Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden geçen tezkere çerçevesinde Giresun Fırkateyni Somali kıyılarına gönderildi. TCG Gökova Firkateyni görevden ayrılmıştı. Ama bu sefer “Tezkere” ile bir operasyona katılma söz konusu. Görev alanı Aden Körfezi, Somali kıyıları ve Arap Denizi. Bu kadar değil, Türk askeri birimi tezkerenin tanımlamasına göre “Somali topraklarında” da operasyon yapabilecek.
Geçtiğimiz yıl bölgede şüpheli şekilde güçlenen korsanların sivil gemileri rehin almaları sırasında “Somali'ye yeniden Türk askeri gönderilecek” diye yazılar yazdık. Tezkere çıkacağını, Somali'nin dışında Filistin'e de Türk askeri gücünün gönderileceğini ifade ettik. 11 Eylülden bu yana, Irak işgalinden bu yana, Doğu Afrika'daki gelişmeleri okuma biçimim bana bunları söylüyordu ve söz konusu öngörüleri yıllardır burada tekrarlayıp durduk. Şimdi bunlar gerçekleşiyor.
Öncelikle bu girişimi, son yıllarda dünya genelindeki sarsıcı gelişmelerin, güç kaymalarının, Doğu Batı denklemindeki dönüşümün de etkisiyle, Türkiye'nin Osmanlı sonrası en büyük bölgesel açılımının uzantısı olarak gördüğümü belirtmeliyim. Girişim, Türkiye'nin büyük önem verdiği Afrika açılımına da katkıda bulunacak.
Ancak Somali, korsan konusu, Doğu Afrika'daki kaynak savaşları, bazı ülkelerin kaosa sürüklenmesine yönelik nasıl bir senaryo uygulandığına da bu arada dikkat etmek zorundayız. Madem Türk askeri bölgeye gidiyor, bir bölge okuması yapalım.
Yılda yirmi bin geminin geçiş yaptığı, dünya deniz trafiğinin en yoğun geçitlerinden biri olduğu, yıllardır çok sayıda ABD ve NATO gemisinin denetim yaptığı, Cibuti'nin küresel terör mücadelesinin merkezi haline getirildiği, dev bir Amerikan askeri üssünün bulunduğu bölgede korsanlar, küçücük tekneleriyle nasıl böyle bir güvenlik sorunu oluşturabildi? Bunun cevabı yok.
1990'larda Somali'ye fiyaskoyla sonuçlanan bir ABD operasyonu yapıldı. Amaç bölgedeki zenginliklerdi. Ama bize iç çatışmayı sona erdirmek şeklinde yutturuldu. 28 Şubat'ın mimarlarından Orgeneral Çevik Bir'in yıldızı bu operasyonda parladı. Fiyaskoyla sonuçlandı. 2006'da operasyona kaldıkları yerden devam ettiler. İslamcı gruplar Somali'nin başkentine kadar ulaşmıştı. ABD'nin Irak ordusu komutanı John Abizaid, Etiyopya'ya gitti. Ziyaretin üzerinden birkaç gün geçmişti ki, ABD'nin finanse edip eğittiği 15 bin kişilik Etiyopya askeri Somali'ye saldırıya başladı. Hem de ABD özel birliklerinin öncülüğünde. Başkent Mogadişu'yu denetim altına aldı. Bir kukla hükümet kuruldu.
Şimdi yeni bir operasyonun alt yapısı hazırlanıyor. Çünkü Somali başkenti yeniden bu güçlerin eline geçti. Etiyopya ordusu çekildi. Bu proje de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Yeni operasyon için korsanlara göz yumuldu. Olay uluslararası güvenlik sorununa dönüştürüldü. Paralı askerler, Irak'ta binlerce insanı katleden güvenlik şirketleri bölgeye gönderildi. Yıllardır dünyanın bir çok bölgeden kaçırılan insanların tutulduğu hayalet gemilerin seyrettiği bölgeye… Somali ve Orta Afrika'nın enerji kaynakları, denizlere açılacak boru hatları için çalışacaklar artık.
Korsanların hareket alanları belli, üsleri belli, etki edebildikleri bölgeler belli. ABD'nin Cibuti üssü, Aden Körfezi'ndeki savaş gemileri, AB ve NATO gemileri bölgede. Korsanların üssüyle ABD üssü arasındaki mesafe hiç de uzak değil. Müdahale edilmedi. Pentagon; “Somali'de istikrar sağlanmadan müdahale edilemeyeceği”ni açıkladı. Amaç belli olmuştu.
Suveyş Kanalı'ndan Hint Okyanusu'na kadar bütün bölge ABD ve NATO denetiminde. Yıllardır o bölgede “terörle mücadele” savaşı veriyorlar! Çünkü bu bölge, Basra Körfezi'nden sonra dünyanın en önemli enerji koridoru. Çünkü bu bölge, Malaka Boğazı gibi dünya deniz ticaretinin en yoğun olduğu yer.
Orta ve Doğu Afrika'nın enerji kaynaklarına hakim olmaya çalışıyorlardı. Bu müthiş enerji koridorunu denetim altında tutuyorlardı. Onlar oraya yerleştikten sonra Darfur çıktı ortaya. Sudan bölündü. Somali yeniden iç savaşa sürüklendi. Orta Afrika'dan Somali sahiline uzanan boru hattı projeleri inşa edilecekti. Bu güzergahtaki çatışmalar yoğunlaştı. Nijer deltasından Darfur'a, Güney Sudan'dan Somali'ye kadar bütün bölgede çok zengin enerji kaynakları vardı. Korsanlar özellikle korunuyordu. Bazı devletlerin, güvenlik şirketlerinin desteğine sahiptiler. Korsanlık ihale edilmişti. “Yakında büyük bir Somali operasyonu başlayabilir. Şu ana kadar gemisi kaçırılan her ülkeden asker istenebilir. Şu sıralar böyle bir operasyonun psikolojik alt yapısı hazırlanıyor” demiştim. Şimdi bu gerçekleşiyor.
Afro-Asya kuşağındaki kriz Ortadoğu'nun kalbine odaklanmıştı. Şimdi iki kanada yayılıyor: Doğu Afrika ve Güney Asya. Önümüzdeki dönemde bu bölgelerde şiddetli gerilimlere tanık olacağız. Pakistan merkezli, Somali merkezli krizlere hazırlık yapılıyor.
Barack Obama'nın vatanı Kenya, Sudan, Somali, Etiyopya bölgesel hatta uluslararası bir krizin merkezi haline geliyor. Bilindik enerji savaşları, boru hattı projeleri, bunlara bağlı etnik çatışmalar, yine bunlara bağlı terörle mücadele ya da El Kaide tehditleri bu sefer bu bölge üzerinde yoğunlaşıyor. Bu “tehdit ve endişeler” hangi bölgede yoğunlaşırsa orada çok kötü şeyler olduğunu artık biliyoruz.
Yakında Somali'ye çokuluslu askeri müdahale başlatılabilir. Türkiye, Ortadoğu'ya verdiği ağırlığın benzerini Afganistan-Pakistan ile Somali-Orta Afrika'ya verme durumunda kalacak. Mesele sadece bir korsanlık ve güvenlik meselesi değil. Afrika'da bir “Büyük Oyun” tezgahlanıyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu çok büyük bir “oyun”.
Ekonomik kriz, siyasi kamplaşma, kaynak savaşları ile birlikte değerlendirildiğinde sadece Giresun Fırkateyni'nin gönderilmesini yetmeyeceği anlaşılıyor. Gerçekten de “Barbaros'un torunları” Akdeniz'de ve Okyanusa açılıyor. Çünkü çok boyutlu kriz Türkiye'yi hiç olmadığı kadar öne çıkarıyor, güç kazandırıyor. Daha çok şaşırtıcı gelişmelere tanık olacağız.
Geçtiğimiz yıl bölgede şüpheli şekilde güçlenen korsanların sivil gemileri rehin almaları sırasında “Somali'ye yeniden Türk askeri gönderilecek” diye yazılar yazdık. Tezkere çıkacağını, Somali'nin dışında Filistin'e de Türk askeri gücünün gönderileceğini ifade ettik. 11 Eylülden bu yana, Irak işgalinden bu yana, Doğu Afrika'daki gelişmeleri okuma biçimim bana bunları söylüyordu ve söz konusu öngörüleri yıllardır burada tekrarlayıp durduk. Şimdi bunlar gerçekleşiyor.
Öncelikle bu girişimi, son yıllarda dünya genelindeki sarsıcı gelişmelerin, güç kaymalarının, Doğu Batı denklemindeki dönüşümün de etkisiyle, Türkiye'nin Osmanlı sonrası en büyük bölgesel açılımının uzantısı olarak gördüğümü belirtmeliyim. Girişim, Türkiye'nin büyük önem verdiği Afrika açılımına da katkıda bulunacak.
Ancak Somali, korsan konusu, Doğu Afrika'daki kaynak savaşları, bazı ülkelerin kaosa sürüklenmesine yönelik nasıl bir senaryo uygulandığına da bu arada dikkat etmek zorundayız. Madem Türk askeri bölgeye gidiyor, bir bölge okuması yapalım.
Yılda yirmi bin geminin geçiş yaptığı, dünya deniz trafiğinin en yoğun geçitlerinden biri olduğu, yıllardır çok sayıda ABD ve NATO gemisinin denetim yaptığı, Cibuti'nin küresel terör mücadelesinin merkezi haline getirildiği, dev bir Amerikan askeri üssünün bulunduğu bölgede korsanlar, küçücük tekneleriyle nasıl böyle bir güvenlik sorunu oluşturabildi? Bunun cevabı yok.
1990'larda Somali'ye fiyaskoyla sonuçlanan bir ABD operasyonu yapıldı. Amaç bölgedeki zenginliklerdi. Ama bize iç çatışmayı sona erdirmek şeklinde yutturuldu. 28 Şubat'ın mimarlarından Orgeneral Çevik Bir'in yıldızı bu operasyonda parladı. Fiyaskoyla sonuçlandı. 2006'da operasyona kaldıkları yerden devam ettiler. İslamcı gruplar Somali'nin başkentine kadar ulaşmıştı. ABD'nin Irak ordusu komutanı John Abizaid, Etiyopya'ya gitti. Ziyaretin üzerinden birkaç gün geçmişti ki, ABD'nin finanse edip eğittiği 15 bin kişilik Etiyopya askeri Somali'ye saldırıya başladı. Hem de ABD özel birliklerinin öncülüğünde. Başkent Mogadişu'yu denetim altına aldı. Bir kukla hükümet kuruldu.
Şimdi yeni bir operasyonun alt yapısı hazırlanıyor. Çünkü Somali başkenti yeniden bu güçlerin eline geçti. Etiyopya ordusu çekildi. Bu proje de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Yeni operasyon için korsanlara göz yumuldu. Olay uluslararası güvenlik sorununa dönüştürüldü. Paralı askerler, Irak'ta binlerce insanı katleden güvenlik şirketleri bölgeye gönderildi. Yıllardır dünyanın bir çok bölgeden kaçırılan insanların tutulduğu hayalet gemilerin seyrettiği bölgeye… Somali ve Orta Afrika'nın enerji kaynakları, denizlere açılacak boru hatları için çalışacaklar artık.
Korsanların hareket alanları belli, üsleri belli, etki edebildikleri bölgeler belli. ABD'nin Cibuti üssü, Aden Körfezi'ndeki savaş gemileri, AB ve NATO gemileri bölgede. Korsanların üssüyle ABD üssü arasındaki mesafe hiç de uzak değil. Müdahale edilmedi. Pentagon; “Somali'de istikrar sağlanmadan müdahale edilemeyeceği”ni açıkladı. Amaç belli olmuştu.
Suveyş Kanalı'ndan Hint Okyanusu'na kadar bütün bölge ABD ve NATO denetiminde. Yıllardır o bölgede “terörle mücadele” savaşı veriyorlar! Çünkü bu bölge, Basra Körfezi'nden sonra dünyanın en önemli enerji koridoru. Çünkü bu bölge, Malaka Boğazı gibi dünya deniz ticaretinin en yoğun olduğu yer.
Orta ve Doğu Afrika'nın enerji kaynaklarına hakim olmaya çalışıyorlardı. Bu müthiş enerji koridorunu denetim altında tutuyorlardı. Onlar oraya yerleştikten sonra Darfur çıktı ortaya. Sudan bölündü. Somali yeniden iç savaşa sürüklendi. Orta Afrika'dan Somali sahiline uzanan boru hattı projeleri inşa edilecekti. Bu güzergahtaki çatışmalar yoğunlaştı. Nijer deltasından Darfur'a, Güney Sudan'dan Somali'ye kadar bütün bölgede çok zengin enerji kaynakları vardı. Korsanlar özellikle korunuyordu. Bazı devletlerin, güvenlik şirketlerinin desteğine sahiptiler. Korsanlık ihale edilmişti. “Yakında büyük bir Somali operasyonu başlayabilir. Şu ana kadar gemisi kaçırılan her ülkeden asker istenebilir. Şu sıralar böyle bir operasyonun psikolojik alt yapısı hazırlanıyor” demiştim. Şimdi bu gerçekleşiyor.
Afro-Asya kuşağındaki kriz Ortadoğu'nun kalbine odaklanmıştı. Şimdi iki kanada yayılıyor: Doğu Afrika ve Güney Asya. Önümüzdeki dönemde bu bölgelerde şiddetli gerilimlere tanık olacağız. Pakistan merkezli, Somali merkezli krizlere hazırlık yapılıyor.
Barack Obama'nın vatanı Kenya, Sudan, Somali, Etiyopya bölgesel hatta uluslararası bir krizin merkezi haline geliyor. Bilindik enerji savaşları, boru hattı projeleri, bunlara bağlı etnik çatışmalar, yine bunlara bağlı terörle mücadele ya da El Kaide tehditleri bu sefer bu bölge üzerinde yoğunlaşıyor. Bu “tehdit ve endişeler” hangi bölgede yoğunlaşırsa orada çok kötü şeyler olduğunu artık biliyoruz.
Yakında Somali'ye çokuluslu askeri müdahale başlatılabilir. Türkiye, Ortadoğu'ya verdiği ağırlığın benzerini Afganistan-Pakistan ile Somali-Orta Afrika'ya verme durumunda kalacak. Mesele sadece bir korsanlık ve güvenlik meselesi değil. Afrika'da bir “Büyük Oyun” tezgahlanıyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu çok büyük bir “oyun”.
Ekonomik kriz, siyasi kamplaşma, kaynak savaşları ile birlikte değerlendirildiğinde sadece Giresun Fırkateyni'nin gönderilmesini yetmeyeceği anlaşılıyor. Gerçekten de “Barbaros'un torunları” Akdeniz'de ve Okyanusa açılıyor. Çünkü çok boyutlu kriz Türkiye'yi hiç olmadığı kadar öne çıkarıyor, güç kazandırıyor. Daha çok şaşırtıcı gelişmelere tanık olacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder