Org. Karadayı, üç darbede aldığı etkin rol ve 28 Şubat'ta yaptıklarını bir bir itiraf ediyor..
Daha önce İsmail Hakkı Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen üç ses kaydı video paylaşım sitelerine düşmüştü. Haber 7'ye linkleri gönderilen yeni ses kayıtları gündemi sarsacak nitelikte. Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen ses yakın tarihle ilgili oldukça çarpıcı bilgiler veriyor. Bütün darberelerde bir şekilde aktif görev aldığını belirten ses, Necmettin Erbakan'ı iktidardan nasıl düşürüldüğünü, Mesut Yılmaz'a iktidarın altın tepsiyle sunulduğunu anlatıyor.
Haber 7'nin yayınladığı videodaki ses, 27 Mayıs Darbesi’ne fiilen dahil olduğunu söylüyor. 27 Mayıs darbesi döneminde yaşanan olayları Üniversitelerin verdiği desteği anlatan ses Kemal Alemdaroğlu’nun o dönemde okuldan alındığını söylüyor.
12 Eylül darbesinde de fiili olanak görev aldığın aktaran sesin sahibi, Mamak’ta görev yaptığını ve Ankara’daki operasyonu yapan adam olduğunu anlatıyor.
12 Eylül darbesinde de fiili olanak görev aldığın aktaran sesin sahibi, Mamak’ta görev yaptığını ve Ankara’daki operasyonu yapan adam olduğunu anlatıyor.
“HOCA’YA AYRIL DEDİM AYDILDI”
Kayıttaki ses 28 Şubat döneminde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ortak hareket ettiğini belirterek, dönemle ilgili şunları aktarıyor; “Hocayı Demirel ile konuştum, dedim mutlaka gitmesi lazım. (…) Ne dersem onu yaparlardı, Hocaya ayrıl dedim, ayrıldı. Daha ne olsun?”
Aynı bölümde parti kapatılmasıyla ilgili şu sözler dikkat çekiyor. “Biz partiyi kapattık yavv. Valla aynı kafadan gidiyorlar. Kafaların değişmesi lazım.”
Kayıttaki ses 28 Şubat döneminde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ortak hareket ettiğini belirterek, dönemle ilgili şunları aktarıyor; “Hocayı Demirel ile konuştum, dedim mutlaka gitmesi lazım. (…) Ne dersem onu yaparlardı, Hocaya ayrıl dedim, ayrıldı. Daha ne olsun?”
Aynı bölümde parti kapatılmasıyla ilgili şu sözler dikkat çekiyor. “Biz partiyi kapattık yavv. Valla aynı kafadan gidiyorlar. Kafaların değişmesi lazım.”
ONUR ÖYMEN BİZDEN HABERSİZ SİYASİ ADIM ATMAZ
Onur Öymen’le ilgili bölümde ise, “Ben Genelkurmay Başkanı iken o Dışişleri Bakanı Mesteşarıydı. Devamlı birlikte çalışırdık. Bizim gizli karargahta, bizim ikinci başkan oradaydı. Gider gelirdi, irtibat sağlardık ve birbirimizden haberimiz olmadan hiçbir siyasi şeylik yapmaz. O zaman çok iyi işledi işler.”
Onur Öymen’le ilgili bölümde ise, “Ben Genelkurmay Başkanı iken o Dışişleri Bakanı Mesteşarıydı. Devamlı birlikte çalışırdık. Bizim gizli karargahta, bizim ikinci başkan oradaydı. Gider gelirdi, irtibat sağlardık ve birbirimizden haberimiz olmadan hiçbir siyasi şeylik yapmaz. O zaman çok iyi işledi işler.”
MESUT YILMAZ’A ALTIN TEPSİDE İKTİDAR TESLİM ETTİK
Kayıttaki ses 28 Şubat’tan sonra Mesut Yılmaz’la bodrumda görüştüğünü ve Yılmaz’a şunları söylediğini aktarıyor; “Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin”
İKTİDARA KARŞILIK 8 TALEP
Konuşmanın devamında bazı taleplerin olduğu belirtilerek talepler sıralanıyor, “ Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz. 2-Seçim kanunu mutlaka değişecek. 3 – Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız. 4- Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz… Ondan sonra 7 tane şey saydım, siyasi parti kanunu. (…) 8 tane, 7 tane şey söyledim, hepsini sırıtarak dinledi. ”
8 YILLIK EĞİTİM ŞARTI
Cumhurbaşkanı, Mesut Yılmaz ve İsmail Hakkı Karadayı’nın zaman zaman toplandığı ve çeşitli konularda konuştukları da kayıtlarda dikkat çekiyor. Toplantılardan birinde 8 yıllık eğitim konusunun açıldığını aktarılıyor; “8 yıllık eğim konusu açıldı. Çocuklara ilkokul talebelerine Kur’an kursu yarışması yaptırıyorlar, hanginiz iyi okuyacak hanginiz. Öyle şey olur mu yavv. Çocuk o zaman Kur’an’a düşecek, Kur’an ezberlemeye kalkacak. Elinde bir dosya var, şu kadar ince bir şey, dosya şöyle boyuna çeviriyor ben konuşurken, dedi ki ‘bunu yaparsak şu kadar dersliğe ihtiyaç var, şu kadar şeye dershaneye ihtiyaç var’ Yapamayacaksanız dedim hocadan ne farkınız var…Ondan sonra neyse geldik, 8 yıllık eğitime karar verdik. 8 yıllık eğitime değişecek diye.”
“MESUT YILMAZ DA KAYPAK”
“Komisyondan geçti, bana dediler ki, istihbarattan geldiler efendin bunlar 8 yıllık eğitimi 5+3 yapacaklarmış, önerge vermişler. Sahtekar bunlar. Burada karar veriyoruz, bir milletvekili kalkıyor önerge veriyor, hemen onu mecliste ayarlıyorlar, Yaşar Tüycü…(…) Sonra 8 yıla zor çektik. Onlar bu kadar adi adam, şimdi, Mesut Yılmaz da kaypak.”
ÇİLLER’İ KABUL ETMEDİM
Kayıtlarda Tansu Çiller’in İsmail Hakkı Karadayı’yı emekliye sevk etmek istediği, ancak Karadayı’nın bunu haber aldığı şeklinde konuşmalar yer alıyor. Tansu Çiller’in kendisini ziyaret etmek istediğini ancak bunu da kabul etmediğini söyleyen ses, Çiller’in ikinci randevu talebini Kuvvet Komutanları’na danıştığını aktarıyor. Konuşmada, Tansu Çiller’e hakaretler edilirken daha sonra yapılan görüşmedeki konuşmalar aktarılıyor. Tansu Çiller’in kendisine ‘Ne yapmamız lazım?’ dediğini aktaran şahıs, “Şimdi dedim istifa etmeniz lazım dedim. Ondan sonra şimdi deniz bitti istifa etmeniz lazım dedim. Sonra kakacaktı, ben dedim hepsini söyledim şimdi şeyiniz yok. İstifa etmeniz lazım dedim, bundan sonra masadan şeyi aldım… Bir dakika, masadan kalkıyordu, bir dakika dedim, merkez karar yönetim kurulunun verdiği kararı şöyle tuttum buna ne diyorsunuz dedim. Daha okumadan şöyle baktı, bu yanlış dedi. Bu yalan dedi, okumadan, bu yalan dedi.”
İsmail Hakkı Karadayı’ya ait oluduğu iddia edilen ses, daha sonra Cumhurbaşkanı ile görüştüğünü aktararak, “Bu adamların saçma şeyiyle sizin emeklilik şeyinizi nasıl onaylarım falan dedi. Demirel cumhurbaşkanlığını fevkalade iyi yaptı. İlişkilerimiz fevkalade iyiydi. Hatta bir gazeteye beyanat verdi, ‘darbeyi Karadayı önledi falan’ diye.”
Kayıttaki ses 28 Şubat’tan sonra Mesut Yılmaz’la bodrumda görüştüğünü ve Yılmaz’a şunları söylediğini aktarıyor; “Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin”
İKTİDARA KARŞILIK 8 TALEP
Konuşmanın devamında bazı taleplerin olduğu belirtilerek talepler sıralanıyor, “ Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz. 2-Seçim kanunu mutlaka değişecek. 3 – Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız. 4- Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz… Ondan sonra 7 tane şey saydım, siyasi parti kanunu. (…) 8 tane, 7 tane şey söyledim, hepsini sırıtarak dinledi. ”
8 YILLIK EĞİTİM ŞARTI
Cumhurbaşkanı, Mesut Yılmaz ve İsmail Hakkı Karadayı’nın zaman zaman toplandığı ve çeşitli konularda konuştukları da kayıtlarda dikkat çekiyor. Toplantılardan birinde 8 yıllık eğitim konusunun açıldığını aktarılıyor; “8 yıllık eğim konusu açıldı. Çocuklara ilkokul talebelerine Kur’an kursu yarışması yaptırıyorlar, hanginiz iyi okuyacak hanginiz. Öyle şey olur mu yavv. Çocuk o zaman Kur’an’a düşecek, Kur’an ezberlemeye kalkacak. Elinde bir dosya var, şu kadar ince bir şey, dosya şöyle boyuna çeviriyor ben konuşurken, dedi ki ‘bunu yaparsak şu kadar dersliğe ihtiyaç var, şu kadar şeye dershaneye ihtiyaç var’ Yapamayacaksanız dedim hocadan ne farkınız var…Ondan sonra neyse geldik, 8 yıllık eğitime karar verdik. 8 yıllık eğitime değişecek diye.”
“MESUT YILMAZ DA KAYPAK”
“Komisyondan geçti, bana dediler ki, istihbarattan geldiler efendin bunlar 8 yıllık eğitimi 5+3 yapacaklarmış, önerge vermişler. Sahtekar bunlar. Burada karar veriyoruz, bir milletvekili kalkıyor önerge veriyor, hemen onu mecliste ayarlıyorlar, Yaşar Tüycü…(…) Sonra 8 yıla zor çektik. Onlar bu kadar adi adam, şimdi, Mesut Yılmaz da kaypak.”
ÇİLLER’İ KABUL ETMEDİM
Kayıtlarda Tansu Çiller’in İsmail Hakkı Karadayı’yı emekliye sevk etmek istediği, ancak Karadayı’nın bunu haber aldığı şeklinde konuşmalar yer alıyor. Tansu Çiller’in kendisini ziyaret etmek istediğini ancak bunu da kabul etmediğini söyleyen ses, Çiller’in ikinci randevu talebini Kuvvet Komutanları’na danıştığını aktarıyor. Konuşmada, Tansu Çiller’e hakaretler edilirken daha sonra yapılan görüşmedeki konuşmalar aktarılıyor. Tansu Çiller’in kendisine ‘Ne yapmamız lazım?’ dediğini aktaran şahıs, “Şimdi dedim istifa etmeniz lazım dedim. Ondan sonra şimdi deniz bitti istifa etmeniz lazım dedim. Sonra kakacaktı, ben dedim hepsini söyledim şimdi şeyiniz yok. İstifa etmeniz lazım dedim, bundan sonra masadan şeyi aldım… Bir dakika, masadan kalkıyordu, bir dakika dedim, merkez karar yönetim kurulunun verdiği kararı şöyle tuttum buna ne diyorsunuz dedim. Daha okumadan şöyle baktı, bu yanlış dedi. Bu yalan dedi, okumadan, bu yalan dedi.”
İsmail Hakkı Karadayı’ya ait oluduğu iddia edilen ses, daha sonra Cumhurbaşkanı ile görüştüğünü aktararak, “Bu adamların saçma şeyiyle sizin emeklilik şeyinizi nasıl onaylarım falan dedi. Demirel cumhurbaşkanlığını fevkalade iyi yaptı. İlişkilerimiz fevkalade iyiydi. Hatta bir gazeteye beyanat verdi, ‘darbeyi Karadayı önledi falan’ diye.”
İŞTE BİRİNCİ VİDEONUN DEŞİFRESİ:
27 MAYIS’TAN 28 ŞUBAT’A: DARBELERİN PERDE ARKASI
"Şimdi ben tabi 27 Mayıs’a iştirak ettim fiilen, 27 Mayıs’ta Davutpaşa’daydım ben, Orhan Erkanlı falan vardı, o zaman 27 Mayıs bana hemen ertesi gün görev verdiler. Davutpaşa’daki işleri bitirdik, o Zeki Şahin, Bümin Yamanoğlu, ondan sonra neydi, Kemal Binatlı bunlar merkez komutanı, onları aldık oraya Davutpaşa’ya bir sürü insanlar alındı. Onları biz oradan Yassıada’ya gönderdik, Yeşilköy Havalimanından, onlar gelirdi, toplanırdı, gönderirdik.
Şimdi bir de üniversiteler faaliyete geçerdi, bağırır şey yapardı, o zaman üniversitelerde muazzam bir kaynama vardı, bunlar, üniversiteler partiye karşı çok şeydi, biliyorsunuz 555k falan vardı. Üniversiteler hükümete karşıydılar. Nümayişler yapıyorlar bilmen ne yapıyorlardı. Polis, onlardan yakalarlardı. Kamyon kamyon bize adam gönderirlerdi. Davutpaşa’yı hapishane zannediyorlardı herifler.
Biz çocuklarla akşam otururduk, top oynardık, yemekler yedirirdik, akşam arka kapıdan gönderirdik. Bu olayı ben anlattığım zaman, orda şey vardı, Alemdaroğlu dedi ki “Komutanım ben de onların içindeydim beni de saldınız” dedi. Kemal Alemdaroğlu onu da almış getirmişler, ondan sonra biz akşam arka kapıdan göndermişiz.
Şimdi tabi, ondan sonra Davutpaşa’da iş bittikten sonra irtibat bürosuna aldılar, irtibat bürosunda Yassıada ile irtibatlıyız. Gittim geldim devamlı. İşte o davalara falan girerdim. Ara sıra Yassıada’da ormanın içinde dahi otururdum sabaha kadar, neler geçirdik, hiç uyumadan, koltuk altında silah, ondan sonra şeyden sonra ayrıldık tabi, akademiyi kazandıktan sonra ayrıldık.
12 EYLÜL’DEKİ ROLÜ
12 Eylül’de de vardım, ben planlama grubundaydım, bizim sabıkamız fazla. 12 Eylül’de ben Mamak tugay komutanı idim. Ankara’daki operasyonu yapan adamdım, ki oraya gelirlerdi, hapishaneye, Recep Ergün vardı.. Allah Rahmet eylesin. Orda da biz daha evvel planlama grubuyduk, tayin dairesindeydim, beni oraya vereceklerdi. İhtilal hazırlanırken, biliyordum ben, benim planlamam şöyle oluyordu, belirli şahısları kritik yerlere atıyordum, çünkü tayin daire başkanıydım.
Tayin daire başkanı idim, oraya ben şeyle atıyordum, kim biliyordu, Nurettin Ersin biliyordu, Mehmet paşa biliyordu kara kuvvetleri kurmay başkanı, Kenan Evren biliyordu tayinleri, bir de ben cebimde şey yapıyordum, katiyen kimse bilmezdi onu. Ondan sonra yalnız ben oraya gideceğim, Mamak’a gidecektim. Mamak’ta o Kırıkkale de bana bağlı. Kırıkkale’de işçiler var, fabrika var, oradan da bazı sesler geliyor. 12 Eylül’de biz bundan da endişe ettik,
Oraya Kırıkkale’ye alay komutanı, bir alayımız vardı orda, kim atayayım kim günlerce düşündüm sonra Atilla Ateş’i atadım. Allah razı olsun çok iyi oldu yalnız şöyle bir terslik oldu, 10 Eylül günü Atilla ordan bana geldi Kırıkkale’den, dedi komutanım annemi kaybettim dedi, o şeyli Kastamonulu, ondan sonra Taşköprülü oraya gideceğim dedi, müsaade eder misiniz dedi, atla git dedim yarın gece saat 11’de burada olacaksın dedim en geç, ama anlamış, söyleyemiyorsun da…
Kim vardı orada yarbay, yarbay vardı yardımcısı. Yarbaya da özel bir mektup yazdım. Dedim ki bu mektup Atilla gelmezse, Allah korusun olabilir ki gelmeyebilir, bu mektup benim emrimle, benden müsaade olmadan açılmayacak dedim. Ben oku dediğim zaman açacaksın. Gelince alay komutanına vereceksin bunu. Atilla paşa gelirse alay komutanına vereceksin bunu, bana soracak öyle açacak dedim.
Allah korusun yani.. ondan sonra gece tabi oturuyorum 11 Eylül akşamı, gece oturuyorum. Ben zaten 2 ay evvel çocukları gönderdim Antalya’ya. 1 sene evvel zaten 6-7 ay evvelinden, seçim başladı o zamanlar çıktı ortaya. 2-3 ay evvel 4 ay evvel. Ertelendi biraz. Şimdi tabi günleri unuttum, ben hanımı, Mamak’a gittim Mamak kışlasında kalıyordum, çocukları gönderdim Antalya’ya, kampa gönderdim.
Ama hanıma bile söylemedim. Siz kalın dedim. Bazı sıkıntılar var, Mamak’ta çalışıyorum, anladılar onlar da tabi. Artık şehirle alakamı kestim ben. Oraya gittim. Orda yatıyorum, orda kalıyorum. Allah rahmet eylesin Eşref Bitlis Bolu’daydı, oradan da 2 tabur getirdik, o da bana misafir oldu. Komando taburu getirdi. Sabıkalı adamız, sicili bozuk bir adamım.
28 ŞUBAT’TA DEMİREL İLE ORTAK HAREKET VE PARTİ KAPATMADAKİ ROLÜ
Hocayı Demirel ile konuştum, dedim mutlaka gitmesi lazım, biliyorsunuz dev gazeteler verdi nizamiyeden döndük dedim.. Nizamiyeden döndük lafı enteresandır yani, bu demektir ki bir halt olmasaydı biz… ne dersem onu yaparlardı, hocaya ayrıl dedim ayrıldı. Daha ne olsun?
Bunu cumhurbaşkanı şey, herkes bunu kabul etti. Biz bunu yapacağız. Ben onu neden yayınladılar bilemiyorum, bir sebebi olmalı onun bir sebebi olmalı, bir de şimdi burada genelkurmayın diri durması lazım. Biz partiyi kapattık yavv. Vala aynı kafadan gidiyorlar kafaların değişmesi lazım.
ONUR ÖYMEN BİZDEN HABERSİZ SİYASİ ADIM ATMAZ
Onur Öymen gelecek bana, bakalım, buluşacağız. Telefon etti Ankara’dan, görüşmemiz lazım dedi. Peki dedim. Görüşeceğiz konuşacağız. Dürüst, kafası çalışır. Ben genelkurmay başkanıyken o dışişleri bakanı müsteşarıydı. Devamlı birlikte çalışırdık. Son derece o karargahta, bizim gizli karargahta bizim 2. Başkan ordaydı. Gider gelirlerdi. İrtibat sağlardık ve birbirimizden haberimiz olmadan hiçbir siyasi şeylik yapmaz. O zaman çok iyi işledi işler.
MESUT YILMAZ’A ALTIN TEPSİDE İKTİDAR TESLİM ETTİK
Ben Mesut Yılmaz’la 28 Şubat’tan sonra Bodrum’a gitmiştim hatta gazeteler yazdı, manşet attılar Karadayı yoruldu da Bodrum’a gitti falan diye, o zamanın gazetelerine bakarsan. Şimdi orda Mesut Yılmaz ile beraber bir araya geldik, hamım, Berna hanım benim hanım dördümüz oturduk, şeye şunu söyledim Mesut beye dedim ki; Mesut bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin dedim, kimin yanında eşinin yanında. Berna hanımın yanında gayet dikkatli dinliyorlar, biz sizin arkanızdayız, sizi sonuna kadar destekleyeceğiz, ama dedim benim bazı taleplerim var, bu taleplerim,
1: Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz, 2: Seçim kanunu mutlaka değişeceksiniz, 3: Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız, 4: Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz.
Ondan sonra 7 tane şey saydım, siyasi parti kanunu, seçim kanunu, milletvekili dokunulmazlığı, 8 yıllık eğitim kanunu, unuttum notlarımda var, 8 tane, 7 tane şey söyledim, hepsini sırıtarak dinledi.
Sonra cumhurbaşkanı dedi ki bana bize ikimize bir arada otururken, sayın genelkurmay başkanın bazı fikirleri var dedi. Bunu dedi 3’ümüz bir araya gelelim de dedi konuşalım, basından gizli, zaman zaman toplandık biz, görüştük biz. 8 yıllık eğitim konusu açıldı, çocuklara ilkokul talebelerine kuran kursu yarışması yaptırıyorlar, hanginiz iyi okuyacak hanginiz. Öyle şey olur mu yavv,
Çocuk o zaman Kuran’a düşecek, Kuran ezberlemeye kalkacak, elinde bir dosya var, şu kadar ince bir şey, dosya şöyle, boyuna çeviriyor ben konuşurken, dedi ki bunu yaparsak şu kadar dersliğe ihtiyaç var, şu kadar şeye dershaneye ihtiyaç var, yapmayacaksanız dedim hocadan ne farkınız var…"
27 MAYIS’TAN 28 ŞUBAT’A: DARBELERİN PERDE ARKASI
"Şimdi ben tabi 27 Mayıs’a iştirak ettim fiilen, 27 Mayıs’ta Davutpaşa’daydım ben, Orhan Erkanlı falan vardı, o zaman 27 Mayıs bana hemen ertesi gün görev verdiler. Davutpaşa’daki işleri bitirdik, o Zeki Şahin, Bümin Yamanoğlu, ondan sonra neydi, Kemal Binatlı bunlar merkez komutanı, onları aldık oraya Davutpaşa’ya bir sürü insanlar alındı. Onları biz oradan Yassıada’ya gönderdik, Yeşilköy Havalimanından, onlar gelirdi, toplanırdı, gönderirdik.
Şimdi bir de üniversiteler faaliyete geçerdi, bağırır şey yapardı, o zaman üniversitelerde muazzam bir kaynama vardı, bunlar, üniversiteler partiye karşı çok şeydi, biliyorsunuz 555k falan vardı. Üniversiteler hükümete karşıydılar. Nümayişler yapıyorlar bilmen ne yapıyorlardı. Polis, onlardan yakalarlardı. Kamyon kamyon bize adam gönderirlerdi. Davutpaşa’yı hapishane zannediyorlardı herifler.
Biz çocuklarla akşam otururduk, top oynardık, yemekler yedirirdik, akşam arka kapıdan gönderirdik. Bu olayı ben anlattığım zaman, orda şey vardı, Alemdaroğlu dedi ki “Komutanım ben de onların içindeydim beni de saldınız” dedi. Kemal Alemdaroğlu onu da almış getirmişler, ondan sonra biz akşam arka kapıdan göndermişiz.
Şimdi tabi, ondan sonra Davutpaşa’da iş bittikten sonra irtibat bürosuna aldılar, irtibat bürosunda Yassıada ile irtibatlıyız. Gittim geldim devamlı. İşte o davalara falan girerdim. Ara sıra Yassıada’da ormanın içinde dahi otururdum sabaha kadar, neler geçirdik, hiç uyumadan, koltuk altında silah, ondan sonra şeyden sonra ayrıldık tabi, akademiyi kazandıktan sonra ayrıldık.
12 EYLÜL’DEKİ ROLÜ
12 Eylül’de de vardım, ben planlama grubundaydım, bizim sabıkamız fazla. 12 Eylül’de ben Mamak tugay komutanı idim. Ankara’daki operasyonu yapan adamdım, ki oraya gelirlerdi, hapishaneye, Recep Ergün vardı.. Allah Rahmet eylesin. Orda da biz daha evvel planlama grubuyduk, tayin dairesindeydim, beni oraya vereceklerdi. İhtilal hazırlanırken, biliyordum ben, benim planlamam şöyle oluyordu, belirli şahısları kritik yerlere atıyordum, çünkü tayin daire başkanıydım.
Tayin daire başkanı idim, oraya ben şeyle atıyordum, kim biliyordu, Nurettin Ersin biliyordu, Mehmet paşa biliyordu kara kuvvetleri kurmay başkanı, Kenan Evren biliyordu tayinleri, bir de ben cebimde şey yapıyordum, katiyen kimse bilmezdi onu. Ondan sonra yalnız ben oraya gideceğim, Mamak’a gidecektim. Mamak’ta o Kırıkkale de bana bağlı. Kırıkkale’de işçiler var, fabrika var, oradan da bazı sesler geliyor. 12 Eylül’de biz bundan da endişe ettik,
Oraya Kırıkkale’ye alay komutanı, bir alayımız vardı orda, kim atayayım kim günlerce düşündüm sonra Atilla Ateş’i atadım. Allah razı olsun çok iyi oldu yalnız şöyle bir terslik oldu, 10 Eylül günü Atilla ordan bana geldi Kırıkkale’den, dedi komutanım annemi kaybettim dedi, o şeyli Kastamonulu, ondan sonra Taşköprülü oraya gideceğim dedi, müsaade eder misiniz dedi, atla git dedim yarın gece saat 11’de burada olacaksın dedim en geç, ama anlamış, söyleyemiyorsun da…
Kim vardı orada yarbay, yarbay vardı yardımcısı. Yarbaya da özel bir mektup yazdım. Dedim ki bu mektup Atilla gelmezse, Allah korusun olabilir ki gelmeyebilir, bu mektup benim emrimle, benden müsaade olmadan açılmayacak dedim. Ben oku dediğim zaman açacaksın. Gelince alay komutanına vereceksin bunu. Atilla paşa gelirse alay komutanına vereceksin bunu, bana soracak öyle açacak dedim.
Allah korusun yani.. ondan sonra gece tabi oturuyorum 11 Eylül akşamı, gece oturuyorum. Ben zaten 2 ay evvel çocukları gönderdim Antalya’ya. 1 sene evvel zaten 6-7 ay evvelinden, seçim başladı o zamanlar çıktı ortaya. 2-3 ay evvel 4 ay evvel. Ertelendi biraz. Şimdi tabi günleri unuttum, ben hanımı, Mamak’a gittim Mamak kışlasında kalıyordum, çocukları gönderdim Antalya’ya, kampa gönderdim.
Ama hanıma bile söylemedim. Siz kalın dedim. Bazı sıkıntılar var, Mamak’ta çalışıyorum, anladılar onlar da tabi. Artık şehirle alakamı kestim ben. Oraya gittim. Orda yatıyorum, orda kalıyorum. Allah rahmet eylesin Eşref Bitlis Bolu’daydı, oradan da 2 tabur getirdik, o da bana misafir oldu. Komando taburu getirdi. Sabıkalı adamız, sicili bozuk bir adamım.
28 ŞUBAT’TA DEMİREL İLE ORTAK HAREKET VE PARTİ KAPATMADAKİ ROLÜ
Hocayı Demirel ile konuştum, dedim mutlaka gitmesi lazım, biliyorsunuz dev gazeteler verdi nizamiyeden döndük dedim.. Nizamiyeden döndük lafı enteresandır yani, bu demektir ki bir halt olmasaydı biz… ne dersem onu yaparlardı, hocaya ayrıl dedim ayrıldı. Daha ne olsun?
Bunu cumhurbaşkanı şey, herkes bunu kabul etti. Biz bunu yapacağız. Ben onu neden yayınladılar bilemiyorum, bir sebebi olmalı onun bir sebebi olmalı, bir de şimdi burada genelkurmayın diri durması lazım. Biz partiyi kapattık yavv. Vala aynı kafadan gidiyorlar kafaların değişmesi lazım.
ONUR ÖYMEN BİZDEN HABERSİZ SİYASİ ADIM ATMAZ
Onur Öymen gelecek bana, bakalım, buluşacağız. Telefon etti Ankara’dan, görüşmemiz lazım dedi. Peki dedim. Görüşeceğiz konuşacağız. Dürüst, kafası çalışır. Ben genelkurmay başkanıyken o dışişleri bakanı müsteşarıydı. Devamlı birlikte çalışırdık. Son derece o karargahta, bizim gizli karargahta bizim 2. Başkan ordaydı. Gider gelirlerdi. İrtibat sağlardık ve birbirimizden haberimiz olmadan hiçbir siyasi şeylik yapmaz. O zaman çok iyi işledi işler.
MESUT YILMAZ’A ALTIN TEPSİDE İKTİDAR TESLİM ETTİK
Ben Mesut Yılmaz’la 28 Şubat’tan sonra Bodrum’a gitmiştim hatta gazeteler yazdı, manşet attılar Karadayı yoruldu da Bodrum’a gitti falan diye, o zamanın gazetelerine bakarsan. Şimdi orda Mesut Yılmaz ile beraber bir araya geldik, hamım, Berna hanım benim hanım dördümüz oturduk, şeye şunu söyledim Mesut beye dedim ki; Mesut bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin dedim, kimin yanında eşinin yanında. Berna hanımın yanında gayet dikkatli dinliyorlar, biz sizin arkanızdayız, sizi sonuna kadar destekleyeceğiz, ama dedim benim bazı taleplerim var, bu taleplerim,
1: Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz, 2: Seçim kanunu mutlaka değişeceksiniz, 3: Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız, 4: Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz.
Ondan sonra 7 tane şey saydım, siyasi parti kanunu, seçim kanunu, milletvekili dokunulmazlığı, 8 yıllık eğitim kanunu, unuttum notlarımda var, 8 tane, 7 tane şey söyledim, hepsini sırıtarak dinledi.
Sonra cumhurbaşkanı dedi ki bana bize ikimize bir arada otururken, sayın genelkurmay başkanın bazı fikirleri var dedi. Bunu dedi 3’ümüz bir araya gelelim de dedi konuşalım, basından gizli, zaman zaman toplandık biz, görüştük biz. 8 yıllık eğitim konusu açıldı, çocuklara ilkokul talebelerine kuran kursu yarışması yaptırıyorlar, hanginiz iyi okuyacak hanginiz. Öyle şey olur mu yavv,
Çocuk o zaman Kuran’a düşecek, Kuran ezberlemeye kalkacak, elinde bir dosya var, şu kadar ince bir şey, dosya şöyle, boyuna çeviriyor ben konuşurken, dedi ki bunu yaparsak şu kadar dersliğe ihtiyaç var, şu kadar şeye dershaneye ihtiyaç var, yapmayacaksanız dedim hocadan ne farkınız var…"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder