor. Ancak uygulamada her 15 aylık dönemde 450 bin kişi askere alınıyor. Geriye kalan 450 bin civarındaki genç ise yükseköğrenim ve tecil, hastalık ve özür gibi sebeplerle askere alınmıyor. Bunlara askerlikten muaf tutulan, bakaya kalan, yurtdışında çalışan ve kaçak olanlar da dâhil. Her 15 aylık dönemde askere gitmeyenler katlanıyor ve bu yığılmalar askerlik açısından büyük sorun hâline geliyor. Alaboyun, bu yığılmaların hem siyasetin hem de TSK’nın önünde çözülmesi gereken bir sorun olarak durduğunu belirtiyor. Yığılmayı eritmenin en kolay yolunun ise ya askerlik sürelerini kısaltmaktan ya da zorunlu askerliği kaldırmaktan geçtiğine dikkat çekiyor.
Genelde 20 yaşında askere alınanların büyük bölümünü yükseköğrenime devam edememiş, askerliğini tecil ettirmemiş, yurtdışına gidememiş, özür veya sağlık sebebiyle askerlikten muaf olamamış gençler oluşturuyor. Bunların çoğu Anadolu’dan geliyor veya büyük şehirlerin kenar semtlerinde yaşayan alt gelir grubu ailelerin çocukları. Askerlik açısından ‘yeterli görülmeyen’ gençler ise 15 ay boyunca geri planda, idari hizmetlerde çalıştırılıyor. Bir anlamda TSK işçi ve personel ihtiyacını ucuz ve ücretsiz yol ile bu askerlerden karşılıyor. Bu şekilde askerlik yapan gençler kendilerini ‘rahat askerlik’ yapmakla şanslı addediyor.
Geçmişte üniversite sayısının ve mezunlarının az olması, bu mezunların yedek subay olarak askerlik yapmalarına imkân veriyordu. Ancak fakülte mezunlarının artması yedek subaylık kurumunu da zora sokmuş durumda. Bu darboğazı aşmak için üniversitelileri kısa dönem askerlik ile terhis etme yoluna gidildi. Ancak mezunların sayısı arttıkça kısa dönem askerlik süresi de 8 aydan 6 aya çekildi. Alaboyun, kısa dönem askerlik yapanların TSK’ya hiçbir katkısı olmadığını dile getiriyor. Bugün açık öğretime giden gençlerin büyük bölümünün daha kolay askerlik yapma düşüncesiyle kayıt yaptırdıklarını hatırlatmakta fayda var.
Dünyada zorunlu askerlik kalkıyor
1990’ların başından itibaren değişen tehdit ve güvenlik anlayışı, orduların görevlerini ve görev anlayışlarını değiştirdi. Askeriye için ‘postmodern dönem’ olarak adlandırılan bu yeni sürece ait değişimler gelişmiş pek çok ülkede kendini gösterdi. Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de genel itibariyle orduların küçülmesi, zorunlu askerliğin kaldırılması, ordunun yeniden yapılandırılması ve profesyonel orduya geçiş şeklinde değişiklikler uygulandı. Dünya geneline baktığımızda ordular temelde ‘tam profesyonel ordular’ ve ‘zorunlu askerlik modelini uygulayan ordular’ olarak ikiye ayrılıyor. Bir de zorunlu askerlik modeli içerisinde seçtiği askerlere sözleşmeli er statüsünde devam etme imkânı veren ‘karma ordu’ modeli var.
Türkiye ordu konusunda yapısal bir değişiklik yaşamayan ender ülkelerden biri. Şu an 720 bin mevcudu ile dünyanın en kalabalık ordularından biri. Böyle bir orduda 362’si general, 40 bini subay, 96 bini astsubay, 65 bini uzman erbaş ve er olmak üzere yaklaşık 200 bin profesyonel asker var. Kalan 450-500 bin kişi ise 15 ve 6 aylık zorunlu askerlik hizmeti yapanlardan oluşuyor.
Zorunlu askerliği Avrupa’da Danimarka, Almanya, Avusturya, Finlandiya, Norveç, İsviçre, Ukrayna, Rusya, Moldova, Estonya, Türkiye ve Yunanistan uyguluyor. Ancak Türkiye dışındaki çoğu ülkede askerlik süresi daha kısa. Danimarka’da özel bazı birliklerde görevlendirilenlerin dışında zorunlu askerlik süresi 4 ay iken bu süre Almanya, Avusturya ve Sırbistan’da 6 ay; Yunanistan ve Finlandiya’da 9 ay; Ukrayna, Moldova ve Rusya’da 12 ay.
Lisans mezunu olmayan erler için 15 aylık askerlik süresi ile Türkiye, Avrupa’da zorunlu askerlik uygulamasının en uzun olduğu ülke. Türkiye bu yönüyle Suriye, İran, Mısır, Cezayir, Azerbaycan, Ermenistan, İsrail, Kuzey Kore ve Güney Kore ile aynı sınıfta.
Maliyeti çok yüksek!
Pek çok gencin hayata atıldığı yıllarda karşısına çıkan zorunlu askerlik, öğrenim, çalışma ve mesleki eğitime fiilî olarak engel. Ayrıca kişisel kapasiteyle yaptırılan iş arasındaki uyumsuzluktan dolayı hizmet kaybına da yol açıyor. Örneğin bir mühendis, garson, şoför vs. olarak çalıştırılıyor. Süre ve eğitim göz önüne alındığında geçen süre verimsiz olarak değerlendiriliyor.
Zorunlu askerliğin ülke ekonomisine bir başka zararı maliyet boyutunda. Son 10 yıllık dönemde savunma bütçesi içinde personel harcamalarının payı ortalama yüzde 40. Silahlanma harcamalarının payı yüzde 19 iken silah ve personel dışı cari harcamaların (PDCH) oranı yüzde 38. Yani ordunun yiyecek, giyecek, barınma, ulaşım vb. giderlerinin oranı hayli yüksek. Yüzde 40’a yakını zorunlu askerlik hizmeti yapanların günlük giderlerinin karşılanması için harcanıyor. Tamamen profesyonel ordu için uzmanların öngördüğü sayının 250 bin civarında olduğu düşünülürse 450-500 bin kişinin maliyeti ordunun modernizasyonu için pekâlâ kullanılabilir. Askerlik sistemlerine ekonomik temelde bakıldığında zorunlu askerliği model olarak kullanan ülkeler profesyonel ordulara sahip olanlara göre eğitim düzeyi ve ekonomik büyüme oranı itibariyle daha geride. Çalışmalar OECD ülkeleri için zorunlu askerliğin ekonomik performans üzerinde istatistikî olarak anlamlı bir negatif etki oluşturduğu sonucunu ortaya koymuş. Bu yüzden zorunlu askerlik uzun dönem için insan ve fiziksel sermaye birikiminde meydana getirdiği olumsuzluklar sebebiyle maliyetli bir askerlik modeli. Ekonomistler, profesyonelleşmenin kısa dönemde bütçeye getireceği yükün, uzun dönemdeki pek çok kazançla birlikte azalacağını öngörüyor.
NATOPA Türk Grubu Başkanı Alaboyun, Türkiye’de askerlik konularının konuşulmasının hâlâ tabu olduğunu, bu sebeple üniversitelerde ordunun yapısı, askerlik, terörle mücadele gibi konularda akademik çalışmalar yapılamadığı ve uzmanlaşmanın olmadığını belirtiyor. Konuyla ilgili araştırmalarıyla tanınan Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi Lale Kemal de Alaboyun’la hemfikir. Pek çok öğretim üyesinin TSK’nın askerî yapılanmasının halen Soğuk Savaş mantığıyla kurgulanmış olduğunu bildiklerini; ancak bu gerçeği itiraf etmekten çekindiklerini söylüyor: “Türkiye’de belli başlı üniversite kütüphanelerinde askerî konulara ve güvenlik konularına ilişkin materyal bulmak mümkün değil. Pek çok öğretim üyesi uluslararası kaynaklardan Türkiye’nin silah gücü ve esneklik anlamında ordusunun artık günümüz tehditlerine cevap veremez durumda olduğunu ve özgün teknolojik silah ediniminin arzu edilen düzeyde olmadığını bilir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Harp Akademileri Komutanlığı’nda kurmay subaylara hitap ederken, TSK’ya çok geç kaldığı yeniden yapılanmayı bir an evvel hayata geçirmesi çağrısı bile yeterince dikkat çekmedi.”
Zorunlu askerlikle ilgili son çalışma Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) tarafından iki yıl önce hazırlandı. Raporu hazırlayan isim 2008’de TSK’dan albay rütbesiyle emekli olan Dr. Salih Akyürek.
Akyürek, Kara Kuvvetleri Komutan-lığı’nda (KKK) takım ve bölük komutanı, kuvvet karargâhında personel alanında proje subayı olarak görev yapmış. TSK’nın personel sisteminin yeniden yapılandırılmasına dönük projelerde görev almış. 2010 yılında hazırladığı ‘Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu’ başlıklı raporda Türkiye’deki profesyonel ordu tartışmalarına ve dünyadaki duruma dikkat çekiyor. Zorunlu askerlik uygulamasının kişiye ve aileye etkisi, olumlu ve olumsuz yönlerinin yanı sıra zorunlu askerliğe alternatif model önerilerinde bulunuyor.
Rapora göre zorunlu askerlik modelini değiştirecek yeni bir yapılanmaya karar verilebilmesi ve uygulamaya geçilebilmesi için öncelikle asker ihtiyacının belirlenmesi gerekiyor. Ordunun bugüne kadar gerçekleştiremediği yeniden yapılandırma için dört ana başlık öngörülüyor. ‘Teşkilat ve mevzilenme yeri olarak yeniden yapılandırma, silah ve malzemelerin yenilenmesi, askere alma sisteminin, personel politika ve uygulamalarının yeniden yapılandırılması.
Konunun uzmanlarına göre ordunun profesyonelleşmesi için gerekli adımların başında Genelkurmay Başkanlığı’nın Millî Savunma Bakanlığı’na bağlanması; TSK’dan ve yapılanmadan siyasi otoritenin sorumlu olması geliyor. TSK’nın bir an önce denetime açılması, bilgiye erişimin kolaylaşması açısından ön şart kabul ediliyor. Emekli Askerî Hâkim Ümit Kardaş eğitim ve zihniyet bakımından yeniden yapılanmaya ihtiyaç olduğunu yineliyor: “Zorunlu askerlik için gelenler birkaç aylık eğitimden sonra ‘sen topçusun, sen tankçısın’ denilerek sınıflandırılıyor. 2-3 aylık askerin bunları yapması beklenemez. Profesyonel kişilerle nitelikli ve iş güvenliğini gösteren bir sistem şimdiye kadar oluşturulmalıydı.”
Bu yapıda profesyonellik lüks
TOBB Ekonomi Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Nihat Ali Özcan, demokrasi ve serbest piyasa ilerleyince profesyonel orduya geçişin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Uzman orduya geçmenin siyasi karar neticesinde olacağını belirten Özcan, ‘torba yasa ile bu mümkün’ diyor. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’ndan İhsan Bal, Afyon’daki trajik kazanın zorunlu erlerden profesyonel orduya geçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattığını belirtiyor. Böylesine ölümlerin artık bir son bulacağından ise emin değil: “Daha çok terörle mücadelede zorunlu askerlik görevini yerine getiren gençlerimizin şehit olmasıyla gündeme gelen profesyonel ordu tartışmaları, bugün geldiğimiz aşamada artık bir tercih olmaktan çıkmış, zorunluluğa dönüşmüştür. Türkiye eğer ‘bölgesel güç’ olma kapasitesini gerçekçi olarak alana yansıtmak istiyorsa çok hızlı ve kararlı bir şekilde profesyonel orduya geçmek zorunda. Hükümette bunun farkındaki böyle bir adım atıldı.”
Taraf Gazetesi’nin asker kökenli yazarı Namık Çınar profesyonel ordu meselesine farklı bir açıdan yaklaşıyor. Ordunun ‘temelden reform’ ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Çınar, Türkiye’deki çoğu siyasal sorunun kaynağı olarak TSK’yı gösteriyor. Çınar’a göre bu yapı lağvedilip yenisi kurulmadıkça sorunlar çözülmeyecek: “Ana gövdesini, alelâde piyade tüfeği taşıyan avcı erlerinin oluşturduğu bir ordu için profesyonellik lükstür. Ama hedef saptamalarından tutun da atmalarına kadar her şeyi bilgisayarlarla yapılabilen sofistike silahlara sahip; teknolojik bir keşif ve istihbarat, yüksek ateş gücü ve hareket kabiliyeti ile donanmış; uçarbirlik, yüzerbirlik, dağ ve komando dinamizmlerine bağışıklı, uzmanlaşmış bir orduda profesyonellik zaten kendiliğinden gerçekleşecektir.”
Çınar, TSK’nın şimdiye kadar profesyonelleşmesinin önündeki en büyük engelin kendi profesyonelleri olduğu düşüncesinde. TSK’daki profesyonel kadroların (200 bin asker) kurumun sadece bürokratikleşmiş devasa yapısını temsil ettiğini belirten Çınar şu değerlendirmeyi yapıyor: “Gidin bakın, bu 200 bin personelin kaçı sabahları postallarını giyip eğitim ve tatbikat alanlarına çıkıyor? Denizi olmayan Ankara’da, karargâhlardaki denizci subay ve astsubayların sayısı, gemilerdekilerden daha fazla gibidir. Üslere gidin, kışlalara gidin; hep karşılaşacağınız manzara, eratın başına koyacak subay ve astsubayın bulanamayıp, eksik personelle çalışılıyor olduğudur.”
Güneydoğu’da terörün arttığı yıllarda bölgede askerlik yapmış üst düzey bir rütbeli şöyle özetliyor durumu: “O bölgede asker kendine gelip cesaretini ve tecrübesini tam topluyor, tam iş yapmaya başlıyor, ama terhis oluyor. Yani devlet bu bölgelerde usta askerlerden bile faydalanamıyor. Kafalar değişmeli, zihniyet değişmeli. TSK kökten değişmeli, strateji toptan değişmeli. Lojmanlarından, orduevlerinden çıkmayan generallerin Ankara’da ne işi var?”
En profesyoneli ABD ordusu
Zorunlu askerlik tüm dünyada Conscript, Amerika’da Draft olarak anılan bir uygulama. Uluslararası terminolojide ‘All Valunteer Force’ (Gönüllü Güç) olarak adlandırılıyor. Bu kavram özellikle ABD’nin Vietnam Savaşı sırasında gündeme gelmiş. Vietnam Savaşı’nda verilen kayıpların artması ve zorunlu askerlik tartışmalarının gündemi işgal etmesi dolayısıyla Başkan Richard Nixon, 1969 yılında zorunlu askerliğin lağvedilip ordunun yeniden yapılandırılması talimatını verir. Ordunun üst kademesi, muhalefet ve New York Times gazetesi büyük tepki gösterir. Ancak 1972 yılında yasa çıkarılır ve ‘All Valunteer Force’ yasalaşır. Zorunlu askerliğin uygulandığı 1970’li yıllarda ABD savunma bütçesinin yüzde 34’ü personel giderlerine giderken bu oran 2000’lerde yüzde 27’lere gerilemiş. Modern teçhizat ve silaha ayrılan pay artmış.
Bugün savunma ve güvenlik uzmanları profesyonel ordu yapılanmasına bakıldığında en iyi örnek olarak ABD’yi gösteriyor. ABD’deki ordu yapılanmasının aidiyet duygusunu güçlendirdiği, her yıl bu güce katılmak için başvuru sayısının arttığı belirtiliyor. ABD bu modelle insan kaybını da en aza indirmiş. Vietnam Savaşı’nda 58 bin 200 asker hayatını kaybederken Irak’ta ölen asker sayısı 4 bin 430.
Fransa için de durum farklı değil. 1996 yılında Fransa Devlet Başkanı Chirac zorunlu askerliği kaldıracağını söylediğinde en büyük tepki ordunun üst kademesinden gelmiş. Ancak Fransa 2001’de zorunlu askerlik uygulamasını kaldırdı.
Tamamı gönüllülerden oluşan İngiliz ordusunun toplam asker sayısı 220 bin. Türkiye’de 2012 yılı itibariyle 200 bin civarında profesyonel asker var. Yani Türk ordusunda neredeyse İngiliz ordusunun tamamı kadar profesyonel asker görev yapıyor. Uzmanlar bu sayının değerlendirilerek yeniden yapılandırmaya ağırlık verilmesi konusunda ısrarlı. Ancak ülkemizde ‘Peygamber ocağı, şehitlik, gazilik’ gibi kavramlardan ayrı düşünülmeyen askerlik artık eskisi kadar cazip bir meslek olarak tercih edilmiyor.
Son verilere göre, gençlerin askerî okullara ilgisi azalmış durumda. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı askerî liselere yapılan başvurular 2007’de 66 bin 487 iken, 2011’de yüzde 31’e varan düşüş ile 45 bin 367’ye düşmüş. Türkiye’de askerî vesayetin geriletilmesi, sivil siyasetin öne çıkması oldukça önemli; ancak bu değişimi kalıcı hâle getirmek için yeterli değil. Bunun için hem siyasi hem de askerî iradenin ortak hareket etmesi gerekiyor. Sadece zorunlu askerlik süresi ile sınırlı kalacak düzenlemeler bazı beklentileri karşılasa da TSK’ya ait diğer problemler çözülmeden, kurumsal etkinliğe bir katkı getirmeyecek. TSK’nın askerlik sistemi dâhil kendisini ve süreçlerini sorgulayarak yeniden yapılanmaya dönük adımlar atması en önemli çözüm.
Terörle mücadele vesilesiyle sıkça gündeme getirilen; ama bir türlü tam manasıyla hayata geçirilemeyen bir konu profesyonel ordu. Terörle mücadelenin profesyonel birliklerce yapılması ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yeniden ve profesyonellik esasına göre organize edilmesi birbirine karışıyor. Bunun için çok eskiye gitmeye gerek yok. Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ 5 yıl önce yine bir saldırı sonrasında gündeme getirmişti meseleyi. Başbuğ, tamamen profesyonel askerlerden oluşan bir yapılanmadan bahsediyordu.
Ancak Başbuğ’un kastı ordunun tamamen profesyonelleşmesi değildi. Terörle mücadele eden birimlerin yani bölgede görev yapan 6 Komando tugayının dönüşümüydü söz konusu olan. Başbuğ 2008 yılında tamamlanacağını, sınırlarda profesyonel askerlerin görev yapacağını söylüyordu. Ancak bu takvim işlemedi. 2010 yılında dönemin Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak’a profesyonel ordu çalışmaları ile ilgili bir soru sorulduğunda şöyle cevap vermişti: “Komando tugaylarında profesyonelleşme çalışmalarına fiilen 22 Ocak 2008 tarihinde başlandı. Tamamını profesyonelleştirmeye yönelik temin faaliyetleri de devam ediyor.”
Hükümet ve TSK nihayet profesyonel orduya ilişkin adımları hızlandırdı. Genelkurmay Başkanlığı, çatışma bölgesinde profesyonel asker uygulamasını kısa bir süre önce hayata geçirdi. Böylece kısa ve uzun dönem vatani görevini yapan askerler terörle mücadeledeki aktif görevlerinden çekilecek. Çatışma bölgelerinde sadece uzman er-erbaş, ast subay ve subaylar bulunacak.
TSK’nın baştan ayağa yeniden yapılandırılması çalışmaları ise henüz tartışma aşamasında. Konuyu geçen aylarda gündeme taşıyan isim AK Parti Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun. Aynı zamanda NATO Parlamenter Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu Başkanı olan Alaboyun, hükümetin artık zorunlu askerliği kaldırmasını, profesyonel orduya geçilmesini öneriyordu. 28 NATO ülkesi içinde zorunlu askerlik uygulamasını devam ettirenin sadece Türkiye ve Yunanistan olduğunu hatırlatıyor; ordunun profesyonelleşmesi ve denetim mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesi için gönüllü askerliğe geçilmesinin şart olduğunu savunuyordu.
Peki, şimdiye kadar neden bu değişiklik hayata geçirilemedi? Bir çok ülkede güvenlik artık askerî olmayan unsurları da dikkate alan daha geniş bir kavram olarak düşünülüyor. Toplumsal ve çevresel risklerin de dikkate alınmasıyla geleneksel nitelikteki ulusal ve uluslararası güvenlik anlayışı yerini ‘insani güvenlik’ kavramına bırakıyor. Dünyada yaşanan değişimler orduların yapısına da yansıyor. Ancak bu değişimden etkilenen Türkiye’de ne yazık ki ordu konusunda yapısal bir değişiklik gündemin üst sıralarına taşınamıyor.
Dünya uygulamalarına bakıldığında bir ülkenin ihtiyaç duyduğu asker sayısını o ülkenin tehdit algılaması, toprak ve sınırlarının büyüklüğünden doğan savunma kriterleri belirliyor. Türkiye’de ise durum farklı. Bizde zorunlu askerlik süresini ve asker sayısını askerî ihtiyaçlar ve tehdit algılamaları değil, nüfustaki artış veya azalma belirliyor. Örneğin 50 yıl önce nüfus 28 milyon, askerlik çağına gelmiş genç sayısı 220 bin iken askerlik süresi 30 aydı. Bugün ise nüfusumuz 75 milyon, askerlik çağına gelen genç sayısı 720 bine ulaşmış ve askerlik süresi 15 aya çekilmiş. Alaboyun, Türkiye’de artık çok çocuklu aile yapısından tek çocuklu aile yapısına doğru bir kayış olduğunu, zaman içerisinde nüfus artışının azalacağını belirtiyor. Zorunlu askerliğe devam edilmesi hâlinde askerlik sürelerinin yeniden uzatılmasının gündeme gelebileceğine dikkat çekiyor.
Şafak sayan er orduya ne verir?
Türkiye’de her yıl 720 bin genç askerlik çağına giriyor. Askerlik süresinin 15 ay olduğunu dikkate alırsak, 15 aylık süre içerisinde askere alınması gereken genç sayısı 900 bine yaklaşıyor. Ancak uygulamada her 15 aylık dönemde 450 bin kişi askere alınıyor. Geriye kalan 450 bin civarındaki genç ise yükseköğrenim ve tecil, hastalık ve özür gibi sebeplerle askere alınmıyor. Bunlara askerlikten muaf tutulan, bakaya kalan, yurtdışında çalışan ve kaçak olanlar da dâhil. Her 15 aylık dönemde askere gitmeyenler katlanıyor ve bu yığılmalar askerlik açısından büyük sorun hâline geliyor. Alaboyun, bu yığılmaların hem siyasetin hem de TSK’nın önünde çözülmesi gereken bir sorun olarak durduğunu belirtiyor. Yığılmayı eritmenin en kolay yolunun ise ya askerlik sürelerini kısaltmaktan ya da zorunlu askerliği kaldırmaktan geçtiğine dikkat çekiyor.
Genelde 20 yaşında askere alınanların büyük bölümünü yükseköğrenime devam edememiş, askerliğini tecil ettirmemiş, yurtdışına gidememiş, özür veya sağlık sebebiyle askerlikten muaf olamamış gençler oluşturuyor. Bunların çoğu Anadolu’dan geliyor veya büyük şehirlerin kenar semtlerinde yaşayan alt gelir grubu ailelerin çocukları. Askerlik açısından ‘yeterli görülmeyen’ gençler ise 15 ay boyunca geri planda, idari hizmetlerde çalıştırılıyor. Bir anlamda TSK işçi ve personel ihtiyacını ucuz ve ücretsiz yol ile bu askerlerden karşılıyor. Bu şekilde askerlik yapan gençler kendilerini ‘rahat askerlik’ yapmakla şanslı addediyor.
Geçmişte üniversite sayısının ve mezunlarının az olması, bu mezunların yedek subay olarak askerlik yapmalarına imkân veriyordu. Ancak fakülte mezunlarının artması yedek subaylık kurumunu da zora sokmuş durumda. Bu darboğazı aşmak için üniversitelileri kısa dönem askerlik ile terhis etme yoluna gidildi. Ancak mezunların sayısı arttıkça kısa dönem askerlik süresi de 8 aydan 6 aya çekildi. Alaboyun, kısa dönem askerlik yapanların TSK’ya hiçbir katkısı olmadığını dile getiriyor. Bugün açık öğretime giden gençlerin büyük bölümünün daha kolay askerlik yapma düşüncesiyle kayıt yaptırdıklarını hatırlatmakta fayda var.
Dünyada zorunlu askerlik kalkıyor
1990’ların başından itibaren değişen tehdit ve güvenlik anlayışı, orduların görevlerini ve görev anlayışlarını değiştirdi. Askeriye için ‘postmodern dönem’ olarak adlandırılan bu yeni sürece ait değişimler gelişmiş pek çok ülkede kendini gösterdi. Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de genel itibariyle orduların küçülmesi, zorunlu askerliğin kaldırılması, ordunun yeniden yapılandırılması ve profesyonel orduya geçiş şeklinde değişiklikler uygulandı. Dünya geneline baktığımızda ordular temelde ‘tam profesyonel ordular’ ve ‘zorunlu askerlik modelini uygulayan ordular’ olarak ikiye ayrılıyor. Bir de zorunlu askerlik modeli içerisinde seçtiği askerlere sözleşmeli er statüsünde devam etme imkânı veren ‘karma ordu’ modeli var.
Türkiye ordu konusunda yapısal bir değişiklik yaşamayan ender ülkelerden biri. Şu an 720 bin mevcudu ile dünyanın en kalabalık ordularından biri. Böyle bir orduda 362’si general, 40 bini subay, 96 bini astsubay, 65 bini uzman erbaş ve er olmak üzere yaklaşık 200 bin profesyonel asker var. Kalan 450-500 bin kişi ise 15 ve 6 aylık zorunlu askerlik hizmeti yapanlardan oluşuyor.
Zorunlu askerliği Avrupa’da Danimarka, Almanya, Avusturya, Finlandiya, Norveç, İsviçre, Ukrayna, Rusya, Moldova, Estonya, Türkiye ve Yunanistan uyguluyor. Ancak Türkiye dışındaki çoğu ülkede askerlik süresi daha kısa. Danimarka’da özel bazı birliklerde görevlendirilenlerin dışında zorunlu askerlik süresi 4 ay iken bu süre Almanya, Avusturya ve Sırbistan’da 6 ay; Yunanistan ve Finlandiya’da 9 ay; Ukrayna, Moldova ve Rusya’da 12 ay.
Lisans mezunu olmayan erler için 15 aylık askerlik süresi ile Türkiye, Avrupa’da zorunlu askerlik uygulamasının en uzun olduğu ülke. Türkiye bu yönüyle Suriye, İran, Mısır, Cezayir, Azerbaycan, Ermenistan, İsrail, Kuzey Kore ve Güney Kore ile aynı sınıfta.
Maliyeti çok yüksek!
Pek çok gencin hayata atıldığı yıllarda karşısına çıkan zorunlu askerlik, öğrenim, çalışma ve mesleki eğitime fiilî olarak engel. Ayrıca kişisel kapasiteyle yaptırılan iş arasındaki uyumsuzluktan dolayı hizmet kaybına da yol açıyor. Örneğin bir mühendis, garson, şoför vs. olarak çalıştırılıyor. Süre ve eğitim göz önüne alındığında geçen süre verimsiz olarak değerlendiriliyor.
Zorunlu askerliğin ülke ekonomisine bir başka zararı maliyet boyutunda. Son 10 yıllık dönemde savunma bütçesi içinde personel harcamalarının payı ortalama yüzde 40. Silahlanma harcamalarının payı yüzde 19 iken silah ve personel dışı cari harcamaların (PDCH) oranı yüzde 38. Yani ordunun yiyecek, giyecek, barınma, ulaşım vb. giderlerinin oranı hayli yüksek. Yüzde 40’a yakını zorunlu askerlik hizmeti yapanların günlük giderlerinin karşılanması için harcanıyor. Tamamen profesyonel ordu için uzmanların öngördüğü sayının 250 bin civarında olduğu düşünülürse 450-500 bin kişinin maliyeti ordunun modernizasyonu için pekâlâ kullanılabilir. Askerlik sistemlerine ekonomik temelde bakıldığında zorunlu askerliği model olarak kullanan ülkeler profesyonel ordulara sahip olanlara göre eğitim düzeyi ve ekonomik büyüme oranı itibariyle daha geride. Çalışmalar OECD ülkeleri için zorunlu askerliğin ekonomik performans üzerinde istatistikî olarak anlamlı bir negatif etki oluşturduğu sonucunu ortaya koymuş. Bu yüzden zorunlu askerlik uzun dönem için insan ve fiziksel sermaye birikiminde meydana getirdiği olumsuzluklar sebebiyle maliyetli bir askerlik modeli. Ekonomistler, profesyonelleşmenin kısa dönemde bütçeye getireceği yükün, uzun dönemdeki pek çok kazançla birlikte azalacağını öngörüyor.
NATOPA Türk Grubu Başkanı Alaboyun, Türkiye’de askerlik konularının konuşulmasının hâlâ tabu olduğunu, bu sebeple üniversitelerde ordunun yapısı, askerlik, terörle mücadele gibi konularda akademik çalışmalar yapılamadığı ve uzmanlaşmanın olmadığını belirtiyor. Konuyla ilgili araştırmalarıyla tanınan Taraf Gazetesi Ankara Temsilcisi Lale Kemal de Alaboyun’la hemfikir. Pek çok öğretim üyesinin TSK’nın askerî yapılanmasının halen Soğuk Savaş mantığıyla kurgulanmış olduğunu bildiklerini; ancak bu gerçeği itiraf etmekten çekindiklerini söylüyor: “Türkiye’de belli başlı üniversite kütüphanelerinde askerî konulara ve güvenlik konularına ilişkin materyal bulmak mümkün değil. Pek çok öğretim üyesi uluslararası kaynaklardan Türkiye’nin silah gücü ve esneklik anlamında ordusunun artık günümüz tehditlerine cevap veremez durumda olduğunu ve özgün teknolojik silah ediniminin arzu edilen düzeyde olmadığını bilir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Harp Akademileri Komutanlığı’nda kurmay subaylara hitap ederken, TSK’ya çok geç kaldığı yeniden yapılanmayı bir an evvel hayata geçirmesi çağrısı bile yeterince dikkat çekmedi.”
Zorunlu askerlikle ilgili son çalışma Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) tarafından iki yıl önce hazırlandı. Raporu hazırlayan isim 2008’de TSK’dan albay rütbesiyle emekli olan Dr. Salih Akyürek.
Akyürek, Kara Kuvvetleri Komutan-lığı’nda (KKK) takım ve bölük komutanı, kuvvet karargâhında personel alanında proje subayı olarak görev yapmış. TSK’nın personel sisteminin yeniden yapılandırılmasına dönük projelerde görev almış. 2010 yılında hazırladığı ‘Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu’ başlıklı raporda Türkiye’deki profesyonel ordu tartışmalarına ve dünyadaki duruma dikkat çekiyor. Zorunlu askerlik uygulamasının kişiye ve aileye etkisi, olumlu ve olumsuz yönlerinin yanı sıra zorunlu askerliğe alternatif model önerilerinde bulunuyor.
Rapora göre zorunlu askerlik modelini değiştirecek yeni bir yapılanmaya karar verilebilmesi ve uygulamaya geçilebilmesi için öncelikle asker ihtiyacının belirlenmesi gerekiyor. Ordunun bugüne kadar gerçekleştiremediği yeniden yapılandırma için dört ana başlık öngörülüyor. ‘Teşkilat ve mevzilenme yeri olarak yeniden yapılandırma, silah ve malzemelerin yenilenmesi, askere alma sisteminin, personel politika ve uygulamalarının yeniden yapılandırılması.
Konunun uzmanlarına göre ordunun profesyonelleşmesi için gerekli adımların başında Genelkurmay Başkanlığı’nın Millî Savunma Bakanlığı’na bağlanması; TSK’dan ve yapılanmadan siyasi otoritenin sorumlu olması geliyor. TSK’nın bir an önce denetime açılması, bilgiye erişimin kolaylaşması açısından ön şart kabul ediliyor. Emekli Askerî Hâkim Ümit Kardaş eğitim ve zihniyet bakımından yeniden yapılanmaya ihtiyaç olduğunu yineliyor: “Zorunlu askerlik için gelenler birkaç aylık eğitimden sonra ‘sen topçusun, sen tankçısın’ denilerek sınıflandırılıyor. 2-3 aylık askerin bunları yapması beklenemez. Profesyonel kişilerle nitelikli ve iş güvenliğini gösteren bir sistem şimdiye kadar oluşturulmalıydı.”
Bu yapıda profesyonellik lüks
TOBB Ekonomi Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Nihat Ali Özcan, demokrasi ve serbest piyasa ilerleyince profesyonel orduya geçişin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor. Uzman orduya geçmenin siyasi karar neticesinde olacağını belirten Özcan, ‘torba yasa ile bu mümkün’ diyor. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’ndan İhsan Bal, Afyon’daki trajik kazanın zorunlu erlerden profesyonel orduya geçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattığını belirtiyor. Böylesine ölümlerin artık bir son bulacağından ise emin değil: “Daha çok terörle mücadelede zorunlu askerlik görevini yerine getiren gençlerimizin şehit olmasıyla gündeme gelen profesyonel ordu tartışmaları, bugün geldiğimiz aşamada artık bir tercih olmaktan çıkmış, zorunluluğa dönüşmüştür. Türkiye eğer ‘bölgesel güç’ olma kapasitesini gerçekçi olarak alana yansıtmak istiyorsa çok hızlı ve kararlı bir şekilde profesyonel orduya geçmek zorunda. Hükümette bunun farkındaki böyle bir adım atıldı.”
Taraf Gazetesi’nin asker kökenli yazarı Namık Çınar profesyonel ordu meselesine farklı bir açıdan yaklaşıyor. Ordunun ‘temelden reform’ ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Çınar, Türkiye’deki çoğu siyasal sorunun kaynağı olarak TSK’yı gösteriyor. Çınar’a göre bu yapı lağvedilip yenisi kurulmadıkça sorunlar çözülmeyecek: “Ana gövdesini, alelâde piyade tüfeği taşıyan avcı erlerinin oluşturduğu bir ordu için profesyonellik lükstür. Ama hedef saptamalarından tutun da atmalarına kadar her şeyi bilgisayarlarla yapılabilen sofistike silahlara sahip; teknolojik bir keşif ve istihbarat, yüksek ateş gücü ve hareket kabiliyeti ile donanmış; uçarbirlik, yüzerbirlik, dağ ve komando dinamizmlerine bağışıklı, uzmanlaşmış bir orduda profesyonellik zaten kendiliğinden gerçekleşecektir.”
Çınar, TSK’nın şimdiye kadar profesyonelleşmesinin önündeki en büyük engelin kendi profesyonelleri olduğu düşüncesinde. TSK’daki profesyonel kadroların (200 bin asker) kurumun sadece bürokratikleşmiş devasa yapısını temsil ettiğini belirten Çınar şu değerlendirmeyi yapıyor: “Gidin bakın, bu 200 bin personelin kaçı sabahları postallarını giyip eğitim ve tatbikat alanlarına çıkıyor? Denizi olmayan Ankara’da, karargâhlardaki denizci subay ve astsubayların sayısı, gemilerdekilerden daha fazla gibidir. Üslere gidin, kışlalara gidin; hep karşılaşacağınız manzara, eratın başına koyacak subay ve astsubayın bulanamayıp, eksik personelle çalışılıyor olduğudur.”
Güneydoğu’da terörün arttığı yıllarda bölgede askerlik yapmış üst düzey bir rütbeli şöyle özetliyor durumu: “O bölgede asker kendine gelip cesaretini ve tecrübesini tam topluyor, tam iş yapmaya başlıyor, ama terhis oluyor. Yani devlet bu bölgelerde usta askerlerden bile faydalanamıyor. Kafalar değişmeli, zihniyet değişmeli. TSK kökten değişmeli, strateji toptan değişmeli. Lojmanlarından, orduevlerinden çıkmayan generallerin Ankara’da ne işi var?”
En profesyoneli ABD ordusu
Zorunlu askerlik tüm dünyada Conscript, Amerika’da Draft olarak anılan bir uygulama. Uluslararası terminolojide ‘All Valunteer Force’ (Gönüllü Güç) olarak adlandırılıyor. Bu kavram özellikle ABD’nin Vietnam Savaşı sırasında gündeme gelmiş. Vietnam Savaşı’nda verilen kayıpların artması ve zorunlu askerlik tartışmalarının gündemi işgal etmesi dolayısıyla Başkan Richard Nixon, 1969 yılında zorunlu askerliğin lağvedilip ordunun yeniden yapılandırılması talimatını verir. Ordunun üst kademesi, muhalefet ve New York Times gazetesi büyük tepki gösterir. Ancak 1972 yılında yasa çıkarılır ve ‘All Valunteer Force’ yasalaşır. Zorunlu askerliğin uygulandığı 1970’li yıllarda ABD savunma bütçesinin yüzde 34’ü personel giderlerine giderken bu oran 2000’lerde yüzde 27’lere gerilemiş. Modern teçhizat ve silaha ayrılan pay artmış.
Bugün savunma ve güvenlik uzmanları profesyonel ordu yapılanmasına bakıldığında en iyi örnek olarak ABD’yi gösteriyor. ABD’deki ordu yapılanmasının aidiyet duygusunu güçlendirdiği, her yıl bu güce katılmak için başvuru sayısının arttığı belirtiliyor. ABD bu modelle insan kaybını da en aza indirmiş. Vietnam Savaşı’nda 58 bin 200 asker hayatını kaybederken Irak’ta ölen asker sayısı 4 bin 430.
Fransa için de durum farklı değil. 1996 yılında Fransa Devlet Başkanı Chirac zorunlu askerliği kaldıracağını söylediğinde en büyük tepki ordunun üst kademesinden gelmiş. Ancak Fransa 2001’de zorunlu askerlik uygulamasını kaldırdı.
Tamamı gönüllülerden oluşan İngiliz ordusunun toplam asker sayısı 220 bin. Türkiye’de 2012 yılı itibariyle 200 bin civarında profesyonel asker var. Yani Türk ordusunda neredeyse İngiliz ordusunun tamamı kadar profesyonel asker görev yapıyor. Uzmanlar bu sayının değerlendirilerek yeniden yapılandırmaya ağırlık verilmesi konusunda ısrarlı. Ancak ülkemizde ‘Peygamber ocağı, şehitlik, gazilik’ gibi kavramlardan ayrı düşünülmeyen askerlik artık eskisi kadar cazip bir meslek olarak tercih edilmiyor.
Son verilere göre, gençlerin askerî okullara ilgisi azalmış durumda. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı askerî liselere yapılan başvurular 2007’de 66 bin 487 iken, 2011’de yüzde 31’e varan düşüş ile 45 bin 367’ye düşmüş. Türkiye’de askerî vesayetin geriletilmesi, sivil siyasetin öne çıkması oldukça önemli; ancak bu değişimi kalıcı hâle getirmek için yeterli değil. Bunun için hem siyasi hem de askerî iradenin ortak hareket etmesi gerekiyor. Sadece zorunlu askerlik süresi ile sınırlı kalacak düzenlemeler bazı beklentileri karşılasa da TSK’ya ait diğer problemler çözülmeden, kurumsal etkinliğe bir katkı getirmeyecek. TSK’nın askerlik sistemi dâhil kendisini ve süreçlerini sorgulayarak yeniden yapılanmaya dönük adımlar atması en önemli çözüm.