22. Genelkurmay Başkanı emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı'nın kasetleri, panayır sergilerine düşer gibi internet ortamına peş peşe düşüyor. Kasetlerin zamanlamasını ilginç bulanlar, Karadayı'nın, Veli Küçük için "o adamı tanımam" demesini hatırlatıyorlar. Kasetler, bir nevi intikam hamlesi gibi.
Son kasette, Çankırı doğumlu Karadayı, Encümen-i Daniş toplantılarının birinde, şöyle diyor: "Orada 367 olur mu olmasın mı, yani nedir onu tartıştılar. Oturumun sonunda dedim ki, esas bizim düşünmemiz icap eden, Demokrat Parti iktidarı kazandı 14 Mayıs'ta, Haziran 28'de Türkçe ezanı Arapçaya çevirdi. Oradan başladım ta ileri doğru..."
Silahlı Kuvvetler içerisinde, en tepeye doğru çıkanların bir kısmında, ezanın aslı gibi okunmasından duyulan bir rahatsızlık var. 30 Eylül 2006'da da Deniz Harp Okulu'nun eğitim yılı açılışında, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu, "Türkçe ezandan vazgeçmenin, karşı devrimcilere verilmiş bir ödün olduğu"nu söylemişti.
Bu zihniyet sahipleri, kendilerini, tıpkı yüksek yargıda, üniversitelerde, medyada, iş dünyasındaki yandaşları gibi cumhuriyetin elitleri olarak görüyorlar. İnançları aynen şudur: "Bu halka vasilik, sadece boynumuzun borcu değil, aynı zamanda hakkımız ve görevimizdir..." Bu, demokrasi dışı, hukuk dışı, çağ dışı inançları sebebiyle, ne Menderes'i, ne Özal'ı, ne de Erdoğan'ı hazmettiler.
Encümen-i Daniş, bu hazımsızlığın bir fotoğrafı olarak ibretlik bir topluluktur. Ama orada dikkat etmemiz gereken bir taraf var. Emekli genelkurmay başkanı olarak Karadayı'ya yapılan iltifat ve bu iltifatın Karadayı'yı mest etmesi... Ben bu psikolojiye takılıyorum. Bu iltifatın amacı belli. Güç kimde ise, kim halkın seçtiği, bağrına bastığı hükümetlere karşı kuvvet kullanabilecekse, tabii ki ona iltifat edilecek. Ama Karadayı, bu iltifattan neden bu kadar hoşlanıyor?
Son kasette, Çankırı doğumlu Karadayı, Encümen-i Daniş toplantılarının birinde, şöyle diyor: "Orada 367 olur mu olmasın mı, yani nedir onu tartıştılar. Oturumun sonunda dedim ki, esas bizim düşünmemiz icap eden, Demokrat Parti iktidarı kazandı 14 Mayıs'ta, Haziran 28'de Türkçe ezanı Arapçaya çevirdi. Oradan başladım ta ileri doğru..."
Silahlı Kuvvetler içerisinde, en tepeye doğru çıkanların bir kısmında, ezanın aslı gibi okunmasından duyulan bir rahatsızlık var. 30 Eylül 2006'da da Deniz Harp Okulu'nun eğitim yılı açılışında, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu, "Türkçe ezandan vazgeçmenin, karşı devrimcilere verilmiş bir ödün olduğu"nu söylemişti.
Bu zihniyet sahipleri, kendilerini, tıpkı yüksek yargıda, üniversitelerde, medyada, iş dünyasındaki yandaşları gibi cumhuriyetin elitleri olarak görüyorlar. İnançları aynen şudur: "Bu halka vasilik, sadece boynumuzun borcu değil, aynı zamanda hakkımız ve görevimizdir..." Bu, demokrasi dışı, hukuk dışı, çağ dışı inançları sebebiyle, ne Menderes'i, ne Özal'ı, ne de Erdoğan'ı hazmettiler.
Encümen-i Daniş, bu hazımsızlığın bir fotoğrafı olarak ibretlik bir topluluktur. Ama orada dikkat etmemiz gereken bir taraf var. Emekli genelkurmay başkanı olarak Karadayı'ya yapılan iltifat ve bu iltifatın Karadayı'yı mest etmesi... Ben bu psikolojiye takılıyorum. Bu iltifatın amacı belli. Güç kimde ise, kim halkın seçtiği, bağrına bastığı hükümetlere karşı kuvvet kullanabilecekse, tabii ki ona iltifat edilecek. Ama Karadayı, bu iltifattan neden bu kadar hoşlanıyor?
Soruyu başka bir şekilde de sorayım. Ergenekon'u bir taşeron olarak kullanıp, demokrasiye müdahale edilmesini, bu müdahalelere zemin hazırlanmasını isteyen asıl güç sahipleri ile asker arasındaki ilişkilerde, nasıl bir arka plan var? Hadi daha açık sorayım, bu üst komutanların büyük çoğunluğu, halkın içindeki insanların çocukları. Dar gelirli, en fazla orta halli ailelerin çocukları... Memur, işçi, küçük esnaf kesiminin çocukları. "Oğlumuz, zeki ve çalışkan. Girsin askeriyeye, ileride hiçbir geçim sıkıntısı olmasın. Biz de subay annesi, babası oluruz." diye düşünen, evladını askerî okullara seve seve gönderen insanların çocukları. Bir an düşününüz, şu anda askerî liselerde, harp okullarında okuyan öğrencilerin yüzde kaçı, Türkiye'nin sayılı zenginlerinin, üst bürokratlarının, medya patronlarının oğludur? Bence yüzde 1 bile değildir.
Demek yüzde 99, halk dediğimiz en geniş kesimin çocuklarıdır. Pekiyi bu halkın yüzde 99'u, ezanın Arapça aslı gibi okunmasından yana mıdır, değil midir? İsterseniz o katı laikçiler de dâhil, bir anket yapalım. Bütün televizyon kanallarında ezanı, Türkçe en iyi okuyan bir müezzin ile Arapça en iyi okuyan bir müezzin peş peşe okusunlar. Sonra da anket yapalım. Bu millet hangisini tercih ederse ezan bundan böyle öyle okunsun. Demokrasi diyorsak, din ve vicdan hürriyeti diyorsak hepimiz bu sonuca razı olalım.
İşte benim anlatmaya çalıştığım bu. Çankırılı İsmail Hakkı Karadayı, bütün Çankırılılar, ezanın aslı gibi okunmasından yana iken, neden bundan rahatsız oluyor? Yani en ağır soruyu sorayım: Bizim Çankırılı evladımızı, kim nerede, hangi ideolojinin dayatmasıyla, nasıl bir eğitimle, bizim gibi düşünmekten uzaklaştırdı? Hadi bizim değerlerimizden uzaklaştırdılar, Yahya Kemal gibi, ezansız semtlerden rahatsızlık duyan bir ruhu da mı veremediler?.. Hadi uzaklaştırdılar, yerine demokrasi terbiyesi verilseydi, insan haklarına, inançlara, din ve vicdan hürriyetine saygı öğretilseydi.
Millete ve milletin değerlerine bu yabancılık; demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne olan hazımsızlığı da, milletin seçtiklerini meşru saymamayı da, aslî görevleri bırakıp iktidarlarla uğraşmayı da izah ediyor...
Demek yüzde 99, halk dediğimiz en geniş kesimin çocuklarıdır. Pekiyi bu halkın yüzde 99'u, ezanın Arapça aslı gibi okunmasından yana mıdır, değil midir? İsterseniz o katı laikçiler de dâhil, bir anket yapalım. Bütün televizyon kanallarında ezanı, Türkçe en iyi okuyan bir müezzin ile Arapça en iyi okuyan bir müezzin peş peşe okusunlar. Sonra da anket yapalım. Bu millet hangisini tercih ederse ezan bundan böyle öyle okunsun. Demokrasi diyorsak, din ve vicdan hürriyeti diyorsak hepimiz bu sonuca razı olalım.
İşte benim anlatmaya çalıştığım bu. Çankırılı İsmail Hakkı Karadayı, bütün Çankırılılar, ezanın aslı gibi okunmasından yana iken, neden bundan rahatsız oluyor? Yani en ağır soruyu sorayım: Bizim Çankırılı evladımızı, kim nerede, hangi ideolojinin dayatmasıyla, nasıl bir eğitimle, bizim gibi düşünmekten uzaklaştırdı? Hadi bizim değerlerimizden uzaklaştırdılar, Yahya Kemal gibi, ezansız semtlerden rahatsızlık duyan bir ruhu da mı veremediler?.. Hadi uzaklaştırdılar, yerine demokrasi terbiyesi verilseydi, insan haklarına, inançlara, din ve vicdan hürriyetine saygı öğretilseydi.
Millete ve milletin değerlerine bu yabancılık; demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne olan hazımsızlığı da, milletin seçtiklerini meşru saymamayı da, aslî görevleri bırakıp iktidarlarla uğraşmayı da izah ediyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder