Hrant Dink, Üzeyir Garih, Danıştay Baskını ve Malatya Zirve Yayınevi'nin tetikçilerinin ruhi durumları... Ergenekon sanığı Ümit Sayın'ın beyin üzerindeki çalışmaları... GATA'daki tarihi buluş... Ve şok kesişme...
İşadamı üzeyir Garih'in katili Yener Yermez’in ciddi zihinsel sorunlar yaşadığını ve cinayet döneminde Ergenekon sanığı Doç. Dr. Ümit Sayın ile görüştüğünü belirtmesi, kendisine cinayetin öncesinde ve sonrasında birtakım ilaç uygulamalarının yapılmış olabileceğini akıllara getirdi. Ümit Sayın’ın İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde yer alan CV’sinde ‘zihin yönetimi’ ile ilgili olarak birçok çalışmaya imza attığı görülürken, psiko-nöro farmakoloji (yani beyni etkileyen maddeler – ilaçlar) konusunda da araştırmaları olduğu belirtiliyor. Ergenekon iddianamesinde örgütün kaos meydana getirmek için karıştığı eylemlere de yer verilmiş, bu eylemler arasında ise Danıştay baskını, Zirve Yayınevi olayı ve Hrant Dink cinayetinin en başta yer aldığı iddia edilmişti. Bu cinayet sanıklarının ise hepsinin ‘psikolojik bozukluğu’ belgeler ile ortaya konuldu.
SAYIN'DAN GARİH'E GİDEN YOL (MU?)
Sayın’ın Ergenekon operasyonu kapsamında Adli Tıp Enstitüsü'ndeki odasında yapılan aramada Üzeyir Garih cinayetiyle ilgili birçok yazı, resim ve dosya fotokopileri ele geçirilmişti. Ele geçirilen belgelerin ise gerçek dava dosyasında yer almadığı tespit edilmişti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde çapraz sorguda Sayın, Üzeyir Garih cinayetine ilişkin odasında el konulan resim ve yazıları kendisine getiren kişinin ismini hatırlamadığını söylemişti. Savcıların “Alparsalan Arslan’ı tanıyor musun?” şeklindeki sorularına ise, “Hayır tanımıyorum” cevabını vermişti. Üzeyir Garih cinayetini işleyen Yener Yermez'in olaydan sonra kendisi ile iletişime geçtiği hatırlatıldığında ise Sayın, Yener Yermez ile Üzeyir Garih'i tanımadığını ve görüşmediğini öne sürmüştü.
Sayın’ın Ergenekon operasyonu kapsamında Adli Tıp Enstitüsü'ndeki odasında yapılan aramada Üzeyir Garih cinayetiyle ilgili birçok yazı, resim ve dosya fotokopileri ele geçirilmişti. Ele geçirilen belgelerin ise gerçek dava dosyasında yer almadığı tespit edilmişti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde çapraz sorguda Sayın, Üzeyir Garih cinayetine ilişkin odasında el konulan resim ve yazıları kendisine getiren kişinin ismini hatırlamadığını söylemişti. Savcıların “Alparsalan Arslan’ı tanıyor musun?” şeklindeki sorularına ise, “Hayır tanımıyorum” cevabını vermişti. Üzeyir Garih cinayetini işleyen Yener Yermez'in olaydan sonra kendisi ile iletişime geçtiği hatırlatıldığında ise Sayın, Yener Yermez ile Üzeyir Garih'i tanımadığını ve görüşmediğini öne sürmüştü.
KORKUNÇ ŞÜPHE: MALATYA CİNAYETİ BEYİN KONTROL YÖNTEMİ İLE OLABİLİR!
Malatya Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu tarafından hazırlanarak Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'na sunduğu Zirve Yayınevi olayı raporunda yer alan tespitler ise akıllara durgunluk verecek cinsten. Emre Günaydın ve diğer zanlıların dini hassasiyetlerinin bulunmadığı, kişilik bozukluklarının olduğu, zanlıların bu nedenle gerek propaganda, gerekse de psikolojik telkinlerle yönlendirilebileceği iddiasına yer verilen raporda, Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın da olayla ilgili görüşü kullanıldı. Tarhan'ın rapordaki ifadesinde, “Olayda psikofarmakolojik terör şüphesini çekecek ön bilgiler olduğu” ve “Bu açıdan bilirkişi incelemesini yerinde olacağı” dediği belirtildi. Cinayetlerin psikolojik metotlar ve beyin kontrolüyle işletilmiş olabileceği yönündeki iddiaların da kullanıldığı raporda, uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından zanlıların psikolojik yönden değerlendirilmesi talep edildi.
Malatya Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu tarafından hazırlanarak Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'na sunduğu Zirve Yayınevi olayı raporunda yer alan tespitler ise akıllara durgunluk verecek cinsten. Emre Günaydın ve diğer zanlıların dini hassasiyetlerinin bulunmadığı, kişilik bozukluklarının olduğu, zanlıların bu nedenle gerek propaganda, gerekse de psikolojik telkinlerle yönlendirilebileceği iddiasına yer verilen raporda, Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın da olayla ilgili görüşü kullanıldı. Tarhan'ın rapordaki ifadesinde, “Olayda psikofarmakolojik terör şüphesini çekecek ön bilgiler olduğu” ve “Bu açıdan bilirkişi incelemesini yerinde olacağı” dediği belirtildi. Cinayetlerin psikolojik metotlar ve beyin kontrolüyle işletilmiş olabileceği yönündeki iddiaların da kullanıldığı raporda, uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından zanlıların psikolojik yönden değerlendirilmesi talep edildi.
DANIŞTAY BASKINI TETİKÇİSİ ARSLAN HAPÇI MI?
Ergenekon sanıkları ile ilişkisi ispatlanan Danıştay saldırganı Avukat Alparslan Arslan'ın sağlık durumunda ise ciddi bozulmalar var. Mehmet Ali Ağca gibi davranmaya başlayan Arslan'a "hap" verildiği iddia edilmişti. Öte yandan Arslan'ın avukatı da 05 Ağustos 2006 tarihinde müvekkilinin sağlık durumunu son derece kötü olduğu belirterek gerek fiziki gerekse de ruhen son geri dönülemez bir noktaya doğru gittiğini ileri sürmüştü. Danıştay saldırısı sanığı Alparslan Arslan'ın avukatı Ahmet Doğan, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na ilginç bir dilekçe vererek, müvekkilinin can güvenliğinin sağlanmasını da istemişti. Arslan'ın intihar edebileceği uyarısında bulunan Doğan, Arslan'ın kan örneğinin incelenerek ilaç verilip verilmediğinin, verildiyse bu ilaçların insan sağlığına etkilerinin ortaya çıkarılmasını da talep etmişti. Geçen hafta ise Arslan, cezaevinde kaldığı koğuşu yakmaya çalıştı. Arslan’ın kendisine ve etrafına zarar vermeye yönelik saldırgan hareketlerde bulunduğu, devamlı olarak doktor kontrolündü tutulduğu belirtiliyor.
Ergenekon sanıkları ile ilişkisi ispatlanan Danıştay saldırganı Avukat Alparslan Arslan'ın sağlık durumunda ise ciddi bozulmalar var. Mehmet Ali Ağca gibi davranmaya başlayan Arslan'a "hap" verildiği iddia edilmişti. Öte yandan Arslan'ın avukatı da 05 Ağustos 2006 tarihinde müvekkilinin sağlık durumunu son derece kötü olduğu belirterek gerek fiziki gerekse de ruhen son geri dönülemez bir noktaya doğru gittiğini ileri sürmüştü. Danıştay saldırısı sanığı Alparslan Arslan'ın avukatı Ahmet Doğan, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'na ilginç bir dilekçe vererek, müvekkilinin can güvenliğinin sağlanmasını da istemişti. Arslan'ın intihar edebileceği uyarısında bulunan Doğan, Arslan'ın kan örneğinin incelenerek ilaç verilip verilmediğinin, verildiyse bu ilaçların insan sağlığına etkilerinin ortaya çıkarılmasını da talep etmişti. Geçen hafta ise Arslan, cezaevinde kaldığı koğuşu yakmaya çalıştı. Arslan’ın kendisine ve etrafına zarar vermeye yönelik saldırgan hareketlerde bulunduğu, devamlı olarak doktor kontrolündü tutulduğu belirtiliyor.
VE OGÜN SAMAST... O DA BUNALIMDA!
Bir süredir bunalımda olduğu belirtilen bir başka isim ise Ogün Samast… Hrant Dink cinayetine ilişkin yargılanan sanıklardan Ogün Samast, tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Cezaevi'nden 14 Ekim günü duruşmaya getirilmedi. Samast, Kocaeli Devlet Hastanesi'ne getirilerek Psikiyatri Servisi’nde muayeneden geçirildi. Samast'ın burada yaklaşık yarım saat kaldığı ve kontrolden geçirildikten sonra bazı ilaçlar verildiği öğrenildi.
SAYIN'DAN ÇAĞDAŞ BÜYÜ: BİLİMLE YÖNLENDİRME
Sayın’ın 9 Ocak 1993 yılında Büyük Loca’ya yaptığı “Büyü, Bilim ve Masonluk” başlıklı konuşmada “büyünün yerini alan bilim aracılığıyla zihinlerin kontrol edilebileceği” ve “beyinlerin nöro-kimyasal maddelerle yönlendirilebileceği” işleniyordu. Sayın konuşmasının sonunda, “Aslında gerçek büyü bilimdir ve bilimin belirlediği gerçeklerle çelişen gerçek, gerçek değildir. Bizler bilimin sunduğu imkânları kullanarak büyü felsefesinin ulaşamadığı amaçları da gerçekleştirebiliriz. Büyücülük araç ve yöntemlerinin çağdaş versiyonlarını üretebilir; geliştireceğimiz formülleri ve yöntemleri kullanarak bireyleri ve toplumu yönlendirebiliriz” diyordu.
ÜMİT SAYIN’IN CV’SİNDEN İLGİNÇ NOTLAR...
ALDIĞI EĞİTİM: * 1992-1994: DETAM’da (Deneysel Tıp Araştırma Merkezi) farmakolog olarak farmakoloji ve nörobilim üzerine çalıştı. Davranış farmakolojisi, psikiyatrik modeller, deneysel epilepsi, morfin fizyolojik bağımlılığı, psiko-nöro farmakoloji üzerine çalışmak üzere İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü tarafından görevlendirildi. * 1992-1994: DETAM’da (İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Merkezi) deneysel epilepsi, hayvanlarda davranış modelleri, Psiko-nöro farmakoloji, morfin bağımlılığı konularında çalıştı.
Bir süredir bunalımda olduğu belirtilen bir başka isim ise Ogün Samast… Hrant Dink cinayetine ilişkin yargılanan sanıklardan Ogün Samast, tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Cezaevi'nden 14 Ekim günü duruşmaya getirilmedi. Samast, Kocaeli Devlet Hastanesi'ne getirilerek Psikiyatri Servisi’nde muayeneden geçirildi. Samast'ın burada yaklaşık yarım saat kaldığı ve kontrolden geçirildikten sonra bazı ilaçlar verildiği öğrenildi.
SAYIN'DAN ÇAĞDAŞ BÜYÜ: BİLİMLE YÖNLENDİRME
Sayın’ın 9 Ocak 1993 yılında Büyük Loca’ya yaptığı “Büyü, Bilim ve Masonluk” başlıklı konuşmada “büyünün yerini alan bilim aracılığıyla zihinlerin kontrol edilebileceği” ve “beyinlerin nöro-kimyasal maddelerle yönlendirilebileceği” işleniyordu. Sayın konuşmasının sonunda, “Aslında gerçek büyü bilimdir ve bilimin belirlediği gerçeklerle çelişen gerçek, gerçek değildir. Bizler bilimin sunduğu imkânları kullanarak büyü felsefesinin ulaşamadığı amaçları da gerçekleştirebiliriz. Büyücülük araç ve yöntemlerinin çağdaş versiyonlarını üretebilir; geliştireceğimiz formülleri ve yöntemleri kullanarak bireyleri ve toplumu yönlendirebiliriz” diyordu.
ÜMİT SAYIN’IN CV’SİNDEN İLGİNÇ NOTLAR...
ALDIĞI EĞİTİM: * 1992-1994: DETAM’da (Deneysel Tıp Araştırma Merkezi) farmakolog olarak farmakoloji ve nörobilim üzerine çalıştı. Davranış farmakolojisi, psikiyatrik modeller, deneysel epilepsi, morfin fizyolojik bağımlılığı, psiko-nöro farmakoloji üzerine çalışmak üzere İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü tarafından görevlendirildi. * 1992-1994: DETAM’da (İstanbul Üniversitesi Deneysel Tıp Araştırma Merkezi) deneysel epilepsi, hayvanlarda davranış modelleri, Psiko-nöro farmakoloji, morfin bağımlılığı konularında çalıştı.
TÜM EĞİTİM DÖNEMİNDE ÜZERİNDE ÇALIŞTIĞI SPESİFİK KONULAR
* Psikoaktif, narkotik ve psikedelik, halüsinojen maddelerin hayvanlar üzerine etkisi, klinik etkileri. Bilinç yapısının değiştiren psikoaktif maddelerin psikofarmakolojisi. * LSD-25, Metamfetamin, MDMA (Ekstazi), Psilosibin, Meskalin, İbogain, Skopolamin, Salvia Divinorum, gibi halüsinojen ve nörokimyasal zihin kontrolünde kullanılan maddelerin psikolojik, fizyolojik ve elektrofizyolojik etkilerinin incelenmesi. * Zihin kontrolünün nörokimyasal yöntemleri.
SAYIN'DAN TEBRİK VE O BİLİMSEL GELİŞME!
Ergenekon savcıları, Sayın'ın 1995 ile 2001 yılları arasında Amerika'da Wisconsin Üniversitesi Nöroloji Bölümünde bilimsel araştırma yaptığı sırada yazdığı mektupları delil olarak Ergenekon iddianamesine koymuştu. Ümit Sayın, GATA`da çalışan, mason olduğunu iddia ettiği Prof. Dr. İ. Tayfun Uzbay`a gönderdiği mektupta başarılarından dolayı tebrik ediyordu. Sayın, söz konusu mektubunda Uzbay’a, “Sanırım 1- 1.5 yıldır haberleşemiyoruz. Senin Brain Research, Developmental Brain Research ve Pharmacology, Biochemistry and Behavior’da yayınlanan güzel yayınlarını izliyorum. Ataletin, tembelliğin, Bizans entrikalarının ve verimsizliğin herşeye hâkim olduğu Türkiye akademi ortamında böylesine başarılı ve verimli olman ve GATA adına güzel yayınlar çıkarman takdire şayan; tebriklerimi iletir, bu yayınlarının devamını beklerim. Eğer bir koordinasyon kurabilseydik, bazı projeleri ortak da gerçekleştirebilirdik. Ama belki bundan sonra olabilir. Genel Kurmayın son çıkışlarını ve eylemlerini takdir ve sevinçle karşılıyoruz. Bu konuda senden bir ricam da Genel Kurmay İstihbaratın’dan bazı tanıdığın arkadaşlar varsa, onlara buradan bazı bilgiler ulaştırmak istiyoruz. En azından Genel Kurmay İstihbaratının güvenli bir adresini bana ulaştırabilir misin?” diyordu.
Geçtiğimiz günlerde medyada büyük heyecan yaratan bir haberde GATA’da görevli Albay Prof. Dr. Tayfun Uzbay’ın, beyinden fazla miktarda salgılanan “agmatin” isimli maddenin şizofrene sebep olduğunu kanıtladığı ifade edildi. Söz konusu haber, proje kapsamında Uzbay, 5 yıl süren araştırmaları sonunda şizofreni modellenen fareler üzerinde yaptıkları incelemelerde önemli bulgulara ulaştığı yer alıyordu. Çalışmada laboratuvar ortamında alkolik yapılan farelere ayrı ayrı deneylerde şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar ve beyinden salgılanan “agmatin” isimli kimyasal bir madde verildiği belirtilirken, deneylerde yüksek dozda agmatin verilen hayvanlarda, şiddetli şizofreni belirtilerinin saptandığının altı çiziliyordu. Farelerde, şizofreni ilaçları verildiğinde de iyileşme sağlanamadığının ortaya çıktığı belirtilen haberlerde, agmatinin şizofreni yapabilecek önemli bir etken olduğunun saptandığı söyleniyordu.
İLGİNÇ TESADÜFLERDEN GERİYE KALAN SORULAR:
“Agmatin denilen madde buluş yapıldığı söylenen tarihten önce tespit edilmiş ve kullanılmış olabilir mi?” “Agmatin verilmiş kimselerin vücudundaki ajan miktarının henüz tespit edilemediği ve daha önceki karanlık cinayet ve eylemlerde tetikçiler ve eylemciler üzerinde kullanılmışsa bunun tespit edilememiş olduğu doğru mu?” “Agmatin paranoid etkilerinden dolayı, tetikçiler üzerinde, Hrant Dink, Zirve Yayınevi çalışanları, Üzeyir Garih ve hatta Danıştay katili Alparslan Arslan gibi kişilere yönelik şüphe, öfke ve şiddet eğilimi oluştururken kullanılmış olabilir mi?”
* Psikoaktif, narkotik ve psikedelik, halüsinojen maddelerin hayvanlar üzerine etkisi, klinik etkileri. Bilinç yapısının değiştiren psikoaktif maddelerin psikofarmakolojisi. * LSD-25, Metamfetamin, MDMA (Ekstazi), Psilosibin, Meskalin, İbogain, Skopolamin, Salvia Divinorum, gibi halüsinojen ve nörokimyasal zihin kontrolünde kullanılan maddelerin psikolojik, fizyolojik ve elektrofizyolojik etkilerinin incelenmesi. * Zihin kontrolünün nörokimyasal yöntemleri.
SAYIN'DAN TEBRİK VE O BİLİMSEL GELİŞME!
Ergenekon savcıları, Sayın'ın 1995 ile 2001 yılları arasında Amerika'da Wisconsin Üniversitesi Nöroloji Bölümünde bilimsel araştırma yaptığı sırada yazdığı mektupları delil olarak Ergenekon iddianamesine koymuştu. Ümit Sayın, GATA`da çalışan, mason olduğunu iddia ettiği Prof. Dr. İ. Tayfun Uzbay`a gönderdiği mektupta başarılarından dolayı tebrik ediyordu. Sayın, söz konusu mektubunda Uzbay’a, “Sanırım 1- 1.5 yıldır haberleşemiyoruz. Senin Brain Research, Developmental Brain Research ve Pharmacology, Biochemistry and Behavior’da yayınlanan güzel yayınlarını izliyorum. Ataletin, tembelliğin, Bizans entrikalarının ve verimsizliğin herşeye hâkim olduğu Türkiye akademi ortamında böylesine başarılı ve verimli olman ve GATA adına güzel yayınlar çıkarman takdire şayan; tebriklerimi iletir, bu yayınlarının devamını beklerim. Eğer bir koordinasyon kurabilseydik, bazı projeleri ortak da gerçekleştirebilirdik. Ama belki bundan sonra olabilir. Genel Kurmayın son çıkışlarını ve eylemlerini takdir ve sevinçle karşılıyoruz. Bu konuda senden bir ricam da Genel Kurmay İstihbaratın’dan bazı tanıdığın arkadaşlar varsa, onlara buradan bazı bilgiler ulaştırmak istiyoruz. En azından Genel Kurmay İstihbaratının güvenli bir adresini bana ulaştırabilir misin?” diyordu.
Geçtiğimiz günlerde medyada büyük heyecan yaratan bir haberde GATA’da görevli Albay Prof. Dr. Tayfun Uzbay’ın, beyinden fazla miktarda salgılanan “agmatin” isimli maddenin şizofrene sebep olduğunu kanıtladığı ifade edildi. Söz konusu haber, proje kapsamında Uzbay, 5 yıl süren araştırmaları sonunda şizofreni modellenen fareler üzerinde yaptıkları incelemelerde önemli bulgulara ulaştığı yer alıyordu. Çalışmada laboratuvar ortamında alkolik yapılan farelere ayrı ayrı deneylerde şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar ve beyinden salgılanan “agmatin” isimli kimyasal bir madde verildiği belirtilirken, deneylerde yüksek dozda agmatin verilen hayvanlarda, şiddetli şizofreni belirtilerinin saptandığının altı çiziliyordu. Farelerde, şizofreni ilaçları verildiğinde de iyileşme sağlanamadığının ortaya çıktığı belirtilen haberlerde, agmatinin şizofreni yapabilecek önemli bir etken olduğunun saptandığı söyleniyordu.
İLGİNÇ TESADÜFLERDEN GERİYE KALAN SORULAR:
“Agmatin denilen madde buluş yapıldığı söylenen tarihten önce tespit edilmiş ve kullanılmış olabilir mi?” “Agmatin verilmiş kimselerin vücudundaki ajan miktarının henüz tespit edilemediği ve daha önceki karanlık cinayet ve eylemlerde tetikçiler ve eylemciler üzerinde kullanılmışsa bunun tespit edilememiş olduğu doğru mu?” “Agmatin paranoid etkilerinden dolayı, tetikçiler üzerinde, Hrant Dink, Zirve Yayınevi çalışanları, Üzeyir Garih ve hatta Danıştay katili Alparslan Arslan gibi kişilere yönelik şüphe, öfke ve şiddet eğilimi oluştururken kullanılmış olabilir mi?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder