Yarın 'Postmodern darbenin' yıldönümü. Eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu '1000 yıl sürecek' demişti. Buna inananlar vardı. Kısa sürede aktörleri sahneden çekildi. Kiminin isimleri bile unutuldu, gitti. Çevik Bir, Erol Özkasnak tarih oldu.
Neredeyse sürecin savunanı bile kalmadı. Siyasî uzantıları, partileri ile beraber halk tarafından tasfiye edildi. Mesut Yılmaz sadece kendisini değil, Türkiye'ye çağ atlatan Anavatan Partisi'ni de batırdı.
Bugün merkez sağ buharlaştıysa, bir ay sonra yapılacak seçimlerde hiç dikkate alınmıyorsa sebebi 28 Şubat'a arka çıkmalarındandır. 6 kez gidip 7 kez gelmesiyle övünen Süleyman Demirel bugün 'kurtarıcı' rolüne soyunamıyorsa yaşının ileri olmasından değil, 28 Şubat'a 'babalık' etmesindendir. Dün darbe mağduru iken peşine düşen kitleler 28 Şubat'ta 'darbeci' kimliğine büründüğünde yüz çevirdi. Türk insanı hiçbir darbeciyi hayırla anmadı.
28 Şubat, aksini savunanlar çıksa da siyasete bir müdahaleydi. Tarihe ibret gözüyle bakanlar için 28 Şubat çok verimli bir süreç, zengin örneklerle dolu. Özellikle siyasetçiler ve askerler için... 13. yılında 28 Şubat gösterdi ki siyasete dışarıdan müdahale etmek kolay, kısa vadeli sonuç almak da mümkün; ama kontrolü orta ve uzun vadeye yaymak imkânsız. Zıt sonuçlarla karşılaşmak ise mukadder... Bütün darbelerin siyasî neticeleri arzu edilenin aksi yönde cereyan etti. 27 Mayıs AP'yi doğurdu, 12 Eylül Turgut Özal'ın ANAP'ını, 28 Şubat ise AK Parti'yi... Hepsi de darbecilerin istemedikleri siyasal oluşumlardı. Halk, darbecilere yakın duran partilere hiç prim vermedi, tek örneği yok. CHP bugün iktidarı unuttuysa, sebebi 'ordu eşittir CHP' formülünü toplumun hafızasından silememesindendir.
Amacım aslında başlığa koyduğum 'Yeni 28 Şubatlar mümkün mü?' sorusuna cevap aramak... Giriş bölümünü uzun tutmamın nedeni tarihten ders çıkarmayanlara, geçmişin olaylarına ibret gözüyle bakmayanlara kısa hatırlatmalarda bulunmak. Peşinen söyleyeyim, ben bu topraklarda darbe heveslilerinin hiç eksik olmadığına inananlardanım. Ankara'nın havasına bakarak birilerinin '28 Şubat'ın 2009 versiyonu ne olabilir?' diye kafa yorduğunu bilgi olarak bilmesem bile tahmin edebiliyorum.
Bir proje olarak 28 Şubat bugüne kopyalanamaz. Darbeciler bir darbeyi ikinci defa tekrarlamadı. Her defasında yeni yol ve yöntem denediler. Bütün darbelerin ilk hedefi hükümete vücut veren siyasî partiyi oyun dışına itmek olmuştur. Eğer birileri gerçekten 28 Şubat'ın 2009 versiyonunu sahneye sürmeyi düşünüyorsa harıl harıl AK Parti'den kurtulmanın yollarını arıyorlardır. 'Bir ay sonra sandık var ya' demeyin. Hiçbir darbeci halkla iş tutmaz. 'Ankara oyunlarından' medet umarlar.
Bir süredir cevabını aradığım soru: 'Acaba AK Parti'yi iktidar oyunundan düşürecek operasyon ne olabilir?' Yeni bir kapatma mı? Bu yol denense de majestelerinin pes edeceğini sanmıyorum. 2008'de yaşadıklarımız bu senaryonun hiç de yabana atılmaması gerektiğini ortaya koyuyor.
28 Şubat'ın 2009 versiyonunda ilk hedef siyasetse ikinci hedef tıpkı 1997'de olduğu gibi toplumu fişleyerek kamplara bölmek olmalı. Fişleme önce devletten bürokrasiden başlanır. Yüksek düzeyli bürokratlar siyasi düşüncelerinden özel yaşamlarına kadar fişlenir, sonra en altlara kadar yansır. Bundan toplum da nasibini alır. Sıradan esnaflar bile 'şucu bucu' diye kayıtlara geçirilir. Fişlemek darbecilerin vazgeçilmezidir.
Aman içiniz kararmasın, 2009 Türkiye'sinde yeni bir 28 Şubat sürecinin yaşanacağını söylemek istemiyorum. Anlatmak istediğim darbe heveslilerinin olabileceği, bazı girişimlerde de bulunabileceği... Onca deneyimden sonra adı ve şekli ne olursa olsun kısa, orta ve uzun vadede başarılı bir darbe beklemiyorum ben. 28 Şubat'ın 2009 senaryosu kesinlikle bir eylem planına dönüşmez. Bakarsınız ileride birilerinin ajandasında günlük olarak karşımıza çıkıverir.
28 Şubat 1997 müdahalesi gerçekten derslerle dolu. Benim çıkardığım en önemli ders, girişimi olsa bile hiçbir darbenin bundan sonra başarılı olamayacağı, darbecilerin kaybetmesinin mukadder olduğu...
Neredeyse sürecin savunanı bile kalmadı. Siyasî uzantıları, partileri ile beraber halk tarafından tasfiye edildi. Mesut Yılmaz sadece kendisini değil, Türkiye'ye çağ atlatan Anavatan Partisi'ni de batırdı.
Bugün merkez sağ buharlaştıysa, bir ay sonra yapılacak seçimlerde hiç dikkate alınmıyorsa sebebi 28 Şubat'a arka çıkmalarındandır. 6 kez gidip 7 kez gelmesiyle övünen Süleyman Demirel bugün 'kurtarıcı' rolüne soyunamıyorsa yaşının ileri olmasından değil, 28 Şubat'a 'babalık' etmesindendir. Dün darbe mağduru iken peşine düşen kitleler 28 Şubat'ta 'darbeci' kimliğine büründüğünde yüz çevirdi. Türk insanı hiçbir darbeciyi hayırla anmadı.
28 Şubat, aksini savunanlar çıksa da siyasete bir müdahaleydi. Tarihe ibret gözüyle bakanlar için 28 Şubat çok verimli bir süreç, zengin örneklerle dolu. Özellikle siyasetçiler ve askerler için... 13. yılında 28 Şubat gösterdi ki siyasete dışarıdan müdahale etmek kolay, kısa vadeli sonuç almak da mümkün; ama kontrolü orta ve uzun vadeye yaymak imkânsız. Zıt sonuçlarla karşılaşmak ise mukadder... Bütün darbelerin siyasî neticeleri arzu edilenin aksi yönde cereyan etti. 27 Mayıs AP'yi doğurdu, 12 Eylül Turgut Özal'ın ANAP'ını, 28 Şubat ise AK Parti'yi... Hepsi de darbecilerin istemedikleri siyasal oluşumlardı. Halk, darbecilere yakın duran partilere hiç prim vermedi, tek örneği yok. CHP bugün iktidarı unuttuysa, sebebi 'ordu eşittir CHP' formülünü toplumun hafızasından silememesindendir.
Amacım aslında başlığa koyduğum 'Yeni 28 Şubatlar mümkün mü?' sorusuna cevap aramak... Giriş bölümünü uzun tutmamın nedeni tarihten ders çıkarmayanlara, geçmişin olaylarına ibret gözüyle bakmayanlara kısa hatırlatmalarda bulunmak. Peşinen söyleyeyim, ben bu topraklarda darbe heveslilerinin hiç eksik olmadığına inananlardanım. Ankara'nın havasına bakarak birilerinin '28 Şubat'ın 2009 versiyonu ne olabilir?' diye kafa yorduğunu bilgi olarak bilmesem bile tahmin edebiliyorum.
Bir proje olarak 28 Şubat bugüne kopyalanamaz. Darbeciler bir darbeyi ikinci defa tekrarlamadı. Her defasında yeni yol ve yöntem denediler. Bütün darbelerin ilk hedefi hükümete vücut veren siyasî partiyi oyun dışına itmek olmuştur. Eğer birileri gerçekten 28 Şubat'ın 2009 versiyonunu sahneye sürmeyi düşünüyorsa harıl harıl AK Parti'den kurtulmanın yollarını arıyorlardır. 'Bir ay sonra sandık var ya' demeyin. Hiçbir darbeci halkla iş tutmaz. 'Ankara oyunlarından' medet umarlar.
Bir süredir cevabını aradığım soru: 'Acaba AK Parti'yi iktidar oyunundan düşürecek operasyon ne olabilir?' Yeni bir kapatma mı? Bu yol denense de majestelerinin pes edeceğini sanmıyorum. 2008'de yaşadıklarımız bu senaryonun hiç de yabana atılmaması gerektiğini ortaya koyuyor.
28 Şubat'ın 2009 versiyonunda ilk hedef siyasetse ikinci hedef tıpkı 1997'de olduğu gibi toplumu fişleyerek kamplara bölmek olmalı. Fişleme önce devletten bürokrasiden başlanır. Yüksek düzeyli bürokratlar siyasi düşüncelerinden özel yaşamlarına kadar fişlenir, sonra en altlara kadar yansır. Bundan toplum da nasibini alır. Sıradan esnaflar bile 'şucu bucu' diye kayıtlara geçirilir. Fişlemek darbecilerin vazgeçilmezidir.
Aman içiniz kararmasın, 2009 Türkiye'sinde yeni bir 28 Şubat sürecinin yaşanacağını söylemek istemiyorum. Anlatmak istediğim darbe heveslilerinin olabileceği, bazı girişimlerde de bulunabileceği... Onca deneyimden sonra adı ve şekli ne olursa olsun kısa, orta ve uzun vadede başarılı bir darbe beklemiyorum ben. 28 Şubat'ın 2009 senaryosu kesinlikle bir eylem planına dönüşmez. Bakarsınız ileride birilerinin ajandasında günlük olarak karşımıza çıkıverir.
28 Şubat 1997 müdahalesi gerçekten derslerle dolu. Benim çıkardığım en önemli ders, girişimi olsa bile hiçbir darbenin bundan sonra başarılı olamayacağı, darbecilerin kaybetmesinin mukadder olduğu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder